1 Mayıs 2021 Cumartesi

01 Mayıs 2021 20:30 Salı CORONA GÜNLERİ.........................................Ez-Zâhir/Nuh Sûresi-El-Bâtın/İbrahim Sûresi

Ez-Zâhir/Nuh Sûresi

Bugüüç ayların 77, ramazanın 18.ncü günü. Ramazan ayının ilk on günlük "Rahmet" günlerinden sonra ikinci on günlük "Bağışlanma" günlerinin de bitmesine sadece iki gün kaldı. 

Corona günlerinin de 414.ncüsünü geride bıraktık. Rabbim bu aydan arınmış ve hastalıktan korunmuş olarak çıkabilmeyi nasip etsin.

Biz yine Allah'ın izniyle üç ayların başlangıcından bu yana devam ettirdiğimiz her gün bir esmayı anma geleneğini ve Kur'an kaynaklı "dua ve zikir"leri öğrenme gayretimize devam edelim.

Bugün sırada Esma ül Hüsnanın yetmişyedincisi “Ez-Zâhir" var. Ayrıca içinde Nuh (as) ın yaptığı bir dua bulunan Kur'an ı Kerimin "Nuh sûresi" ile ilerliyoruz.

EZ-ZÂHİR: الظاهر  Sözlükte “ortaya çıkmak, belirgin olmak; üstün olmak, galip gelmek; yardım etmek” anlamlarındaki zuhûr kökünden türeyen zâhir, terim olarak “varlığını ve birliğini belgeleyen birçok delilin bulunması açısından belirgin olan” mânasında kullanılmış [1].

Zâhir ismi bir âyette (el-Hadîd 57/3) “zâtı ve mahiyeti bakımından gizli olan” anlamındaki “bâtın” ismiyle birlikte geçiyor, “muttali kılmak; galip getirmek” mânalarına gelen “izhâr” kavramı da Allah’a nisbet ediliyor [2].

Zâhir Tirmizî ile İbn Mâce’nin esmâ-i hüsnâ listelerinde yer almış [3], izhar kavramı çeşitli hadis rivayetlerinde de zât-ı ilâhiyyeye izâfe edilmiş [4]. [5]

'O' varlığı sayısız delillerle açık olan, Her şeyde görünen, Varlığı ve birliği açık ve âşikâr olan, yaratmış olduğu varlıklar ile varlığı açıkca görünen" demek.

NÛH SÛRESI:  سُورَةُ نُوحٍ  Kur'an ı Kerim'in hem mushaf hem de nüzûl sırasına göre 71. Sûresi. Nahl sûresinden sonra, İbrâhim sûresinden önce Mekke’de 28 âyet olarak inmiş.  Sûrede başlıca, Nûh peygamberin mücadeleleri ve Nûh Tufanı konu ediliyor. Bu yüzden sûre, adını konusundan almış. Mekkî sûrelerin özelliklerini taşıyan Nûh sûresinde iman esaslarıyla birlikte Hz. Nûh’un peygamberliği, inkârcılara karşı verdiği mücadele ve tûfan konuları ele alınmakta.

Surede Nûh'un daveti ve çabasına karşılık inkarcıların taşkınlıkları sonucu; 25. ayette "Onlar günahları sebebiyle suda boğuldular, ardından da ateşe sokuldular. Kendilerine Allah’tan başka yardımcılar da bulamadılar" şeklinde karşılaştıkları acı son açıklanıyor.

Surenin devam eden ayetlerinde onlar hakkında Nûh'un Rabbine şikayetlerini de öğreniyoruz: "Nûh dedi ki: “Ey Rabb’im! Yeryüzünde kâfirlerden hiç kimseyi bırakma!”(26) " “Eğer sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar ve sadece ahlâksız ve çok nankör evlât doğurup yetiştirirler."(27)

Son olarak Nûh kendisi ve müminler için aşağıdaki duayı yapıyor ve sûre de burada sona eriyor.

NUH (as) IN DUASI:

Nuh Sûresi: 28. Âyet:


Bismillâhirrahmânirrahîm, "Rabbigfirl
î veli-vâlideyye ve li men dehale beytiye mu’minen ve lil-mu’minîne vel-mu’minât ve lâ tezidiz-zâlimîne illâ tebârâ."(Nûh Sûresi 28.ayet)

“Ey Rabbim! Beni, ana-babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla, zalimlerin de ancak helâkini arttır.”

"Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlerin de ancak helâkini arttır." (28) [6]

"Rabbim! Beni, annemi babamı, inanmış olarak evime girenleri, mümin erkekleri ve mümin kadınları bağışla, zalimleri ise daima helâk et.” [7]

“Rabbim! Beni, annemi, babamı, evime mümin olarak gireni, erkek kadın bütün müminleri bağışla, zalimlerin de helâkinden başka hiçbir şeylerini arttırma!" diye dua etti. [8]


[1] (Kāmus Tercümesi, II, 512; Zeccâcî, s. 137)

[2] (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ẓhr” md.)

[3] (“Daʿavât”, 82; “Duʿâʾ”, 10)

[4] (Wensinck, el-Muʿcem, “ẓhr” md.)

[8] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 2.cilt sayfa 405  

El-Bâtın/İbrahim Sûresi

Bugün 1 Mayıs emek ve bahar bayramı. Kutlu olsun. Aynı zamanda oğlumuz Oğuzhan’ın da doğum günü. Öyle böyle derken ömrünün ilk çeyreğini geride bıraktı, iş güç sahibi bir genç adam oldu. Onun da yeni yaşı hayırlı olsun. Kazancı bereketli, yaşamı mutlu, ömrü uzun ve sağlıklı olsun inşallah.

Üç ayların 78.nci, Ramazanın 19.nci günündeyiz. İşte Ramazan ayının ilk on günlük "rahmet" günlerinden sonra ikinci on günlük "Bağışlanma" günleri de bitti bitiyor. Bu arada Corona günlerinin de 415.ncisini geride bıraktık. Rabbim bu aydan arınmış ve salgın hastalıktan korunmuş olarak çıkabilmeyi nasip etsin.

Biz yine Allah'ın izniyle üç ayların başlangıcından bu yana devam ettirdiğimiz her gün bir "esma"yı anma geleneğini ve Kur'an kaynaklı "dua ve zikir"leri öğrenme gayretimize devam edelim.

Bugün sırada Esma ül Hüsna'nın yetmişsekizincisi "El-Bâtın" var. Ayrıca içinde İbrahim (as) ın duaları bulunan Kur'an ı Kerimin "İbrahim sûresi" ile ilerliyoruz.

EL-BÂTIN:  الباطن  Bâtın kelimesinin masdarını oluşturan batn ve butûn “gizli olmak; bilmek, bir şeyin iç yüzüne ve bir kimsenin sırlarına vâkıf olmak” mânalarına geliyormuş. Batn veya butûnun karşıtı olan zuhûrun mânaları içinde de “açık ve âşikâr olmak”, ayrıca “muttali olmak” gibi anlamlar var.

