16 Ekim 2020 Cuma

16 Ekim 2020 Cuma 23:00 CORONA GÜNLERİ.............................Dünya ve Türkiye

Sayılarla pandemi

Tüm dünyada 13 Ekim itibariyle vaka sayısı 38.599.508’a ulaşmış vaziyette. Sadece son 24 saatte günlük vaka sayısı 269.975 olmuş. Bu rakam 12 Ekimde 311.764, 11 Ekimde 352.372, 10 Ekimde ise 408.988 idi. O günkü vaka şimdiye kadar görülmüş en fazla vaka sayısı olarak kayıtlara geçti. Vakaların dünya nüfusuna kıyasen 1 milyon kişiye düşen vaka sayısı 4.964 olarak hesaplanmış.

Dünya genelinde ölümler ise 1 milyonu geçmiş (1.093.548) durumda. Ölüm oranı şu anda %2,8 görünüyor. Bunun anlamı ise hastalığa yakalanan her 1 milyon kişiden 28.000’i ölüyor demek. Buna karşılık dünya nüfusunun genelini hesaba katarsak bugüne kadar ölenler her 1 milyon başına 141 kişi olarak hesaplanıyor.

Ülkemizde 14 Ekim itibariyle vaka sayısı 340.450 olmuştu. O gün son 24 saatte günlük vaka sayısı ise 1.671 idi. Bu rakam 10 Ekimde 1.649, 11 Ekimde 1.502, 12 Ekimde ise 1.614, 13 Ekimde 1.612 idi. Bugün, yani 15 Ekim itibariyle vaka sayısı 1.693 oldu. Bu tablo 25 Ağustostan (1.512) bu yana 1500-1600 bandında seyrediyor. Sadece 23 Eylülde 1.767 olmuştu. Türkiyenin en yüksek sayıları Nisan ayında (4 Nisan 3.013, 7 Nisan 3.892, 11 Nisan 5.138, 16 Nisan 4.801, 20 Nisan 4.674, 21 Nisan 4.611) görülmüştü. Hatta 11 Nisandaki 5.138 vaka sayısı şu ana kadar geçilmiş değil.

Türkiyede nüfusumuza göre 1 milyon kişiye düşen vaka sayısı 4.094 olarak (98.nci sırada)  hesaplanıyor. Bu rakam dünya ortalamasından sadece 870 daha az. Yine ülkemizde toplam ölümler 9 bini (9.014) geçmiş (bu konuda da 22.sırada) durumda. Ancak ölüm oranı şu anda %2,6 (63.ncü sırada) görünüyor. Yani dünya ortalamasının (%2,8) %0,2 puan altında. Bunun anlamı da ülkemizde hastalığa yakalanan 1 milyon kişiden 26.000’i ölüyor (Dünya ortalaması 28.000) demek. Öte yandan nüfusumuza göre bugüne kadar vefat edenler her 1 milyon başına 108 kişi (69.ncu sırada). Bu rakam da dünya ortalamasının 33 eksiği oluyor.

Dünyada 7.954.745 vakayla  1.nci sırada Amerika var. Hindistan 7.307.097 vakayla 2.nci sırada onu takip ediyor. 5.140.863 vakayla dünya      3.ncüsü Brezilya. Rusya 1.332.824 vakayla 4.ncü sırada. 5.nci sırada 931.967 vakayla Arjantin geliyor.

930.159 vakayla 6.ncı sırada yine bir Güney Amerika ülkesi Kolombiya var. Onu 908.056 vakayla 7.nci sırada bir Avrupa ülkesi olan İspanya takip ediyor. Güney Amerikanın bir başka ülkesi Peru 853.974 vakayla  8.nci durumda. Ardından 829.396 vakayla 9.ncu sırada Meksika var. Araya 788.117 vakayla 10.ncu sıraya Fransa girmiş vaziyette.

11.nci sırada 696.414 vakayla Güney Afrika var. İngiltere 654.644 vaka ile 12.nci sırada onu takip ediyor. İran 513.219 vakayla 13.ncü sırada. Onun ardından da 485.372 vakayla 14.ncü sırada Şili geliyor. Ardından 413.215 vakayla 15.ncü sırada Irak var.

16.ncı sırada 382.959 vakayla Bangladeş geliyor. İtalya 372.799 vakayla 17.nci durumda. Onu 346.536 vakayla 18.nci sırada Filipinler izliyor. 19.ncu sırada 344.749 vakayla Endonezya var. Almanya 344.487 vakayla 20.nci durumda.

340.590 vakayla 21.nci Suudi Arabistan görünüyor. Türkiye 340.450 vakayla bu listede 22.nci durumda. Bizi 23.ncü sırada 321.218 vakayla kardeş Pakistan geliyor. Onu 298.500 vakayla 24.ncü sırada İsrail takip ediyor. 25.nci sırada 283.762 vakayla Ukrayna var.

