26 Ekim 2018 Cuma

26 Ekim 2018 Cuma 20:30 GÖRECELİ...................................................Kağıt savaşları


Kağıt savaşları

Bir kağıt, üzerine '$' yazınca nasıl oluyor da 'Dolar' oluveriyor ? Amerikadan dünyaya saçılan bu kağıtlar nasıl oluyor da birdenbire 'para' haline geliyorlar ? Dahası bu yeşil dolar desteleri nasıl oluyor da bütün dünya ticaretinin temeli olabiliyor ?

Son günlerin 'Ticaret savaşları' bir bakıma 'Kağıt savaşları' na dönüştü. Çünkü ekonomi adına, ticaret adına ne varsa 'Dolar'la ilintili. 

Ticaret onunla yapılıyor, kısıtlama ve ambargolar bile onun üzerinden uygulamaya sokuluyor. Hatta küresel cezalandırma ve manüplasyonlar da  öyle. Zaten bütün ekonomik veriler hep evrensel bir dil haline getirilen dolarla ifade edilmekte. Böyle olunca da adeta 'dolar hapşırınca, dünya ekonomisi grip oluyor işte.

Amacım dünyanın 'katilini seven' halini açıklamak, ya da bunun üzerinde düşüncelerimi paylaşmak değil. Bunu işin uzmanlarına bırakıyorum. Ancak, konunun değişik açılardan farklı görünen halleriyle ilgiliyim.

Meselâ, ABD dünyaya musallat ettiği bu kağıttan canavarı nasıl hala dayatmaya devam edebiliyor ? Üstelik bu canavarın kendisine dünyanın 'en fazla dış borcu olan ülke' faturası çıkarmış olmasına rağmen. 

Dünyanın herhangi bir yerinde çıkan mali krizlerin nasıl olup da bulaşıcı bir hastalık gibi kendisine de sirayet etmesinde anlaşılmayacak bir durum yok oysa. 

Hele de bütün dünyaya ihraç ettiği yeşil banknotların coğrafyaları kana ve ateşe boğan düzeni karşısında yükselen nefret dalgalarından neden şaşırıyor ki ?

Şimdi de bizim ülkemiz açısından bazı etkilerini düşünelim. Dolar düzeni ülkelerde onların ekonomilerini sarsacak kadar sermaye gölleri oluşturmuş durumda. Biz de ithalatımızı karşılamak, cari açığımızı azaltmak için dolara ihtiyaç duyacak hale getirilmişiz. Faizleri yükselterek bize doğru dolar akışını sağlamak en kolay yol. Hem de büyümemizi sağlıyor, işlerin iyiye gittiğini sanıyoruz. Ama ister dışardaki daha cazip borsa ya da faiz, ister manüplasyon kastıyla bir milyar doların uçup gitmesi bile bizi sallamaya yetiyor.

Ülkedeki dolar düzenine alışmış çevreler hemen telaşa düşüyor. Kimi fırsatçı, krizi kazanca çevirmenin peşinde. Kimi de dolar bulma paniği yaşıyor. Sonuçta elbirlik doların fiyatını yükseltiyorlar. Bir tarafta merkez bankası rezervleri eriyor, öbür yanda faiz silahına davranılıyor ve faizler yükseliyor. Öbür yanda aslında doların yükselmesi değil türk lirasının değerinin düşmesi şoku yaşanmakta. Bu da temel girdilerdeki ithalat ağırlığı sebebiyle dalga dalga piyasaya zam olarak çöküyor…İşte biz buna kısaca enflasyon canavarının uyanması diyoruz.

Enflasyon birilerini zengin ederken ülkeyi fakirleştiriyor. Pahalılık milleti ezer geçer. Bunu geçmiş yıllardaki acı tecrübelerimizden hatırlıyor ve biliyoruz. Elbette ki bu felaketin sosyal, ekonomik ve siyasi etkileri de kaçınılmaz olarak yaşanıyor.

Şimdi düşünelim bu dolar düzenini dünyaya dayatanlar her durumda kazanıyor gibi görünüyorlar değil mi ? Hele de bu operasyonları kasıtlı, cezalandırma amaçlı ve manüplasyon olarak yapıyorlarsa ! Kaybedenlerse her durumda sömürülmekteler ama her nedense onları bu hale getiren düzene karşı da çok aşıklar ! 

