
1967 yapımı 'Samanyolu' adlı yeşilçam filmi, başrollerini Ediz Hun ve Hülya Koçyiğit'in paylaştığı unutulmazlardandır.
Yönetmeni Orhan
Aksoy, yapımcısı Hürrem Erman'dı. Senaryo Orhan Aksoy ve Ahmet Üstel imzasını
taşıyordu.
Filmin diğer oyuncuları; Önder Somer, Nedret Güvenç, Uğur Kıvılcım ve Mine Sun'dur.
Ünlü
romancı Kerime Nadir'in aynı adlı eserinden uyarlanan ilki 1959 yılında
yapılmıştı. Başrollerini Belgin Doruk ve Göksel Arsoy oynamış, yönetmeni ise
Nevzat Pesen'di.
Romanın ve filmin en vurgulu sahnesi
Nejat ve Zülal'in gece gökyüzüne bakıp söyledikleri olmalı:
Zülal - “Nejat, sen
yıldızların isimlerini bilir misin? Şu sayısız yıldızlardan meydana gelmiş
beyaz enli şeridin adı ne?”
Nejat - “Samanyolu.”
Zülal - “Nereye gider bu
Samanyolu?”
Nejat-
“Öyle bir ülkeye ki orada yalnız saadet vardır.”
1967
yapımı Samanyolu hatırımda kalan en sevdiğim filmlerden biri. İlki hatta çok sonraları yapılan dizisine oranla romana en sadık film budur
sanırım.
Eserin kendine özgü güzelliği bir yana, Hülya Koçyiğit ve Ediz Hun
çiftçinin oyunculukları unutulmayacak bir performans.
Filmin
duygu yoğunluğu oldukça fazla. Genç oyuncularının bu
roman tadındaki bu dramatik yapıya uyumu gayet iyi. Ediz Hun ve Hülya Koçyiğit
birbirine çok yakışmışlar.
Özellikle Ediz Hun'un ürkek ve mahçup aşık rolü son
derece inandırıcı.
Filmde, birbirlerine akraba iki kuzenin gizli ve derinden süren aşk hikâyesi anlatılıyor.
Filmde, birbirlerine akraba iki kuzenin gizli ve derinden süren aşk hikâyesi anlatılıyor.
Annesini küçük yaşta kaybeden Nejat teyzesinin
yanında Zülal'le birlikte büyümüştür.
Önceleri başarılı, çalışkan bir çocukken büyüdükçe durulmuş, okula olan ilgisini yitirmiştir. Şiir ve roman
yazma hevesindedir.
Kuzeni Zülâl ise, sosyal ve şımarık bir kızdır. Çocukken
çok iyi anlaşsalar da son zamanlarda daha çok tartışır olmuşlardır. Hatta
Zülâl, Nejat’a karşı giderek daha da zalim davranmaktadır. Oysa Nejat,
yıllardır içten içe Zülâl’i sevmektedir. Ancak bunu ona söyleyememiştir.
Okulunu bitiren genç kız Namık’la evlenmeye karar verir. Nejat bütün ümidini
yitirmiştir. Artık tek gayesi Zülâl’in mutluluğudur.
Ses
dergisinin düzenlediği bir yarışmada Ajda Pekkan'ın
ardından ikinci olan Hülya Koçyiğit yönetmen Metin Erksan'la anlaşma
imzaladığı bir filmde oynama şansına sahip olmuştu. Aynı yarışmada erkekler
arasında birinci olan kişi ise Yeşilçam'ın büyük oyuncusu Ediz Hun'du.

Oynadığı
ilk film olan Metin Erksan'ın
yönetmenliğini yaptığı Susuz Yaz, 1964 yılında Berlin Film Festivali ve Meksika
Film Festivali'nde en iyi film ödülünü alarak dünya
çapında büyük bir başarı gösterdi.
Daha sonra zamanın büyük oyuncuları ile ve yönetmenleri
ile birlikte yüzlerce filmde başrol oyuncusu olarak çalıştı.
Hülya Koçyiğit, yerli romanların sinemaya uyarlanması için çok çaba
sarf etmiş ve Kerime Nadir, Muazzez Yahsin Berkant, Esat Mahmut Karakurt,
Halide Edib Adıvar ve Peride Celal gibi sanatçıların eserlerinin sinemaya
uyarlanmasında katkıda bulunmuştur. Romanlardan sinemaya uyarlanan filmler çok
iyi neticeler elde etmiştir.
Genellikle Orhan Aksoy ile çalışıyordu. Roman uyarlamalarını ve aşk filmlerini onunla birlikte çekiyordu. Farklı filmlerde farklı roller almak isteyen Koçyiğit, sinemada on yıldan sonra senaryo ve yönetmen çekme özgürlüğüne sahip olacaktı.
Genellikle Orhan Aksoy ile çalışıyordu. Roman uyarlamalarını ve aşk filmlerini onunla birlikte çekiyordu. Farklı filmlerde farklı roller almak isteyen Koçyiğit, sinemada on yıldan sonra senaryo ve yönetmen çekme özgürlüğüne sahip olacaktı.
Erman Film'in lokomatif oyuncusuydu. Başka
firmalarlada çalışıyordu fakat yılda sadece altı film çekiyordu. Ömer Lütfi
Akad ile çalışmayı çok istemesi sonucunda yönetmen ile Düğün (1973), Gelin
(1973) ve Diyet (1975) üçlemesini çekmiştir. Birde Gökçe Çiçek (1972) filmini
çekmiştir.
Daha sonra Şerif Gören ile birlikte ağırlıklı olarak çalışmıştır.
Şerif Gören ile birlikte Evlidir Ne Yapsa Yeridir (1978), Almanya Acı Vatan
(1979), Firar (1984), Kurbağalar (1985) gibi önemli filmlerde çalışmıştır.
1970'li yıllarda Kadir İnanır, Tarık Akan ve benzeri dönemin yeni oyuncularıyla
perde karşısına geçmiştir.

Bir gün Nejat,
babasından bir mektup alıyor. Yaşlı adam hasta ve onu son bir kez görmek
istiyor. Bu sahnede de ‘Mr. Noll’
(1965) (Hadjidakis) melodisi var. Babası ile konuşurken Saba Makamında ve
içimizi parçalayan bir Tambur Taksimi var.
Cenazeden
sonra Yalı’ya döndüğünde Namık’ın onu aradığını
öğrenir. Ona eniştesinin
fabrikasında iş bulan arkadaşı,
kırmızı güller ve ‘Merci Cherie’ (1966) (Udo Jürgens) melodisi ile geliyor. İşe alınmasını ‘Perfidia’ (1939) (Alberto Dominguez) melodisini dinleyerek kutluyorlar.
Ancak Namık bu sırada, Zülal’le evlenmek istediğini söylüyor. Nejat'tan istediği de bu konuda ona yardımcı olması.
Ancak Namık bu sırada, Zülal’le evlenmek istediğini söylüyor. Nejat'tan istediği de bu konuda ona yardımcı olması.
Günler sonra Zülal’in nişanı. Konuklar Fausto Papetti’nin ‘Misty’
(1966) albümünde yer alan “Let’s Face the Music and Dance” (1936) (I. Berlin)
melodisi ile geliyorlar. Nejat ise Juanito’nun söylediği (1967) ‘Arkadaşımın
Aşkısın’ (‘La Femme de Mon Ami’) (1962) (Macias) la manen ölmekte.
96
dakikalık filmde ancak 10 dakika, o da Berkant’ın sesi olmadan bir ‘Samanyolu’
(Metin Bükey / Teoman Alpay)
dinleyebiliyoruz. Şayet bu şarkının ilerde unutulmaz bir klasik olacağını
bilebilselerdi filmin fon müziği tamamen bu şarkı olabilirdi.