Bugün 15 Temmuz
Coronavirüs salgını ülkemizde 490.ncı gününde. Virüs Dünyada bizden 80 gün önce Çin'de ortaya çıkmıştı. O günden bu yana 569 gün geçti. Bugün ayrıca 15 Temmuz, yani ona verilen ismiyle "Demokrasi ve Milli Birlik Günü". Bugün tüm yurtta çeşitli etkinliklerle anılacak.
Fetullahçı Terör Örgütü'nce (FETÖ) düzenlenen hain darbe teşebbüsünün üzerinden tam beş yıl geçti ama unutulmadı. Çünkü bugünün anlam ve önemi çok büyüktü. Çünkü 15 Temmuz demokrasi mücadelesinin zirvesi, istiklaline aşık şanlı milletimizin zaferiydi. Bu millet demokrasiyi ve onun icabında nasıl korunacağını o gece 15 Temmuz'da bütün dünyaya gösterdi.
O gece milli iradeyi hiçe sayanlar bir tek şeyi hesaba katmamıştı; egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunu.
Direniş kolay olmamıştı tabi. Tüm yurt çapında darbe girişimine karşı koyanlar arasından 251 kişi şehit olmuş 1491 kişi yaralanmıştı. Bugün şehit ve gazilerimiz yıldönümü vesilesiyle bir kez daha minnetle, gurur ve özlemle yad edilecek.
Hatırlayalım: 15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan hain işgal teşebbüsü, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kendilerini Yurtta Sulh Konseyi olarak tanımlayan bir grup asker tarafından gerçekleştirilen askerî darbe girişimiydi.
O gece İstanbul'daki Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü bir grup rütbeli asker ve Hava Harp Okulu öğrencisi tarafından kapatılmış, Türk Silahlı Kuvvetlerinin resmî internet sitesi ve TRT'de yayınlanan bildiriyle ordunun yönetime el koyduğu ifade edilerek ülkede sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı ilan edildiği açıklanmıştı.
15 Temmuz'da darbecilerin hedeflerinden biri de Türkiye Büyük Millet Meclisi'ysi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman ve yaklaşık 50 milletvekilinin mecliste bulunduğu sırada F-16 savaş uçakları meclis üzerinde uçuş yaparak parlamentoyu dört kez bombaladılar. Ankara'nın Beştepe semtinde bulunan Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na bombalama girişiminde bulunulsa da başarılı olamadılar.
Aynı saatlerde Muğla'nın Marmaris ilçesinde bir otelde bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı suikast girişiminde de bulundular. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak, Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal, Jandarma Genel Komutanı Galip Mendi, Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga ve bazı üst düzey komutanlar darbeyi gerçekleştiren askerler tarafından rehin alındı.
Gelişmeler üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CNN Türk'te FaceTime aracılığı ile gerçekleştirdiği bağlantıda darbecilere hiçbir şekilde imkân tanınmayacağını ifade ederek halkı darbeye tepki göstermek için meydanlara ve havalimanlarına çıkmaya davet etti. Çağrının ardından, Türkiye'nin birçok ilinde darbe karşıtı protesto gösterileri başladı.
16 Temmuz sabahı, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin gerçekleştirdiği operasyonlar sonucunda askerî darbe girişimi bastırıldı ve askerler silahları ile birlikte teslim oldu. Olaylar sonucunda 104'ü darbe yanlısı asker olmak üzere 300'den fazla kişi hayatını kaybetti, 1491 kişi yaralandı. Farklı rütbelerden 8036 asker gözaltına alındı. Yargı ve sivil siyaset mensupları dahil olmak üzere toplam gözaltı sayısı 22 Temmuz tarihi ile birlikte 10 bini buldu. Bunun yanı sıra askerî, idari ve adli kurumlarda birçok kişi görevden alındı.
Gülen Hareketi kaynaklı ve ABD destekli olduğu apaçık belli olan bu askerî darbe girişiminin ardından İstanbul Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı ve Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Türk Ceza Kanunu'nun anayasal düzene karşı suçlar kapsamında yer alan ‘cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ve Türkiye Cumhuriyeti hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs’, ‘Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye teşebbüs’, ‘halkı, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetine karşı silahlı isyana tahrik’ ve ‘cumhurbaşkanına suikast’ suçlarından soruşturma başlatıldı.
21 Temmuz'da Millî Güvenlik Kurulu toplantısı sonrasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından anayasanın 120. maddesi gereğince üç ay süreyle olağanüstü hâl ilan edildi. İlan edilen olağanüstü hâl darbe girişiminin ardından geçen 2 yıllık süreyi kapsayacak şekilde uzatıldı. Girişimin ardından başlatılan tasfiye süresince; Nisan 2018 itibarıyla, 160 bin kişi gözaltına alındı.
