18 Kasım 2013 Pazartesi

021 10 Şubat 2013 Pazar 21:00 İŞ DOKTORU....................................Adam gibi adam olmak

Adam gibi adam olmak

Kamuoyunda bir skandal patladığında, tepki alan bir olay üzerine kameralar çevrildiğinde ya da bir yerdeki pis kokular artık herkesi rahatsız etmeye başladığında gözümde şöyle bir manzara canlanır. Sanki karanlık loş bir yere ışık tutulmuştur da birden ortalık deli gibi oraya buraya kaçışan "şey" lerle dolmuştur.

Bunu bir haber kameramanına yapılan saldırıda, sarhoş bir sürücünün gösterdiği davranışta, rüşvet alırken suçüstü yapılan birisinin bana komplo kuruldu feryadında, inşaatında ya da madeninde insanların öldüğü pişkin patron tavrında, yetkili kişilerin idari ve adli kovuşturma devam ediyor savuşturmasında,  etkili kişilerin yargı sürecinin sonucunu beklememiz lazım beyanatlarında vs. hep görürüm. 

Bir şikayet dilekçesi verin de görün bakalım. Nedense işe olayın kendisi ile değil de "kim şikayet etmiş ?" le başlanır. Şöyle gelir bana; aslolan sanki yalan dolan, sahtekarlık, yolsuzluk, şiddet, kuralsızlık ve hırsızlıktır da yanlış olan yakalanmak olmuştur. Neden böyle olduk ? Ne zamandan beri adam kayırma, yalan, hile bu kadar yaygınlaştı ? Doğruluk dürüstlük ve adalete ne oldu ?

Doğruluk, Dürüstlük ve Adalet

Bildiğim şu ki; Ademoğlunu "İnsan" yapan  bütün kuralların özünde; hak, adalet, doğruluk ve merhamet var. Çünkü  bir defa insana öncelikle bizzat yaratıcısı tarafından “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” denmiş. İnananlara da bu yüzden “Allah’a inandım de, sonra dosdoğru ol !” tavsiyesi  yapılıyor. 

Bunu söyleyen kişinin, nübüvvetinden önce dahi “el-Emîn” sıfatıyla tanındığını hatırlayalım. Nitekim o, peygamber olduktan sonra da “dosdoğru ol” emrine uygun bir hayat sürmüş, arkadaşlarıyla şakalaşırken dahi doğruluktan ayrılmamış ve inananları her fırsatta doğruluğa, dürüstlüğe teşvik etmiştir. O kadar ki kendisine inanmayanlar bile ona “deli” demişler, “şair” demişler ama asla “yalancı” olduğunu söylememişlerdir.

Bu nedenle "Doğruluk"; insanın inancında, özünde, sözünde, niyetinde, bütün eylem ve davranışında doğru dürüst olması olarak tarif edilmiştir. Yani, kişinin sözünde doğru olmasının yanında iç dünyasında da dürüst olması gerekir. İşte bu yüzden, dosdoğru bir kişide bulunması gereken en önemli haslettir dürüstlük. Mesela ödemek niyetinde olmadığı halde borçlanan kimse ancak bir "hırsız” olabilir. 

Yunus Emre bir şiirinde şöyle der: "Cümleler doğrudur sen doğru isen, Doğruluk bulunmaz sen eğri isen."  Demek ki, doğruluk bütün iyi ve güzel şeylerin temelidir. Bunun içindir ki, hak ve doğruluk üzere olan kişi "faziletli" olarak nitelendirilmiştir.

Bunun erkek kadın olmakla, güçlü zayıf, fakir zengin olmakla da ilgisi yoktur. Bu insan olmakla ilgilidir ve bir kalp işidir. Mevlana'nın sözüyle: "Asalet; Boyda Değil, Soyda/ İncelik; Belde Değil, Dilde/Doğruluk; Sözde Değil, Özde/Güzellik; Yüzde Değil, Yürekte Olur !" Doğruluktan ayrılmayıp, dürüst davranan kişiler mutlaka bunun olumlu sonuçlarını görürler. Ziya paşa bu durumu "İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah/ yardımcısıdır doğruların Hazreti Allah" diyerek en güzel şekilde dile getirmiştir.

Dosdoğru ve dürüst insan aynı zamanda son derece âdil ve insaf sahibi de olmalıdır. O kadar ki onun adaleti düşmanları tarafından bile saygı görür. Hakemliğine ve verdiği kararlara uyulur. Çünkü, insanlar arasında ayrım yapmaz, eşit davranır. Ona göre zengin, yoksul, büyük, küçük herkes eşittir. Şayet bir gücü ve yetkisi varsa; hiç kimseye farklı davranmaz, kuralları ve kanunları herkese eşit uygular. 

Çünkü, inanıyorsa onu yaratan yüce Allah Kur’an’da: adalet ve doğruluğu öğütlemektedir. Bu nedenle müslüman adam/kadın elbette hayatının her döneminde adalet ve doğruluktan ayrılmaz ve bu ilkeleri toplumda hakim kılmak için mücadele verecektir.

Adalet kavramı sözlükte, insaflı olmak, doğru davranmak, eşit olmak, eşit tutmak, haksızlık etmemek, haklıya hakkını vermek, düzeltmek, mutedil olmak, her şeyi yerli yerinde yapmak, istikamet ve hakkaniyet anlamlarına gelmektedir. Buna göre adalet; hak yol üzere dosdoğru olmak, zıddı ise zulüm demektir.

Dünyayı imar etmekle sorumlu olan insanın en önemli görevidir çalışmak. Bu anlamda; doğruluktan dürüstlükten ayrılmamak, helalinden kazanıp güzel yerlere harcamak da çalışma hayatının gayesi olmalıdır. Çünkü, insana bunun için “Hiçkimse kendi el emeğinin kazancından daha hayırlı bir lokma yememiştir” denmektedir. O zaman elbette çalışıp gayret göstermeden ve emek verilmeden bir şey beklemek doğru olmaz.

-Görün/bakın/okuyun ki- Bütün başarıların yolu çalışmaktan geçmektedir. Allah bile tembel, işsiz ve miskin kulunu sevmiyor. Peygamberimiz de çalışmayı övmüş, hayatı boyunca çalışarak insanlara örnek olmuştur. Bu sebeple tabi ki ona inananların da çalışkan ve üretken olması beklenir.

Dürüstlük, çalışma hayatı için önemlidir. Çünkü, yalan ve hile, insanları aldatmaya yönelik iki davranıştır. Dürüst davranmayarak, sahtekârlık yaparak, insanlara gerçek dışı, yanlış sözler söylemek, insanlar arasındaki sevgi, saygı ve güvene dayalı ilişkilere büyük zarar verir. Ama, yalan söyleyerek veya hile yaparak başkalarını kandırdığını düşünen kişi, esasında kendisini kandırmakta, kendi saygınlığını ve onurunu zedelemektedir.


Sonuçta; "doğruluk emanet, yalancılık hıyanettir" ve “Bizi aldatan bizden değildir" Her söz için doğruluk, her doğruluk için iş, her iş için de sabır gerekir. Ama, galiba mesele "adam gibi adam olmak" meselesidir. Ölçüsü, kutsalı olmayan diplomalı okumuş eşkiyayı nerde olsa bilirim de “emrolunduğu gibi dosdoğru olması gerekenleri” tanıyamıyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder