Sultanu'ş-şuara Bâki
Âvâzeyi bu âleme
Dâvûd gibi sal
Bâki kalan bu
kubbede bir hoş sadâ imiş
1526 yılı en
ihtişamlı dönemini yaşayan Osmanlı'nın Muhteşem Süleyman'ının tahta geçtiği
yıldır. Aynı yıl Fatih Camii müezzinlerinden 'karga' lakaplı Mehmet Efendi'nin bir oğlu gelir dünyaya. Sadece 16. Yüzyıla
değil, sonraki yüzyıllara kendi orijinal söyleyiş ve ustalığıyla damgasını
vuracak, şiirde çığır açıcı bu bebeğe "Mahmut Abdulbaki" ismi
verilir.
Çocukluğunda saraç çıraklığı yapmış, ancak ailesinden
gizli gizli medreseye gitmişti. İlme olan tutkusu fark edilince de ailesi
medreseye devam etmesine izin vermiş, kendi gayretleri ile iyi bir eğitim
görmüştür. Fakat, eğitimi boyunca şiire olan ilgisi de giderek artmış ve güçlü
kaleminin ünü de böylece yayılmaya başlamıştır. Eğitimini tamamladıktan sonra
çeşitli medreselerde müderrislik yapmıştır.
1554'te Nahçıvan seferinden dönmekte olan hükümdara
bir kaside sunarak onun dikkatini çekmeyi başarır. Kendi Mahlası da Muhibbî
olan ve şiirden anlayan Kanunî Bâki'nin sanatkarlığını takdir etmiş ve kendi
şiirlerini ona göstermek istemiştir.
Böylece Kanuni Sultan Süleyman tarafından
İstanbul’a getirtilen, onun himaye ve lütfunu kazanan Bâki "Zahm-ı
sinemden okun parelerin hep alma/Dursun Allah'ı seversen hele bir pare
meded" gibi redifli gazelde olduğu gibi padişahın şiirlerine de nazireler
yazmıştır. Fakat, şair hayatı boyunca çeşitli dönemlerde devlet hizmetinde
bulunmuş, kadılık, kazaskerlik gibi makamlarda görev yapmıştır.
En bilinen beyitlerinden olan "Âvâzeyi bu âleme
Dâvûd gibi sal/Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş" beytini içeren
şiiri bir gazel formundadır.
Zülf-i siyâhı sâye-i perr-i Hümâ imiş / İklim-i hüsne
anın içün pâdişâ imiş
Bir secde ile kıldı ruh-i âftâbı zer / Hak-i cenâb-ı
dost aceb kîmyâ imiş
Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal / Bâki kalan bu
kubbede bir hoş sadâ imiş
Görmez cihânı gözlerimiz yârı görmese / Mir'ât-ı hüsni
var ise âlem-nümâ imiş
Zülfün esîri Bâkî-i bîçâre dostum / Bir mübtelâ-yı
bend-i kemend-i belâ imiş
Şair Bâki, kendine ait üslûbuyla, o döneme kadar Fars şairlerinin taklit edilme ve ûstad sayılma özelliklerini ortadan kaldırmış, döneminde ve sonraki
yüzyıllarda da üstad sayılan ve taklit edilen bir şair olmuştur.
Gazel
Ferman-ı aşka can iledür inkiyadumuz /Hükm-i kazaya
zerre kadar yok inadumuz
(Aşkın fermanına boyun eğmekliğimiz ta candan ve
yürektendir. Bu uğurda alın yazımıza karış zerre inadımız ve karşı koymamız söz
konusu değildir. )
Baş eğmezüz edaniye dünya-yı dun içün / Allah'adur
tevekülümüz i'timadumuz
(Şu alçak dünyanın birtakım geçici menfaatleri uğruna
aşağılık kimselere boyun eğmeyiz. Bu yolda bütün tevvekülümüz, bütün güvencimiz
Allah'adır. O'nun hükmüne rıza gösteririz.)
Biz mükteka-yı zerkeş-i caha dayanmazuz / Hakk'un
kemali lütfunadır istinadumuz
(Biz geçip gidici mevkii ve makam ile makam ile
edin,lmiş altın işlemeli yastıklara sırtımızı verip dayanmayız. Bütün dayanağız
Cenabıhakk'ın noksansız ve sınırsız lütfunadır. )
Minnet Huda'ya devlet-i dünya fena bulur / Baki kalur
sahife-i alemde adumuz
(Dünya devleti geçip gider ve yok olur ama Allah'a
binlerce şükürler olsun ki, bizim adımız alemin sayfasında Baki kalır. )
Bâkî neşeli, zarif, hoş-sohbet, nükteci, şakacı, bir
şahsiyete sahipti. Nerede olursa olsun doğruyu söylemekten çekinmez biriydi. Bu
itibarla bazen kırıcı olabiliyordu.
