Toplantı ve karar verme
Toplantı;
hem iş, hem de sosyal hayatımızın bir parçası. Düzenleyen ya da katılan olarak
bugüne kadar onlarca, yüzlerce toplantı görmüş, yaşamışızdır.
Yöneticiysek zaten
zamanımızın çok önemli bir kısmı toplantı yapmak ve toplantılara katılmakla
geçer. Ancak salt “toplantı” kavramı üzerinde kafa yorduğumuz pek söylenemez.
Meclis
genel kurulu da bir toplantı, arkadaşlarınızla ya da ailenizle bir araya
geldiğinizde ortaya çıkan şey de. Nişan, düğün, sünnet de bir toplantı, cenaze,
taziye ya da anma amaçlı birliktelikler de.
Sözlük
anlamı; birden çok kimsenin türlü amaçlarla bir araya gelmesi, toplanma. Bir
gündem üzerinde görüşmek amacıyla ilgililerin katılımıyla yapılan birleşim
olarak geçiyor. Eski tabirle içtima etme.
Kuşkusuz
bu yazıda bir askeri birliğin içtimasından söz etmeyeceğim. Ya da bir yemek
masası etrafında bir araya gelen insanlar değil anlatmak istediğim. Eğlenilen
veya acıların paylaşıldığı ortamlardan da bahsetmeyeceğim. Dernek, vakıf, kulüp
gibi kuruluşların genel kurul toplantıları da bu konunun dışında. Amacım, daha
ziyade toplantı kavramı üzerinde düşünmek. Yönetsel anlamda, iş ya da sosyal
hayattaki karar toplantılarının verimliliğine odaklanabilmek.
Bilim
insanları toplantı yapmanın hayatın pek çok alanında bir zorunluluk olması
dışında, sembolik anlamları olduğunu da söylüyorlar. Buna göre bir toplantı en
başta; “senin düşüncelerine saygı duyuyoruz, onlara ihtiyacımız var ve onları
anladığımızı sanıyoruz. Birlikte sorunları çözebilir, işbirliği yapabiliriz.
Kuşkusuz burada benim düşüncelerim de olacak. Ancak uzlaşmayı başarabilir ve
önerilerimizi paylaşabiliriz” anlamına geliyor.
İşte
tam da bu nedenle toplantılar, her şeyden önce bu anlam gölgesinde; bir
başkanın yönettiği ekip, kurul ve komisyon gibi birden çok kimsenin bir araya
gelmesiyle yapılabiliyor. Bunlar, elbette ki hoşça vakit geçirmek ya da
sızlanmak için değil; bir işi yapmak, bir konu veya konuları görüşüp karar
vermek üzere toplanıyorlar.
Birlikte
çalışma ve katılım gerektiren karar alma zorunlulukları da toplantıları
kaçınılmaz kılıyor. Yönetim süreci de zaten; insan, kaynak ve araçları
belli bir amaç istikametinde yönlendirip götürmek olarak tarif edilmiyor mu ? Yönetim
kavramı bu anlamda; amaçlar doğrultusunda etkin kararlar alma ve bu kararların
yerine getirilmesi sürecinden başka bir şey değil.
Bu
bakımdan yönetim süreçleri nitelikleri gereği, karar verme eylemi ile yakından
ilişkili olmak zorundadır. Tabiatıyla üst düzeylerde amaç ve politikalarla
ilgili kararlar; alt düzeylerde ise bunların uygulanışı ile ilgili kararlar
alınır. Bu yüzden karar verme, yöneticilerin en temel yetki kaynağı, görevini
yerine getirme aracı ve sorumluluk çerçevesi olarak bilinir.
Günümüz
örgütlerinde farklı adlarla ifade edilse de klasik olarak planlama,
organizasyon, uygulama, koordinasyon ve değerlendirme aşamaları tüm yönetim
sürecinin olmazsa olmaz parçaları. Sonuçları görmek, olacakları ve geleceği öngörebilmek
de oldukça yaşamsal bir öneme sahip. Bu bağlamda elbette çalışma hayatının çok önemli
bir aracı toplantılar.

