4 Eylül 2019 Çarşamba

04 Eylül 2019 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı125...................................Meselâ dedim


Meselâ dedim
5 Eylül 1922, Susurluğun kurtuluş günü. 97 yıl önce o gün artık Yunan Ordusu Anadolu’da kesin bir şekilde mağlup edilmiş, Susurluk 2 yıl 2 ay 4 gün süren işgalden kurtulmuştu.

Büyük komutan Atatürk'ün Zağanos Paşa hutbesinde söz ettiği gibi, 'Balıkesir'in dindar ve kahraman insanları' sayesinde yöremiz güney Marmara ve Ege'de kendi imkânlarıyla milli mücadele başlatıp yönlendirilmiş oldu. Susurluk’ta bir direniş ya da toplu ölümlerin olmaması bu gerçeği değiştirmez. Neticede peş peşe 5 Eylül ve 6 Eylül günleri bölgemizin düşman işgalinden tamamen kurtulduğu günler olarak tarihe geçmiştir. Kurtuluş sevincimiz, gururumuz ortaktır ve anamızın ak sütü gibi helâldir.

Gönlüm her 5 Eylülde halkımızın ürettiği ürünlerini, el sanatlarını sunan stantları bir arada görmek istiyor. Meselâ; Gönen’in oya pazarı gibi haftalık değilse de her yıl sadece bir hafta bu ürünlerimizi satabilsek olmaz mı? Kurtuluş etkinlikleri çerçevesinde geçmişe dair tarihi ve sanat değeri olan obje sergilerini, 5 Eylül üzerine çeşitli konferans, panel ve sohbetleri izleyebilsek fena mı olurdu ? Yine meselâ; her yıl Karapürçek’te yapılan ‘Rahvan at yarışları’ , Göbelde yapılan ‘Katrancı güreşleri’ ile Çaylakta yapılan ‘Susurluk buluşmaları’ ve ‘Motorkros yarışmaları’ aynı hafta içinde bir araya getirilemez mi? Meselâ; ulusal düzeyde hukuk bilimi kongrelerini Susurluk damgasıyla yapmayı başarabilsek ne müthiş bir hamle olurdu değil mi? Ya da iyi düşünüp hazırlanarak bugünden geleceğe taşımak istediğimiz yönlerimizi tanıtmaya çalışabilseydik… Meselâ; bir de bütün bunların yanına kitap sergilerini, imza günlerini, kitap okuma saatleri ve müzik dinletilerini yerleştiriverseydik…Ve meselâ; İstanbul-İzmir otobanına bir levha koyarak “Susurluğu görmek, ayranımızı içmek, el sanatlarımızdan alışveriş yapmak, Etimizi, peynirimizi tatmak, Çaylakta piknik yapmak, spor yapmak, Kitap okumak, müzik dinlemek ve bizim misafirimiz olmanız için YOLDAN ÇIK !” diyebilseydik…  Meselâ diyorum; Böylece hiç olmazsa senede bir hafta bolca misafirimiz olur, kutlamamızı yapar, ülkede Susurluğu gündem yapamaz, konuşturamaz mıydık ?
Zafer haftamızın peşinden gelen 5 Eylül Kurtuluş günümüzü kutluyorum. Dileğim şu ki; bu yılki Susurluk Ayran Kültür Ve Sanat Festivali kurtuluşun manasını daha çok düşünerek, özümseyerek ve her alanda olduğu gibi bu konuda da yeniden kurtuluşa yönelik adımlar atılmasına vesile olsun. Çünkü Susurluk için yeni bir şeyler düşünülüp yapılmazsa her geçen gün, her geçen sene boynumuza dolanıp nefesimizi kesen kördüğümlere dönüşüyor. Malûm böyle kördüğümler için de bir İskender lazım gelir. 

Her 5 Eylülde Susurluk’la ilgili yazı yazmak benim için vazgeçilmez bir gelenek oldu. Bu yazımı da ‘Susurluk Ekonomik Kalkınma Platformu’ önerisini getiren çok sevgili yazar kardeşim Ramazan Serdar Topraktepe’ye ithaf ediyorum. Başta şehit ve gazilerimiz olmak üzere tüm atalarımıza rahmet dilerim.



3 Eylül 2019 Salı

03 Eylül 2019 Salı 20:00 SÜRGÜN.........................................................Bandırma günleri


Bandırma günleri:

27.Mar.79: Balıkesirden gelen bir telefon üzerine Bandırmaya gemi tahliyesine sürgün edildim..Saat 1de Bandırma’da olmalıymışım. Gittim, ama gemi yokmuş. İsimlerimizi alıp yarın gelin dediler. Geceyi kurumun misafirhanesinde geçirdik. Gördüm ki benim gibi birçok arkadaş orada. Bizi özellikle bir araya getirmişler gibi. 
28.Mar.79: Sabah saat 6 arabasıyla limana gittik. ‘Fırat’ gemisinde sapan saymaya başladık. Pek zor bir tarafı yok. Yalnızca açık havada ve ayakta olmak yorucu. Bir de sinir bozucu vinç sesleri. Öğlen yemeği bir börekçide. Börek ve ayranla açlığımızı bastırıyoruz. Akşam yine Bandırma’dayız. Birkaç kişiyle de tanışmış olduk. 
29.Mar.79: Gemide sapan sayarken Bölge Müdür Muavini yanıma gelip bir ricacı edasıyla: “Neden böyle oluyor ?” şeklinde yumuşak bir ifadeyle bir şeyler konuştu. Buradaki görevim bitince bölge müdürüyle görüşmek üzere Balıkesire gelmem isteniyormuş.
30.Mar.79: Bugün Cuma. Namazı gemiye yakın küçük bir camide kıldık. Param bittiği için akşam Susurluğa döndüm. 
31.Mar.79: Sabah 6 minübüsüyle Bandırmaya döndüm. Gemi bugün bitecek. Benim ambar saat üçte bitti. Saat beşe kadar oyalandık. Bigalı bir arkadaşla misafirhaneye gittik. Sorumlu olmadığı için beklememiz gerekiyormuş. Bu arada bir yemek yedik, sonra da izin çıktı. Bir arkadaşla birlikte garaja gittik. Bir Manyas arabası bulduk. Önce Aksakal’a sonra da bir başka arabayla Susurluğa gittik. Arkadaş Balıkesir’e bir kamyonla gitti. Çok yorgunum…Yine de Selmayı görmeye gittim.
01.Nis.79: Şeker fabrikası yolu üzerinde bir tarla. Bakla ekili. Nişanlım, ailesi ve kız kardeşlerim hep birlikteler. Akşam altıya kadar ot temizledik. Gündem; “bu yaz düğün yapabilecek miyiz ?” idi. Selma bizde kaldı, gece onu evine götürdüm.
02.Nis.79: Sabah dairede şef ‘Balıkesire gideceğimi’ söyledi. Ben de “biliyorum“ dedim. Bandırmadan dönüş yazımı verdi, zarfı da özellikle yapıştırmış. Yazıyı alıp Balıkesire gittim. Bölgede sadece eski Bölge Müdür vekili vardı. Konuştuk, dertleştik. Bana Genel Müdürlükten gelen görevin şube şefi tarafından alınamayacağını, dolayısıyla yazı ile müracaat edip gerekirse yukarıya intikal ettireceğini söyle dedi. Bölge sandığından iki halı ile bir düdüklü tencere aldım ilk çeyizlerim olarak. Daireye döndüm, ama akşam üzeri büyük bir münakaşa çıktı. İçimdekileri dökmüş oldum. Şahsiyetsiz adam.
03.Nis.79: Sabah yazılı başvurumu eline verdim. Önce imzalamak istemedi, diğer çalışanları şahit tutunca mecbur oldu. Beni Balıkesirde düelloya (!) davet ediyor. Güleyim mi kızayım mı ? …Ve yine Bandırmaya gübre tahliyesine vazifelendirildik.
04.Nis.79: Bandırmada İGSAŞ’tan gelen Y. KAPTANOĞLU adlı bir Üre motorunu indirmek üzere sabah 8’de göreve başladım. 
06.Nis.79: İki günde motorun tahliyesini bitirdik. Bugün Cuma. Akşam Susurluğa döndüm. Hafta sonu evimdeyim.
