Adam gibi adam olmak
Kamuoyunda bir skandal patladığında, tepki alan bir olay üzerine kameralar çevrildiğinde ya da bir yerdeki pis kokular artık herkesi rahatsız etmeye başladığında gözümde şöyle bir manzara canlanır. Sanki karanlık loş bir yere ışık tutulmuştur da birden ortalık deli gibi oraya buraya kaçışan "şey" lerle dolmuştur.
Bunu bir haber kameramanına yapılan saldırıda, sarhoş bir sürücünün
gösterdiği davranışta, rüşvet alırken suçüstü yapılan birisinin bana komplo
kuruldu feryadında, inşaatında ya da madeninde insanların öldüğü pişkin patron
tavrında, yetkili kişilerin idari ve adli kovuşturma devam ediyor
savuşturmasında, etkili kişilerin yargı sürecinin sonucunu beklememiz
lazım beyanatlarında vs. hep görürüm.
Bir şikayet dilekçesi verin de görün
bakalım. Nedense işe olayın kendisi ile değil de "kim şikayet etmiş
?" le başlanır. Şöyle gelir bana; aslolan sanki yalan dolan, sahtekarlık,
yolsuzluk, şiddet, kuralsızlık ve hırsızlıktır da yanlış olan yakalanmak
olmuştur. Neden böyle olduk ? Ne zamandan beri adam kayırma, yalan, hile bu
kadar yaygınlaştı ? Doğruluk dürüstlük ve adalete ne oldu ?
Doğruluk, Dürüstlük ve Adalet
Bildiğim şu ki; Ademoğlunu "İnsan" yapan bütün kuralların özünde; hak, adalet, doğruluk ve merhamet var. Çünkü bir defa insana öncelikle bizzat yaratıcısı tarafından “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” denmiş. İnananlara da bu yüzden “Allah’a inandım de, sonra dosdoğru ol !” tavsiyesi yapılıyor.
Bildiğim şu ki; Ademoğlunu "İnsan" yapan bütün kuralların özünde; hak, adalet, doğruluk ve merhamet var. Çünkü bir defa insana öncelikle bizzat yaratıcısı tarafından “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” denmiş. İnananlara da bu yüzden “Allah’a inandım de, sonra dosdoğru ol !” tavsiyesi yapılıyor.
Bunu söyleyen kişinin,
nübüvvetinden önce dahi “el-Emîn” sıfatıyla tanındığını hatırlayalım. Nitekim
o, peygamber olduktan sonra da “dosdoğru ol” emrine uygun bir hayat sürmüş,
arkadaşlarıyla şakalaşırken dahi doğruluktan ayrılmamış ve inananları her
fırsatta doğruluğa, dürüstlüğe teşvik etmiştir. O kadar ki kendisine
inanmayanlar bile ona “deli” demişler, “şair” demişler ama asla “yalancı”
olduğunu söylememişlerdir.
Bu nedenle "Doğruluk"; insanın inancında, özünde, sözünde,
niyetinde, bütün eylem ve davranışında doğru dürüst olması olarak tarif
edilmiştir. Yani, kişinin sözünde doğru olmasının yanında iç dünyasında da
dürüst olması gerekir. İşte bu yüzden, dosdoğru bir kişide bulunması gereken en
önemli haslettir dürüstlük. Mesela ödemek niyetinde olmadığı halde borçlanan
kimse ancak bir "hırsız” olabilir.
Yunus Emre bir şiirinde şöyle
der: "Cümleler doğrudur sen doğru isen, Doğruluk bulunmaz sen eğri
isen." Demek ki, doğruluk bütün iyi ve güzel şeylerin temelidir.
Bunun içindir ki, hak ve doğruluk üzere olan kişi "faziletli" olarak
nitelendirilmiştir.
Bunun erkek kadın olmakla, güçlü zayıf, fakir zengin olmakla da ilgisi
yoktur. Bu insan olmakla ilgilidir ve bir kalp işidir. Mevlana'nın
sözüyle: "Asalet; Boyda Değil, Soyda/ İncelik; Belde Değil,
Dilde/Doğruluk; Sözde Değil, Özde/Güzellik; Yüzde Değil, Yürekte Olur
!" Doğruluktan ayrılmayıp, dürüst davranan kişiler mutlaka bunun
olumlu sonuçlarını görürler. Ziya paşa bu durumu "İnsana sadakat
yaraşır görse de ikrah/ yardımcısıdır doğruların Hazreti
Allah" diyerek en güzel şekilde dile getirmiştir.

Çünkü, inanıyorsa onu yaratan yüce Allah Kur’an’da:
adalet ve doğruluğu öğütlemektedir. Bu nedenle müslüman adam/kadın elbette
hayatının her döneminde adalet ve doğruluktan ayrılmaz ve bu ilkeleri toplumda
hakim kılmak için mücadele verecektir.
Adalet kavramı sözlükte, insaflı olmak, doğru davranmak, eşit olmak,
eşit tutmak, haksızlık etmemek, haklıya hakkını vermek, düzeltmek, mutedil
olmak, her şeyi yerli yerinde yapmak, istikamet ve hakkaniyet anlamlarına
gelmektedir. Buna göre adalet; hak yol üzere dosdoğru olmak, zıddı ise zulüm
demektir.
Dünyayı imar etmekle sorumlu olan insanın en önemli görevidir çalışmak.
Bu anlamda; doğruluktan dürüstlükten ayrılmamak, helalinden kazanıp güzel
yerlere harcamak da çalışma hayatının gayesi olmalıdır. Çünkü, insana bunun
için “Hiçkimse kendi el emeğinin kazancından daha hayırlı bir lokma
yememiştir” denmektedir. O zaman elbette çalışıp gayret göstermeden ve
emek verilmeden bir şey beklemek doğru olmaz.
-Görün/bakın/okuyun ki- Bütün başarıların yolu çalışmaktan geçmektedir.
Allah bile tembel, işsiz ve miskin kulunu sevmiyor. Peygamberimiz de çalışmayı
övmüş, hayatı boyunca çalışarak insanlara örnek olmuştur. Bu sebeple tabi ki
ona inananların da çalışkan ve üretken olması beklenir.
Dürüstlük, çalışma hayatı için önemlidir. Çünkü, yalan ve hile,
insanları aldatmaya yönelik iki davranıştır. Dürüst davranmayarak, sahtekârlık
yaparak, insanlara gerçek dışı, yanlış sözler söylemek, insanlar arasındaki
sevgi, saygı ve güvene dayalı ilişkilere büyük zarar verir. Ama, yalan
söyleyerek veya hile yaparak başkalarını kandırdığını düşünen kişi, esasında
kendisini kandırmakta, kendi saygınlığını ve onurunu zedelemektedir.
Sonuçta; "doğruluk emanet, yalancılık
hıyanettir" ve “Bizi aldatan bizden değildir" Her söz
için doğruluk, her doğruluk için iş, her iş için de sabır gerekir. Ama, galiba
mesele "adam gibi adam olmak" meselesidir. Ölçüsü, kutsalı
olmayan diplomalı okumuş eşkiyayı nerde olsa bilirim de “emrolunduğu gibi
dosdoğru olması gerekenleri” tanıyamıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder