Bir gazete haberi
Aziz dost,
Bir önceki mektubumu 5 Eylül 2027 etkinlikleri için geldiğim Susurluk’tan
yazmıştım. Mektup dediysem eskisi gibi değil tabi ki. Bu mektupların ne zarfı
var ne de pulu. Kâğıda kaleme de ihtiyaç yok. Dijital ortamda, sanal kâğıda
yazılıp, yine internetin sihirli bulutlarına bir tıkla gönderiliyor. Öyle
bekleme felan da yok, bir iki saniye sonra alıcısının posta kutusuna
düşüveriyor. Sen de bilirsin bu işleri ya, ama yine de hayretimi gizleyemiyorum.
“Nerede o eski mektuplar, ne oldu kalem kâğıda,
niçin göremez olduk pullu zarfları?” demeyeceğim kızma. Fakat postacıların
yerini çokluk kargocular aldı farkında mısın? Onlar da ya sipariş getiriyorlar
ya da poşete konmuş evrak. Olsun, her dönemin farklı güzellikleri var değil mi?
Bizim neslimiz 50-60 yıl içinde çok fazla şey gördü, yaşadı. Dünya da ülkemiz
de eskiye göre çok çok değişti.
Bugün ah vah etmenin hiç bir manası yok. "Eskiye rağbet itibar olsa bitpazarına
nur yağardı" demişler, çok doğru. Biz önümüze bakalım, şimdi sana bu
mailimin ekinde bir gazete kupürü gönderiyorum. Haftalık REİS gazetesinde
yayınlanan bir haber. Tabi o da elektronik ortamda. Susurluk 5 Eylül
kutlamaları sırasında Belediye Başkanının konuşması. Okursan anlayacaksın
Susurluğun yedi yılda nasıl değişip geliştiğini. Buraya geldiğimiz akşam eski
dostlar biraz anlatmıştı. Gelirken yolda gördüklerim de bana yetmişti zaten.
Başkan konuşmasında öyle şeyler anlattı, öyle şeyler söyledi ki, inan sen bile
bu kadarını hayal edememiştin. Ama dur, sana önce 5 Eylül etkinliğinde
gördüklerimi aktarmaya çalışayım. Bilirsin eskiden 5 Eylüller parkın karşısında
Kaymakamlığın önünde yapılırdı. Şimdi de orada ama kaymakamlık çok güzel bir
bina olmuş. Önündeki yol da geniş bir bulvara dönüştürülmüş. Çınar ağaçlarını korumuşlar.
Parkın girişiyle birlikte şimdi orası küçük şirin bir meydan. Kaymakamla da
tanıştım. Genç, güleç yüzlü, idealist ve çalışkan biri. Belediye Başkanıyla da iyi
bir ikili olmuşlar.
5 Eylül etkinlikleri Susurluk parkının her köşesini renklendirip
hareketlendirmiş. Sergiler, hediyelik eşya stantları, konserler, imza günleri, spor
yarışmaları ve daha pek çok şey. Park bana sanki eski günlerine dönmüş gibi
geldi. Ulu ağaçlar var, her taraf çiçek ve çim. Çay bahçeleri çoluk çocuk dolu.
Bilirsin Susurluk halkı parkı sever, orada zaman geçirmeyi de. Kurtuluş korteji
çok renkliydi. Süslenmiş açık kasalı kamyon, kamyonet ve traktörlerle yapıldı. Kortejden
geçmeyen ağır araçlar için parkın yan tarafındaki cadde boydan boya fuar alanı
gibi düzenlenmiş. Kortej epey uzundu, müzik eşliğinde ağır ağır geçerken üstündeki
esnaf ve gençler halka yine eskisi gibi hediyeler attılar. Arada eski boyalı at
arabaları da geçti. En çok alkış alan kortej ise Susurluk’ta yetişen rahvan
atlar ve müzisyenler bandosu oldu. Bando ayrıca törende mini bir konser verdi.
Doğrusu onları seyrederken hem güldüm hem ağladım. Ne bileyim yaşadığım duygu
yoğunluğundan olsa gerek gözyaşlarımı tutamadım işte. Yapılan törende kürsüye
önce Belediye başkanı çıktı. İlişikte gönderdiğim konuşmasını dikkatlice oku.
