17 Temmuz 2014 Perşembe

173 28 Temmuz 2014 Pazartesi 10:52 ZAMAN DURAKLARI.................Hoş geldin Bayram

Hoş geldin bayram


Zaman yolculuğumuzda kutlu bir durağa daha geldik. Hicri takvime göre onuncu ay olan Şevval ayının ilk günlerindeyiz. 1 Şevval, yani 28 Temmuz Pazartesi günü iki büyük dini bayramımızdan biri olan Ramazan bayramı. 

Oruç ayı Ramazan bitti. Şimdi mükafat ve bayram yapma zamanı. İslam alemi üç gün boyunca bu dini bayramı kutlayacak.

Ramazan ve Kurban Bayramı olmak üzere iki büyük dini bayramımız var. Bayramlar bütün toplumlarda sevinç, mutluluk ve ortak kutlama günleri. Ama özellikle İslam dünyasında, inananlar için birbirlerini ziyaret, barışma ve dostlukların pekişmesine vesile. Ayrıca, kabristan ziyaretleri, fakirlerin yüzünün güldürülmesi ve çocukların sevindirilmesi için en uygun ortamlar. Birbirlerine ikram edilen, hediyeleşilen ve kimsesizlerin unutulmadığı; kısaca kardeşliğin canlı olarak yaşandığı sevinç günleri.

Ramazan Bayramı, Hicret'in ikinci yılından sonra bizzat peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) zamanında kutlanmaya başlamış. [1] Köken olarak  "Fıtr" kavramına dayanıyor. Zira arapçada Iyd-ül Fıtr oruç açma bayramı anlamına geliyormuş. Bu anlam ramazan ayı boyunca tutulan orucun sona ermesi manasında. Ama bu bayrama, fitre (fıtır sadakası) verilmesinden dolayı da "Fıtr bayramı" denildiğini de biliyoruz.

Ben bu bayrama hiç şeker bayramı demedim, içimden gelmedi. Ama “şeker” lafının “şükür” den geldiğini de doğrusu bilmiyordum. Meğer Şeker Bayramı "Iyd-ı Fıtır" isminden Türkçeleştirilmiş. "Iyd" bayram, “fıtr” ise fitre olarak bilinen şükür sadakası olduğu için işte bu şükür kelimesi nasıl olduysa şekere dönüşüvermiş.

Her ne ise. İşin esasına bakalım. Ramazan bayramı, bir aylık oruçtan sonra her türlü helal nimetin yenilip içilerek mükafatlandırıldığımız bir finiş noktası gibi. Ramazanla yaşadığımız manevi değişimin, rahmetle kuşatılmanın, mağfiretle arınmanın, cehennemden kurtuluş müjdesinin bayramı. Adeta bir zafer kutlama. Zira nefsî mücadelede muzaffer olundu ve manevi kalemize mü’min sancağı dikildi.

Diğer yandan Ramazan bayramı bize yeni fırsat kapılarının da açıldığı günler. Mesela, anne baba duası almanın fırsatı gibi. Yazık o kişiye ki bu günlerde onların gönlünü almaz. 

Hele ki sılayı rahim yapmak, akrabayı hatırlamak ve dostlukları tazelemek için bayramlardan daha iyi fırsat bulunmaz, öyle değil mi ? 

Ayrıca bu bayram, kimsesizlere kimse, çaresizlere çare, gariplere hemhal, mazlumlara yoldaş, yalnızlara arkadaş olmanın da fırsatı.
  • Bu bayram, aynı zamanda topluluk halinde Rabbimize verdiğimiz misakımızı hatırlayarak zaaflarımıza karşı durmanın; yani imsakın bayramı. 
  • Bu bayram, imsak ile dizginlenen nefislerimize karşılık, mükafat iftarının; yani ikramın bayramı. 
  • Bu bayram, yokluğu, açlığı ve susuzluğu hissederek, başkasıyla paylaşmanın, yardımlaşmanın, dayanışmanın, karşılıksız vermenin; yani infakın bayramı. 
  • Bu bayram, nefislerimizin arınması gibi mallarımızı da arındırmanın; yani zekâtın bayramı. 
  • Bu bayram, hayat ve bedenlerimizin şükrünün; yani fitrenin de bayramı.
Bu bayrama nice sahur ve iftardan sonra eriştik. Onca gün hem ağzımızla hem dilimizle oruç tuttuk. Açlığa, susuzluğa razı olduk. Elimize belimize sahip çıkıp sabırla sınandık.  Bir bakıma bizi kendimize yabancılaştıran her türlü eğriliğe direndik. Ama sonunda fıtratımıza döndük. 

