Bilecik ağzı (II)
Yine yöresel kelimeler, bu sefer de Bilecik'ten. Bu bölümdeki örnekler geçen yazımızda olduğu gibi yine 2016 yılı Bilecik İli Ağız İncelemesi isimli doktora çalışmasından.
Bir cihan imparatorluğunun doğduğu bu bölgenin söz varlığı da gerçekten oldukça zengin. Üstelik pek çoğu bugün için gülümsetici olabilir.
C. Sıfatlar
●
bireleş: Birer tane. (Söğüt-Borcak)
"iki ġardeş, ikisine
de vēdim birēleş ev, nāpam yavrum. a’mış beş yazdılā yavrum işde a’mışbeş."
●
efenekli: Huzursuz, tedirgin, rahatsız. (Gölpazarı-Bayat)
●
gülüşlü: Komik: Gülme duygusu uyandıran, güldürücü (İnhisarTozman)
"unnā da okulda
deyverimişdi, bāzıları da gülüşlü mesel olurdu. Gülēlēmişdi deyvēdikleri
mesellere."
●
hankı: Hangi, iki veya daha çok şeyden bir tanesini belirtecek bir cevap
istemek için kullanılan soru sıfatı. (İnhisar-Koyunlu)
"büyüklē sufrada kim
hankısı büyüKse, büyüKlerin ellerini öpēle, küçükleri sevēlē."
●
hıcık: Ufacık, çok ufak, küçücük. (Osmaneli-Büyükyenice)
"öle hıcık hıcık yetim
ġāmışlā. hē güççük, hıcık deriz."
D. Fiiller
●
bengilmek: Uyku sırasında kişinin ani bir uyarı ile irkilmesi. (Osmaneli-Medetli)
●
depbermek: Tekmelemek. (Yenipazar-Selim)
"gevırlık asdası
dérdi, ġāḳā depberidi oturaklamdan."
●
gırgızlamak: Ateş etmek, ateşli silahla mermi atmak. (Söğüt-Çaltı)
"gene cevurları ġırgızlāyo ġırġızlāyo yavrum, cevurları öldürüo."
● govalmak: Böbürlenmek, övünerek kabarmak, üstünlük taslamak, kurulmak. (Osmaneli-
●
günnedivermek: Güneşe çıkarmak. (Söğüt-Dömez)
"nāvıt balḳonnara
seriyoz da şule bi günnediveriyoz güneş de görsüñ déye."
●
hiştanmak: Konuşmak, cevap vermek. (Osmaneli-Medetli)
●mancımak:Çürümek,
kimyasal değişikliğe uyrayıp bozulup dağılmak. (Osmaneli-Medetli)
●
postalamak: Evlendirmek. (Osmaneli-Kazancı)
"üş dana ġızı vādı
üçünü de postaladık. atık hepisini postaladık, yok atık."
●
seitmek: Koşturmak. (Osmaneli-Medetli)
●
yavuklanmak: Nişanlanmak.
E. Zarflar
●
alabilesiye: Alabildiği kadar. (Söğüt-Dudaş)
"enseri çaḳā bütün
evi, herifiñ ne gadak evi vāsa alabilesie u gadaḳ çoḳ çeñiz.."
●
bidımma: Çok az, alışılmış olandan, umulandan veya gerekenden eksik olarak. (Osmaneli-Çerkeşli)
●
dal başçaz:Tek başına. (Söğüt-Zemzemiye)
"āh yavrum kimsele
yoḳ, dal başcāzıma burlāda bule oturuyon."
●
demnen:Deminden. (Gölpazarı-Üzümlü)
"şindi bakam, kömüre
geldi sıra. aha unu demnen unun için ġonuşdu.."
●
depen_aş: Tepeden aşağıya. (İnhisar-Çayköy)
"düün elbisesi
alcaklāmış, unu unudaġāmış. at depenaşā gideyemiş"
●
dipden doruya: Aşağıdan yukarıya. (Osmaneli-Çerkeşli)
"gadınnā dipden doruya
allı yeşilli, hana bi örnek şelvā entāri géyēlēdi."