Kur’ân-ı Kerîm’de butûn ve zuhûr masdarları iki âyette mâzi, dört âyette de ism-i fâil sîgasıyla karşılıklı olarak ve “gizli-âşikâr” mânalarında kullanılmış. Bâtın, Allah’ın isimlerinden biri olarak Hadîd sûresinde (57/3) “evvel-âhir”, “zâhir-bâtın” tertibi içinde yer almış.

Esmâ-i hüsnâdan biri olarak muhtelif hadislerde de geçmekte.[1]

'O' akılların idrak edemeyeceği kadar yüce ve Varlığı (zâtı) gizli olan, her şeyden gizli, cisim olarak görünmeyen, duyularla algılanamayan, ancak varlığı da kesin olarak bilinen, yarattığı varlıkların nazarlarında gizli olanı, görünmeyeni bilen, her şeyin iç yüzünden haberdar, azâbı gizli olan" demek.

İBRAHIM SÛRESI: اِبْرٰه۪يمَ  سُورَةُ  Mekke döneminde inmiş. 52 âyet. İçinde Hz. İbrahim’den ve ailesinden söz edildiği için bu adı almış. Mushaftaki sıralamada 14.üncü, iniş sırasına göre 72.inci sûre. Nûh sûresinden sonra, Enbiyâ sûresinden önce nâzil olmuş.

Sûre adını, 35-41. âyetlerde ismine ve dualarına yer verilen Hz. İbrâhim’den almış. Sûrede başlıca imanın temel konuları olan Allah’a iman, peygamberlere iman, öldükten sonra dirilme ve hesap ele alınmakta. Sûre Allah’ın varlığı ve birliği, vahiy, peygamberler, öldükten sonra dirilme ve sorgulanma gibi temel inanç konularını ana hatlarıyla içermekte.

Bu çerçevede getirilen deliller, insanların aydınlatılması için indirilmiş olan vahiy, insanları Allah yolundan alıkoyanların kınanması, peygamberlerin görevleri, Hz. Mûsâ’nın peygamberliği ve kıssasından bazı kesitler, peygamberlere karşı olumsuz tavır takınanların başlarına gelen sıkıntılar, Allah’a güvenme ve itaat etmenin önemi, âhiret halleri, inkârcıların dünyadaki amellerinin değeri, âhirette şeytanın suçlulara karşı tavrı, orada müminlere verilen mükâfat, inkârcılara verilen ceza, Hz. İbrâhim’in duası, son olarak Kur’an’ın insanlığa gönderilmiş bir mesaj oluşu gibi konulara da temas edilmiş.

Hz. İbrahim’in duasını ihtiva eden 35-41. âyetler ve özellikle, “Rabbim! Hesap günü gelip çattığında beni, annemi, babamı ve müminleri bağışla” mealindeki 41. âyet sıkça tekrar edilen dua âyetleri.

Surenin 35-41 ayetleri İbrahim hakkında: "İbrahim şöyle demişti: “Ey Rabbim! Bu şehri emniyetli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut.” (35) “Ey Rabbimiz! Ben çocuklarımdan kimini, namaz kılabilmeleri için senin Beyt-i haram’ının yanında ekinsiz bir vâdiye yerleştirdim. Ey Rabbimiz! İnsanların gönüllerini onlara meylettir, çeşitli meyvelerden bunlara rızık ver. Umulur ki bu nimetlere şükrederler.” (37) “Ey Rabbimiz! Doğrusu sen bizim gizlediğimizi de açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’tan gizli kalmaz.” (38) “İhtiyarlık çağımda bana İsmail’i ve İshak’ı bağışlayan Allah’a hamdolsun! Şüphesiz ki Rabbim duâları işitendir.” (39)

40 ve 41. ayetlerde ise Hz. İbrâhîmin (as) dilinden öğretilen çok güzel bir dua var. Şöyle:

İbrahim Sûresi: 40-41. Âyetler:


Bismillâhirrahmânirrahîm, "Rabbic’alnî mukîmes-salâti ve min zurriyyetî Rabbenâ ve tekabbel du'â. Rabbenâ'gfirlî veli-vâlideyye ve lil mu’minîne yevme yekûmul hisâb." (İbrahim sûresi, 40-41)

“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namaz kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! Duâmı kabul buyur.” (40) “Ey Rabbimiz! Hesap görülecek günde beni, anamı babamı, bütün inananları bağışla.”(41)

"Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle." (40) "Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana-babamı ve inananları bağışla." (41) [2]

"(40) Rabbim! Beni ve soyumdan gelecek olanları namazı devamlı kılanlardan eyle; rabbimiz, duamı kabul et. (41) Rabbimiz! Hesap kurulacağı gün beni, anamı, babamı ve müminleri bağışla.” [3]

"(40) Rabb'im, beni ve soyumdan gelenleri namazı ikame edenlerden eyle! Rabb'imiz, duamı kabul buyur! (41) Rabb'imiz, Hesap günü geldiğinde beni, annemi, babamı ve müminleri bağışla!” [4]

29 Nisan 2021 Perşembe

29 Nisan 2021 21:00 Salı CORONA GÜNLERİ.........................................El-Evvel/Ahkaf Sûresi-El-Âhir/Kehf Sûresi

El-Evvel/Ahkaf Sûresi

Bugün üç ayların 75, ramazanın 16.ncü günü. Ramazan ayının ortasında, ilk on günlük "Rahmet" günlerinden sonra ikinci on günlük "Bağışlanma" günleri içindeyiz. Rabbim hakkınca değerlendirip bu aydan arınmış olarak çıkabilmeyi nasip etsin.

Corona günlerinin de 412.ncisini geride bıraktık. Salgınla mücadele kapsamındaki tedbirler, aşı süreci ve son vaka bilgileriyle ilgili Corona notlarımı yazının sonunda görüp okuyabilirsiniz.

Biz yine Allah'ın izniyle üç ayların başlangıcından bu yana devam ettirdiğimiz her gün bir esmayı anma geleneğini ve Kur'an kaynaklı "dua ve zikir"leri öğrenme gayretimize devam edelim.

Bugün sırada Esma ül Hüsnanın yetmişbeşincisi “El-Evvel" var. Ayrıca içinde bir insanoğlu duası bulunan Kur'an ı Kerimin "Ahkaf sûresi" ile ilerliyoruz.

EL-EVVEL: الأوّل “İlk” mânasına gelen evvel kelimesinin kökü hakkında farklı görüşler ileri sürülmüş. Kur’ân-ı Kerîm’de Hadîd sûresinin 3. âyetinde âhir ile birlikte Allah’a nisbet ediliyor. Bu âyetteki konumuna göre evvel “varlığının başlangıcı olmayan”, âhir de “varlığının sonu bulunmayan” demekmiş.