Her
türlü yönetim biçiminde ortaya çıkan veya çıkması muhtemel sorunlar vardır. Sorun
olmasa bile değişmek, gelişmek, daha iyi olmak ve kalite için çalışılır. İşte bunların
hallinde birden çok seçenek olması halinde aralarından en uygun olanı seçme,
yani karar verme işlemi de ortaya çıkmış olur.
Karar
verme, yöneticinin temel görevlerindendir. Esas itibariyle farklı yollardan en
uygun olanın seçilmesi için başvurulur. Bir sorun ya da durum karsısında,
belirli bir amaç doğrultusunda düşünülebilen çözüm yollarından birinin ya da
eylemin seçilmesi olarak tanımlanmaktadır.
Sürekli
değişen olaylar karsısında karar verebilme, zaten günümüz insanının en temel
sorunlarındandır. Bu açıdan ister dernek, ister kurul vb. Başkan ya da
yöneticisi, hem örgütün önde gelen sorumlusu hem de karar veren, sorunlara
çözüm arayıp çözen kişisidir.
Genel
olarak bir karar verme işleminin çeşitli özellikleri vardır. Bu özelliklerden
ilki alınan kararların ortaya çıkan bir sorunu çözmeye yönelik olmasıdır.
İkincisi, bazı kararlar bir değerlendirmenin sonucu olarak ortaya çıkar, yeni
bir olayın başlangıcı olurlar. Üçüncüsü, kararlar genellikle gelecek için
öngörülmüş bir Plan ve program niteliği taşırlar.
Bu
sebeple kararlar, doğal olarak diğer yönetim süreçlerinin de ekseni haline
gelirler. Çünkü diğer bütün yollar benzer kararlarla şekillenmiş, kararlar ağı
tümünü birbiriyle ilintilendirmiştir.
Böylece
toplantılar da örgüt, şirket, kurum ya da kuruluşlar için vazgeçilmez bir
iletişim, danışma, tartışma, koordinasyon ve karar alma platformu olmaktadırlar.

Neticede
her toplantının asıl hedefi, doğru sonuçlar elde etmektir. O halde hedefe
ulaşmada en önemli etken olan toplantı yönetimi ihmal edilemez.
Zira, toplantılar yönetim sürecinin en önemli araçlarından biri olmakla beraber etkin yönetilemediği takdirde başarısızlığın nedeni de olabilirler.
Zira, toplantılar yönetim sürecinin en önemli araçlarından biri olmakla beraber etkin yönetilemediği takdirde başarısızlığın nedeni de olabilirler.
Peki
acaba bir toplantı nasıl Planlanır? Nasıl yapılır ?
Önce
toplantının ne zaman yapılacağını bilmek gerekiyor. Bir mevzuata bağlı kurul ve
komisyonlar bazen “gerektiğinde ya da periyodik olarak toplanılması gerektiği
zaman” yapılırlar.
Bunun dışında, bazen “Başkanın lüzum göreceği zaman”, bazen “olağanüstü” bazen de
“gündem oluştuğunda” toplanılır.
İkinci
önemli konu, toplantı gündeminin bilinmesidir. Zira toplantıların olmazsa
olmazı önceden belirlenmiş bir gündem için yapılmasıdır. Bu konu toplantıyı
düzenleyenler açısından bir görev, ilgililer içinse bir haktır. Zira toplantıya
katılacak üyelerin elbette önceden bilgi edinme ihtiyaçları vardır ve onlara hazırlanma
imkanı verilmelidir.
Bir
önceki toplantıda ortaya çıkan konular, daha önce alınmış kararlar, gündeme
göre görüşülecek ve karara bağlanacak konular hakkında hazırlıklı olmak verimli
bir toplantı için yarar sağlar. Ancak iyi bir toplantı gündeminde olmazsa olmaz
hususlar; toplantının yeri, tarihi, zamanı, katılımcıları, tartışılıp karara
bağlanması istenen konulardır.
Toplantı
başladığında her şeyden önce Başkanların bazı hususlara dikkat ve özen göstermesi
beklenir. Örneğin, bizzat kendisinin toplantıya hazırlıklı ve zamanında gelmesi
gibi.