Beden ve ruh sağlığımız için şükretmenin ifadesi fitrelerimizi, durumu iyi olanlar da mallarının manevi sigortası zekatlarını bayramdan önce verdiler. Böylece fakir fukara, garip guraba da bayrama hazırlanabildiler. Ve işte nihayet, hep birlikte selamet ve esenlik sabahına erdik.

Bayram sabahı camilerde vacip olan fıtr bayram namazını kılacağız. Cami çıkışı ve bayram boyu birbirimizin bayramını kutlayacağız. Bakımlı, temiz ve yeni kıyafetlerimizle eş, dost, akraba ziyaretlerine çıkacağız. Oralarda eminim bol bol, tatlı ve şekerleme ikram edilecek. Özellikle de baklava. Gözümüze bakıp “nasıl olmuş ?” diyecekler. Ölçüyü kaçırmadan herkesin gönlünü yapmak lazım.

Hele de çocuklar. Bayram onlar için çok daha renkli ve eğlencelidir. Çünkü genellikle bayram öncesi bütün çocuklara yeni kıyafet alınması adettendir. Ayrıca el öpen çocuklara hediye veya harçlık vermek gerekir. 

Bizim zamanımızda gruplar halinde kapı kapı dolaşarak şeker toplardık. Arada mendil filan da verilirdi, şimdi ne o mendiller kaldı ne de o adet. Ceplerinizde boy boy bozuk para bulundurun, lazım olacak.

Çünkü bugün bayram. Bayramımız mübarek olsun!..

Bu bayramın öncelikle milletimize, İslam alemine ve de insanlığa hayırlar getirmesini Yüce Allah'tan diliyoruz. İnşallah ülkemizin dirliği esenliği, huzur, barış ve saadetine vesile olur.

Mutlu, umutlu, sevgi ve huzur dolu nice bayramlara inşallah. Ramazan Bayramınız kutlu olsun !..

Bugün bayram. İnşallah bütün dünya için huzura, savaşlar ve acılar içindeki mazlumların kurtuluşuna, yoksulluk, açlık ve susuzluğun yok olmasına, insanlığın selametine, nefret, kin, düşmanlık, bencillik, ayrımcılık, zulüm ve kan dökülmesinin son bulmasına vesile olsun.

Özellikle İslam coğrafyası sevgi, merhamet, adalet, barış ve hoşgörüyle yeniden hayat bulsun. Filistin’de, Suriye’de, Irak’ta, Mısır’da, Doğu Türkistan’da, Arakan’da, Myanmar’da akan kan ve gözyaşı dursun. Bu günler hep birlikte, sevinç içinde kutlansın !..

Bayramlarımız mutlu olsun!..

Gelin ! Bu bayram önce onlara bir dua edelim. Elimizden sadece bu geliyor çünkü. 

Her şeye karşın hayat devam ediyor, bugün bayram. O halde dönüp hayat arkadaşımız, eşlerimizin gönlünü alalım.  

Bedenlerimizin sağlığı, ailemizin huzuru ve bereketi için şükredelim. Evlerimizin neşesi çocuklarımızı ve torunlarımızı bayram coşkusuyla kucaklayalım.

Çıkıp yalnız başlarına, pencerelerde yol gözleyen yaşlıları, hasta yataklarında şifa bekleyenleri ziyaret edelim. Dargınları barıştıralım. Yetimleri öksüzleri sevindirelim. Tabi ki ülkemizin, sonra da dünyanın dört bir yanındaki muhtaç, mazlum ve çaresiz insanlara el uzatalım. 

Bayram bize de onlara da bayram olsun !

27 Ağustos 2014 Çarşamba günü Haram aylara (Zi'l-Ka'de, Zi'l-Hicce, Muharrem) girmiş olacağız. Hac görevi yapacak olanlar kutsal topraklara gitmek için gün sayıyorlar. 10 Zilhicce yani 4 Ekim 2014 Cumartesi günü hep birlikte diğer bayramımız olan Kurban bayramını idrak edeceğiz.

Kutlu yolculuğumuz devam ediyor. O zaman duraklarında da buluşmak üzere selam ve sevgi ile..
-----------------------------------

[1] Resulullah (s.a.v) Medine'ye hicret ettiği zaman Medinelilerin eğlenip neşelendigi iki bayramları vardı. Hz. Peygamber Medinelilere özgü olan, cahiliye izleri taşıyan bu bayramların yerine bütün müslümanların sevinip eğleneceği İslâm'ın iki bayramını onlara haber verdi: "Allahu Teâlâ size, kutladığınız bu iki bayramın yerine, daha hayırlısını, Ramazan bayramı ile Kurban bayramını hediye etti" (Sünen-i Ebû Dâvud, Salat, 239). Bayram, Ramazan çıkıp bayramın başladığı Şevval hilalini görmekle, havanın bulutlu olması durumunda da Ramazan'ı otuz gün tutmakla başlar. Ramazan'ın yirmi dokuzunda hilal görünürse, ertesi gün Şevval'in biridir ve bayram yapılır (Sünen-i Ebû Dâvud, 3/306).

172 26 Temmuz 2014 Cumartesi 05:46 ŞİİR VE TÜRKÜ........................Elveda ey şehri ramazan, el veda...

Elveda ey şehri ramazan, el veda...



Bu günlerde gitmeye hazırlanıyor gözümüzün nuru, gönlümüzün süruru aziz misafirimiz. Kirli, yaralı dünyamıza misafirdi yirmi sekiz gündür. 

Gönlümüz yaralı, neşemiz kırık. Elveda ey Rahmet ayı ! İnşallah hakkımızda iyi şeylerle yüklü gidiyorsun. İnan ki şimdiden özledik. İnşallah onbir ay sonra bir kez daha kavuşuruz. 

Elveda ey şehri ramazan, Ey Mübarek Kur'an ayı, Şehri Mübarek elveda! 

Şimdi gidiyor ya, havadaki hüzün biraz da ondan. Aziz misafir, bir ay boyunca bolca rahmet, bağışlanma ve kurtuluş dağıttı. Yetmedi geriye bir de bayram bırakarak gidiyor. Gönüllerimiz yeni bir bayram heyecanıyla kıpır kıpır. 

El veda ey, elveda eeeyy / Şehri mübarek el vedaa / Elvedaa eyy şehri ramazan  elveda
Onbir ayın sultanısın / Dertlilerin dermanısın, aşıkların burhanısın elvedaa
Elveda ey, elveda ey, elveda ey şehri mübarek elveda / Elveda eyy şehri ramazan,el veda aman ya kerim ALLAH

Gündüzlerinde hadsiz, hudutsuz rahmet istedik. Geceleri bağışlanma diledik. Oruçla, kur'anla, duayla hep ve sadece "O" nun rızasına talip olduk. Bin aydan daha hayırlı kadir gecesinde düşündük, okuduk, yalvardık. Ne kadar başarılı olduk, bu meçhul !

Eksiklerimiz vardı, kusurlarımız, yanlışlarımız yüzümüzü kızartıyordu. Yine de  feyzinden, bereketinden istifade etmeye çalıştık. Azıcık da olsa kazançlı çıkabildik mi ? İnşallah...

Allah’ım! Biz sana lâyıkıyla ibadet ve kulluk edemedik! Ama anladık ki her şey seni lâyıkıyla tesbih, tazim ve tenzih ediyor. Hüznümüz biraz da bu yüzden. İşte fırsat ayı geçti gidiyor, elveda zamanı... 

Ey Mübarek Kur'an ayı / Saimlere gufran ayı / Müminlere ihsan ayı / Şehri Mübarek elveda! 
Gündüzlerin rahmet idi / Gecelerin nimet idi / Âşıklara vuslat idi / Şehri Mübarek elveda! 
Hakkıyla kadrin bilmedik / Pek çok kusurlar eyledik / Nâdim olup tövbe ettik / Şehri Mübarek elveda! 
Dertlilere dermandın / Cehenneme kalkandın / Büyük bir imtihandın / Elveda ya şehr-u Ramazan 
Zekat fitre verildi / Fakir fukara sevindirildi / Bereketin görüldü / Elveda ya şehr-u Ramazan 
Neşe saçtı gönüle / Okundu mukabele / Diyoruz güle güle / Elveda ya şehr-u Ramazan
Biz Ümmet-i Muhammed'iz / Lütf-u Nebîyi bekleriz / Hakdan saadet dileriz / Şehri Mübârek elvadâ!

Sen bize yağmur yüklü bulutlar gibi rahmet sağnaklarıyla geldin ey Şehr-i Ramazan! 

Susamıştık, iftarlarda kana kana içtik. Kur’ân müjdeleriyle doyduk. Teravihlerin neşe veriyordu mü'minlere. Sanki ebedî saadetin kokusu vardı sahur seherlerinde. Ama acılıydık da bu ramazan.


Gazze'de, Irak'ta, Suriye'de, Asya'da, Afrika'da...Baktığımız her yerde akan müslüman kanıydı. Onların gözyaşlarına kendimizinkilerini de kattık her defasında. Göğsümüzü ıslatan gözyaşlarıyla söndürmek istedik o yangınları. Hatırladık onları her yakarışımızda. 


Elveda ! diye nida ederken hafızlar nedense içimiz daraldı ölen çocuklar, masum insanlar için. O yüzden zalimleri Hakk'ka şikayet ettik.  Barış ve kurtuluş diledik nerede masum varsa. Ey Şehr-i Ramazan gene gel. Gene gel ama, bu sefer geldiğinde yaralarımız iyileşmiş, yüzümüz gülüyor olsun. 


Elveda ey Şehr-i Ramazan elveda / Elveda ey Şehr-i Rahmet elveda / Elveda ey Elveda / EyŞehr-i Kuran elveda
Onbir aylık yoldan geldin / Müminlere rahmet oldun / Asilere azab oldun / Elveda ey Şehr-i Ramazan elveda
Onbir ayın sultanısın / Dertlilerin dermanısın / Hakk’ın bize ihsanısın / Elveda ey Şehr-i Ramazan elveda
Ey Kur-an ve rahmet ayı sen Şehr-i Mübarek’sin / Mü’minlere hem gereksin /  sırat üstünde muratsın / Elveda ey vahyi mübarek elveda
Elveda ey Şehr-i Rahmet elveda / Elveda ey mübarek Ramazan elveda / Elveda ey Kur-an ayı elveda..

Yüce Rabbim ! Sana âciz ellerimizi açtık, mahçup gönüllerimizle yöneldik. Namazımızı kıldık, orucumuzu tuttuk. Ne olur  eksikleri ve kusurlarıyla makbul eyle. Seni zikreden varlıkların, mütemadiyen tesbih edip duran kâinatın diliyle, bizim de duâlarımızı kabul buyur !

Yâ Hannan, Yâ Mennân  / Yâ Ze'l-cudi ve'l ihsân / Sebbit kulûbenâ ale'l-îmân / Nercû afveke ve'l-ğufran 
Elveda Elveda, şehr-i RamazâElveda / Elveda Elveda, şehr-i Sıyam Elveda.
Evvel Hû, Âhir Hû / Zâhir Hû, Bâtın Hû / Kul Yâ Hû, Yâ Hû / Yâ Men Hû: Hak!
Lâ ilâhe illâllah, Muhammed'ür Resûlullah! / Ve İlâhün, Vâhidün, Ehadün, Samedâ!

"Ey ! Kullarına karşı pek müşfik, Ey ! kullarına karşı pek lütufkar, Ey ! kerem ve ihsan sahibi, Ey ! ezeli-Ey ! ebedi, Ey! tecelligâhıyla apaçık-Ey ! tecellî-i celaliyle gizlilerin gizlisi, Ey Hû Hû diye çağırdığımız: Hakk; kalplerimizi iman üzere sabit kıl, ümidimiz senin af ve mağfiretindir, "Lâilahe illâllah Muhammed'ür Resûlullah", Allah'ımızsın, teksin, benzersizsin; kulların sana muhtaç, sen kimseye muhtaç değilsin..."

Bildik ki; Oruç ayı mümin kişiyi her gün biraz daha yükseltiyor. Adeta bir rahmet ve mağfiret merdiveni gibi. İşte o merdivenin sonuna geldik. Rabbim ! Oruçlu ağızlar, yakaran gönüller hürmetine ne olur bizi bağışla !

Seni değerlendirebildik mi, kadrini kıymetini anladık mı bilemem! Ama her ne ise zaten niyetlerimizi, muratlarımızı ardına kadar açtık sayende. Vakit doluyor, sen de gidiyorsun işte. Yaşadığımız her ânın bizden böyle kopup gideceğini de hatırlatarak.

Elveda elveda, şehr-i Ramazan elveda / Elveda elveda, şehr-i sıyam elveda!

Bizler, geride kalanlar aslında bir Ramazan ayını daha geride bırakıyoruz. Aldığımızı aldık, verdiğimizi de verdik. Gelecek yıla erişmekse tamamen bir nasip işi. 

Elimizden gelseydi, yapabildiğimiz ibadetlerin belki bir mislini daha arz edecektik ! Elimizden gelseydi, daha fazla tesbih ve tazimde bulunacaktık ! 

Elimizden gelseydi, bütün kimsesizlerin, yetimlerin, mazlûmların, masumların gönlünü alacaktık ! Ama olmadı. 

Umudumuz, aziz misafirimiz Ramazan ayı hakkımızda iyi şahadette bulunsun. "Şahidiz ya rabbi ! Bunları affettiğin ve razı olduğun kullarından eyle" desin. 

Yine gel ! 

Seni sabırla ve özlemle bekleyeceğiz. Rahmet Güneşi ya Şehr-i Ramazan!

171 23 Temmuz 2014 Çarşamba 08:21 ZAMAN DURAKLARI.................Kadir gecesi

Kadir gecesi


Kuran’da bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilen ışıklı bir gecenin, mübarek kadir gecesinin eşiğindeyiz. Bu kutlu zaman durağı 23 Temmuz Çarşamba gününü Perşembe gününe bağlayan gece. 

Artık Ramazan ayının son on günü. Yani artık “elveda” nidalarının yükseldiği, son fırsatların yaşandığı günlerdeyiz. Ramazan ayı evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennem azabından kurtuluş olarak tanımlanmış. Nitekim Peygamber Efendimiz (S.A.V) de, Ramazan ayının son on gününü; "Mümin kulların, Ramazan'a hürmet eden, Ramazan'da gayret eden kulların cehennemden azad olma zamanı" diye müjdelemiş.

Öyle bir noktadayız ki, bu menzil hem onbir ayın sultanı Ramazan ayının son durağı, hem de bir bayram habercisi. Dört gün sonra bayram. Yani kutlu Ramazan bayramı artık çok yakın.

Kültürümüzde en büyük kandil Kadir gecesi olarak bilinir. Çünkü o, Kur’an-ı Kerim’in vahiy yoluyla Allah Rasulüne indirilmeye (tenzîl) başlandığı ve yine onun ifadesiyle bin aydan daha hayırlı bir gece. Zaten "Kadr" azamet ve şeref anlamına geliyor. 


Ayıca "Kadir" güç yetirmek, hüküm, kaza, takdir ve tazyik; leyle-i kadir ise takdir, hüküm, şeref, azamet ve tazyik gecesi demekmiş. Sadece vahyin indiği değil, her hikmetli işin bu gecede tefrik edildiği, yeryüzünün meleklerle dolup taştığı da naklediliyor. İşte bu yüzden Kur'an ifadesiyle bin aydan daha hayırlı ve mübarek bir gece leyle-i kadir.

Bu gece aynı zamanda Allah'ın müminlere bahşettiği çok yüce bir ikram. Rahmet ve berekete vesile olduğu naklediliyor. Ayrıca Kadir Gecesi, sadece bu ümmete mahsus ve başka peygamberlere böyle faziletli bir gece verilmemiş. [1] 

Kadir gecesinin hangi gece olduğu kesin değil. [2] Belki de Ramazan'ın her gecesinin dolu dolu geçirilmesi için bu gecenin zamanı gizlenmiş. Ancak yine de Ramazan'ın son on günü içinde olduğuna dair güçlü işaretler var. Özellikle de Ramazan'ın yirmi yedinci gününün gecesinde olma ihtimali çok yüksek. 

Mesela İmam-ı a'zam, Kadir gecesinin, ramazanın genellikle 27. gecesine isabet ettiğini düşünenlerden. Kaldı ki, Peygamber efendimizden (s.a.v) nakledildiğine göre 27. gece ihya edilirse, o gece Kadir gecesi olmasa bile, büyük sevaba kavuşulacağı [3] bildirilmiş.

Kadir gecesinden Kur’an-ı Kerim’in doksan yedinci suresi olan beş ayetlik Kadir Suresi’nde [4] bahsediliyor. Zaten Kuran’ın indirildiği bu geceden söz edildiği için bu sureye Kadir Suresi denilmiş ya. Aynı surede kadir gecesinin bin aydan daha hayırlı olduğu da yazılı.

Kadir gecesinin, açık ve sakin olacağı, ne sıcak, ne de soğuk olacağı, ertesi sabah güneşin kızıl ve şuasız doğacağına dair kayıtlar var. Meleklerin ve Cebrail'in bu gecede Allah'ın izni ile her bir iş için yer yüzüne indikleri, fecre/tan yeri ağarıncaya kadar esenlik ve selâmet içinde olunacağı da bildirilmiş.

Resul-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz "Kim Kadir Gecesi'nde inanarak, ihlas ile o geceyi ibadetle geçirirse, geçmiş günahları bağışlanır" buyurmuş. [5]

İşte mü’minlere Allahın rızasını kazanma, temize çıkma ve kurtulma fırsatı daha. Zira kadir gecesinde, Rabbimizin rahmet ve mağfireti adeta fezeyan halinde. Meleklerin yeryüzüne indiği, ilâhi rahmetin coştuğu bir gece bu. Bağışlanma kapıları yine ardına kadar açık. Dualara icabet edilen, bağış ve mükâfat zamanı. 
 
Bu gece kulun Rabbine yakın olduğu bir gece. Bin ay ne demek bir düşünün. 83 yıla denk geliyor. Neredeyse ortalama bir ömürden fazla. Bağışlanma dileklerimizi, hayırlı isteklerimizi Allah'a arz etmek için çok değerli bir fırsat. o yüzden gökyüzü rahmet yağmurlarıyla boşalırken huzura çıkıp bu tecelliden hacet kablarını doldurmak gerek.  

Bu gece madem ki, Allah'ın rahmet ve bağışlanmasının sağanak halinde yeryüzüne indiği, dileyen her müminin duasına icabet edildiği bir gece. O zaman ellerimiz her zamankinden daha çok ona açılacak. Peygamberimiz (s.a.v) bu gecede "Allah'ım! Sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affet" diye dua edilmesini tavsiye etmiş. [6]

Kadir geceniz mübarek olsun. Kendisine yönelenleri geri çevirmeyen, günahları bağışlayan, her şeyi bilen, gören ve duyan Yüce Allah bu gece yapılan dualarımızı kabul etsin inşallah.