Kelâm, felsefe ve tasavvuf literatüründe evvel-âhir yerine aynı anlamda kadîm-bâkī, ezelî-ebedî terimleriyle lem yezel - lâ yezâl tâbirleri de kullanılıyor. Kur’an’da Hadîd sûresinde yer alan evvel isminden başka birçok âyette yaratmayı başlatma, devam ettirme ve yenileme fiilleri, ayrıca göklerle yerin ve aralarındaki her şeyin yani kâinatın icat edilişi de Allah’a izâfe ediliyor [1].

Yaratmayı ilkin başlatan ve onu sürdüren, bütün nesne ve olaylarıyla birlikte tabiatı meydana getiren varlığın kendisi elbette yaratılmış olamaz. Buna göre söz konusu âyetler Allah’ın, varlığı zâtının gereği olup (vâcibü’l-vücûd) başkalarını icat eden bir evvel olduğunu vurgular. İhlâs sûresinde geçen samed ile (112/2) birçok âyette tekrarlanan ganî isimleri de Allah’ın her şeyden müstağni olduğunu ifade ederek evvel isminin mânasını pekiştirmekte.

Evvel ismi doksan dokuz esmâ-i hüsnâ hadislerinde de yer almış [2].[3]

'O' her şeyden önce var olan, ilk, varlığının başlangıcı olmayan, her şeyden önce var olup kendisinden önce hiçbir varlık bulunmayan, varlığı öncesiz olan, varlığının zamansal başı olmayan, öncelerin öncesi, başlangıçların yaratıcısı olan" demek.

AHKAF SÛRESI: الْاَحْقَافِسُورَةُ  Bu sûre adını 21. âyette geçen Âd kavminin yaşadığı bölgede rüzgârların oluşturduğu ahkâf denilen kum tepelerinden alıyor. 66.ncı sırada Mekke'de inmiş.

35 âyet.Hâ-mîm ile başlayan diğer sûrelerdeki gibi bunun da başında Kur’ân-ı Kerîm’e dikkat çekilmekte; bu kitabı, sonsuz güç ve hikmet sahibi Allah’ın vahyettiği kesin ve açık bir ifadeyle açıklanmakta. Araya diğer konular girmekle beraber sûre boyunca bu temanın işlenmesine devam edilmekte, daha önce de ilâhî kitapların geldiği, bunları tebliğ eden peygamberlere karşı, son peygambere yapılan şeylerin yapıldığı bildirilmekte, çeşitli delillerle Kur’an’ın Allah kelâmı olduğu ispat edilmektedir.

Surenin 13. ayetinde "…"Rabbimiz Allah'tır!" deyip, sonra da istikamet üzere dosdoğru olanlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır" deniyor. Devamında "Onlar cennet ehlidirler. Yaptıklarına karşılık olmak üzere orada ebedî kalacaklardır. İşte onlar cennet ehlidirler. Orada ebedî kalacak olanlardır, yapmış olduklarının karşılığı olarak" (14)müjdesi var.

Ahkaf Sûresi: 15. Âyet:

Bir sonraki ayette insandan söz ediliyor: 

Bismillâhirrahmânirrahîm, “Ve vassaynâ-l-insâne bivâlideyhi ihsânâ(en)(s) hamelet-hu ummuhu kurhen ve vada’at-hu kurhâ(en)(s) ve hamluhu ve fisâluhu śelâśûne şehrâ(an)(c) hattâ iżâ beleġa eşuddehu ve beleġa erba’îne seneten kâle:

"Biz insana anne ve babasına ihsanla, iyi davranmasını tavsiye ettik. Zira annesi onu karnında zahmetle taşımış ve güçlükle onu doğurmuştu. Taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet o güçlü erginlik çağına erip, kırk yaşına varınca der ki:

“…Rabbi evzi’nî en eşkura ni’meteke-lletî en’amte ‘aleyye ve ’alâ vâlideyye ve-en a’mele sâlihan terdâhu ve aslih lî fîżurriyyetî(s) innî tubtu ileyke ve-innî mine-lmuslimîn”(Ahkâf sûresi, 15. ayet)

“...Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben müslümanlardanım.”

"Biz insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. Annesi onu ne zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! Onun (anne karnında) taşınması ve sütten kesilme süresi (toplam olarak) otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: "Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım." (15) [4]

"İnsana, anne ve babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu zahmete katlanarak taşıdı ve zorluk çekerek doğurdu. Karnında taşıması ve sütten kesmesinin süresi otuz aydır. Nihayet çocuk olgunluğuna ulaşıp kırk yaşına girince şöyle yakarır: “Rabbim! Bana ve anne babama lutfettiğin nimete şükretmeye, razı olacağın işleri yapmaya beni muvaffak kıl. Benden gelecek nesli hayırlı eyle. Dönüp kapına başvurdum ve ben şüphesiz sana boyun eğenlerdenim!” [5] 

"Biz insana, anne babasına iyilik emesini tavsiye ettik. Çünkü annesi, onu karnında sıkıntıyla taşıdı ve sıkıntıyla doğurdu; hamileliği ve sütten kesmesi de yaklaşık otuz ay sürdü. Nihayet insan yetişkinlik çağına girip de kırk yaşına vardığında: "Rabb'im Şahsıma, anneme ve babama lütfettiğin nimetlerine şükretmem ve razı olacağın salih işler yapmam için bana imkan bahşet! Benim soyumu da salih insanlar yap. Muhakkak ki ben, sana yöneldim ve kesinlikle sana boyun eğenlerdenim" dedi." (15) [6]

Kur'an'da öğretilen bu güzel duadan sonra yine bir müjde ve güvence var: "İşlediklerini en güzel şekilde kabul ettiğimiz ve kötülüklerini geçtiğimiz kimseler, cennet halkı arasındadırlar. Bu onlara vaad olunan dosdoğru bir vaaddir."(16)


[1] (bk. M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ḫalḳ” md.)

[2] (Tirmizî, “Daʿavât”, 82; İbn Mâce, “Duʿâʾ”, 10)

[6] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 2.cilt sayfa 319

El-Âhir/Kehf Sûresi

Bugün üç ayların 76, ramazanın 17.ncü günü. Ramazan ayının ilk on günlük "Rahmet" günlerinden sonra ikinci on günlük "Bağışlanma" günleri içindeyiz. 

Corona günlerinin de 413.ncüsünü geride bıraktık. Rabbim bu aydan arınmış ve hastalıktan korunmuş olarak çıkabilmeyi nasip etsin.

Biz yine Allah'ın izniyle üç ayların başlangıcından bu yana devam ettirdiğimiz her gün bir esmayı anma geleneğini ve Kur'an kaynaklı "dua ve zikir"leri öğrenme gayretimize devam edelim.

Bugün sırada Esma ül Hüsnanın yetmişaltıncısı “El-Âhir" var. Ayrıca içinde Ashâb-ı Kehfin yaptığı bir dua ile insana tavsiye edilmiş bir başka dua bulunan Kur'an ı Kerimin "Kehf sûresi" ile ilerliyoruz.

EL-ÂHİR: الآخر “Son” mânasına gelen âhir, esmâ-i hüsnâdan biri olarak Kur’an’da bir âyette geçmiş ve “ilk” mânasındaki evvel ile birlikte Allah’a nisbet edilmiş [1]. Âhir kelimesi, “Allahım! Sen evvelsin, senden önce hiçbir şey yoktur ve sen âhirsin, senden sonra da hiçbir şey yoktur” [2] anlamındaki sözlerle başlayan Hz. Peygamber’in bir münâcâtında da esmâ-i hüsnâdan biri olarak kullanılmış.

“İlk”, varlığın (vücûd) ve dolayısıyla zamanın geriye doğru, “son” ise ileriye doğru uzanmasıdır. Bu kavramlar Allah’a nisbet edildiğinde evvel “varlığının başlangıcı olmayan” yani “ezelî olan”, âhir de “varlığının sonu olmayan” yani “ebedî” mânasına geliyor. Esmâ-i hüsnâdan olan bâkī de âhire yakın bir anlam taşımakta. Evvel ve âhirin bu karşılıklı mânaları sebebiyledir ki bunlar tek başlarına değil ikisi birlikte Allah’a nisbet ediliyor ve her iki isim de Allah’ın selbî sıfatları içinde yer alıyor.[3]

'O' her şey helak olduktan sonra da varlığı devam eden, Son, her şeyden sonra varlığı ebedi olarak devam edecek olan, varlığının sonu sonrası olmayan, Varlığı sonrasız olan, varlığının zamansal sonu olmayan, Bâki ve Ebedî olan" demek.

KEHF SÛRESI: الْكَهْفِ  سُورَةُ 110 âyetten oluşuyor. Mushafın 18.nci suresi. 69.ncu sırada Mekke'de nâzil olmuş. Ancak, 28. âyetin Medine'de nâzil olduğu rivayeti de var. Ashâb-ı Kehf mağara arkadaşları demek.Sûre, adını; ilk defa dokuzuncu âyette olmak üzere, birkaç yerde geçen “kehf ” kelimesinden almış. Kehf, mağara demek. Sûre de temel konu olarak, inançları sebebiyle öldürülmekten kurtulmak için bir mağaraya sığınan gençlerin mucizevî hâlleri, ayrıca Hz. Mûsâ ile Zülkarneyn konu edilmekte.

Surenin 9. ayetinde "Resulüm! Yoksa sen Ashab-ı Kehf’i ve Rakîm’i, bizim şaşılacak âyet (mucize) lerimizden mi sandın?" diye soruluyor. Ardından o güne kadar pek bilinmeyen Ashab ı kehf ile ilgili bilgiler veriliyor.

"Hani o gençler mağaraya sığınmışlar ve…."(10) Aşağıda verilen şu duayı etmişlerdi:

Kehf Sûresi: 10. Âyet:


Bismillâhirrahmânirrahîm, "..R
abbenâ âtinâ min ledunke rahmeten ve heyyi' lenâ min emrinâ raşedâ."(Kehf sûresi, 10. ayet)

“...Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır.”

"Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, "Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır" demişlerdi." ﴾10﴿ [4]

"O gençler mağaraya sığınmışlar ve “Rabbimiz! Bize katından rahmet gönder ve bize içinde bulunduğumuz durumdan bir çıkış yolu göster! demişlerdi. [5]

"O halde dinle! O yiğit gençler, mağaraya sığındı ve “Rabbimiz! Katından bize bir rahmet ihsan et, durumumuza uygun bir çıkış yolu göster! diye, dua ettiler." [6]

Kehf sûresinin 22. ayetinde "Onlar üçtür, dördüncüleri köpekleridir. diyecekler. Beştir, altıncıları köpekleridir. diyecekler. Bunlar gaybı taşlamaktır. “Yedidir, sekizincisi köpekleridir. diyecekler. De ki: Rabbim onların sayısını daha iyi bilir. Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır.” Onun için, onlar hakkında ortaya konulandan fazlası ile bir münâkaşa yapma ve onlar hakkında kimseye bir şey sorma."

Ardından "Hiçbir şey için: “Ben bunu yarın yapacağım” deme. (23) "Allah’ın dilemesine bağlamadıkça (inşaallah demedikçe)…" (24) uyarısı geliyor. Ayetin devamında "..Bunu unuttuğun zaman Rabbini an ve:…" sonra da aşağıda verildiği üzere şöyle denmesi öğütleniyor:

Kehf sûresi, 23-24. ayet:


Bismillâhirrahmânirrahîm, "Vel
â tekûlenne lişey-in innî fâ’ilun żâlike ġadâ. İllâ en yeşâeallâhu veżkur rabbeke iżâ nesîte vekul ‘asâ en yehdiyeni "Rabbî li-akrabe min hâżâ raşedâ". (Kehf sûresi, 23-24. ayet)

"Ancak Allah dilerse (yapacağım de). Ve unuttuğun vakit Allah'ı an ve "Umarım Rabbim beni, doğruya daha yakın olana eriştirir." de.

"Ancak, "Allah dilerse yapacağım" de. Unuttuğun zaman Rabbini an ve "Umarım Rabbim beni, bundan daha doğru olana ulaştırır" de." (24)[7]

Allah izin verirse demeden hiçbir şey için, Ben yarın şu işi yapacağım.” deme! Bunu unuttuğun zaman Rabb'ini zikret ve; “Umarım ki Rabb'im bana bu işten daha uygun olanı gösterir ve muvaffak kılar!" de." [8]

Sakın ha! Hiçbir şey için "İnşallah" demeden: Allah izin verirse demeden hiçbir şey için, Şu işi yarın yapacağım”  deme! Unuttuğun takdirde rabbini an ve “Umarım rabbim bana, doğruya bundan daha yakın yolu gösterir de. [9]


[1] (bk. el-Hadîd 57/3)

[2] (Müslim, “Ẕikir”, 61; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 109)

[6] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 2.cilt sayfa 345

[9] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 2.cilt sayfa 349 

CORONA NOTLARI:

412 günlük Türkiye'deki corona vakaları seyrine baktığımızda esas itibariyle bariz üç zirve görüyoruz.

İlki geçen yıl 26 Mart (1.196) ile 26 Mayıs (948)  arasında idi. Tam iki ay sürdü bu kabarma ve 16 Nisandaki 4.801 sayısı bu dönemde gerçekleşen ilk zirve oldu.

İkincisi 16 Kasım (3.316) 24 Ocak (5.277) arasında yaşandı. O da aşağı yukarı iki aylık bir dönemdi. Zirve noktası 8 Aralıkta 33.198 olarak gerçekleşti.

Üçüncü kabarma /veya dalga 25 Ocak (5.642) ile başladı 16 Nisanda 63.082 noktasını gördü ve yeniden düşüşe geçti. Dün 28 Nisan itibariyle 40.444'e gerilemiş durumda. Şu ana kadar üç ayı geride bıraktık. Henüz bitmiş de değil. Hem süre hem vaka sayıları hem de artış hızı bakımından en ciddi kabarmayı yaşıyoruz.

Bu güne kadar geçen 412 günlük süreçte vefatlar açısından 4 ana kabarmadan söz edebiliriz. Bunlar; 29 Mart (23)-17 Haziran (17) arası 1 ay, 12 Ağustos (18)-11 Ekim (59) arası 2 ay, 16 Ekim (73)-15 Mart (63) arası 5 ay ve 20 Marttan (95) sonra başlayan 4.ncü kabarma. Şu ana kadar 1 aydan fazla sürdü.

Vefatlarda ilk zirve geçen yıl 19 Nisanda (127) görüldü. İkincisi 24 Eylülde (74) yaşandı. Üçüncü kabarmanın zirvesi 28 Aralıkta (257) olmuştu. İçinde bulunduğumuz kabarmanın sayıları hepsini gölgede bırakmış durumda. 21 Nisanda 362 zirvesi yaşandı. Ancak şu anda bir düşüş gözlemleniyor. 28 Nisanda 341 oldu.

27 Nisan 2021 Salı

28 Nisan 2021 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı211.................................Str.1.2.1 Hedefleri(I)

Str.1.2.1 Hedefleri(I)

‘Susurluk için bir Stratejik Plan önerisi’ kapsamında ‘Yeşilelma’ vizyonumuzun temel amaçlarından ilki olan ‘AMAÇ.1-BÖLGESİNDE YÜKSELEN, ÖNE ÇIKAN GELİŞMİŞ BİR SUSURLUK’ üzerinde çalışmayı sürdürüyoruz. Plan önerimizin ‘Nereye ulaşmak istiyoruz?’ başlıklı ikinci aşamasında bu alanda ‘StrA.1.1-Sosyal ve ekonomik kalkınma’ başlıklı Stratejik amacımızın  ‘Str.1.1.1-Güçlü yanları ve fırsatları kullanma’ stratejisi çerçevesinde toplam 71 hedef belirlenmişti. İşte bu hedeflerin ‘Nasıl yapılacağı’ ile ilgili geçen hafta itibariyle ‘01-NÜFUS VE SOSYAL HAYAT’ başlığı altında 2, ‘02-KONUM’ başlığında 3, ‘03-KALKINMA VE TEŞVİKLER’ başlığında 3, ‘04-ULAŞIM’  başlığında 3, ‘05-LOJİSTİK’ sektöründe 2, ‘06- ENERJİ VE DOĞAL KAYNAKLAR’ başlığında 4, ‘07-TURİZM’ başlığında 11 ve ‘08-SANAYİ’ başlığında 8 ve ‘09-TARIM VE HAYVANCILIK’ başlığında 23, ‘10-SAĞLIK’ başlığında 3, ‘11-EĞİTİM’başlığında 5 ve  12-KENTLEŞME VE ÇEVRE’ başlığı altında 4 adet olmak üzere tümü ile ilgili çalışma tamamlanarak REİS gazetesinde yayınlanmış oldu. Böylece ‘Str.1.1.1 Hedefleri’nin ‘Nasıl’ gerçekleşeceği bölümünü bitirmiş olduk.

Şimdi ‘AMAÇ.1-BÖLGESİNDE YÜKSELEN, ÖNE ÇIKAN GELİŞMİŞ BİR SUSURLUK’ için ikinci stratejik amacımıza, yani ‘StrA.1.2-İstihdamı arttırma’ konusuna geçiyoruz. Bildiğiniz üzere bunun için öngörülen bir tek yolumuz var, o da  Str.1.2.1-Üretim tesislerini çoğaltma’ stratejisi.  Orada tespit edilen toplam 17 hedefin 3’ü ‘03-KALKINMA VE TEŞVİKLER’, 4’ü ‘06-ENERJİ VE DOĞAL KAYNAKLAR’ , 3’ü ‘08-SANAYİ’ ve 7’si de ‘09-TARIM VE HAYVANCILIK’ sektörü ile ilgili. İlk olarak bu hafta inşallah o stratejimize uygun olarak ‘03-KALKINMA VE TEŞVİKLER’ ve ‘06- ENERJİ VE DOĞAL KAYNAKLAR’ alanlarında toplam 7 hedefin ‘NASIL’ gerçekleşebileceğini ortaya koymaya çalışacağız. 

Daha önce ‘03-KALKINMA VE TEŞVİKLER’ alanında ‘Str.1.2.1-Üretim tesislerini çoğaltma’ stratejisiyle ilgili olarak biri zayıf yön, diğer ikisi de tehdit olmak üzere üç faktör belirlenmişti. Bunlar; ‘ZY.03.1-işsizliğin artmakta oluşu’, ‘THD.03.6-Artan işsizlik sorunu’ ve ‘THD.03.2-Teşvik sisteminde Çanakkale’nin 2. Balıkesir’in 3. bölgede yer alması’ idi. Bu sebeple belirtilen strateji uygulanarak ‘StrA.1.2-İstihdamı arttırma’ stratejik amacımıza ulaşmak üzere; HDF.1.2.1.01-Susurluk’taki işsizlik sorununu tüm boyutlarıyla ele alıp incelemek’, ‘HDF.1.2.1.02-Kendi işini kur projeleri geliştirmek’ ve ‘HDF.1.2.1.03-Mesleki eğitim ve yönlendirme projesi yapmak’ şeklinde 2 hedef öngörülmüştü.

Bu konuda ‘Teşvik sisteminde Çanakkale’nin 2. Balıkesir’in 3. bölgede yer alması ’şeklindeki tehdit şükürler olsun ki artık yok. Son kararname ile Güney Marmara Kalkınma Ajansını oluşturan her iki il de 2.nci bölgede aynı şartlarda teşvik edilecekler. Fark şu ki Çanakkale ilinde (1 2 3 4 5 9 10 11 20 27 28 30 32 33 34 35 39 41 42 43 44 45 46 48 49 50) bizden farklı olarak fazladan 49 numaralı sektör teşvik edilirken, Balıkesir’de Çanakkale’den fazla olarak 6 ve 16 numaralı sektörler listeye ilave edilmiş. Ancak Susurluk olarak ‘Str.1.2.1-Üretim tesislerini çoğaltma’ stratejimizin önünde hala ‘İşsizliğin artmakta oluşu’ gibi önemli bir zayıf yanımız, yani sorunumuz var. Türkiye'deki işsizlik verileri dış çevreden yönelen ‘Artan işsizlik sorunu’ gibi bir tehdidin olumsuz etkisi altında olduğumuzu gösteriyor. Kaldı ki, Susurluk’ta kiminle konuşulsa işsizlikten yakınıyor. Bu sıkıntı rakamla ifade edilemese de varlığı hissedilen bir gerçek. Her ne kadar orta vadede bu sorun azalacaksa da en azından 2023-28 plan döneminde meselenin hem sosyal hem ekonomik boyutlarını artan şekilde hissediyor olacağız. Görüşüme göre Susurluk’ta işsizliği giderek arttıran belli başlı üç sebep var. Bunlardan ilki tarım ve hayvancılıktaki yapısal sorunlar, ikincisi Şeker fabrikası, Yörsan ve Mola Tesislerinin negatife dönen durumu, üçüncüsü de özelde köyden kente gelenlerin, genelde ise okuyan gençlerin iş bulamaması olarak görünüyor. 

O halde ilk hedefimiz; bir üniversite işbirliği ile SUSURLUKTAKİ İŞSİZLİK SORUNUNU TÜM BOYUTLARIYLA ELE ALIP İNCELEMEK olmalı. Sayısal veriler derlenmeli ki sorunun boyutu, gelişimi ve geleceği masaya yatırılabilsin. Böylesine ciddi bir sorun için ancak AKADEMİK BİR ELE ALIŞ TARZI VE ANALİZ TEKNİĞİYLE ÇÖZÜM üretilebilir. Bu arada Devlet kurumları desteğiyle gençleri kendi işlerinin sahibi yapacak, özellikle tarım ve hayvancılık sektöründe KENDİ İŞİNİ KUR PROJELERİ GELİŞTİRMEK odaklanacağımız ikinci hedef durumunda. Bu da yetmez; gerek muhtemel OSB tesisleri, gerekse tarım ve hayvancılığa dayalı işletmeler ve Lojistik firmaları için şimdiden NİTELİKLİ ELEMAN YETİŞTİRME ÇABASINA GİRMEMİZ gerekiyor. Zira işsizlik sorununun altında yatan sebepler arasında nitelikli eleman sıkıntısı olduğunu da biliyoruz. İşte tam da bunun için Susurluk için GMKA destekli geleceğe yönelik planlı bir ‘MESLEKİ EĞİTİM VE YÖNLENDİRME PROJESİ YAPMAK’ ve uygulamak gerekiyor. Tarım ve hayvancılıktaki yapısal sorunlar önemli ve çözüm önerileri de kendi başlığında ele alınıp değerlendirilecek elbette. Ancak ŞEKER FABRIKASI, YÖRSAN VE MOLA TESISLERİ’nin negatife dönen durumu mutlaka kısa vadede iyileştirilmesi gereken konular. 2023’ten önce bu tesisler konusunda bir gelişme sağlanmalı. Aksi halde var olan işsizlik gelecek yıllarda katlamalı büyümüş olacak. İlgilenilmesi gereken bir diğer sorunumuz da elbette köylerden ilçeye gelenlerin, genelde okuyan gençlerin iş bulamaması meselesi. Bunun için iki yönlü çalışma şart. Birincisi KÖYLERDEKI GENÇLERI KENDI IŞLETMELERININ SAHIBI YAPMAK, diğeri OKUYAN GENÇLERI DAHA KALITELI VE ISTIHDAM GARANTILI MESLEKI EĞITIMİNE YÖNLENDIRMEK. Yeniden başa dönersek; ilçemize orta vadede yapılacak yatırımlar konusunda teşvik sisteminde Balıkesir ilimizin 2. Bölgeye alınmasını bir fırsat olarak görmeliyiz.  Ancak yapılması lazım gelen şu ki teşvik kapsamına alınan 1 2 3 4 5 6 9 10 11 16 20 27 28 30 32 33 34 35 39 41 42 43 44 45 46 48 50 numaralı sektörleri mercek altına almak ve YATIRIMCILARI TEŞVİK EDİLEN ALANLARA YÖNELTMEK. Zira bu sektörlerin neler olduğu ve neden teşvik edildikleri Susurluğun geleceği için stratejik önemde. 

Bir Susurluklu için ‘DEĞ.2-Vatana sadakat’ temel değerlerimizdendir. Bu nedenle elbette ki içerde dışarda; Susurluklu olan, ‘KALKINMA VE TEŞVİKLER’ alanında deneyimli, yetenekli ve başarısını kanıtlamış ‘DEĞ.5-Yetiştirdiğimiz değerli insanlar’ çoktur. Onların bu sürece dahil olması hızımızı ve etkinliğimizi arttıracaktır. Kalkınma bahsi, üretim ve işsizlikte mücadelede var olan, ekonomik değere sahip ‘DEĞ.6-Yöresel ürünlerimiz’ ve ‘DEĞ.7-El sanatlarımız’dan da yararlanmamız gerekiyor. Öte yandan halen işleyen ‘DEĞ.8-Fabrika, marka ve tesislerimiz’in bu konuda oldukça stratejik bir değeri var. Kaldı ki her konuda olduğu gibi kalkınma ve teşvikler alanında da ‘DEĞ.9-Ulaşım ağları üzerindeki konumumuz’ ilçemiz için bir avantaj olmaya devam ediyor. Son olarak orta ve uzun vadede ilçemizde mevcut ‘DEĞ.10-Cazip yatırım imkânları’ kalkınma yolunda Susurluk için güçlü bir çekim merkezi işlevi görecek. Bütün bu değerler hedeflerimizin gerçekleşmesinde bize güç ve hayat verecek unsurlar. Kalkınmak için bu değerlerin göz ardı edilmesi düşünülemez. Onları esas alarak ve dayanarak sağlıklı, etkin ve başarılı bir yolculuk mümkün. Ancak bu yolculuk kuşkusuz ortak ilkelere dayalı bir yaklaşım birliği de gerektiriyor. Nitekim; Tic.San.Odası Borsa (TSOB), Kaymakamlık (K), Siyasi Partiler (SP) ve Stratejik Plan Ekibinin (SPE) hep birlikte yürümeleri lazım. İlçe Milli Eğitim (İMEM), Meslek Lisesi (ML), İlçe Halk Eğitim (İHEM) müdürlükleri ve Meslek Yüksek Okulu (MYO) böyle bir süreci birlikte gerçekleştirmek üzere sıralı olarak etkin katkı sunmalılar. Elbette Belediye (B), Köy Muhtarları (KM), Kent Konseyi (K), Esnaf sanatkâr Odası (ESO), Ziraat Odası (ZO) ve diğer Sivil Toplum Kuruluşları (STK) da gerektiği noktada bu işbirliğine dahil olmalı. Ayrıca dışardan işbirliği yapılması gereken bir Üniversite (ÜN) ve Güney Marmara Kalkınma Ajansından (GMKA) da yararlanılması gerekiyor.

Daha önce yapılan tarama çalışması ve durum analizi sonucu ‘06-ENERJİ VE DOĞAL KAYNAKLAR’ sektöründe ‘Str.1.2.1-Üretim tesislerini çoğaltma’ stratejisiyle ilgili olarak tespit edilen Zayıf yanlar’ımız; ’ZY.06.2-Doğal kaynakların yeterince değerlendirilememesi’ ile ZY.06.3- Dereköy Maden suyu kaynağının atıl durumda bırakılmış olması’ ve ZY.06.4-Susurluk çayı kumunun sağlıklı işletilememesi’ olarak değerlendirilmişti. Bu yüzden söz konusu zayıf yanlarımızı telafi etmek, ‘Str.1.2.1-Üretim tesislerini çoğaltma’ stratejimizi uygulamak ve ‘StrA.1.2-İstihdamı arttırma’ stratejik amacımıza ulaşmak üzere; HDF.1.2.1.04-Bor üretim ve pazarlama tesisi kurulmasını sağlamak’, ‘HDF.1.2.1.05-Taş kırma ve kesim işletmelerinin oluşumuna katkıda bulunmak’,  ‘HDF.1.2.1.06-Tabii kaynaklarımızın değerlendirilmesine yönelik projeler yapmak’  ve  ‘HDF.1.2.1.07-Yapılan projelerin istihdam sağlayan ekonomik işletme ve tesislere dönüşümüne çaba sarf etmek’ şeklinde 4 hedef öngörülmüştü.

Balıkesir ili ülkemizde yenilenemeyen maden ve doğal kaynaklar anlamında zengin yer altı rezervleri ile biliniyor. Bölgede çıkarılan başlıca endüstriyel hammaddeler bor, kil, zeolit, halloysit ve kaolin. Granit rezervleri bakımından da Erdek-Kapıdağ, Ayvalık-Bağyüzü ve Susurluk-Çatal Dağ öne çıkıyor ki inşaat sektörünün gelişmesi oranında doğal taş kullanımının arttığı bir gerçek. Ayrıca Susurluk ve Kepsut ilçelerinde vollastonit; Dursunbey, Susurluk ve Gönen ilçelerinde de sırasıyla manyezit, jips ve kükürt oluşumlarına da rastlanıyor. Bu sebeple bölgemiz tarih boyunca madencilik faaliyetlerinin kesintisiz olarak yürütüldüğü bir yöre olmuş. Türkiye’de işletilen ilk bor yatağı Sultançayır’da olmuş. Öte yandan halen Demirkapı Köyünde cevheri kalomanit olan ve Ömer Köyünde cevheri pandermit olan iki bor rezervi daha bulunuyor. Ancak söz konusu maden bölgemizden bugüne kadar çoğunlukla hammadde olarak ihraç edilmiş, katma değeri yüksek uç ürünlerin üretimi bölgede gerçekleştirilememiş. Halen de günümüzde alınmış 16 dolayında maden ruhsatı bulunmasına rağmen İlçenin maden çıkarma bakımından geride kalması  ve Doğal kaynakların yeterince değerlendirilememesi’ zayıf bir yönümüz. O halde şimdi maden kaynaklarımızla ilgili olarak bu alandaki zafiyetimizi gidermek üzere düşünülen hedeflerimizin nasıl gerçekleşebileceğini ortaya koymaya çalışalım. 

Genel çerçevede ‘AMAÇ.1-BÖLGESİNDE YÜKSELEN, ÖNE ÇIKAN GELİŞMİŞ BİR SUSURLUK’ için ve StrA.1.2-İstihdamı arttırma’
 stratejik amacımız doğrultusunda ‘Str.1.2.1-Üretim tesislerini çoğaltma’ şeklindeki stratejimizin uygulanmasından söz ediyoruz. Bunun için içinde bulunduğumuz dönemde sahip olduğumuz MADENLERİN YİNE ÜLKEMİZDE İŞLENEREK KATMA DEĞERİ YÜKSEK ÜRÜNLERE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ YAKLAŞIMI’nı biz de benimsemek durumundayız. Bu manada bölgede çıkarılan endüstriyel hammaddeler arasında Susurluk’ta da bulunan bor madeninin şu anda işletilmiyor olması mümkün olmadığı anlamına gelmiyor. YATIRIMCISI OLMASI VE UYGUN PROJELERLE GELİNMESİ halinde Susurluğun yeniden madencilik sektöründe yerini alması mümkün. Zira geçmişe nazaran Bor madeninin kazandığı stratejik önem şu an ülkemizin gündeminde. Bor kaynağının sadece çıkarılması değil, işlenerek katma değerli pek çok ürüne dönüşmesi de artık hayal olmaktan çıktı. Bu durum hiç şüphesiz ilçemiz için de yararlanılması gereken bir fırsat. Eskiden taş toprak olarak vagonlarla Bandırma’ya geçen bor madeni belki de gelecekte ilçemizde işlenebilir. BORUN, SANAYİDE ÇOK SAYIDA KULLANIM ALANINA SAHİP OLMASI VE YENİ TÜKETİM ALANLARININ ARTMASI bölge ekonomisi için bir avantaj. Meselâ artan petrol ve enerji maliyetine bağlı olarak ısıtma ve soğutma amaçlı izolasyon sektöründeki büyüme potansiyelinin bor ürünlerine olan talebi arttıracağı düşünülüyor. Böylece mevcut doğal taş ve MADENLERİN İŞLENEREK HAMMADDE YA DA ARA MAMUL OLARAK DEĞİL DE NİHAİ ÜRÜN HALİNDE SATILMASI KUŞKUSUZ SUSURLUK İÇİN YENİ İSTİHDAM ALANLARI AÇILMASI DEMEK OLACAK. İşte bu çerçevede özellikle Bor madeni konusunda Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Bor Teknolojileri Uygulama Ve Araştırma Merkezi ile Bandırma Bor Ve Asit Fabrikaları İşletme Müdürlüğü ile bağlantılı İlçemiz sınırlarında BOR TEMELLİ BİR ÜRETİM VE PAZARLAMA TESİSİ KURULMASINI SAĞLAMAK   hedefi için çalışmalıyız. Her hal-u kârda ’Dereköy Maden suyu kaynağının atıl durumda bırakılması’ da Susurluk için ele alınması gereken zayıf bir nokta. Aynı değerlendirmeyi Susurluk çayının kumu’ için de düşünmek mümkün. Bir zamanlar ilçe için önemli ölçüde bir gelir ve istihdam kaynağı durumundaki bu potansiyeller bugün neden atıl vaziyette?  Cevap için GEREK MADEN SUYU İÇİN GEREKSE DERE KUMU HAKKINDA MEVCUT POTANSİYELİ, KAPASİTESİ, NEDEN İŞLETİLMEDİKLERİ VE GELECEKTE İŞLETME İMKÂNININ OLUP OLMADIĞININ ARAŞTIRILMASI gerekiyor. Bulunulan nokta hakkında bilgi sahibi olmazsak, nereye gideceğimize ve nasıl yürüyeceğimize dair öneriler geliştiremeyiz. O nedenle Dereköy maden suyu ve dere kumu gibi TABİİ KAYNAKLARIMIZIN İLÇEMİZE MAKSİMUM KATKI SAĞLAYACAK ŞEKİLDE PROJELENDİRİLMESİ elbette stratejik bir önem arz ediyor. Aynı şekilde inşaat sektörünün gelişmesi oranında doğal taş kullanımı da arttığına göre Çataldağ’da mevcut granit rezervi ile Sultançayır Tüf taşı potansiyelinin de değerlendirilmemesi için hiçbir sebep yok. Bu nedenle söz konusu doğal kaynaklarımızın değerlendirilmesine yönelik TAŞ KIRMA VE KESİM İŞLETMELERİ OLUŞUMUNA YARDIMCI OLMAK ve yönlendirmek gerekiyor. Bunların üretime açılması elbette Susurluk için yeni kazanç ve istihdam kapıları demek olacak. Bu sebeple Dereköy maden suyu, dere kumu, granit ve tüf taşı gibi işletilebilir tabii kaynaklarımızla ilgili yapılacak PROJELERIN PLAN DÖNEMINDE ISTIHDAM SAĞLAYICI EKONOMIK IŞLETME VE ÜRETİM TESISLERİNE DÖNÜŞMESI oldukça önemli. Dolayısıyla bu tür çabalar madencilik ve doğal kaynak sektöründeki zayıflıkları telafi edeceği gibi kalkınmamıza da ilave katkı sunacaktır. 