07.Nis.79: Müfettiş sorularını cevapladım.
09.Nis.79: Sabahleyin ilk iş müfettişe yazdığım cevapları postaladım. Sonra da Balıkesir Bölge Müdürüyle görüşmek üzere Balıkesir’e gittim. Saat 9.30’da girdiğim odadan saat 1 sıralarında çıktım. Adam sanki hiçbir şeyden habersizmiş de sadece elindeki belgelere bakarak hüküm veriyormuş pozlarında. En sonunda ağzındaki baklayı çıkarabildi: “Evladım sen en iyisi istifa et !” Ben de kendisine şu cevabı verdim: “İsnat edilen suçlamaların doğru olmadığını göstereceğim. Belki ondan sonra ben kendim istifa ederim.” Şaşırdı, bana bir defa daha şans vermeyi düşünüyormuş. 
10.Nis.79: Nasıl şans vermekse, öğleden sonra bir telgrafla yine Bandırmada gemi tahliyesinde görevlendirildim. 
11.Nis.79: Sabah sekizde Bandırmadayım. Bu defaki geminin adı Zınovia, bir yunan gemisi. A.Sülfat tahliye ediyoruz. Toplamı 11 bin ton. Bu görevim 10-15 gün sürecek demek oluyor.
13.Nis.79: Bugün Cuma. Öğleden sonra yağmur yağdığı için çalışamadık. 
23.Nis.79: Bu akşam gece mesaisi yaptım. Sıra bendeydi. Hemen hemen gece 12’ye kadar gemideydim. 
24.Nis.79: Benim ambar bu akşam bitti. Bandırma şube müdüründen bir günlük izin aldım. Otobüsle İstanbul’a gideceğim. Saat üçte vardığım için geceyi Topkapıda bir otelde geçirdim.
25.Nis.79: Öğleye doğru SUR filmdeydim. Mesut, Ömer, Y.Ziya oradaydılar, bir de genç bir arkadaş. Akşama doğru genel kurul formalitelerini yaptık. 100 bin lira net paramız varmış. Bu yaz bir formül bulunamazsa şirket dağıtılacak. Şu anda Kuveytten bir davet üzerine orada ortak bir film çalışması olabilirmi diye düşünülüyor. Gece yolculuğu ile önce Susurluğa, sonra da Bandırmaya geçtim. 
26.Nis.79: Bugün Kıbrıs bandralı SYDNEY gemisinin tahliyesine başladık. Potasyum Sülfat indiriyoruz. Yine aynı üç arkadaş; Kepsutlu Güner, Gönenli Ali Rıza ve ben. 
28.Nis.79: Cumartesi akşam Bandırma’nın ileri gelenleriyle bir aradaydık. Bandırma gençliği ile ilgili konuştuk. 
29.Nis.79: İşçilerin Pazar keyfi nedeniyle bugün çalışılmadı. Bizde arkadaşlarla deniz kıyısında balık tuttuk. Akşamleyin bir ateş yakıldı ve tuttuğumuz balıkları kızartıp kendimize ziyafet çektik. 
30.Nis.79: Bugün pazartesi. Aslında geminin bitmesi gerekiyordu. Ancak kamyon olmaması dolayısıyla bütün gün boşta kaldık. Gemide henüz tahliye edilmemiş 200 ton mal kaldı. Gemiden dönünce “Beni gönderir misiniz ?” dedim. “Peki” dedi. Oradakilerle vedalaşıp ayrıldım. Garaja Alibeyli Kamil götürdü. Susurluğa döndüm. Vaziyetim epey kötüydü. Traş oldum ve akşam Selmalardaydık.
01.May.79: Bugün 1 Mayıs İstanbul’da gece ve gündüz sokağa çıkma yasağı var. Babam köye gitti, ben dükkandayım. Hesapları çıkardım. Akşam Balıkesirde bir gece var. Nuri ile gittik. Geceden sonra sabaha kadar bir başka donatım yaralısı Hasan’ın evindeydik. Sabah namazından sonra bulduğumuz bir kamyonla Susurluğa döndük. Eve haber vermemiştik, merak etmişler ayaktaydılar.
02.May.79: Çok yorgun ve halsizdim. Rahatsız olduğum için öğleden sonra gelemiyeceğim dedim. “Rapor al !” dedi. Kızdım, öğleden sonra daireye gitmedim. Akşam nişanlım geldi en yakın arkadaşımızın düğün hazırlıkları var. Çeyizleri seriliyor. 
03.May.79: Bölge müdürüne vereceğim son gelişmelerle ilgili yazımın karalamasını bitirdim. Yan ödeme ile ilgili dilekçemi şubeye verdim. Göreve başlayış yazımı 3 Mayıs olarak bildirmiş.
04.May.79: Pazartesiden itibaren 10 gün izin istedim. İzin dilekçemi geri getirmiş. Fesüphanallah !...
05.May.79: İzin dilekçemi ‘Şube Müdürlüğü’ kanalıyla diye yeniden yazdım. 
09.May.79: Öğleden evvel Bölge Müdürü geldi. Benim elimi sıkıp yıllık iznimi verdiğini söyledi. 
10.May.79: İzin yazım geldi. Pazartesiden itibaren izinliyim. İznim ayın 24’ü Perşembe günü bitecek. Babamın ekonomik durumu iyice bozuldu. Raflar boş. Acil olarak para bulmak gerekiyor. Denizliye gitsem mi acaba ? 
15.May.79: Akşam 5.15 motorlu treniyle İzmir’e hareket ettim. Gece saat 11’de karşıyakadaydım. Bir akrabamın evini buldum kalmak için. 
16.May.79: Pamukkale otobüsüyle Denizli’ye hareket ettim. Öğleden sonra vardım. Ömerin dükkanını Demirciler çarşısında buldum, çok şaşırdı. Akşam da Suat ile buluşup yemek yedik ve bir yurda sohpete gittik. 
17.May.79: Sabah Suat’ı MODEK AŞ merkezinde ziyaret ettik. Pamukkaleye götürüp gezdirdi. Sorunumu açtım, yakınlık gösterdi ama sonuç yok. Ömerden de netice alamadım. İbrahim Denizlide olmadığı için durmanın manası yoktu, Köseoğlu ile İzmir’e döndüm. Sadece çok hoş ve tatlı gün geçirmiştim. 
18.May.79: sabah 8.45 treniyle Karşıyaka istasyonundan trene bindim. Bugün cumaydı ama ben namaza yetişemedim.
19.May.79: Bu akşam arkadaşlarımızın kına gecesi var. Gece de konvoy halinde akraba haklaması yapıldı. 
20.May.79: Bugün Pazar Ziya ile Meleğin düğünü var. Salonu süsledik. Düğün çok kalabalıktı. Allah mesut etsin. Darısı başımıza. 
24.May.79: 8’in 1’ine indim. Maaşım 4596 liraya ulaştı. 
27.May.79: babam için 30 bin liralık mal aldım. Gece saat 2’ye kadar dükkan yerleştirdik. 
29.May.79: Dairede yüzüme karşı söyleyemedi ama Saim’le benim Yahyaköy’e gitmemizi buyurmuş. Vagondan gübre boşaltılacak. Şu Allahın büyüklüğüne bak; Bir hafta önce ben Denizli’de İbrahim’i aradım bulamadım, o beni Yahyaköyde buldu. Hasret giderdik, konuştuk. Babamla tanıştıramadım ama Selmayla eşi tanıştılar. İbrahim Denizli’ye gelip ekibe katılmamı istiyor. Ben de yardımcı olmasını ve yılbaşına kadar müsaade etmesini istedim. 
30.May.79: Yine Şotokop’a gönderildim. Dün gelen mazotu bugün bitireceğiz. 
01.Haz.79: Haziran maaşım olan 4622 lirayı aldım. Ama sabah merak ettiğimiz zarftan gizli yazıyla tayinim çıktı ! Böylelikle Manisa Bölge Müdürlüğüne Satış memuru olarak tayin olunduğumu öğrenmiş oldum. 1000 lira avans verdiler. Kendisine bir çift lafım vardı ama bugün Balıkesire gitmiş. Belki de durumu biliyordu ve benden kaçtı. Gidecek miyim, yoksa istifa mı edeceğim ? Kararsızım.