26.ncı sırada 196.163 vakayla Hollanda geliyor. 191.137 vakayla 27.nci sırada Kanada var. Belçika 181.511 vakayla 28.nci sırada. 

Türkiye nerede?

Dünyada bugüne kadar Korona virüs salgınında ölenlerin sayıları aşağıdaki cetvelde büyükten küçüğe sıralanmış durumda. Bu cetvele göre ilk beş ülke; ABD (1), Brezilya(2), Hindistan(3), Meksika(4) ve İngiltere(5) oluyor. Onların ardında İtalya(6), Peru(7), İspanya(8), Fransa(9) ve İran(10) var. Daha sonra da Kolombiya(11), Arjantin(12), Rusya(13), Güney Afrika(14) ve Şili(15)geliyor. Ekvador(16), Endonezya(17), Belçika(18), Irak(19) ve Almanya(20) onları takip ediyor. 

İçlerinde Türkiye’nin de bulunduğu 5.nci grup ise şöyle sıralanıyor: Kanada(21), Türkiye(22)Bolivya(23), Hollanda(24) ve Pakistan(25)

Listemizin ilk 50 içindeki son grubu da şöyle: Filipinler(26), Mısır(27), İsveç(28), Romanya(29), Bangladeş(30), Ukrayna(31), Suudi Arabistan(32), Guatemala(33), Polonya(34), Fas(35), Honduras(36), Panama(37), Dominik Cumhuriyeti(38), Portekiz(39), İsviçre(40), İsrail(41), İrlanda(42), Cezayir(43), Kazakistan(44), Japonya(45 ), Moldova(46), Afganistan(47), Etiyopya(48), Çekya(49)ve Kosta Rika(50).

Aynı cetvelde yer alan ülkelerde gerçekleşen ölüm oranlarına (Ölenler/Vaka sayıları) baktığımızda durumun şöyle olduğu anlaşılıyor. 

ABD(59-%2,7), Brezilya(123-%1,5), Hindistan(51-%3,0), Meksika(110-%1,7) ve İngiltere(62-%2,7) oluyor. Onların ardında İtalya(46-%3,0), Peru(31-%3,7), İspanya(28-%3,9), Fransa(2-%10,2) ve İran(23-%4,2) var. Daha sonra da Kolombiya (64-%2,6), Arjantin(8-%6,6), Rusya(17-%5,7), Güney Afrika(56-%2,8) ve Şili(71-%2,4)geliyor. Ekvador(129-%1,5), Endonezya(4-%9,7), Belçika(99-%1,9), Irak(32-%3,5) ve Almanya(55-%2,8) onları takip ediyor.

İçlerinde Türkiye’nin de bulunduğu 5.nci grup ise şöyle sıralanıyor: Kanada(126-%1,5), Türkiye(63-%2,6), Bolivya(87-%2,1), Hollanda(166-%0,7) ve Pakistan(96-%1,9).

Listemizin ilk 50 içindeki son grubu da şöyle: Filipinler(37-%3,4), Mısır(20-%5,1), İsveç(19-%5,7), Romanya(36-%3,4), Bangladeş(113-%3,4), Ukrayna(5-%8,2), Suudi Arabistan(76-%2,3), Guatemala(157-%0,8), Polonya(12-%6,0), Fas(188-%0,2), Honduras(85-%2,1), Panama(102-%1,8), Dominik Cumhuriyeti(176-%0,6), Portekiz(173-%0,6), İsviçre(179-%0,4), İsrail(117-%1,6), İrlanda(152-%1,0), Cezayir(15-%5,8), Kazakistan(14-%5,8), Japonya(34-%3,5), Moldova(142-%1,2), Afganistan(74-%2,3), Etiyopya(103-%1,8), Çekya(124-%1,5)ve Kosta Rika(142-%1,2).

Anlaşılıyor ki bu defa ilk beş şöyle sıralanmış: Yemen (1-%29,0), Meksika(2-%10,2), Batı Sahra(3-%10,0), İtalya(4-%9,7), Ekvador(5-%8,2). 

İlgi çekici olan husus bu listede İngilterenin %6,6 ile 8.nci, İranın %5,7 ile 17.nci, Belçikanın %5,7 ile 19.ncu, Kanadanın %5,1ile 20.nci, Fransanın %4,2 ile 23.ncü, Perunun %3,9 ile 28.nci, İspanyanın %3,7 ile 31.nci, Hollandanın %3,4 ile 37.nci, İsviçrenin %3,1 ile 45.nci, Brezilyanın %3,0 ile 51.nci, ABD’nin %2,7 ile 59.ncu, Arjantinin %2,7 ile 62.nci, Türkiyenin %2,6 ile 63.ncü,   Güney Afrikanın %2,6 ile 64.ncü, Rusyanın %1,7 ile 110.ncu, Hindistanın %1,5 ile 123.ncü olması. 

Virüsten ölenlerin sayılarına ülkelerin nüfusları dikkate alınarak bakılmasının o ülkelerin durumu hakkında daha net fikir verebileceğini düşünüyorum. Nitekim yandaki liste gerek vaka sayıları gerek ölüm rakamlarından çok daha farklı bir tablo çiziyor. 

Buna göre 1 milyon kişi başına düşen ölüm sayısı bakımından 1.nci sırada San Marino isimli küçük bir ülke var. Diğer sıralamalarda ilk 50 içinde olan önemli ülkeler bu kez şöyle sıralanıyor:

Belçika (3-892kişi), Brezilya  (6-718), İspanya (7-709), Şili(9-702), Meksika (10-671), ABD (11-658), İngiltere (12-650), İtalya (13-602), İsveç         (16-572), Arjantin (18-555), Fransa (20-489), Hollanda (22-382), Güney Afrika (28-309), Kanada (37-255), İsviçre (38-246), İsrail(41-229), Portekiz        (48-206), Rusya (54-157), Suudi Arabistan         (57-149), Ukrayna (64-128), Almanya (65-117), Türkiye    (69-108), Hindistan    (83-82), Mısır        (94-61), Bangladeş (114-33), Pakistan          (116-30), Japonya (148-13).

Bu bilgiler Türkiyenin vaka (340.450) ve ölüm (9.014) sayıları sıralamasında 22.nci, günlük vaka sayısında (1.671) 33.ncü, Ölüm oranında (%2,6) 63.ncü  olduğunu gösteriyor.  

Öte yandan 1 milyon kişi başına düşen vaka sayısı (4.094) kriterine göre 98.nci, yine 1 milyon kişi başına düşen ölüm sayısında ise (108) dünyada 69.ncu durumda. 

Bu bakış açısıyla bir de ülkemizle aynı nüfusa sahip iki ülke ile karşılaştırmasını yapalım. Türkiye'nin 2020 güncel nüfusu 83.154.997. İran’ınki 83.415.638, Almanya’nın da 83.149.300.

Bu bağlamda ilk veri vaka sayıları. Vaka sayılarında İran 513.219 vaka ile 13 .ncü sırada. Almanya ise 344.487 vaka ile 20.nci durumda. Türkiye bu alanda 340.450 vaka ile 22.nci görünüyor. Günlük vaka sayıları itibariyle İran 4.810 vaka ile bu defa 17.nci sırada. Almanya ise 7,173 vaka ile 13.ncülüğe çıkmış. Türkiye bu konuda da 1.671 vaka ile daha gerilere 33.ncü sıraya konumlanmış. 1 milyon kişi başına vaka sıralamasına bakacak olursak: İran 6.159 vaka ile 72.nci, Almanya 4.143 vaka ile 97.nci ve Türkiye 4.094 vaka ile 98.nci sırada yer alıyor.

İkinci veri ölüm sayıları. Öncelikle ölüm sayılarında İran 29.349 ölüm ile 10.ncu sırada duruyor. Almanya 9.716 ölüm ile 20.nci, Türkiye ise 9.014 ölüm ile 22.nci görünüyor. Ölüm oranı itibariyle bakacak olursak bu kez İran'ın %5,7 ile 17.nci, Almanya'nın %2,8 ile 55.nci, Türkiye'nin ise %2,6 ile 63.nci sırada bulunduğunu görüyoruz. 1 milyon kişi başına düşen ölüm sıralamasında ise İran 352 ölüm ile 25.nci sırada. Almanya ise 117 ölüm ile 65.ncü sırada duruyor. Türkiye de 108 ölüm ile 69.nci sırada görünüyor.

14 Ekim 2020 Çarşamba

14 Ekim 2020 Çarşamba 22:00 CORONA GÜNLERİ.............................Karışık düşünceler

Corona yalnız değil

Sadece Corona değil hayatımızı tehdit eden. Bir sürü şey yaşamımızı olumsuz etkiliyor. Bazıları toplumsal olarak öne çıkıyor, bazıları da küresel düzeyde. Ailemiz içinde yaşananlar çoğunlukla dar bir çerçevede sıkışıp kalıyor. Hani derler ya “Kol kırılır yen içinde kalır” misali. “Ayıptır” diyoruz, “korkuyoruz”, “incitmekten incinmekten” sakınıyoruz. Sonuçta ya bir yerlerden patlıyor, saçılıyor ortalık yere. Ya da içimizde dert olup birer kanser hücresine dönüşüyor üzüntülerimiz.

 

Ya bireysel kafa karışıklıklarımız, içine girdiğimiz girdaplar, onlar ne olacak? Yaptığımız hatalar, yanlışlıklar hatta suçlar değil mi ruh dünyamızı daraltıp bize de dünyayı dar eden? Pişmanlıklarımızın silemediği kirler, lekeler az mı tehdit vicdanlarımıza? Bazen inandığımız şeyler elimizde kalıyor. Ne doğru ne yanlış karıştırıyoruz. Neye inanacağını şaşırıp, patinaj yapıyor kalbimiz.

 

Kitap diyoruz, bilgi diyoruz okudukça sarpa sarıyor düşünce dünyamız. Aklımız yeni tabirle “kafayı yiyor” dengemizi yitiriyoruz. Bazen de güvendiğimiz insanlar sahtekar çıkıyor, yıkılıyor bir şeyler içimizde. Sevdiklerimiz, peşinden gittiklerimiz kaybediyor biz de onlarla birlikte yeniliyoruz. Yeniden ayağa kalkmak, kendimizi onarmak bir hayli zor oluyor. Kişisel gelişim teknikleri öğreniyoruz, uygulamaya çalışıyoruz hayatımıza. Bir de bakıyoruz ki duvarlara toslamışız, üstünde şu yazıyor: “Başarmanın şablonu yoktur!”

 

İçimizde bir “enerji” varmış bulmalıymışız. Toplum içinde “birey” olmalıymışız. Bu öğüte kapılıp kendimizle o kadar çok meşgul oluyoruz ki; bir de bakıyoruz etrafımızda kimse kalmamış. Sonuçta yalnız bir “birey” olmak hiç hoşumuza gitmiyor bu defa. Ama olan olmuş, hiçbir şey olmamış gibi devam edemiyoruz. 


Hamd olsun “Allah vardır, birdir” inanıyoruz. “Muhammed de onun kulu ve resulüdür” biliyoruz. Ama bu apaçık yolda bile o kadar farklı görüş, yorum ve bilgi var ki. Acizliğimiz ruhumuzu eziyor, yüzümüzü semaya kaldırıp “Ya rabbim, sana sığındım” demekten başka çare bırakmıyor bize. 


Corona ne ki?

Keyfimiz yerindeyken küçücük bir sivrisinek bile canımızı sıkar. Bir de üçü beşi dadanır kolumuzu bacağımızı ısırırlarsa canımız yanar ki hem nasıl? Bir karasineğin asla soframıza konmasını istemeyiz. Ufacık bir şeydirler ama midemizi kaldırırlar. İlaçlarız, öldürürüz ama tamamen de kurtulamayız onlardan. Toplu ilaçlamaların başka neleri zehirlediğini aklımıza bile getirmek istemeyiz.


Sadece onlar mı? Sayacağım mahlukatın (!) yanında onlar çok masum kalır. Öyle bir dünyanın içindeyiz ki dört bir yanımız akreplerle, yılanlarla dolu. Hayır, bildiğiniz yılan çıyandan bahsetmiyorum. Bunlar da senin benim gibi insan. Varlıklarına alıştığımız için genelde farkında bile değiliz. 


Çoğumuz için onlar birer TV haberi, 3.ncü 4.ncü sayfa dolgusu. "Şok! Şok! Şok!...Az sonra..." diye izlediğimiz birer hayal kahramanı sanki. Ne zaman ısırıyorlar, canımız yanıyor. O zaman basıyoruz yaygarayı: "Nerde polis, nerde bu devlet!" 


Yaşadığımız toplum hep iyilerle, kendi halinde işinde gücünde insanlarla dolu değil. Elbet hırsızı da var, yankesicisi de. Sahtekarı da var, dolandırıcısı da. Banka soyguncusu da var, kendi şirketinin içini boşaltan da. Katili, sapığı, mafyası, hatta tanımadığı masum insanların canına kıyacak kadar gözü dönmüş belki yüzlerce terörist yaşıyor aramızda. 


Şu köşebaşında gördüğümüz otçu, yolumuza çıkan tinerci, dipsiz kuyularda titreyen eroinmanlar da bizim insanımız. Yalpalayarak düşe kalka giden o sarhoş da. Kaçakçısı, sahte içki imalatçısı, marka sahtekarı hepsi bu ülkenin birer karanlık köşesini mesken tutmuş icra i sanat ediyorlar.Telefonunuza gelen her çağrıya cevap veriyor musunuz? Ahizenin öbür ucunda size dijital bir tuzak kurulmadığından ne kadar emin olabilirsiniz ki? 


Şimdi böyle anlatınca itici geliyor değil mi? Peki o halde, seyrettiğimiz filmlerde, bağımlısı olduğumuz dizilerde onlarca insanın öldürülmesini nasıl keyifle seyredebiliyoruz? Toplumumuzun dibine kibrit suyu döken magazin programlarına, aile birliğimizi berhava eden ahlaksız ilişki haberlerine nasıl oluyor da tepkisiz kalabiliyoruz? Yollara çıkıp "Susma! Sustukça sıra sana gelecek!" diye bağırabiliyoruz da, çıkarımıza geldiği, bizden yana olduğu zaman torpile, suistimale, yolsuzluk ve usulsüzlüklere karşı nasıl oluyor da sessiz kalabiliyoruz?


Evet Corona ölümcül bir salgın. Şu anda küresel çapta at koşturuyor. Hepimizi korkuttu, maske takmaya, birbirimize mesafeli durmaya hatta evlerimizde hapsolmaya razı olduk. Düşündükçe gülesim geliyor; "Bir zaman gelecek herkes peçe takacak" deselerdi katiyyen inanmazdım. Ama şimdi neredeyse bütün dünya peçeli. Özgürlüklerini en önde tutanlar, can korkusuyla o özgürlüklerden bir anda vazgeçiverdiler. 


Peki sırf Corana mı ölümcül? Kanser illetine ne oldu? Kanserden ölenler daha hafif bir sebeple mi ölmüş oluyorlar yani? Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) paylaştığı verilere göre, sadece 2018 yılında, 18,1 milyon insana kanser teşhisi konulurken, 9,9 milyon kişi kanserden hayatını kaybetmiş. Aynı WHO'nun 2014'te paylaştığı rapora göre ise, Türkiye'de erkeklerde kansere bağlı ölümlerin sayısı 58 bin 400, kadınlarda ise 32 bin 500 olmuş. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Mayıs 2017 verileri Türkiye'de her 5 can kaybından 1'inin kanserden öldüğünü gösteriyor. Sağlık Bakanlığı ise, Türkiye'de her yıl ortalama 163 bin kanser vakası olduğunu açıklamış.


Ya kalp krizinden ölenler? Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre, dünyadaki ölümlerde ilk sıra kalp damar hastalıklarında. Yılda en az 17,9 milyon kişi bu hastalık nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu rakam tüm ölümlerin yüzde 31'i demek. Dahası dünya genelinde kalp ve buna bağlı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısının 2030 yılında 23 milyona ulaşacağı tahmin edilmekte. Türk Kardiyoloji Derneği, Türkiye’de her yıl 300 bin kalp krizinin görüldüğünü bunun da 100-125 bin kişinin ölümüne yol açtığını açıklamış. Bu da şu anlama geliyor; kalp krizi geçirenlerin 3'te 1'i maalesef hayatını kaybediyor.


Rabbimiz Kuran ı Kerimde bir sivrisineği bile misal vermekten çekinmemiş. Allah tanımaz bir zalim Nemrut'un burnundan beynine giden bir sinek sebebiyle başını duvarlara vura vura öldüğünü bilmeyen yoktur. Bence Koronavirüs de böyle bir misal. İnsanlara ne olunca neler olabileceğini gösterdi. Daha da başımıza neler gelebileceğini bilmiyoruz. Kolumuzu ısıran bir sivrisineğin stma gibi ölümcül bir virüs taşıdığını bir düşünün. Ya da kara sineklerin veba gibi mikroplar bulaştırdığını. Rabbim korusun, düşüncesi bile dehşet verici. Bir zaman gelecek belki "Corona da neymiş ki?" diyeceğiz. 

13 Ekim 2020 Salı

14 Ekim 2020 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı183.................................Yeşilelma stratejileri

Yeşilelma Stratejileri

Bildiğiniz gibi geçen haftalarda Susurluğumuzun gelecek vizyonunu netleştirmiş ve önerdiğimiz vizyon cümlesini; ‘DAHA İLERİ, GÜÇLÜ, GELİŞMİŞ, REKABETÇİ, ÜRETKEN VE İTİBARLI BİR CAZİBE MERKEZİ OLARAK; BÖLGESİNDE YÜKSELEN, İYİ İNSANLARIN YAŞANABİLİR ŞEHRİ YEŞİL SUSURLUK’ olarak paylaşmıştık. Ayrıca bu kısa cümlenin aslında ‘YEŞİLELMA’ ile sembolleşen bir baş levha olduğunu, onun altında daima bir açıklama olacağını da belirtmiştik. Yapmak istediğimiz şey nedir?: ‘Susurluğun içinde bulunduğu olumsuz gidişi orta vadede durdurup olumluya çevirmek ve gelecekteki değişim ve dönüşümü gelişme yönünde planlayabilmek’ istiyoruz. Peki, vizyonumuza niçin ‘yeşilelma’ dedik? Çünkü idealimizdeki Susurluğu temsil ediyor. ‘Yeşilelma’ logosuna baktığımız zaman sanki oradaymışız gibi, gelecekte ulaşmak istediğimiz Susurluğu görüyormuş gibi olacağız. Onu tasavvurumuza dair şimdiden paylaşılan bir resim gibi göreceğiz. Bir tür ‘Kızılelma’ gibi ulaşmak istediğimiz yeri, durumu ve onun için ilerlenecek yönü tarif edecek. Susurluğun ‘Kızıl(Yeşil)elma’sı gelecek hedeflerimizi çağrıştıran bir sembol olarak daima önümüzü aydınlatacak, zihnimizde ve gönlümüzde kök salacak.

Bir şey daha söylemiştik önceki yazılarımızda: Bizim vizyonumuzun yani ‘Yeşilelma’mızın içinde bazı ‘Stratejik amaçlar’, ‘Stratejiler’, ‘Değerler’, ‘İlkeler’ ve ‘Hedefler’ de bulunuyor. Nitekim öneri cümlesinde ve açıklamasında dile getirilen hususlarda bizatihi o vizyonun gerçekleşmesi için ifade edilmiş bazı Stratejik Amaç’ları görebilmek mümkün. Bu anlamda dizilimde yer alan her bir kavram başlı başına ‘Stratejik’ bir ‘Yeşilelma’ gibi ışıldıyorlar. Artık bize hep Susurluk için ulaşmak, varmak istediğimiz ülkü ve idealleri ifade edecekler. Bu bağlamda: ‘Bir cazibe merkezi olarak BÖLGESİNDE YÜKSELEN GELİŞMİŞ BİR SUSURLUK’, ‘Nitelikli insan yetiştirerek; DAHA İLERİ, GÜÇLÜ, REKABETÇİ, KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK’ ve ‘İnsanların sağlıklı, mutlu, umutlu ve huzur içinde yaşadığı; itibarlı ve YAŞANABİLİR YEŞİL BİR SUSURLUK’ cümleciklerini birer ‘STRATEJİK AMAÇ’ olarak değerlendirebiliriz. Öte yandan vizyonumuzun açıklamasında yer alan ‘Daha fazla değer üreten, daha adil paylaşan, değerlerini koruyup geliştiren’, ‘Güçlü yanlarını ve fırsatları kullanarak Mevcut üretim tesislerini çoğaltan’, ‘OSB ve Lojistik bölge kurulmasını sağlayarak istihdamı arttıran’,’Konum, doğal kaynak ve çevre imkânlarını değerlendirerek sosyal ve ekonomik kalkınmasını başaran’, ‘İnsan odaklı, Gençlerin ve çocukların önemsendiği, Çevre duyarlılığına sahip, Öncü, Nitelikli insan yetiştiren’ ifadeleri de yukardaki Stratejik amaçlara hizmet eden bir dizi ‘STRATEJİ’ gibi duruyorlar.

Bu stratejilerden bir kısmı ‘sosyal ve ekonomik kalkınma’nın, ‘İstihdam’ın ve ‘cazibe merkezi olma’nın öne çıktığı ‘BÖLGESİNDE YÜKSELEN, ÖNE ÇIKAN GELİŞMİŞ BİR SUSURLUK’ ideali ile ilgili. Bunun için; ‘Güçlü yanları ve fırsatları kullanarak üretim tesislerinin çoğaltılması, OSB ve Lojistik bölge kurulmasını sağlayarak istihdamın arttırılması, konum, doğal kaynak ve çevre imkânları değerlendirilerek, bölgede cazibe merkezi olmayı başarmak’ teklif ediliyor. İkinci grup stratejiler ‘KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK’ Stratejik Amaç başlığı altında kümelenebilir. ‘Değerleri’,’Nitelikli insanı’,’Üretimi’,’Rekabetçiliği’,’Özgünlüğü’, ‘İlerlemeyi’ ve ‘Güçlenme’yi  öne çıkaran stratejiler bunlar. Sonuç olarak; ‘Daha fazla değer üretmek, Daha adil paylaşmak, Değerlerini koruyup geliştirmek, Nitelikli insan yetiştirmek, Üretken olmak, Rekabetçilik,  Özgün olmayı, Her alanda ilerleme’ ve ‘Güçlenme’ öneriliyor. Üçüncü ve son grup stratejilerse ‘İYİ İNSANLARIN YAŞANABİLİR ŞEHRİ YEŞİL SUSURLUK’la ilgili.‘Yaşam kalitesine, çevre duyarlılığına ve Kalkınmaya’ odaklı ‘Sürdürülebilir kalkınmayı başarma’, ‘Yeşil ve yaşanabilir bir Susurluk’ şeklinde ifade edilen bazı amaçları içeriyorlar. Bunun için ‘Amaç ve güç birliği yaparak sürdürülebilir kalkınmayı başarma’, ‘Büyüme’,’Sürekli değişim-dönüşüm ve gelişimle yaşam kalitesini arttırma’, ‘huzur içerisinde yaşanabilen, çevreye duyarlı iyi insanlar şehri olma’, ‘İnsan odaklı olma, gençlerini ve çocuklarını önemseme’,  ‘İnsanları sağlık, huzur ve refah içinde; mutlu, huzurlu ve umutlu’, ‘çevreye duyarlı’ ‘Müreffeh, itibarlı bir şehir’ yapma stratejileri teklif edilmiş.

