18 Kasım 2017 Cumartesi

262 18 Kasım 2017 Cumartesi 23:45 UMRE GÜNLÜĞÜ......................Umre yolculuğu

Umre yolculuğu

18 Kasım 2017 Cumartesi: Umre (1) yolculuğumuzda 1. gün. Oğlumuz bizi Ankara Esenboğa havaalanına götürdü. Valizlerimizi verdik, biniş kartlarımızı aldık ve uçağı beklemeye başladık. 

Saat 03.20: Umre yolculuğu için Ankara'dan uğurlanıyoruz. Saat 4’de uçağa aldılar. 4.30’da İstanbul’a havalandık.

Eşim iyi. Kalkışta elini tuttum. Sonrası kolay oldu. Maşallah ilk uçak deneyimini de böylece yaşamış oldu. İstanbul’a 5.25’te indik. Hava güzeldi ve iniş de gayet güzel, sarsıntısız oldu. Dolayısıyla sorun olmadı. Dış hatlar bölümüne geçip beklemeye başladık.

Sabah namazını önce ben sonra o nöbetleşe dış hatlar mescidinde kıldık. Çek-in’ler saat dokuzdan sonra başladı. Bandırma ve Susurluktan gelen Ensar grubuyla buluştuk. Pasaportlarımızı verdiler. Harç pulu almamız gerekiyormuş. Yeşil pasaportta olmuyor sanıyordum. Basitmiş, hemen oradaki  vezneye 15’er lira vererek hallettik. Pulları pasaportların arasına koyduk.

Saat 9.30: İstanbul'da uçak kuyruğundayız. Valizleri bagaja verdik ve biniş kartlarımızı aldık. Koltuk numaralarımız 12B ve 12C, kanatlardan önce ve uçağın sol tarafında. Tam orta çıkış kapısında, yerimiz oldukça rahat.

Uçağa götürecek kapıyı saat 11’de açtılar. Merdivenlere kadar Havaalanı otobüsü ile gittik. Bizi Medine'ye götürecek uçak Onur air’e ait. Saat 11.14

Kim demiş hanım uçaktan korkar diye. Ankara İstanbul deneyiminden sonra bu kez gayet iyi görünüyor. Uçağımız oldukça büyük. Yaklaşık 150 kişi var herhalde. Koltuklarımıza yerleştik. Saat 11.24

Saat 11.25: Havalandık. Eşim bu defa daha da iyi görünüyor. Ben uçağa bindim diye seviniyor. 

Rotamız Kıbrıs ve Mısır üzerinden Medine'ye.(2) Anladığım kadar İstanbul-Isparta-Antalya-Kıbrıs-Kahire üzerinden gidiyor. 10 bin metre yüksekten uçuyor. Medineye doğru biraz türbülans yaşadık. Önceden uyarmışlardı. Bu yörenin hava şartları böyleymiş. Ancak eşimde herhangi bir sıkıntı olmadı.

Yol 3,5 saat’e yakın sürdü. Serviste sıcak yemek vardı. Sonra da kahve içtik. Yolda öğle namazlarımızı oturduğumuz koltuklarda kıldık. İyi ki öyle yapmışız Medine'de ikindi okunuyordu.

Medine'ye indik. Havaalanı oldukça sakindi. Biraz pasaport kontrolunda kuyrukta bekledik. Hem parmak izi aldılar hem fotoğraf. Ancak herhangi bir bagaj kontrolu olmadı.

Havaalanındaki işlemler bitti. Otobüslerle otelimize gidiyoruz. Saat 16.16.

Sanılanın aksine Arabistan dağlık bir coğrafya. Bunlar tepe ile dağ arası eski yanardağ kütleleri.

Yol 25 km. kadardı. Medine merkezine giderken şehrin bir şantiye gibi olduğunu görüyoruz. Kenar yerleşim bölgeleri, yollar, köprüler, alanlar, evler, iş merkezleri hepsi inşa sürecinde. Şehir baştan aşağı yenileniyor.

Otobüsümüz şehir girişine vardığında saat 17.23 tü.

Medinenin Suudi arabistanın 4. büyük kenti. Kendi nüfusu yaklaşık 1,5 milyon kadarmış.

Artık şehir içindeyiz. Kalacağımız otele yaklaştık.

Saat 17.33: Medinedeki 4 yıldızlı otelimiz Rama Al Medina. Mescid i Nebeviye (3) oldukça yakın, arada iki cadde var.

Otelin lobisinde çantalar ve valizler arasındayız. Bize 6. Kata 613 numaralı odayı vermişler. Odada 4 yatak var. Girer girmez hemen klimayı kapattık. Yatakların ikisini kapıya doğru ittirip namaz seccadesi sığacak bir yer yaptık.  İkindi kazaya kalmıştı, akşam namazını da bu şekilde odada kıldık. Yatsıya az kaldığı için yemeği sonraya bıraktık. Hep birlikte Mescid i Nebeviye gittik.

İşte şehrin kalbi Mescidi Nebevi. Yani peygamber mescidi. Akşam aydınlığında muhteşem görünüyor. Oldukça da kalabalık. Eskiden hurma kütükleri varmış. Şimdi belki binlerce mermer sütun altında muhteşem bir ibadet mekanı.

Eşimi kadınlar kısmına doğru götürdüm. Ben de namazı dışarıda serilmiş halılarda kıldım. 

Farzdan sonra ben sünneti kılıp Vitr’e başlamıştım ki imam yeniden ‘Allahüekber !’ dedi. ‘Allah, Allah dedim. Acaba vitr’i de cemaatle mi kılıyorlar ?’ 

Sonra anladım ki cenaze namazı kılınıyor. Meğer burada her vakit namazında cenaze namazı kılınırmış. Avluda kafile ile buluştuk. 

Bizi ravzanın (4) önünden geçirerek selamlama yaptırdılar. Kadınları yarın geçireceklermiş. 

Sonra dışarıda yeniden toplaştık. Biraz açıklama yaptılar, sonra da yemek için otele geçtik. Sabah-öğle-Akşam yemek varmış. Sabah akşam saat altıdan ona kadar da sürüyormuş.

Yemekten sonra hanımla biraz etraftaki dükkanları dolaştık. Misk kokusu, hurma, gömlek, kadife, inci, mercan, kehribar ve sürme baktık. Ankaralı bir esnafla tanıştık. Daha yeni geldiğimizi daha sonra geleceğimizi söyledik. 

Hurmayı 25-30 liraya alabileceğiz gibi görünüyor. Şimdilik üç çeşit hurmayı gözüm kesti. Yaş hurma, medine hurması ve peygamber hurması. Üçer buçuk kiloluk kutularda satılıyor. 

Parmak basılan nostaljik misk kokusuna hacerül esved (5) kokusu deniyormuş. Onu da takım olarak 20 riyale alabileceğiz.

Saat on buçuk gibi yattık. Sabah erken kalkacağız.


------------------------
(1) Müslümanların Kâbe'yi hac mevsimi dışında ziyaret etmelerine deniyor. Umre ziyaret demek. Fıkhî tanımı ise, hac gibi bir zamana bağlı olmadan ihrama girerek Kâbe'yi tavaf, sa'y etmek ve tıraş olmak olarak belirtiliyor.Umre, Hanefî ve Malikî mezheplerine göre sünnet-i müekkede imiş.  Hac şartlarını taşıyan kimseler için vacip olduğunu söyleyen alimlerin sayısı da az değilmiş.

(2) Arapçada şehir anlamına geliyor. Şehirli olana da, "medenî" denmesi o yüzden. Eski adı "yesrib" olan şehir, hz. muhammed (s.a.v.) 'in teşrîfiyle, medine ismiyle müsemma olmuş.

(3) Mescid-i Nebevi veya Peygamber Mescidi, Hicret'ten sonra Medine'de İslam peygamberi Hz. Muhammed (sav) ile arkadaşları tarafından inşa edilmiş, onun kabrinin de içerisinde bulunduğu mescit oluyor. Nebevi, Arapça'da “peygambere ait” anlamına geliyormuş.

(4) Medine'deki Mescid-i Nebevî'nin içinde, peygamberimizin (sav) mezarından minberine kadar olan özel yerdir. Riyazul Cenne yani Cennet Bahçeleri olarak da biliniyor. Zaten Ravza Arapça bahçe anlamına geliyormuş.

(5) Hacerül esved’in kendisine has bir kokusu olduğu naklediliyor. Bu yüzden elin veya herhangi bir şeyin sürülmesi halinde uzun süre bu koku hissediliyormuş. Hacer-ül Esved taşı kokusunu hac veya umre sonrasında kutsal toprakları anan insanlar özlemlerini biraz da olsa gidermek için satın alıyorlar.