İkinci
dikkat edilmesi gerekli husus; toplantının yapılabilmesi için öngörülen
çoğunluğun hazır bulunmasıdır. Asıl ve vekil olarak çoğunluğun hazır olduğu
sonucuna varan başkan toplantıyı açar. Bu anlamda kısa bir açış konuşması uygun
olur. Açış konuşmasında başkan öncelikle toplantının amacını ve gündemi açıklar.
Ancak
başkan toplantının devamında kendisi fazla konuşmamalıdır. Tarafsız kalmalı ve
gerektiğinde açıklama yapması daha yararlı olur.
Toplantının
başında kimlerin, ne zaman ve ne kadar konuşacağına karar verilmesi faydalıdır.
Ancak burada özen gösterilmesi gereken husus bu kuralın toplantı sırasında
herkese adaletle uygulanmasıdır. Bu yüzden başkan toplantıya katılanlara adil
olacağını gösterip rahatlatmalıdır.
Böylece,
toplantının genel amacı her an göz önünde bulundurularak toplantıya
katılanların görüş ve önerilerinin tam olarak ortaya çıkmasını sağlayabilir. Buna
dayanarak başkan toplantının yan konulara sapıp mihverinden çıkmasına da izin
vermeyecektir. Ayrıca çok konuşan ve sık sık söz alan kişiler de
sınırlandırılabilir.
Toplantıya
katılanların dinamik ve enerjik tutulması iyi olur. Unutulmamalıdır ki bir
toplantının başarısı, katılanların tartışmaya ve karara katılmasıyla sağlanır. Ancak,
toplantılarda 20-30 sayfalık raporların okunması beklendiği gibi etkili olmaz.
Çünkü, dikkat dağılır ve ortam ağırlaşır. Ancak önceden dağıtılmışsa özet bir
sunum sağlıklı bir tartışma için yeterli olacaktır. Bu sırada toplantıda
yapılan konuşmalar da dikkatle dinlenmeli ve not edilmelidir.
Bu
arada çıkabilecek tartışmalara da nezaketle müdahale edilmeli, gündem
çerçevesinde ve adaletle herkesin esas konu üzerinde görüş bildirmesine imkan
sağlanmalıdır. Ayrıca, tartışmalara katılan görüş, eleştiri ve öneri
sahiplerine samimi bir şekilde teşekkür etmek, toplantı ortamına manevi ve
psikolojik açıdan olumlu bir tesir yapacaktır.
Diğer
taraftan olumsuz sataşmalar, alaycı davranışlar, iğneli ve kinayeli konuşmalar
toplantı ortamını sabote eder. Bu sebeple, böyle davranışlar ve bu yola
başvuranlar onaylanmamalı, destekliyormuş gibi görünmemelidir. Üyeler arasında
doğan çatışmaların büyütülmeden çözümlenmesi ve önlenmesi toplantının sağlığı
açısından kritiktir.
90
dakikadan fazla sürebilecek toplantılarda araya uygun bir dinlenme ve ikram
molası vermek yararlı olacaktır. Zira uzun süren bir toplantının sonlarına
doğru sağlıklı bir karara varmak oldukça zor olur. Bu yüzden karara temel
olacak fikir ve öneriler sıkıştırılmamalı, aceleye getirilmemeli ve en sonda
yeniden vurgulanarak toparlanmalıdır.
Böylece,
toplantının amacına ulaşması ve gerekli kararın alınması sağlanmalıdır. Yeterli
bir görüş alış verişinden sonra artık gündemdeki her konu özetlenip karara
bağlanabilir.
Elbette
ki kararların oy çokluğu ile değil oy birliği ile alınmasına gayret
edilmelidir. Oy çokluğu da geçerli olmakla birlikte, karara muhalif olanların
uygulamayı engelleme riski dikkate alınmalıdır.
Bu
yüzden her türlü organizasyon yapısına ve geleceğine biçim veren kararlardan
etkilenecek birey ya da gruplar, o süreçlere ne kadar çok katılırlarsa,
uygulama da o kadar etkin olacaktır. Ayrıca, demokratik bir örgütte alınacak
kararlardan etkilenebilecek kimselerin, bu kararlarda söz sahibi olmaları en
tabii haklarıdır.
