8 Ocak 2019 Salı

09 Ocak 2019 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı93......................................Kolay gelsin


Kolay gelsin

Evet kazanacaksınız ! Ama nasıl ? Burası çok önemli. Kafanızdaki insan odaklı bir başarı modeli mi, yoksa para ile ya da rakamla ölçülebilen başarıların mı peşindesiniz ?

Zaten zor anlarda yeterince güçtür mücadele etmek. İyi günde de kötü günde de bitmeyen bir enerji ve azim gerektirir. Üstelik kazanmak, engel atlama koşusunda rakiplerinizi birer birer aşıp herkesten önce bitiş çizisine varmak da değildir.

Belki başarıdır, bir sonuç almışsınızdır nihayetinde. Ancak unutmayın ki bu başarının arkasında yıllar süren bir dava mücadelesi, insanların fikri-teri-duası, kazanmaya dair onca inanç ve deneyim vardır.

Ayrıca bu sonuç belki bir sonraki aşamaya geçmeyi sağlayabilir ama öğrenmeyi, çalışmayı ve formda kalmayı bırakan yarı yolda kalır. Basit kural: ‘düşmemek için bisikletin pedallarını çevirmeniz gerekir.’

Başarı sadece hedeflerden, rakamlardan ibaret değildir. Hayatın anlamı, tadı, tuzu, lezzeti gerçekten ‘kazanabilmek’ ten geçiyor. O halde suyu taşımaya devam etmek gerek. Kaldı ki başaramadığı halde kazanan insan yok mu ? "Galiptir bu yolda mağlup" sözü boşuna söylenmiş olamaz.

Lazımsa etrafına bak, yükseklere çıkmış birilerini mutlaka görebilirsin. Öyleyse kolayı var;  “Model al, kopyala onları. Zaten bu vahşi yarışta hiçbir kural yok. Sadece sen varsın.  Önüne çıkanı devir geç. İşte böyle düşün, çık ve başar !" Böyle mi yani ?
Bir düşünün bakalım. Gerçek kazanç bu mudur, yoksa doğru bir amaç uğruna harcanan alın terinde midir ? Hormonlu, tatsız tuzsuz iri şeyler mi yemek istersiniz; organik, yaralı bereli ama lezzetli meyveler mi ?

‘Gül yetiştirmeye talipli kaç kişi var etrafımızda ?’ İyi kopyalama, iyi sunum yapıp köşe başlarını tutanlar ‘bizim çocuklar’ olabiliyor ama nedense bizim gibi görmüyor, bizim gibi bakmıyorlar. O zaman da Ali Veli, Veli Ali oluyor değişimin adı bu mu yani? Yıllar boyu patinaj yapmanın, zaman ve kaynak kaybetmenin maliyeti çok büyüktür. Çünkü telafisi olmaz.  Yeniye açık olmak, geleceğe odaklanmak iyidir ama, nereden gelindiğini, nerede bulunduğunu ve nereye varacağını bilmek de en az o kadar değerlidir.





08 Ocak 2019 Salı 23:30 GÜLÜMSETEN KELİMELER..........................Ödelek, Mıcrık,Pimpirik,Kovalak


Ödelek
Bizim memlekette korkak, ürkek adama 'ödelek' derler. Siz tabansız, yüreksiz de diyebilirsiniz.

Susurluk-Balıkesir'de, Mudanya, Mustafa Kemal Paşa -Bursa'da, Sivrihisar -Eskişehir'de, Küre -Kastamonu'da, Düzce -Bolu'da, Develi -Kayseri'de, Lüleburgaz -Kırklareli, Afyon ve İzmir'de kullanılıyormuş. Muhtemelen balkan göçmenleri kökenli.

Köken itibariyle 'ödlek' kelimesiyle ilgisi olmalı. Çünkü bu kelime de kendisinde yüreklilik bulunmayan, korkak ve yüreksiz kimse anlamına geliyor.

Ahmed Vefik Paşa'nın 1876 Lugat-ı Osmani'sinde geçiyormuş. Cebān, ürkek olarak. öd (ses, safra) sözcüğünden Türkiye Türkçesinde +lak, lek ekiyle türetilmiş. Çünkü bazı Anadolu ağızlarında örtlek, örsek (korkak) biçimleri görülüyor.

Bu yüzden dazlak, tülek, dişlek vb. gibi çıplaklık ve yoksunluk bildiren sıfatlardan analoji yoluyla “ödsüz” anlamında. Ya da bağırtlak, cırlak gibi “bağıran, ses eden” anlamında kullanılmış olabilir deniyor.

Biz 'Mıcrık' derdik. Aslı mıcırıkmış. Olur olmaz, gereksiz yere sorun çıkarma hali için kullanılan bir kelime. Bir kıvılcım çakma hali. Çocuklukta oyunu bozmak için ileri sürülen çok da geçerli olmayan nedenler bize göre 'Mıcrık çıkarma' olarak görülürdü.

Mıcırık kelimesi de 'bir işte kavga nedeni olan karışıklık, düzensizlik çıkarmak ya da tertip, düzen kurma, dolap çevirme' hallerinin sözlük karşılığı imiş. Bu da mıcrık kelimesinin mıcırık kelimesiyle bağlantılı olduğunu gösteriyor. 