Kuşkusuz herhangi bir Susurluklu için ‘DEĞ.2-Vatana sadakat’ temel bir değerdir. Vatanın toprağı da, madeni de, tabii kaynağı da aynı. Birini önemseyip diğerlerini ihmal etmek olmaz. Bu açıdan Susurluklu olup da ENERJİ VE DOĞAL KAYNAKLAR’ sektöründe deneyimli, yetenekli ve başarısını kanıtlamış ‘DEĞ.5-Yetiştirdiğimiz değerli insanlar’ı bir şekilde sürece dahil edebilmeliyiz. Bu hamle bizim hızımızı ve etkinliğimizi arttıracaktır. Şayet üretim ve istihdam söz konusu ise mevcut ‘DEĞ.8-Fabrika, marka ve tesislerimiz’i da göz ardı edemeyiz. Onların hepsi Susurluk için stratejik birer değerdir. Bugün için varlığını kanıksadığımız ‘DEĞ.9-Ulaşım ağları üzerindeki konumumuz’ ilçemiz için gelecekte de avantaj sağlamaya devam edecek. Bu arada orta ve uzun vadede ilçemizde ‘DEĞ.10-Cazip yatırım imkânları’ olacağı varsayılıyor. Bu fırsatı bir değer olarak kalkınma yolunda kullanmaktan daha akılcı ne olabilir ki? Bu arada babalarımızdan bize emanet kalan DEĞ.11-Bozulmamış doğal çevre’yi de ne pahasına olursa olsun yitirmememiz ve gelecek nesillere ulaştırabilmemiz gerekiyor. Neticede bütün bu değerler hedeflerimizin gerçekleşmesinde bize temel ve dayanak olacak unsurlar. Onlarsız geleceğe sağlıklı, etkin bir yolculuk mümkün olmaz. Ancak bu yolculuk ortak amaçlara dayalı etkin bir yaklaşım birliği de gerektiriyor. Ki böyle bir süreci birlikte gerçekleştirmek üzere sıralı olarak; Tic.San.Odası Borsa (TSOB), Kaymakamlık (K), Siyasi Partiler (SP) ve Stratejik Plan Ekibinin (SPE) hep birlikte yürümeleri mümkün olabilsin. Elbette Belediye (B), Köy Muhtarları (KM), Kent Konseyi (K), Esnaf sanatkâr Odası (ESO) ve diğer Sivil Toplum Kuruluşları (STK) da bu işbirliğine katkı sunmalılar. Ayrıca bu bahiste öngörülen projeler için işbirliği yapılması gereken kuruluşlar da var. Bunlar Üniversite (ÜN), Güney Marmara Kalkınma Ajansı (GMKA), Bor Teknolojileri Uygulama Ve Araştırma Merkezi (BTUAM) ile Bandırma Bor Ve Asit Fabrikaları İşletme Müdürlüğü (BBAF) gibi resmi kurum ve kuruluşlar.

Her konuda olduğu gibi Stratejik Plan Uygulamasının her alanında; ‘İLK.1-Önce insan, önce Susurluğun geleceği, Önce Vatan, İLK.2-İstikamet üzere olma, İLK.3-Amaç Birliğine riayet, İLK.4-Planlı değişim dönüşüm ve İLK.5-Birlikte başarmak’ yolculuğumuzun temel ilkeleri durumunda. Özellikle belirtmemiz gereken husus şayet ‘AMAÇ.1- BÖLGESİNDE YÜKSELEN, ÖNE ÇIKAN GELİŞMİŞ BİR SUSURLUK’ amaçlamışsak onun olmazsa olmaz ikinci ayağının da ‘StrA.1.2-İstihdamı arttırma’ olduğunun hep bilincinde olmalıyız. Bu nedenle o yöndeki hedeflerin gerçekleştirilmesinde genel ortak ‘NASIL?ın yazımızın başlığını oluşturan ‘Str.1.2.1-Üretim tesislerini çoğaltma’ stratejimizin uygulanması olduğunu hep hatırımızda tutmamız gerek. Zira söz konusu strateji Susurluk için belirlenmiş 12 başlıklı sektör/alanlarda temelde ‘ÜRETİMİ ARTTIRMAYA’ yönelik hedefleri amaca yönlendiriyor. Bu durum elbette bu yazımızda ele alınan 03-KALKINMA VE TEŞVİKLER’ ve ‘ENERJİ VE DOĞAL KAYNAKLAR’ için de geçerli. Böylece gerek güçlü/zayıf yönlerden hareketle, gerekse de orta vadede çevreden yönelecek fırsat/tehditler üzerinden üretimin, dolayısıyla istihdamın arttırılması da amaçlanmış durumda. Elbette ki burada da genel kuralımız; güçlü yönlerimize dayanmak, zayıf taraflarımızı onarmak, fırsatlardan yararlanmak ve tehditlerden sakınmak olacak.

yyalcin3@gmail.com