Bu çok garip doğrusu.

Olayın tarafları her durumda kendi açılarından menfaat görüyor olmalılar. Mesela doların yükselmesi sonucu ihracatçının yüzünün gülmesi, bu puslu havada fiyatları alabildiğine yükselterek kazanan fırsatçılar, enflasyon sebebiyle maaşlara yapılan cüz'i bir artıştan memnun olan memur ve emekliler… Hepsi binbir yüzlü fotoğrafın sadece bir tarafına bakarak kazandıklarını sanıyorlar. Hatta bu dolar düzeninin banîleri ve müdafîleri bile.

Ne kadar göreceli bir hâl

ABD Başkanı Donald Trump'ın, BM'nin 73’üncü Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada "Benim yönetimim başarılı. ABD bu dönemde tarihinde en en fazla gelişmeyi kaydetti” şeklindeki sözleri üzerine salondan yüksek sesli gülüşmeler yükselmiş.

Trump şaşırmış: “Bu tepkinizi beklemiyordum” demiş önce. Ama konuşmasına devam edebilmek için yükselen kahkahaların sona ermesini beklemek zorunda kalmış.

Durum oldukça basit ve netti aslında. Konu göreceliydi ve taraflar aynı şeyi aynı biçimde görmüyorlardı. Tepkinin içine biraz da "Hadi ya !.." şeklinde asabi bir mizah karışmıştı sadece. Hatta bir miktar da bütün dünya kakafonik olarak bir taraflarıyla gülmüştü konuşmasına.

Zira Trump konuşmasının devamında, “ABD'nin ekonomisi gelişiyor. Güvenliğimizi gittikçe arttırdık. Askeri gücümüzü en güçlü hale getirdik. ABD daha güçlü, daha güvenli, daha zengin bir ülkedir. İki yıl önce ben göreve başlamadan öncesine kıyaslayın. Biz bunları sadece ABD halkı için değil dünya için yapıyoruz. Ulusların komşularının haklarını koruduğu ortamlarda, güvenlik, barış ve özgürlük yükselişte olur” ifadelerini kullanmış.

Görüyor musunuz ? Adam o kadar kibirli ve kendi dünyasında ki aynaya bakıp "Ayna ayna söyle bana, benden güzeli var mı dünyada ?" diyor habire. Aynadan gülüşmeler geliyor ama o pişkin pişkin devam edebiliyor. Dedik ya durum oldukça göreceli !

Bir de bu Trump seçim kampanyasında: "Dünya bize gülüyor !" diyerek Obama yönetimini kıyasıya eleştirmişti.

İşte bakın dünya bu; 'Gülme komşuna gelir başına'.

24 Ekim 2018 Çarşamba

24 Ekim 2018 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı82.....................................İmkânsız değil


İmkânsız değil

Önümüzdeki hafta Cumhuriyetimizin 95. yılını kutlayacağız. 100. yılı olan 2023’e ise neredeyse 4 sene kaldı. 

Bu sebeple Türkiye’nin beni de heyecanlandıran ‘2023 hedefleri ve yakın gelecek öngörüsü’ hakkında düşüncelerimi paylaşmak istedim.

2011 Ocak ayında dile getirilen 2023 hedeflerine ulaşamamanın bu çerçevede bir gerekçe ve bahanesi yok elbette. Zira içerde gerekli tüm destek, güç ve yetkiyle donanmış durumdalar. 

Ancak, son yıllarda yaşanan gezi olayları, 15 Temmuz, terörle mücadele, Suriye ve Irak yangını, göçmen sorunu, ABD ve AB ile yaşanan olumsuzluklar, gizli açık tüm ekonomik saldırılar gibi engellerin bu hedeflerin gerçekleşmesini zorlaştırdığı da bir gerçek.

Ancak bugün için hedeflerden büyük ölçüde sapıldığını söylemek doğru olmaz. Daha 2023’e var. Ama gerçek şu ki; o hedeflerin tutturulabilmesi için önümüzde çok az bir zaman ve oldukça zorlu bir yol var.

Önümüzü ışıtan tüm bu hedeflere ulaşmak belki zor olabilir ama, hiç te imkânsız değil.