Devamında FETÖ/PDY üyesi suçlamasıyla 50 bin kişi tutuklandı ve 152 bin kamu personeli görevlerinden ihraç edildi. Darbe girişimini izleyen dört yıllık sürede 289 dava açıldı, karara bağlanan 275 davada toplamda 4 bin 130 sanık hüküm giydi.
Darbe girişimi sonrası başta Fethullah Gülen'i iade etmediği gerekçesiyle Amerika Birleşik Devletleri ile birlikte; aralarında Almanya ve Yunanistan'ın da olduğu birçok Avrupa Birliği üyesi ülke ile FETÖ üyelerinin iade süreçleri ve sığınma hakkı konularında siyasi ve diplomatik krizler yaşandı. Ayrıca, darbe teşebbüsünü gerçekleştiren FETÖ mensuplarına finansal destek verdiği ve darbe girişiminin arkasında bulunduğu iddiası nedeniyle Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkiler gerginleşti.
Teşebbüsün ardından geçen süre boyunca aralarında Boğaziçi Köprüsü, Büyük İstanbul Otogarı ve Ilgaz Dağı Tüneli'nin de yer aldığı birçok yapı, mekan, meydan ve yerin adı, darbe girişiminin tarihine ithafen değiştirildi. Ayrıca 15 Temmuz tarihi, darbe girişiminde hayatını kaybedenleri anmak amacıyla Demokrasi ve Millî Birlik Günü adıyla 2017'de resmî tatil olarak ilan edildi.
Darbe girişimi, Türkiye siyasi tarihinde 12 Eylül 1980 askerî darbesinden 36 yıl sonra gerçekleştirilen ilk askerî darbe teşebbüsüydü. İhanetle vatana sadakatin çarpıştığı bir geceydi. “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/ Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır” dizesinin hayata geçtiği unutulmaz bir gündü.
Bu millet demokrasiye bağlılığını ve kahramanlığını 15 Temmuz'da bütün dünyaya canı pahasına bir daha gösterdi. Milli iradeyi hiçe sayanların yüzüne “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” diye haykırdı. Bu uğurda 251 kişi şehit oldu. 1500’e yakın insan yaralandı. Bu yüzden her yıl 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü’nde anılıyorlar. Tüm şehitlerimizin Ruhu şad olsun.
Milli birlik antikoru
Coronavirüs salgını ülkemizde 491.ncı gününde. Dünyada Virüsün ortaya çıkmasının üzerinden de 570 gün geçti. Bugün Cuma, Kurban bayramının gölgesi düştü üzerimize. Pazartesi arefe, Salı günü bayram. Camilerdeki vaazlar ve hutbe kurban mevzusunu işledi. Tebrikleşmeler şimdiden başlamış durumda.
Elbet ben de inşallah Pazartesi günü "Kurban" ve "Kurban bayramı"na dair yazacağım. Bugün dün başladığım "15 Temmuz" çalışmama devam edeceğim. "Demokrasi ve Milli Birlik Günü" ne anlama geliyor, üzerinden beş yıl geçmiş olan başarısız darbe teşebbüsünün toplumumuzdaki etkileri neler oldu? Geleceğimizi nasıl etkileyecek?
Ama önce coronavirüs rakamları ile aşı uygulamasına ilişkin son verileri paylaşalım.
Dün 15 Temmuz itibariyle son 24 saatte yapılan test 232.257, vaka sayısı olarak 7.304 kişinin testi pozitif çıkmış, vefat sayısı 48 ve iyileşen sayısı da 5.063 olmuş. Vaka/test oranı yine %3'ün üzerine (%3,15) çıkmış durumda. En son 30 Mayısta %3,17'i görmüştük. O günlerde vaka sayıları da 7 bin civarında idi. Bir ay sonra 1 Temmuzda vaka sayıları 5 binlere, vaka test oranı (5.288 / 225.537) da %2,35'e kadar düşmüştü. Görünen o ki bir müddet patinajdan sonra yeniden bir tırmanış var. İnşallah bir dalga boyutuna çıkmaz.
İçimize su serpen gelişmeler aşı uygulamasında. Bugün 6 Temmuz 2021, Cuma saat 16:18 itibariyle aşıda aşıda 62 milyonun (62.123.079) aşıldığını gösteriyor. 1. doz 38.743.289, 2. doz 19.812.622 ve 3.doz ise 3.567.168 olmuş. En az bir doz aşı olmuş. Bu rakamlar 1 Haziran öncesine göre 46 gün içinde; 1.dozda 22.228.271,2.dozda 7.496.949, 3.dozda 3.567.168 ve toplamda da 33.292.388 aşı yapılmış. Bu günde ortalama 1 milyona yakın (723.747) aşı demek. Bir başka deyişle bu süre içinde; 1.dozda %135, 2.dozda %60,9 ve toplamda da %115 aşı artışı gerçekleşmiş.
Anlaşılıyor ki aşıda 18 yaş üstü nüfusun %70'e ulaşmasına az kaldı. Hedef bu ay bitmeden gerçekleşecek gibi gözüküyor. Böylece coronavirüse karşı toplumsal bağışıklığımız da güçlenmiş olacak. Keşke darbe ve ihanet virüslerine karşı da böyle bir aşımız olsa. Onlardan çektiğimizi bulaşıcı salgınlardan çekmedik. Her ne kadar Türkiye'de "darbeler dönemi artık bitti" desek de bu bizim genlerimize işlemiş bir korku. Geçecek, atlatacağız gerçekten de böyle meş'um geceler bir daha görmeyeceğiz. Ama ya olursa?
İşte aynen bir coronavirüsün üzerimizde bıraktığı endişe ve korku gibi: "Ya tekrar olursa?" Coronavirüs gibi virüslerin yarın yine çıkmayacağına dair bir garantimiz yok. Evet aşı yapılıyor ama üretme aşaması neredeyse bir yıl, bir o kadar da uygulanması var. Böyle bir salgın bir daha gelirse yine insanoğlunun en az iki yılını tüketecek. İnsan canına, ekonomiye ve sosyal hayata yaptıklarını bu geçtiğimiz 1,5 yıl boyunca aynel yakîn yaşamadık mı?
27 Mayıs 60 ihtilali, 12 Mart 70 muhtırası, 12 Eylül 80 darbesi ve 28 Şubat 96 karabasanı gibi 15 temmuz 2016 gecesi de hafızalarımızda derin izler bıraktı. Siyasal, Ekonomik ve Sosyal hayatımızda onulmaz yaralar açtı. Bir yazarımız bu on yılda bir nükseden hastalığımız için şöyle demişti: "Türkiye'nin tarihi geçmişinde esas olan demokrasi değil, esas olan darbelerdir. Aralarda demokrasi oluyor oyalanıyoruz!" Gerçekten de çarpıcı, iğneleyici bir tespit. Abartmış da olabilir, ancak tarihi kökleri o kadar derinlere iniyor ki bu tür olayların. Yarın da olabilir endişesini hep bilinç altımızda saklı tutuyor.
15 temmuza "Demokrasi ve Milli Birlik Günü" adı verilmesi de boşuna değil. Evet, demokrasiden vazgeçmiyoruz. Demokrasinin mevcut şartlarda en ehven yöntem olduğunu düşünüyoruz. Sosyalisti de, milliyetçisi de islamî hassasiyete sahip insanlar da bu noktada birleşiyorlar. Darbeler ise görünüşte demokrasiyi düzeltmek adına yapılıyor ama sonuçta başka önemli pek çok konu gibi demokrasiye de en büyük zararı verdiğini yaşayarak görmüş bir milletiz. O yüzden böyle iddialara artık karnımız tok.
Nasıl ki her virüsün vücudumuzda bir antikoru oluyorsa, darbelerin de antikoru "Milli birlik" ve beraberlik. Bunu da en açık şekilde 15 Temmuzda gördük. Bu millet çıplak elleriyle tankları durdurdu, bayrak kaldıran milyonlarca el bir çağrıyla meydanlara toplandı. Silaha karşı yürek, mermiye karşı haykırış, uçaklara karşı meydanlar galip geldi. Yanlış hesap daha sabah olmadan millete çarpıp başarısız oldu. Bu yüzden anladık ki aramızdaki bütün ihtilaflarımıza rağmen konu vatansa gerisi teferruattır. Bir kez daha öğrendik ki toplu çarptıkça yürekler onu top sindiremez.
15 Temmuz bu yüzden
unutulmadı, unutulmayacak. Bir benzetme yapılacak olursa 15 Temmuz vatanımıza
musallat olmuş ölümcül bir virüs gibiydi. Milletin meydanlara çıkması ise bir tür
aşı işlevi gördü. O virüs ve aşı bünyemizdeki antikorları harekete geçirdi.
Daha böyle bir teşebbüs olursa onu tanıyor ve ne yapacaklarını biliyorlar. Bu
vesile ile Dünya alem de demokrasiye bağlılığımızı ve milli birlik
antikorumuzun gücünü görmüş oldu. Sonrasında olacakları artık dost da düşman
da biliyor.