28 Temmuz Pazartesi günü mübarek Ramazan bayramına erişmiş olacağız. Onun rızası için oruç tutan, namaz kılan, zekat, fitre ve sadaka veren müminlere ödül zamanı.

Bayramda buluşmak üzere selam ve sevgi ile..


[1] Bir hadis-i şerif meali şöyledir: Allahü teâlâ, Kadir Gecesi’ni ümmetime hediye etti, başka ümmete vermedi.[Deylemî]
[2] Hz. Muhammed (S.A.V) Kadir gecesinin hangi gece olduğunu kesin şekilde belirtmemiş, ancak; "Siz Kadir gecesini Ramazan'ın son on günü içerisindeki tek rakamlı gecelerde arayınız" demiştir.
[3] Kadir gecesini soran bir zata, Peygamber efendimiz, (Bu yıl Kadir gecesi ramazanın ilk gecesiydi, geçti. 27. geceyi ihya et! Ramazanın 27. gecesini ihya edene, vücudundaki kıllar sayısınca, hac, umre, şehid ve gazi sevabı verilir) buyurdu. Başka birine de, (Bu yıl Kadir gecesi geçti, fakat Ramazanın 27. gecesini ihya et! Kadir gecesi sevabına kavuşursun. Şefaatten nasipsiz kalmazsın) buyurdu. Hazret-i Âişe validemize de, (13. geceydi, geçti. Kadir gecesini kaçırdıysan, 27. geceye kavuşursun. O geceyi ihya edersen, ahiret yolculuğu için, azık olarak, o geceki ibadet sana yeter) buyurdu.
[4] “Hakikat, biz onu (Kur’anı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin (o büyük fazl u şerefini) sana bildiren nedir? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Onda melekler ve Ruh, Rablerinin izniyle, herbir iş için iner de iner. O (gece) tan yeri ağarıncaya kadar bir selâmdır.”
[5] Dârimî, Savm, 54
[6] Tirmizî, Deavat, 84

170 19 Temmuz 2014 Cumartesi 02:14 IŞIK DURAKLARI...................Muhteşem Süleymaniye

Işık durakları

Muhteşem Süleymaniye


Süleymaniye ! Mimar Sinan'ın kalfalık eserim dediği muhteşem eser. İstanbul selatin [1] camilerinin en güzeli. Kanuni Sultan Süleyman adına 1551-1558 yılları arasında yapılmış. [2]  Klasik Osmanlı Mimarisinin en önemli örneklerinden biri. Gerçekten Muhteşem Süleymana yaraşır abidevi bir yapı. 

Bu dev eser aslında etrafındaki medrese, kütüphane, şifahane, aşhane, hamam, hazire ve dükkânlardan oluşan Süleymaniye Külliyesi'nin sadece bir parçası. Bu nedenle Külliye olarak da benzersiz..

Süleymaniye Camii [3] tertemiz, ışıltılı ve büyük. Belli ki son dönemde o da restorasyondan geçmiş. [4] Dört fil ayağı üzerine oturan caminin kubbesi 53 m yüksekliğinde ve 27,5 m çapındaymış. Cami avlusunun dört köşesinde de birer minare bulunuyor. 

Caminin kıble tarafında, içinde Kanuni Sultan Süleyman'ın ve eşi Hürrem Sultan'ın da bulunduğu bir hazire var.

Süleymaniye külliyesinin eski medrese yapıları şimdi nadide yazma eserlerin muhafaza edildiği büyük bir kütüphane. 1927 yılında kurulmuş. En başta Kanuni'nin kitapları bu kütüphanenin özünü oluşturmuş. Daha sonra da zaten İstanbul'daki bütün Yazma Eserler Süleymaniye Kütüphanesinde toplanmış.

1918'den itibaren padişahların, valide sultanların, bilim ve din adamlarının değerli kitap kolleksiyonları [5] ile  Anadolu'nun çeşitli yerlerindeki tekkelerden gelen koleksiyonlar bu kütüphanede bir araya getirilmiş. 

