12 Temmuz 2018 Perşembe

12 Temmuz 2018 Perşembe 19:40 ŞİİR VE TÜRKÜ.............................Şiirler arasında


Şiirler arasında

Şiir deyince Hz. Mevlana'dan alıntı yapmadan olmaz. Aşağıdaki dizeler bir rivayete göre Şemsi Tebrizî'ye yazılmış. 

Bir dostun arkasından daha gitmeden ancak bu kadar güçlü bir hasret duyulabilir. Ancak bu kadar zarif bir üslupla sitem edilebilir. Adeta semâ ederek manevi bir boyutta söylenmiş gibi bu dizeler. 

Ayrı düştüğü dostuna mı sesleniyor, yoksa herşeyin sahibi Hakk'a mı münacaat ediyor o da ayrı bir konu.

Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme / Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.
Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı? / Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.
Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru / Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.
Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için.../ Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.
Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi / Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.
Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan / Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan / Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer / Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.
Ey, cennetin cehennemin elinde olduğu kişi / Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize / O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.
Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle / Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.
Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı / Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.
İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil / Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme

Karacaoğlan zengin kültürümüzde ve kökleri derinlere uzanmış tarihimizde iz bırakmış bir Türkmen halk ozanı. 17. yüzyılda yaşamış. Anadoluyu ve Osmanlı ülkesinin bazı yerlerini dolaştığı anlaşılıyor. Zira şöhreti Azerbaycan, Kırım ve Balkanlar'da bile yaygın. 

Aşağıdaki şiirinde Karacaoğlan insana zulmeden, hesap gününü düşünmeyen dünyadaki şakîlere dilinin ve yüreğinin olanca gücüyle sitem ediyor.

Cennet cehennem yoktur diyenler / İl hakkını alıp haksız yiyenler
Al yeşil konaktan hükm'eyleyenler / Dur bakalım canım beyler kalır mı
Karac'oglan her cefayı biliyor / Sualciler yedi yerde soruyor
Yetmis iki millet ar'ya giriyor / Dur bakalım canım daglar kalır mı


Sitem dedik, yüreğimizden taşan münacaatlardan bahsettik. 

35 yaşın üstündeyseniz çağımız şairlerinden Cahit Sıtkı Tarancı "OTUZBEŞYAŞ ŞİİRİ" ni bu anlamda bir defa daha okuyun derim. 

Belki kendimize karşı bir muhasebe ve sitem görebilirsiniz. Ya da çok farklı duygular keşfedeceksiniz !

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder / Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher / Yalvarmak, yakarmak nafile bugün / Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? / Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar? / Neden böyle düşman görünürsünüz / Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan! / Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan? / Bu güler yüzlü adam ben değilim;/Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;/ Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,/ Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;/Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!/ Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!/ Her doğan günün bir dert olduğunu,/İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar! / Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar? / Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?/ Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında / Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında? / Bir namazlık saltanatın olacak / Taht misali o musalla taşında.

Pir Sultan Abdal, 16. yüzyılda yaşamış bir halk şairi. Yaşamının büyük bölümü Sivas’ta geçmiş. Halk arasında Yedi Ulular olarak bilinen ozanlardan biri. Alevi gelenekleri ile dergah ve tarikat ortamında yetişmiş. Şiirlerinde duru ve yalın bir Türkçe kullanmış. 

Şiirlerindeki ana konular; Deyişler, Nefesler, Hakk sevgisi, Ehl-i Beyt sevgisi, duazimam, ilahi aşk, tasavvuf ve sosyal uyarı niteliğinde. Dolayısıyla bir derviş olarak yüreğiyle ve diliyle Anadolu'yu irşat edenlerden biri.

Meselâ aşağıdaki şiir/türkü Pir Sultan Abdal'ın çok bilinen/söylenen nasihatlerinden biri. Çok güçlü bir dil ve duygu yüklü. Bir çeşit sitem de var sözlerinde. Özellikle gençlere ve evlatlara yönelik olduğunu düşünüyorum.

Dinle sana Bir Nasihat Edeyim/Hatırdan Gönülden Geçici Olma
Yiğidin Başına Bir Hal Gelirse/Bunu Ellere Açıcı Olma
Mecliste Arif Ol Kelamı Dinle / El İki Söylerse Sen De Bir Söyle
Elinden Geldikçe Sen İyilik Eyle / Hatıra Dokunup Yıkıcı Olma
El Ariftir Yoklar Senin Fendini / Dağıtırlar Tuzağını Bendini
Alçaklarda Otur Gözet Kendini / Kat-i Yükseklerden Uçucu Olma
Pir Sultan Abdalım Sözüm Başarır / Aşkın Deryasını Boydan Aşırır
Seni Bir Mecliste Hacil Düşürür / Kötülerle Konuş Gocucu Olma

Şiir dünyasında aşık ister kul olsun ister padişah fark etmiyor. Yavuz Sultan Selim (Selimî) gibi mesela. Ağlayan, acı çeken her bağrı yanık gibi başına gelenlerden dert yanmış.