●
ebrikce: İyice, adamakıllı. (Osmaneli-Medetli)
"oturuz u pamıyı
atārız ebrikce böle sürteriz. ince atārız yaynan."
●
eşgeri: Açıkça. (Osmaneli-Çerkeşli)
●
hine: Yine, bir daha, tekrar, gene. (Gölpazarı-Üzümlü)
"u çocun da hine okulu
biteyo ġayrı bu yıl."
F. Zamirler
●
bara: Burası, bu yer, bura. (İnhisar-hisarcık)
"zemine bara dikilir
deyem, ben de bara dikilim."
●
feşmanca: Herhangi biri. (Gölpazarı-Bayat)
"oray gidérdik. bāşam
da dérdik feşmanca vā dérdik, ora gidem dérdik, mesel deyvēsin dérdik"
●
herkiş: Herkes, insanların bütünü. (Bozüyük-Dodurga)
"hinci iki üç yapā
herkiş şindi. kimisi heşeş guyā. heşeşi olmayan guymaz."
●
neyi: Falan. (Bozüyük-Günyarık)
"hayvan neyi olunca
bazı çoban olmayo kēndimiz gideyoz"
G. Edatlar
●
mesa: Mesela. (Osmaneli-Çerkeşli)
"azsa yımırta, çoksa
üş dört tene mesā ik üş tene yımırtayı ġıracan."
●
ölesem: Öyleyse. (Gölpazarı-Üzümlü: Söğüt-Geçitli)
"ben demiş malisadan
getiriverem demiş. ölesem iki çuval geti, biz görem kömürü dedilē."
●
satı: Zaten. (Gölpazarı-Çiftlik: Yenipazar-Kümbet: Bozüyük-Dodurga)
"olan fasilleyi böle
yerinde, satı ġazıya çıkā, böle sararır u. sarādı mı toplāsın,getiri
temizlēsin."
●
soracim: Sonra. (Bozüyük-Bozalan: OsmaneliYeşilçimen: Bozüyük-Bozalan:
Bozüyük-Bozalan)
"undan soracim camları
perdelérdik, yonandan ġorḳumuza."
I. Bağlaçlar
●
fegat: Fakat. (Pazaryeri-Küçükelmalı)
"yazın da boraya
gelirlemiş. feġat biz geceleri hayvannarı yatā çıkarırız, tarlalara yatırırız."
●
hemme: Ama, lakin. (İnhisar-Çayköy)
"okumadı hemmē akıllı
çıkdı, matbāyı yapdı, oldu."
●
halbusi: Halbuki, oysa. (Söğüt-Hamitabat)
"mozot paalı gülüm,
halbusi esKiden bu kövde az çoḳ öküz ġullanılırdı."
●
ier: Eğer, şayet. (İnhisar-Karaağaç)
"şindi ġullanılayo
amma ier hafTalāca u ekmei yicēsen, pak maya bozoyo."
●
meyesem: Meğerse. (Osmaneli-Medetli: OsmaneliÇerkeşli: Bilecik-Deresakarı)
"bınara vāmış, meyēsem
keçi gızı tısımnımış."
●
nise: Neyse. (Gölpazarı-Arıcaklar: İnhisar-Çayköy: Bozüyük-Bozalan)
"çocuklā da okula
gitceklē, bi de ayçeklē vā. nise, mısdavayı yolladılā, ben ġādım."
İ. Ünlem
● ıman: Aman, yardım veya bağışlanma istendiğini ya da usanç, öfke, rica, çok beğenme gibi duyguları anlatan bir söz. (Osmaneli-Yeşilçimen)
"tepsini ımān tātā zininin üsdüne ġuyup da şöle unnan yapdırvarısın çok güzel olur."
--------------------------
Kaynak: Yrd.Doç.Dr.Muharrem ÖZDEN, Trakya Üniversitesi