Ey gönül
Erkanı devlet içre hemet kalmadı
Kimden umarsın kerem
Ehli mürüvvet kalmadı
Nefsi nefsine oldu alim
cümlesi hayret dir
Kimseden kimseye
hiç derman ve takat kalmadı
Nitekim bir defasında Sultan Süleyman da kendisine
kırılmış ve onu Bursa’ya sürmüştü. Padişah bu kıymetli şaire haber gönderirken
maksadını da şairce bildirmişti.
Bâkî bed/Bursa’ya red/Nefy-i ebed/Azm-i bülend (Huyu
kötü olan Bâkî’yi Bursa’ya sürdüm. Orada devamlı kalsın. Yüksek kararım budur.)
Fakat padişahın bu hükümdarca ve ağır ifadelerine
karşı şiirin sultanından cevap gecikmemiştir.
N’ola kim nefy-i ebed azm-i bülend oldunsa ey Bâkî
Bilesin ki cihân mülkü değil Süleymân’a bâkî
Şahâ! Azminde isbât-ı tehevvür eyledin ammâ
Buna çarh-ı felek derler, ne sen bâkî ne ben bâkî
Buna rağmen Bâki'nin saraya hep yakınlığı devam
etmiştir. Kanunî Sultan Süleyman dan sonra 2. Selim ve 3. Murat zamanlarında da
hem saraydan hem halktan büyük bir itibar ve ilgi görmüştür.
Gazel.2
Hattım hisabın bil dedin gavgalara saldın beni /
Zülfüm hayalin kıl dedin sevdalara saldın beni
(Yanağımdaki ayva tüylerinin hesabını bil dedin beni
kavgalara saldın, saçlarımı hayal et dedin, beni sevdalara saldın.)
Geh ebr veş giryan edip geh bad veş püyan edip /
Mecnun-ı sergerdan edip sahralara saldın beni
(Kah bulut gibi ağlattın, kah bir rüzgar gibi
o taraftan bu tarafa savurttun, şaşkın mecnûn ettin beni sahralara saldın)
Vaslım dilersin çün dedin lutf edeyin olsun dedin /
Yarın dedin birgün dedin ferdalara saldın beni
(Kavuşmayı diliyorsun, mâdem dedin, lütf edeyim, olsun
(bari) dedin; Yarın dedin, bir gün dedin, yarınlara saldın beni!)
Vefatından önce bu kadar ilgi ve alâka gören sanatçı
azdır. 1600 yılında, İstanbul’da ölmeden çok önce “Sultanüş’şuâra” yani
“Şairlerin Sultanı” diye anılagelmiştir. Son Şiiri şöyledir.
Âlâyiş-i dünyâdan el çekmege niyyet var / Yakında adem
dirler bir şehre azîmet var
(Dünyanın süslerinden el çekmeye niyetim var. Yakında
yokluk derler bir şehre seyahatim var )
Uçdı bu fezâlardan mürg-ı dil-i nâlânım / Ârâm idemez
oldum efkâr-ı seyâhat var
(Uçtu gitti bu göklerden inleyen gönül kuşum. Fırsat
bulamaz oldum yolculuk kederim var )
Nûş eylese bir âşık tâ haşre dek ayılmaz/Bezm-i
feleğin bilmem câmında ne hâlet var
(İçse bir aşık -ta kıyamete kadar ayılmaz. Feleğin
meclisinde -bilmem kadehinde ne haller var )
Bu hâlet ile ey dil sağ olmada âlemde/Derd ü gam-ı
dilberle ölmekte letâfet var
(Bu haller ile ey gönül sağ olmaktansa alemde.
Dilberlerin gam derdinden ölmekte incelik var)
Gitdükçe harâb eyler mülk-i dil-i vîrânı/Dehrün bu
cefâsından bir şâha şikâyet var
(Gittikçe viran gönül ülkesini harap ediyor. Zamanın
bu cefasından bir şaha şikayet var )
Ser terkine kâ'ildir dünyâya gönül virmez/Terk ehlinin
ey Bâkî başında sa'adet var.
(Baş vermeye razıdır da dünyaya gönül vermez. Ayrılık
ehlinin ey Bâkî başında saadet var.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder