Orta yolda olmak
Davranış ve sözlerimizde genellikle
ölçüyü tutturamıyoruz. Ya tutuk ve kararsız oluyoruz ya da aşırıya kaçıyoruz.
Oysa itidalli olmak ve orta yolda istikamet üzere yürümek en doğrusu ve kolay
olanı. Bir uçtan bir uca dengesiz savrulup durmaktansa kendi içimizde ve dışa
karşı tutarlı olmak en güzeli değil mi ?
Hayatımızdaki küçük küçük hata ve
kusurlar giderek artık düzeltemeyeceğimiz, geri dönülmez büyük yanlışlara
dönüşüyor. İstesek de hiç olmamış gibi
yaşayamıyoruz.
En hafifi iç dünyamızda yaşadığımız pişmanlıklar oluyor. Bizi
kederli ve kusurlu hale getiriyor, özgüvenimizi zedeliyor ve tevbe yükümüzü
habire arttırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Sözlüğe göre ifrat "söz veya işte
haddi aşmak, aşırı gitmek" anlamına geliyor. Herhangi bir konuda ölçüyü
aşma, çok ileri gitme, normali aşma, aşırılık ve taşkınlık ifrata düşme demek.
Tefrit ise İfrat kelimesinin tam zıddı oluyor. Yani gevşek ve ihmalkâr
davranma. Sözlükte, herhangi bir konuda geride kalma, yeterli ölçüde olamamak
anlamında kullanılmış. İfrat ve tefrit iki karşıt kelime,
çizginin aşırı iki ucunu temsil ediyorlar.
Buna göre İfrat aşırı tarafında,
tefrit ise bu çizginin yetersiz ucundalar. İfrat nasıl ki bir söz ya da eylemde
aşırıya gitmek, ortalamayı olumsuz yönde aşmak, -haddi aşmak- sa, tefrit de
onun tam karşıtı ortalamanın altında kalma anlamına geliyor.
Her ikisi de ahlâkî anlamda,
davranışların kaynağı olan yeteneklerin işleyişinde itidal noktasından sapma
anlamına geliyor. Yani ifrat, söz ve fiillerde ileri gitme, tefrit de gevşek ve
ihmalkâr davranma, bir tür geri kalma demek. İki aşırı ucun orta noktası ise
itidâl kelimesiyle tanımlanıyor.
Bu yüzden Kur'ân ve Sünnette dengeli
davranılması istenmiş. [1] İfrat
ve tefritten kaçınmak için her zaman orta yolda olmak fazilet olarak tavsiye
edilmiş.
Örneğin, pek çok âyette israf ve cimrilik yasaklanarak harcamalarda
dengeli olmak emrediliyor.[2] Çünkü;
israf, ifrat hâlini, cimrilik ise tefrit hâlini temsil ediyor. Pek tabi ki bu
ikisinin ortası dengeli olmak oluyor.
Hiç
şüphesiz Allah, bütün insanlara çok şefkatli ve merhametlidir.
Ancak, ne mutlu
ki, Muhammed ümmeti olarak biz orta yolda yürüyen bir ümmet olarak vasıflandırılmışız.
[3] Diğer pek çok inanç ve kültürün aşırılıklarından korunmuşuz. Bu hal diğer insanlar için de mükemmel bir ölçü
ortaya koymuş oluyor. Dileyen görsün, anlasın ve doğru yolu bulsun diye.
Üzerimize
şahit tutulan Peygamber (sav) üzerinden verilen bir örnek oldukça ilginç
ve dikkat çekici. [4]Yürüyüşümüzde,
konuşmalarımızda abartı ve kabalıktan uzak, doğal davranmamız istenmiş. ‘Seslerin
en çirkini elbette eşeklerin sesidir’ örneği bu konuyu en üst perdeden
vurgulamak için.
İşte o kitap, kulları arasından süzüp seçtiği bir ümmete yani bize
miras bırakılmış. [5] Ne nefislerimize zulmetmemiz, ne de geri kalmamız istenmiyor. Orta yolu tutanlar
övülüyor ve hayırda yarışanlar olarak tavsif ediliyor. Anlayana ne büyük bir lütuf.
‘Orta
yolu tutma ve istikâmetten ayrılmama’ ölçüsü Peygamberimizin (sav) de bize tavsiyesi.
[6] O da bizi ifrat
ve tefritten uzak tutmak istemiş. [7] Çünkü aşırı gidenin helak olma tehlikesi var. En iyisi işlerin orta yolunu tercih
etmek. Çünkü en hayırlı olan yol bu.
Kainattaki her şey Allah’ın varlığına ve
birliğine işaret etmek için tasarlanıp dizayn edilmiş. İnsana da bu tasarı ve
dizaynı okuyup anlayacak bir akıl ve kalp verilmiş. İnsanın fıtratındaki bu
özellikle, insanın o delilleri okumak ve anlamak için vazifelendirildiği
aşikar.
Şayet insan bu delilleri görmezden gelip okumaz ve bu delillere karşı
lakayt kalırsa işte o tefrit oluyor. O delilleri başka maksat ve ideolojiler
için kötüye tevil edip, manüple ederse o zaman da ifrata düşmüş oluyor.
İfrat ve tefritin bir çok türü
sayılabilir. Mesela bir adama gücünden fazla iş vermek ifrat iken, işsiz ve
atıl bırakmak da bir tefrit hali. Yine misal; gereğinden fazla yemek yemek
ifrat, gereğinden az yemekse tefrit olarak değerlendirilebilir. Doğru olan,
elbette kaldıracağı ve yapabileceği bir iş verip, hem aşırı yükten hem de
tembellikten onu muhafaza etmek. Güzel olan vücudun ihtiyacı kadar yemek
yemek.
Bu orta yoldur ve doğal olanı budur. Zira insan orta yolu hem
benimseyebilir hem de takat ve güç yetirebilir. Ama ifrat ve tefrit öyle değil.
Deveye
sormuşlar: "Yolun inişini mi seversin yoksa çıkışını
mı? Deve kara kara düşünmüş, soruyu sorana bakmış bakmış ve şöyle demiş: Bu yolun hiç düzü yok mu?" Bazen sonu gelmeyecek gibi görünen tartışmalara giriyoruz. Birimiz yokuşa sürüyor, diğeri aşağıya. Abartılı konuşmak, altı dolmayan çok iddialı konulara girmek, tartışmayı yenme yenilme davası haline getirmek böyle bir şey. Biri çıkıp "Durun yahu ! Bu mevzunun bir orta yolu yok mu ?" diye sorsa ne kadar da lüzumsuz didiştiğimizi anlayacağız.
İfrat ve tefrite gitmemek, orta yolda
olmak aslında kainatla uyum ve ahenk kurmak demek. Zira çevremizdeki her şey
bir denge ve ahenk üzerine yaratılmış. İnsan bu ahenk ve dengeye ancak itidalli
davranma sayesinde uyum sağlayabilir. Bunun dışına çıkmak, yani ifrat ve
tefrite gitmek uyumsuzluk ve dengesizliktir ki, bu da bir çeşit isyan ve
zulümdür.
[1] Bir
âyette "...Bizi anmasını kendisine unutturduğumuz ve işi aşırılık olan
kimseye itaat etme" (Kehf, 18/28.) buyrulmuş.
[2] (İsrâ,
17/26, 27, 29; A'râf, 7/31)
[3] Ve işte
böyle, sizi ortada yürüyen bir ümmet kıldık ki, siz bütün insanlar üzerine
adalet örneği ve hakkın şahitleri olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahit
olsun. (Bakara, 2/243)
[4] Yürüyüşünde
tabii ol, sesini alçalt, çünkü seslerin en çirkini elbette eşeklerin sesidir. Lokmân,31/19)
[5] Sonra
biz o kitabı kullarımızdan süzüp seçtiklerimize miras bıraktık. Onlardan da
nefislerine zulmeden var, orta yolu tutan var, Allah'ın izniyle hayırlarda
ileri geçenler var. İşte bu büyük lütuftur. (Fâtır,35/32)
[6] Orta
yolu tutun, istikâmetten ayrılmayın. [Müslim]
[7] İfrat ve
tefritten uzak durun. [Buhari]