Sıkı dur, çünkü çok şaşıracaksın söylediklerine. Akıcı ve dolu dolu bir
konuşma. Ama aynı zamanda şunu da söyleyebilirim ki bu sözleri söyleyen kişi
senin pek önem verdiğin inanmış, kararlı ve samimi biriydi. Sanki seneler sonra
tam da duymak istediklerini anlatıyordu:

“Sayın
Kaymakamım, değerli misafirler, sevgili Susurluklular. Bugün Susurluğun
kurtuluşunun 105.nci yılı. Hatırlıyorum, 2022’de yine böyle bir araya
geldiğimizde moralimiz pek iyi değildi. Geleceğe dair umudumuzu yitirmiş
gibiydik. Şevksiz ve isteksiz başladığımız Stratejik Plan yolculuğunun bize
yeni ufuklar açabileceğinden açıkçası şüpheliydik. Yarınımızın ne olacağını,
nereye gittiğimizi bilmez durumdaydık. Buna rağmen yüzümüzü geleceğe çevirip
harekete geçtik. “Ayağa kalk Susurluk! Gelecek ellerinde” diyerek çağrımızı
Susurluğa duyurduk. “Bismillah” diyerek başladığımız o yürüyüş işte bizi bu günlere
eriştirdi. Allaha hamd olsun. Önce elimizde ne olup olmadığını gözden geçirdik.
Sonra da ne yapabileceğimizi. Kâğıt üzerinde aldığımız her mesafe cesaretimizi
arttırdı. Bir avuç insan davranıp yürümeye devam ettik. Çok zorluk çektik,
özellikle de birlik beraberliği sağlama noktasında. Ama şurası bir gerçek ki
lokomotif nereye giderse vagonlar da oraya gidiyor. Sonunda başardık;
Kaymakamımızın liderliğinde, Ticaret odası, Borsa, Siyasi partiler, Sivil
toplum kuruluşları ve bir avuç gönüllü Kent Konseyinde bir araya geldik.
Sonunda, geç te olsa bir plan yapabildik. Çok iyi hatırlıyorum Cumhuriyetimizin
100. Yılında yine böyle bir 5 Eylül günü Stratejik Planımız elektronik ortamda
yayınlanmıştı. Bugün planımızın 4.üncü uygulama yılı. Ülkemiz 2023 hedeflerini
geride bıraktı, 2053 vizyonuna odaklanmış durumda. Biz de çok çalıştık, Rabbim
de önümüzü açtı.
Önce
Üniversite kampüsümüze kavuştuk. Şimdi iki fakülte 2 yüksekokulumuz var. Yakında
bir de Türk müziği konservatuvarımız olacak inşallah. Deremiz Susurluk boyunca
ıslah edilip yüksek taş duvarlarla kontrol altına alındı. Susurluğu boydan boya
kat eden atık su kolektörümüz artık deremizin kirlenmesini engelliyor. Çocuklarımız,
gençlerimiz eskiden olduğu gibi bu derede yüzebiliyor, balık tutabiliyorlar.
Geçtiğimiz yıl eski panayır yerinden fabrika altına kadar dere boyu tümüyle
kamulaştırılarak bölgenin en güzel millet parklarından birine sahip olduk. Çok
yakında koca derede sandallarla gezinti yapabileceğiz. Yörsan ve Şeker
fabrikası halkımızın elini taşın altına koyması ve yeni yatırımcılar sayesinde
adeta küllerinden yeniden doğuyorlar. Bu arada İstanbul sanayisinden bir gurup
yatırımcı Ömerköy’deki OSB’mizi hayata geçirmek üzereler. Sağ olsun Büyükşehir’imiz
alt yapısını yaptı, şimdi sıra 3 fabrika 4 tesis olmak üzere 2000 kişilik yeni
istihdam kapısının açılmasına geldi. Plana göre 2029 yılında OSB’miz tam
kapasite çalışmaya başlayacak inşallah. Şimdiden Endüstri Meslek Lisemiz ve
Meslek Yüksek Okulumuz iş garantisi ile onlara eleman yetiştirmeye çalışıyor.
Susurluk inançla istedi, çalıştı, Cenab ı Allah da veriyor çok şükür. Bakınız Bandırma’dan
bu yöne doğru yatırımcı akışı yaşadık son üç yıl içinde. Okçugöl-Yahyaköy
arasında kurulan lojistik bölge de bu süreçte ortaya çıktı. Şu anda orada en az
1500 kişi istihdam edilmiş durumda. Tepelerimiz, boş yamaçlarımız daha fazla rüzgârgülü
ve güneş paneliyle donandı. Üç yıldan beri kendi elektriğimizi kendimiz üretip
kullanır olduk. Sadece bu sektörün Susurluğa yıllık katkısı 200 milyar lira.
Kepekler ve Yıldız’daki jeotermal su kaynağının konutların ısınmasında
kullanılması için proje çalışmaları son aşamada. 5 pilot köyümüzde uygulanan
biyoenerji üretim tesisleri, artan hayvancılık faaliyetleri sayesinde o
köylerin gaz ihtiyacını karşılayabilir duruma geldi. Demirkapı civarındaki bor
rezervi, önce vatana kadar devam eden Sultançayır taşı ve Çatal dağdan
çıkarılan granit kaynağımız için şu ana kadar 5 tesis ve işletme ruhsat almış
durumda. İki yıl içinde üretim başlamış olacak. Size bir müjde daha vereyim; sağ
olsun Sayın Cumhurbaşkanımız Susurluğa bir yüksek teknoloji tesisi söz verdi.
Onun da yer seçimi ve planları yapılıyor şu anda.
Bütün bu
yoğun süreç içinde bizim yaptığımız ise “Stratejik Plan çerçevesinde Susurluğun
değişim ve dönüşümüne çalışmak” oldu. Değerlerimize
bağlı kalarak ve ilkeli davranarak “Planlı kalkınmayı başaran, gelişmiş bir
Susurluk” vizyonumuza ulaşmaya gayret ettik. Bu yolculuk sırasında Susurluk nüfusu
ilk üç yıl içinde 50 bini aştı. Köylerimiz her geçen gün büyük şehirlerden
dönüş yapan insanlarla şenleniyor. Dışarda yaşayan Susurluklu yetişmiş insan
gücümüz de yavaş yavaş geri dönüp kalkınmamıza destek verir hale geldi. Girişimci
gençlerimizin tarım ve hayvancılık sektöründeki çabaları nihayet ürün vermeye
başladı. Sera ürünlerimiz, yaş meyve ve sebzemiz kurulan soğuk hava ve
paketleme tesisleri vasıtasıyla anında pazar bulup değeriyle işlem görebiliyor.
Dondurulmuş ve kuru gıda ürünlerimiz artık dış pazarlarda. Gençlerimiz ve
kadınlarımız internet üzerinden satış yapmanın bilincine vardı. Bu alanda
oluşan yeni Pazar payı ve katma değer Susurluk ekonomisine adeta bir sıçrama
yaptırmış durumda. Susurluğumuz, içerdiği doğal güzellikler, termal ve butik
tarzı konaklama tesisleriyle her geçen gün daha fazla turist ağırlıyor. İki yıl
önce başlattığımız “Kendin topla, kendin pişir, kendin ye” sloganlı kampanyamız
için değişik illerden tur teklifleri alıyoruz. Şu sıralarda Belediye olarak bu
misafirleri taleplerine göre köylerimizde gezdirecek, ağırlayacak ve
eğlendirecek kombin çalışmalarla meşgulüz. Burası Susurluk. Burası iyi ve güzel
insanların yaşadığı yer. İnsana değer verilen, şehrinin özenle korunup
geliştirildiği, ama illa ki “önce vatan!” denilen yer. Misafirperverliğimiz herkese,
her yolcuya yetecek cömertlikte. Buraya gelen misafir tabi ki meşhur köpüklü
ayranımızı içecek, tabi ki özel peynirli tostumuzu yiyecek. Mümkünse kuzu kokorecimizden
tadacak. Yeter mi, hayır. Buradan geçen her yolcu bizim için aziz birer
misafirdir. Elbette dinlenecek, gezecek, yiyecek, içecek. Ama giderken de
bagajı; etimiz sucuğumuzla, lorumuz peynirimizle, domatesimiz biberimizle, fasulyemiz
nohutumuzla dolacak. Kadınlarımızın göz nuru el işlerini de Susurluk hatırası
olarak yanlarında götürecekler. Buradan ayrıldıklarında kalpleri bizde kalacak.
