
Korkularla
yüzleşmek
İnsanların oldukça garip, tuhaf korkuları var. Bilim
adamları bunların 90 tanesini tespit etmiş. Böylece uzun bir korku listesi çıkmış
ortaya.
Yürüme ya da ayakta durma korkusu (Ambulofobi), sayılardan korkma (Aritmofobi), kitaplardan korkma (Bibliofobi), Zamanın geçmesinden ya da zamanın kendisinden korkma (Kronofobi) bunlardan birkaçı.
Mesela (Eleuterofobi) özgürlük korkusu oldukça
ilginç. Kendinizi kapana kısılmış hissediyorsunuz ve bu hoşunuza gidiyor !..
Çok tuhaf değil mi ? Bu fobiye yakalanan insanlar özgürlüğün; daha fazla
seçenek, yapılacak daha fazla iş, yaşayacak daha uzun bir hayat anlamına
geldiğini düşünerek korkarlarmış.
Bir de şu
korkuya bakınız. “Hippopotomonstroseskippedaliofobi”, yani uzun kelime korkusu.
Adı bile korkuyu haklı kılıyor baksanıza.
Lakanofobi;
sebze korkusu, Lekofobi; beyaz renk korkusu, Linonofobi; ip ve iplerden
oluşan şeyler korkusu, Logofobi; kelime korkusu, Melanofobi; siyah renk
korkusu, Melofobi; müzik korkusu, Metrofobi; şiir korkusu, Mnemofobi; hafıza
korkusu, Mottefobi; böcek korkusu, Nebulafobi; sis korkusu, Nephofobi; bulut
korkusu, Nomatofobi; isim korkusu, Oktafobi; sekiz sayısı korkusu…Liste böyle
uzayıp gidiyor.

Ideofobikler özellikle yeni düşüncelerden, Neofobik ve Kainofobikler ise sadece yeni bilgiden değil, karşılarına çıkabilecek herhangi/ tüm yeni şeylerden korkarlarmış.
Çalışılan çevreden, verilen görevi yapamamaktan,
topluluk içinde konuşamamaktan ya da diğer çalışanlarla sosyalleşememekten
korkuyorsanız; siz genel olarak çalışmaktan korkan bir Ergasiofobik
olabilirsiniz.
İş yaşamında
bazıları da yazı yazma korkusu içinde olabiliyorlarmış. Grafofobik; iyi yazma
yeteneğinden şüphe eden ve bu konuda başarısızlığa uğrayacağından korkan
insanlara denirmiş.
Birlikte çalıştığınız bazı yöneticilerin
kararsızlıklarını, karar vermeden durumu idare etmeye çalıştıklarını mutlaka
görmüşsünüzdür. İşte bu karar verme korkusu (Deciofobi) aslında çok da sıra
dışı bir korku değil. Bu tür korkuları olan kimseler, verdikleri
kararların sonuçlarından çekindikleri için karar vermekten
kaçınmaktaymışlar.

Bazı makam masalarında ise tersine adeta kağıt cinsinden hiç bir şey bulunmaz, tertemizdir. Aslında bu birbirine zıt iki karakter de kâğıt müptelası ya da korkusu içindeymişler.
Bu hastalığa papyrofobya, kâğıttan ve kâğıtla ilgili her tür (dosya, kitap, yazı vs.) şeylere bağımlı/korkanlara da papyrofobik deniyormuş.
Bu korkulara
bizim ülkemize ve insanımıza özgü korkular da ilave edilebilir.
Örneğin; haksızlıktan, adaletsizlikten korkmak; amirinden, arkadaşından korkmak; iş sahipleri ve vatandaştan korkmak; eşinden, komşusundan korkmak; trafikten, hastaneden korkmak; ebeveyninden, öğretmeninden korkmak; aldatılmaktan, ihanetten korkmak; öcüden, dış güçlerden korkmak gibi.
Örneğin; haksızlıktan, adaletsizlikten korkmak; amirinden, arkadaşından korkmak; iş sahipleri ve vatandaştan korkmak; eşinden, komşusundan korkmak; trafikten, hastaneden korkmak; ebeveyninden, öğretmeninden korkmak; aldatılmaktan, ihanetten korkmak; öcüden, dış güçlerden korkmak gibi.
Korku
duygusu, bir tehdit algısı ile tetiklenen rahatsız edici ve olumsuz bir his
olarak tanımlanıyor. Algılanan tehdit karşısında, insan aklı ve vücudu yaşamsal
bir “kavga” veriyor ve “kaçma” tepkisi gösteriyormuş.
Bazı psikologlar korkunun temel ya da doğuştan gelen
küçük duygu dizilerinden birisi olduğunu ileri sürmüşler. Bu dizi aynı zamanda
sevinç, üzüntü ve öfke gibi duyguları da içermekteymiş. Şayet korku, belirli
türde duygusal bir durum veya dış tehdit oluşmadan meydana gelirse,
bu takdirde sorun artık anksiyete [1]
olarak nitelendirilmeliymiş.

Neticede insan da bir
makina değil. -Hoş makinalar da arızalanır ya.- Elbet insan ruhunun ve
bedeninin de arızaları olabiliyor.
Bunlar da aynen onlar gibi bazen fabrikasyon hataları, çokça da yanlış kullanım ya da zorlanmalar sebebiyle ortaya çıkıyorlar. Ancak ciddi şekilde psikosomatik [2] alanla ilgili olanlar da yok değil.
Bunlar da aynen onlar gibi bazen fabrikasyon hataları, çokça da yanlış kullanım ya da zorlanmalar sebebiyle ortaya çıkıyorlar. Ancak ciddi şekilde psikosomatik [2] alanla ilgili olanlar da yok değil.
Talebeyken öğretmenler odasına, müdür odasına girmeye korkardım. Bir gün kapı önünde kalakaldım. Ne girebiliyor, ne de geri dönebiliyordum. Bu korkumu yenmeliydim ama nasıl ? Öfkelenmişim, sağ elimle sol bileğimi kaldırıp kapıya vurdurdum. İçerden kalın bir "Gir !" sesi geldi. Artık kaçamazdım, çaresiz kapıyı açıp girdim.
İçerde babacan bir müdür yardımcısı vardı, hiç te korkulacak bir durum olmadı, işimi gördüm ve çıktım. Dışarda durdum, gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Kalbim yerinden fırlayacak gibi çarpıyordu. Ama gözlerimi açtığımda artık gülüyordum, çünkü başarmıştım. O gün bu gündür korkularımın üstüne gitmeyi o olayla hatırlarım. Her zaman işe yaradı.
Korkuların çoğu ruhumuzdaki gölgelerin, karanlıkların eseri. İnanç, azim ve başarının aydınlığı karşısında kaybolup gidiyorlar. Önemli olan bu tip arızaların farkında olabilmek. Gerektiğinde de bunlarla yüzleşmekten, üzerine gitmekten kaçınmamak.
İçerde babacan bir müdür yardımcısı vardı, hiç te korkulacak bir durum olmadı, işimi gördüm ve çıktım. Dışarda durdum, gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Kalbim yerinden fırlayacak gibi çarpıyordu. Ama gözlerimi açtığımda artık gülüyordum, çünkü başarmıştım. O gün bu gündür korkularımın üstüne gitmeyi o olayla hatırlarım. Her zaman işe yaradı.
Korkuların çoğu ruhumuzdaki gölgelerin, karanlıkların eseri. İnanç, azim ve başarının aydınlığı karşısında kaybolup gidiyorlar. Önemli olan bu tip arızaların farkında olabilmek. Gerektiğinde de bunlarla yüzleşmekten, üzerine gitmekten kaçınmamak.
[1] Anksiyete veya endişe, canlılarca deneyimlenen kaygı, korku, gerilim, sıkıntı halidir. Canlıların dış ortama uyum çabasında koruyucu bir tepkidir. Denetim dışına çıkıp kişinin işlevselliğini aksattığında Anksiyete bozuklukları olarak incelenir. Anksiyete psikiyatride bir grup hastalığın genel adıdır.
[2] Psikosomatik',psikolojik kökenli olan
fiziksel hastalıklara verilen genel addır. Ruh anlamına gelen
"psyche" ile beden anlamına gelen "soma" kelimelerinin
birleşmesinden oluşmuştur. Psikolojik sıkıntılar ve duygular özellikle içe
dönük insanlarda vücudu etkilemeye başlar. Kişi davranışlarını ve hareketlerini
kısmen kontrol edemez ve organlarında bazı rahatsızlıklar görülebilir. Kişinin
muhakkak bir doktora görünüp ilaç tedavisine başlaması gerekir.