Gözlerimden aktı deryalar gibi, yaşım benim / Dostlar çok nesne gördü onmadık başım benim
Geçmek için seyl-i eşkimden hayâlim askeri / Bir direkli iki gözlü köprüdür kaşım benim
Her gece altun benekli asmaniler giyip / İşbu çarh-ı pire-zen olmuştur oynaşım benim
Ben geda gurbet diyarında kalırdım yalınız / Mihnet ü derd ü bela olmasa yoldaşım benim
Ey felek dokuz dolu cam içmeyince Han Selim / Dehr içinde olmadı hergiz ayaktaşım benim

Osmanlı padişahlarının pek çoğu şiirle ciddi manada iştigal etmişler, bunların kayda değer bir kısmı ise şiirle uğraşmakla kalmamış birer “dîvân” da ortaya koymuşlar. 

Yavuz Sultan Selîm olarak şöhret bulan I. Selîm de Selimî mahlasıyla divan tertip eden Osmanlı hükümdarlarından. Ancak Yavuz divanını Farsça yazmış. 

İlginçtir ki Yavuz'un o dönem en büyük siyasi rakibi İran Safevi Devleti'nin kurucusu olan Şah Ismail'di. O da 'Hataî' mahlasıyla türkçe şiirler yazan bir şairdi. Aşağıdaki şiiri sevdiğini rakibine kaptırmış birinin isyan duygularını yansıtıyor. Bu da bir çeşit sitem işte.

Eyâ gönül kuşu derler behar imiş, mene ne / Bisat-ı ıyş aceb rüzigâr imiş. Mene ne
Deyirler oldu deli Leyli zülfüne Mecnun / Deminde ol dahi bîr bîkarar imiş, mene ne
Ahuttı yaşumu devran, baturdu kanuma el / Rakib elindeki dest-i nigâr imiş, mene ne
lebin zulali ne sırdı, tükendi ömrü aziz / hayat-ı hızr eğer paydar imiş, mene ne. Bu baht-ı bed ki menim var, Hataî ol şuhu / Gam ehline diyeler gamküsar imiş, mene ne

Şiirin günümüz Türkçesi okunuşu ise şöyle:

ey gönül kuşu bahar gelmiş diyorlar, bana ne / işret sofrası bir başka türlü olur diyorlar, bana ne.
diyorlar ki mecnun leyla’nın siyah saçı uğruna deli olmuş / o da ne yaptığını bilmezin biri imiş bana ne.
devran göz yaşımı akıtıp, kanıma el batırdı / rakibin elindeki sevgilinin eli imiş, bana ne.

Altundan ağacın olsa zümrütten yaprak' 

Kültürümüzün yazanı söyleyeni belli olmayan oldukça fazla anonim güzellleri de var. Mesela yukarıdaki da bunlardan biri. 

Sözlerin bir kısmını parça parça bazı dükkanlarda levhalaştırılmış olarak da görmüştüm. 

Ama, aslında bir bütün olarak çok güzel ve anlamlı sözler. Herkes için bundan daha isabetli bir nasihat pek az bulunur herhalde. 
İbret gözüyle bakın dünya misafirhanedir / Bir mukim insan bulunmaz ne tuhaf bir hanedir
Bir kefendir en sonu zengin-fakir sermayesi / Malına gururlanan aptal değildir de ya nedir
* * * * * *
Dünyada dost ister isen Hazreti Allah yeter / Mürşid-i Kamil ister isen Hazreti Kuran yeter.
Delil ister isen Hazreti Muhammed yeter / Meşgul olmak ister isen ibadet yeter
İbret almak ister isen ölüm yeter / Zengin olmak ister isen kanaat yeter
Bunlarda yetmez der isen nar-ı cehennem yeter
* * * * * *
Kaderde ne ise olur etme merak / Uyma kendi nefsine Hakkın emrine bırak
Altundan ağacın olsa zümrütten yaprak / Akibet gözünü doyurur bir avuç toprak
* * * * * *
Bul erbabını danış akıl dinlemek ferasettir / Zaman ahir zaman oldu, zuhur eden alamettir
Heva-i nefsine uyma sabrın sonu selamettir / Ne aldandın behey şaşkın bu can sana emanettir
* * * * * *
Mal ve mülkte mağrur olma deme var mı ben gibi / Bir muhalif rüzgar eser, savurur harman gibi
Dünya malı elde iken düşmanların dost olur / Elde bir şey kalmayınca dost bile düşman olur
* * * * * *
Kadına sır verme olsa da dünya güzeli / Borca mehil verme olsa da mahşere vadeli
Akıllı ol ey oğul kazandığın pek tut / Kalırsa düşmana kalsın dosta bile muhtaç olma tek
* * * * * *
Altından testi kovanın olsa susuz çeşme su vermez / Bir insan ne kadar mert olsa düşerse dostu olmaz