“Bir gün yine mutlaka” diyerek gidecekler.
Planımız
çerçevesinde son üç yıl içinde kentsel dönüşüm hazırlıklarımızı tamamladık. Öyle
zannediyorum ki önümüzdeki plan dönemi sonunda nüfusumuz 70 bin dolayında
olacak. Bu sebeple, sadece artan nüfusa yeni konut alanları açmak değil,
şehrimizin alt ve üst yapısını da muhtemel bir deprem afeti karşısında sağlam
bir yapıya kavuşturmayı amaçlıyoruz. İşimiz çok, yolumuz uzun. Nefesimizi ve
enerjimizi iyi ayarlamamız gerekiyor. Şehrin yol, su, kanalizasyon, doğalgaz ve
diğer temel hizmetlerini en az 100 bin nüfusa göre planlayıp yenilemeliyiz. Susurluk
kendi nüfusunun da üstünde bir kentsel hizmet kapasitesine sahip olmalı. Yolcu
misafirlerimiz hariç şu anda sadece üniversite öğrencisi olarak aramızda 2500
genç yaşıyor. Bunların da barınma, sosyal ve manevi yönden ihtiyaçlarını
karşılamak üzere çalışıyoruz. Bu güne kadar iki yurt yapıldı, millet parkında
gezinti yerleri ve cafelerde vakit geçirebiliyorlar. Allah nasip ederse en az
10 bin eserlik güzel bir şehir kütüphanesi planlanıyor. Muhtemelen 2029 yılında
Millet parkında hizmete açılabilecek. Aynı binada bölgenin en büyük kongre ve
konferans salonu da olacak. 17 Eylül üniversitemizin ve Hukuk fakültemizin de
katkısıyla 2030’dan itibaren ulusal ve uluslararası Hukuk kongrelerinin burada,
yani “Hukuk ve adaletin kalbi Susurluk”ta yapılmasını istiyoruz.
Sayın Kaymakamım, değerli misafirler. Sizlere
çaylak mesire yeri, Gürece göleti ve Çataldağ’ı içeren Doğal Milli Park
projesinden bahsetmek isterdim. Nostaljik tahta masa sandalye ve at arabası
imalatından, sevgili süpürge imalatçısı kardeşlerimiz için açılacak olan atölye-satış
yerinden de. Ancak heyecanımı mazur görün burada noktayı koymam gerekiyor.
Yalnız size son bir müjdeyi de vermeden edemeyeceğim. Biliyorsunuz eski 5 Eylül
ilkokulunun yerine çok güzel, sağlam bir okul yapıldı. Eski inebey binası da korumaya
alınmıştı. Uzun süren çabalar sonucu bu binanın da Susurluğun tek ve özel etnografya
müzesi olarak değerlendirilmesi onaylandı. Şimdi kendini bu işe vakfetmiş çok
değerli bir hocamızın da desteğiyle obje toplanmasına başlandı. İnşallah
önümüzdeki yıl onu da Susurluk kültürüne kazandırmış olacağız. Bugün 5 Eylül,
kurtuluşumuz kutlu olsun. Kurtuluş savaşımızın Başkomutanı, Cumhuriyetimizin
kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve aziz şehitlerimizi şükran ve minnetle
anıyoruz. Onlar kurtuluşumuzu canlarını ortaya koyarak sağladılar. Ancak her
neslin kurtuluş mücadelesi farklı. Bizim de Susurluğumuzu geri kalmaktan
kurtarma ve kalkınma mücadelemiz sürüyor. Çok şeyler başardık, hamd olsun.
Ancak yürüyüşümüz devam ediyor. Şairin dediği gibi“ Sen bir devsin/Yükü ağırdır
devin/ Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!”diyor hepinize saygılar sunuyorum.”
yyalcin3@gmail.com