Katılım
yoluyla insanlar, kendilerini etkileyen karar süreçlerinde etkin rol
oynayabilmektedirler. Katılımın temelinde, kişilerin kararlara katıldıkları
kararları daha çok benimseyecekleri ve destekleyecekleri beklentisi vardır.
Ayrıca, sorunun temelinde yatan gerçekleri daha iyi ve ayrıntılı olarak
bilebileceklerinden, kararın niteliği de artmış olur.
Katılımcı
bir kararın doğru ve etkili olabilmesi için doğal olarak bazı şartların yerine getirilmesi
gerekir. Öncelikle tartışmaya kararın etkilediği kişilerin tam olarak
katılması, tartışmanın gündem üzerinde yapılması ve toplantıyı idare eden
başkanın da bu tartışmada bireysel düşüncesini belirtmesi gerekir. Böylece
benimsenebilirliği yüksek bir karar sağlıklı bir tartışma sonucunda olgunlaşır.
Büyük
bir karar verme durumu ile karşılaşıldığında kararın küçük kararlara bölünerek
alınmasında fayda vardır. Bu süreçte de etkin olan ve son sözü söyleyen başkan
toplantıyı mutlaka yine öngörülen zaman içinde bitirmelidir
Bir
toplantı sonucunda olmazsa olmaz şeylerden en önemlisi, düzenlenecek toplantı
tutanağının katılanlarca imzalanmasıdır. Her toplantıda, görevlendirilen
kişiler vasıtası ile tutanak düzenlenmeli, ulaşılan sonuçların bir karar
halinde ve herkesçe anlaşılan şekilde yazılıp imzalanması sağlanmalıdır. Bu
husus karar sürecinin olmazsa olmazlarındandır.
Eğer
belirlenmiş bir form yoksa, tanzim edilecek kararlarda şu hususların
bulunmasına dikkat edilmelidir.
Metnin
Başına; kurul, komisyon ya da toplantının adı, karar tarihi ve karar sayısı
yazılmalıdır.
Karar
Metninde öncelikle; toplantının hangi gereklilik veya hangi talep üzerine,
hangi tarih ve saatte nerede toplandığı, hangi konu veya gündemin görüşüldüğü,
toplantının kimin başkanlığında ve kimlerin katılımı ile yapıldığı
belirtilmelidir.
Daha
sonra sırayla hangi konuların görüşüldüğü, kimlerin açıklamaları dinlendikten sonra,
niçin, neye veya nelere karar verildiği anlaşılır bir dille yazılmalıdır.
Son
olarak kararda yer alan hususların hangi görevlilerce yerine getirileceği,
Kararlardan birer örneğin hangi sebeple kime veya kimlere, (bilgi, başvurusuna
cevaben, gereği için, onay için) verileceği veya nerelere gönderileceği,
Kararın oy birliği veya oy çokluğu ile mi alındığı, Oy çokluğu ile alınması
halinde karşı oyun ne olduğu açıklanmalıdır.
Metnin
Altındaki İmza Bölümünde; Başkandan başlamak üzere belli bir sıraya göre
katılanların ad ve soyadları ile görev ve unvanları yazılmalı, kurulda üye
olmakla birlikte toplantıya katılmayan ancak vekili bulunan kişiler
belirtilmelidir.
Böylece toplantı sonunda
alınan kararlar katılanlara imzalattırılmalı, karara muhalif olanlar bu
aykırılıklarının sebebini şerh koyarak belirtmeli, en son da başkan
imzalamalıdır.
Tabi
ki herşey toplantı ya da karar alınmasıyla bitmez. Aksine bunlar eylem için bir
son değil başlangıçtırlar. Alınan kararların etkin olabilmesi uygulamanın etkili
olmasına bağlıdır. Bu nedenle öncelikle sorunların çözümünde önerilen
seçenekler hakkında yeterli bilgi bulunmalı, onların uygulaması sırasında
ortaya çıkabilecek yarar ve zararlar iyi bilinmelidir.