            AMAÇLAR, stratejilere yol gösteren birer unsur oldukları gibi, hedeflerin oluşmasına da temel oluştururlar. Burada da Susurluğun ‘YEŞİLELMAsı olan vizyonumuza giden yolda ‘nereye ulaşmak istiyoruz?’ sorusunun cevabı olacaklar. STRATEJİK AMAÇLAR bu çerçevede nokta vuruşu gibiler. Amaç kapsamında ulaşılmak istenen stratejik mevzilerin neler olduğunu gösteriyorlar. Misyon ve değerlerle uyumlu, öngörülen vizyona taşıyor olacaklar. Bu manada belirli bir zaman diliminde arzu edilen noktayı açık bir şekilde ifade etmeleri bekleniyor. STRATEJİLER ise önceden belirlenen amaçlara ulaşmak için tutulan yollar demek. O amaçlara varmak üzere eldeki güç ve imkânı en uygun bir biçimde kullanma yöntemi anlamına geliyorlar. Strateji gelecek amaçlı herhangi bir durumu planlı biçimde yapabilmek için önemli bir terim. Belli bir konu üzerinden farklı ihtimalleri ele almak suretiyle, en doğru seçeneği, etkin şekilde uygulamaya dökmek şeklinde açıklanabilir. 
            Şimdi sırayla bu amaç ve stratejileri ele alıp bir ‘Yeşilelma yol haritası’ çıkarabilir miyiz ona bakalım. ‘BÖLGESİNDE YÜKSELEN, ÖNE ÇIKAN GELİŞMİŞ BİR SUSURLUK’ ideali çok açık bir ‘AMAÇ(1)’. Bu amaç; ‘StrA(1.1) sosyal ve ekonomik kalkınma’, ‘StrA(1.2) İstihdam’ ve ‘StrA(1.3) Cazibe merkezi olma’ şeklinde özetleyebileceğimiz ilk grup ‘Stratejik Amaçlar’ımız. Bunu başarmak için: ‘Güçlü yanları ve fırsatları kullanmak’, ‘Üretim tesislerini çoğaltmak’,’ OSB ve Lojistik bölge kurulmasını sağlamak’ ve ‘konum, doğal kaynak ve çevre imkânlarını değerlendirmek’ şeklinde ifade edilen bazı ‘Stratejiler’in takip edilmesi öneriliyor.  İkinci grup ‘AMAÇ(2) KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK’ başlığı altında ifade edilmiş. Bu amaç için: ‘StrA(2.1)Değerlere dayanmak’, ‘StrA(2.2)Nitelikli insana odaklanmak’, ‘StrA(2.3)Üretkenlik ve Rekabetçilik’, ‘StrA(2.4)Özgün, ileri ve Güçlü olmak’ gibi ‘Stratejik Amaçlar’ sıralanmış gözüküyor. Bunları başarmak için de; ‘Daha fazla değer üretmek’, ‘Daha adil paylaşmak’, ‘Değerleri koruyup geliştirmek’, ‘Nitelikli insan yetiştirmek’, Üretken olmak’, ‘Rekabetçiliği benimsemek’,  ‘Özgün bir model ortaya koymak’, ‘Her alanda ilerleme sağlamak’ ve ‘Güçlenmeye çalışmak’ şeklindeki bazı ‘Stratejiler’ öneriliyor. 
            Üçüncü ve son grup ‘AMAÇ(3)’ ise  ‘İYİ İNSANLARIN YAŞANABİLİR ŞEHRİ YEŞİL SUSURLUK’la ilgili. Bu amaca yönelik ‘Stratejik Amaçlar’sa: ‘StrA(3.1)Sürdürülebilir kalkınmayı başarmak’ ve ‘StrA(3.2)Büyümüş, müreffeh ve itibarlı olmak’ ile ‘StrA(3.3)Yeşil ve yaşanabilir bir Susurluk’  şeklinde ifade edilmiş. Bunun için ‘Amaç ve güç birliği yapma’, ’Sürekli değişim-dönüşüm ve gelişim’, ‘huzur içerisinde yaşanabilen, çevreye duyarlı iyi insanlar şehri olma’, ‘İnsan odaklı olma, gençlerini ve çocuklarını önemseme’,  ‘İnsanları sağlık, huzur ve refah içinde; mutlu, huzurlu ve umutlu ‘ yapma ve ‘Yaşam kalitesi ve çevre duyarlılığına odaklanma‘Stratejiler’i teklif edilmiş.