Böylece şu anda kütüphanede 106 koleksiyonda toplam 70.000 cilt kadar yazma ve 120.000 basma eser bulunduğunu öğreniyoruz. Bunların 12.000 cildi Türkçe, 50.000 cidi Arapça ve 3.680 cildi ise Farsçaymış. 

Dünyada sayılı üç önemli dökümandan biri olan İbni Sina el yazmaları da bu kütüphanedeymiş. Bu  sebeple Süleymaniye Kütüphanesi yazma eser bakımından dünyanın en önemli kütüphaneleri arasında sayılıyor. 

Eserlerin pek çoğu tek nüsha. Şimdi kitap şifahanesinde bunların bakım ve bire bir basımları yapılıyor. Şu anda çok az bir kısmı görülebiliyor. Ama zamanla inşallah tümünün sergilenebileceği belirtiliyor.

Aslında burası iki okuma salonu, mikrofilm, cilt ve patoloji servisleriyle önemli bir araştırma ve uzmanlık kütüphanesi. [6]  Özellikle ön taraftaki bir bölümde araştırmacılar elektronik ortama alınmış nüshalar üzerinde çalışabiliyorlar.

Kültür mirasımızdan olan el yazması eserler; tarih, din, dil, felsefe, coğrafya, astroloji, fen bilimleri gibi çeşitli konularda olabiliyor. Elbette ki yazıldığı dönem ve yere ait bir çok temel bilgiyi taşıyorlar. Bu açıdan bilim ve sanat dünyası için ilk elden kaynak vasfındalar.

Kültür Bakanının ifadesiyle Süleymaniye'de adeta milletimizin hafızası saklanıyor. Bu yüzden hem stratejik hem de çok değerliler. Bu konuyla alakalı bir yazma eserler kurumu [7] oluşturulmuş. Umarız çalışmaları başarılı olur. 

Böylece ülkemizin ilim ve sanat yolculuğundaki muazzam kopukluk belki giderilebilir. Çünkü orada bu heyecan ve potansiyel hissedilebiliyor. 

Süleymaniye camii ve kütüphanesi bu ülkenin manevi çivilerinden biri, belki de en önemlisi. Bilen biliyor, gören anlıyor. Sakladığı ışık hazinesi ise artık kalın duvarları arasına sığmıyor.
--------------------------
[1] Osmanlılarda sultanlar adına yaptırılan büyük camilere selatin camileri deniyor. Büyük camiler de zaten mutlaka etrafındaki  eklenti yapılarla birer imaret (külliye) şeklinde oluyor
[2] Bu tür yapılara uğurlu bir günün eşref saatinde törenle temeline altın atılır, hafriyatına öyle başlanırmış. Bundaki amaç şayet cami yıkılırsa yeniden yapılmasına katkıda bulunmak olmalı. Ne kadar zarif bir düşünce.
[3] Caminin akustiğini Koca Sinan'ın tömbekisiz nargile fokurdatarak ayarladığı nakledilir. Ayrıca, hava akımıyla kandil islerini temizleyecek şekilde inşa edilmiş. Böylece cami içinde, yağ lambalarından çıkan islerin tek bir noktada,ana giriş kapısının üzerindeki odada toplanarak mürekkep yapımında kullanılması sağlanmış. 
[4] Yapımından bu yana İstanbul'da yüzü aşkın deprem olmasına rağmen, caminin duvarlarında en ufak bir çatlama olmamış.
[5] Kütüphanedeki koleksiyonlardan en değerlileri Ayasofya, Bağdadlı Vehbi, Carullah, Damat İbrahim, Esad Efendi, Fatih, Hacı Mahmud, Hamidiye, Kılıç Ali, Laleli, Reisülküttap, Süleymaniye, Şehid Ali ve Yeni Cami koleksiyonlarıymış.
[6] Bu muhteşem kütüphane okuyucularına pazar günleri dışında her gün 08.30 ile 17.00 saatleri arasında bilgisayar donanımlı ve dewey onlu katalog sistemiyle hizmet verebiliyor.
[7] Kurumun idare binası da kütüphaneye bitişik. Ahşap yapılı orjinal bir osmanlı mimarisi.