Mıcırık beceriksiz, sünepe anlamında da kullanılıyormuş ancak bu sözcükler bana göre tam olarak mıcrıkçıyı karşılamıyor. Aksine benim bildiğim mıcrıkçı; kurnaz, içten hesapçı, huysuz ve geçimsiz biri olmalı. Zorluk çıkartan, kavgacı kişiler.

Elazığ'da mıcırığın çok ezilmiş, çok cıvık, çok sulu gibi anlamları varmış. Dokuma tezgâhında ipliğin hareketini sağlayan makaraya da mıcırık denirmiş. 

Gaziantep yöresinde ise tamamen o bölgeye has bazı yemeklere bu ad verildiğini öğrendim. İçine bol domates ezilerek yapılan pirinç pilavı ya da Gaziantepli kadınların yazın lezzetini kışa taşımak için büyük bir emekle hazırlanan kurutmalık patlıcanların börk denilen tepe kısımlarını çöpe atmayarak değerlendirilmesiyle ortaya çıkan mıcırık aşı da böyle bir yemek.

'Pimpirik' oldukça renkli, çoklukla hemen gülümseten bir kelime. Türk Dil Kurumu'na göre; Gereksiz yere titizlik gösteren, kuşkucu kimseler için bir sıfat niteliğinde.

Sesi ve söylenişi 'havadan nem kapan insan türü'nü çok iyi ifade ediyor. Hemen gereksiz yere telaşlanan, sürekli işkillenen pimpirik bir tip geliyor insanın gözünün önüne. Bu manada işkilli, evhamlı bir hali çerçeveliyor pimpirik-pimpirikli sıfatı. Tabi ki pimpiriklenmek fiili de aynı kökten geliyor.

Bir görüşe göre 'aşırı titizlenen, kuşkucu ve ürkek' davranış tipi kuşların kanat çırparak 'pırrr..' diye uçuvermesinden türemiş olabilir. Başka bir açıklama; pimpirikteki 'pim' hecesinin Türkçe‘de sıfat ve isimlerin önüne gelerek çokluk belirtmesiyle ilgili. O zaman da Pim+pirik 'çok yaşlı ve güçsüz' kişileri tasvir etmiş oluyor.

Malum 'Pir' yaşlı, koca, ihtiyar kimse demek. Başa gelen 'Pim' ekinin de çoğaltan bir işlevi var. Bu durumda pim+pir-ik gerçekten de çok yaşlı ve güçsüz kimse anlamına geliyor. Buna benzer bir başka kullanım alanı da harap, bozuk, virane manasında.

Belki de yüzümüzdeki çizgiler gibi yaşlanıp viraneleştikçe belirginleşen takıntılarımız, yersiz endişelerimiz yüzünden pimpirikli olmuş oluyoruz. Ne dersiniz ?

'Kovalak' Balıkesir yöresinde, sonradan görme, görmemiş anlamında kullanılan bir kelime. Şiveli kullanımı 'govalak' şeklinde. 

Kelimeyi gösteriş düşkünü, gösteriş meraklısı, elindekilerle övünmeyi seven, hayattaki tatmini diğer insanların dikkatini çekerek ve takdir toplamaya çalışarak elde eden insan şeklinde zenginleştirebiliriz.

Kovalaklar sahip oldukları her şeyi hava atmak için kullanır, kısa yoldan karizmatik görünme peşinde olurlar. Mesela parasıyla gösteriş yapar ve bu şekilde ilgi çekmeye çalışırlar.

Kovalak zat kendini olduğundan daha iyi, daha önemli gibi gösterir. Daha doğrusu öyle göstermeye çalışır. Mesela ekonomik durumu iyi olmayan birinin kaliteli sigara içmesi,son model cep telefonu kullanması gibi...

Biri için 'Kovalağın tekidir' denildiğinde gururlu, çalımlı, görmemiş kimse anlaşılmalı. Ama Balıkesir dışında kullanılırsa ne demek istediğiniz anlaşılmayabilir. 

Trakya'da da benzer seste 'kofalak' şeklinde bir kullanım varsa da o aynı anlamda değil. Daha çok sersem, avanak ya da iki şey arasındaki boşluk anlamında.

Çanakkale Biga'da kovalak; sürekli bir şeyler peşinde koşan, gereksiz eylemler yapan, sürekli ağına birilerini düşürmeye çalışan-bu amaç uğruna apır sapır hareketler yapan anlamına geliyormuş. 

Trakyada "elektrikli süpürgeye binen cadıya kualak/kuvalak" denir şeklinde bir söz varmış. Kendini olduğundan fazla gösterip bunu bir yasam tarzı haline getirenlere yapıştırılan bir sıfat bu. Yapıştı mı kolay kolay çıkmayan cinsten. 

Buna göre Trakya şivesiyle kualak; mütemadiyen olur olmaz şeylerle etrafına hava atmaya çalışan kişi oluyor. Benzerlik çok açık, fark ise şiveli kullanımdan kaynaklanıyor.

Komik, tebessüm ettiren kelimelerden biri.