                Şimdi de sayılan stratejik amaçlarla onlara ulaşmak üzere önerilen stratejilerin ilişkilerini ortaya koymaya çalışalım.  ‘AMAÇ(1)’ şeklinde kodlanan ilk amacımızın altında; ‘StrA(1.1)Sosyal ve ekonomik kalkınma’, StrA(1.2)İstihdamı arttırma’ ve StrA(1.3)Cazibe merkezi olma’ başlıklı Stratejik Amaçların olduğunu artık biliyoruz. Bunlardan StrA(1.1) kodlu stratejik Amaç için;’StrA(1.1.1)’ şeklinde kodlayabileceğimiz ‘Güçlü yanları ve fırsatları kullanmak’ stratejisi izlenecek.StrA(1.2)’ kodlu stratejik amaç için de StrA(1.2.1)Üretim tesislerini çoğaltmakstratejisi öneriliyor. StrA(1-3)’ kodlu stratejik amaç için ise ‘StrA(1.3.1)OSB ve Lojistik bölge kurulmasını sağlamak’ ve ‘StrA(1.3.1)Konum, doğal kaynak ve çevre imkânlarını değerlendirmek’ şeklindeki stratejilerin uygulanması gerekiyor. ‘AMAÇ(2)’ şeklinde kodlanan ikinci amacımızın altında; ‘StrA(2-1)Değerlere dayanmak’, StrA(2-2)Nitelikli insana odaklanmak’, StrA(2-3)Üretkenlik ve Rekabetçilik’, StrA(2-4)Özgün, ileri ve Güçlü olmak’ başlıklı Stratejik Amaçların olduğunu da biliyoruz. Bunlardan ‘StrA(2.1) kodlu stratejik amaç için;’StrA(2.1.1)Daha fazla değer üretme, Daha adil paylaşma ve Değerleri koruyup geliştirme’ stratejisi gerekiyor. StrA(2.2)‘ kodlu stratejik amaç için de; StrA(2.2.1)Nitelikli insan yetiştirme’stratejisinin izlenmesi öneriliyor. StrA(2.3)‘kodlu stratejik amaç için; StrA(2.3.1)Üretken olma’ ve StrA(2.3.1)Rekabetçiliği benimseme’ stratejileri öngörülmüş. StrA(2.4)‘ kodlu stratejik amaç için ise; ‘StrA(2.4.1) Özgün bir model ortaya koyma’, ‘StrA(2.4.2) Her alanda ilerleme sağlama’ ve ‘StrA(2.4.3) Güçlenme’ stratejileri öneriliyor. ‘AMAÇ(3)’ şeklinde kodlanan üçüncü amacımızın altında; StrA(3.1) Sürdürülebilir kalkınmayı başarmak, ‘StrA(3.2) Büyümüş, müreffeh ve itibarlı olmak’ ile ‘StrA(3.3) Yeşil ve yaşanabilir bir Susurluk’ başlıklı Stratejik Amaçlar olduğunu görmüştük. Bunlardan ‘StrA(3.1)‘ kodlu stratejik amaç için ‘StrA(3.1.1) Amaç ve güç birliği yapma’  stratejisi gerekiyor. StrA(3.2)‘ kodlu stratejik amaç için de StrA(3.2.1)Sürekli değişim-dönüşüm ve gelişim’ stratejisi öngörülmüş.  StrA(3.3)’kodlu stratejik amaç için ise; ‘StrA(3.3.1)İnsanların sağlık, huzur ve refah içinde; mutlu, huzurlu ve umutlu olması’,  StrA(3.3.2) Huzur içerisinde yaşanabilen, çevreye duyarlı iyi insanlar şehri olma’, StrA(3.3.3)İnsan odaklılık, gençlerini ve çocuklarını önemseme’ ve ‘StrA(3.3.4) Yaşam kalitesini yükseltme ve çevre duyarlılığı stratejileri teklif edilmiş.

                        Kuşkusuz plan önerimizin ‘YEŞİLELMA YOL HARİTASI’ sadece burada sayılan Amaç, Stratejik amaç ve Stratejiler’den ibaret değil. Daha ‘Nereye varmak istiyoruz?’ sorusu bağlamında Susurluğun güçlü-zayıf yanlarını, Fırsat-tehditlerini yeniden ele alarak belki birçok Amaç, Stratejik amaç ve Stratejiler’ üreteceğiz. Ama esas itibariyle o çalışmadan ‘HEDEF, PROJE VE FAALİYETLER’in çıkmasını bekliyoruz.  Böylece stratejik plan taslağımızın hiyerarşik yol haritası da netleşmiş olacak. Neden olmasın ki? Hem ‘kalkınma, büyüme, refah ve itibarın başarılması’ hem de ‘İnsanların sağlıklı, mutlu, huzurlu ve umutlu olması’ sağlanabilir. Böylece ‘iyi insanların yaşadığı bu şehir’ aynı zamanda ‘Kalkınmış, yeşil ve yaşanabilir’ bir Susurluk olabilir.

 yyalcin3@gmail.com