Türkiye’nin Corona Günleri Araştırması yapılmış. Medya Ajansı Universal McCann şirketi tarafından tüketicinin yeni rutinini incelemek üzere nisan ayında gerçekleştirilen araştırma ile corona sonrası toplumun içinde bulunduğu duygu durumu, tüketicinin ruh hali, davranış ve tercihlerindeki değişiklikler, hayatlarında önem kazanan anlar ve yeni yaşamlarındaki medya ve alışveriş tercihleri belirlenmeye çalışılmış.
Araştırmada öncelikle Corona Virüs Salgınının toplumda oluşturduğu ruh hali ele alınmış. Türkiye 11 Mart tarihinde salgına ilişkin ilk resmi açıklama yapıldığından itibaren en çok korku, kaygı, tedirginlik ve üzüntü hissetmiş. Ancak öne çıkan duygular toplumun sosyo-ekonomik ve kültürel farklı katmanlarında farklı düzeylerde yaşanmış. Aralarındaki en büyük iki grup 'Kontrollü Gerginler' (%21) ve 'Endişeliler' (%20). Ancak Kontrollü Gerginlerin baskın duygusu “Korku ve Tedirginlik” iken Endişelilerde “Üzüntü” daha fazla olmuş.
Üçüncü büyük grup ise şartlarının uygun olması nedeniyle alınan tedbirlere güvenle uyarak gündelik hayatını neredeyse bozmadan yaşayan 'Tedbirli Sakinler' (%16) olmuş. Hemen ardından gelen dördüncü grup zaten işsizlikle boğuşan ve bu süreçten de en fazla zarar gören 'Çaresizler' (%15). Kadınların daha ağırlıklı olduğu 'Kırılgan Ruhsal Dengeliler' (%12) ise krize az ya da çok kaygı bozukluğu şeklinde tepki vermişler.
Bu grupta tıbbi destek alan ve almaya ihtiyacı olanlarla, endişesini ortalamanın üstünde yaşayanlar da var. Çoğunlukla 25-44 yaş aralığında olup da aralarında kamu çalışanlarının da bulunduğu %9’luk 'Sonradan Fark Eden Tedirginler' grubu ise geç fark etmiş olmaktan dolayı yeterince tedbir alamamanın tedirginliğini yaşıyorlarmış. Krize yaklaşımları oldukça farklı ve radikal olan son iki grup araştırmacı şirket tarafından 'Dindar/Kaderci' (%4) olarak nitelenenler ile 'İlgisiz/Uzak' (%4) olanlar. İlk grubun konuyu tamamen Allah’ın takdiri olarak görmesi şaşırtıcı değil. Ancak konuyu halk diliyle basit bir 'yazgı'olarak mı görüyor, yoksa kur'ana dayalı bilinçli bir 'niteleme' mi yapıyor araştırmada bu husus çok belli değil.
Bu grupta tıbbi destek alan ve almaya ihtiyacı olanlarla, endişesini ortalamanın üstünde yaşayanlar da var. Çoğunlukla 25-44 yaş aralığında olup da aralarında kamu çalışanlarının da bulunduğu %9’luk 'Sonradan Fark Eden Tedirginler' grubu ise geç fark etmiş olmaktan dolayı yeterince tedbir alamamanın tedirginliğini yaşıyorlarmış. Krize yaklaşımları oldukça farklı ve radikal olan son iki grup araştırmacı şirket tarafından 'Dindar/Kaderci' (%4) olarak nitelenenler ile 'İlgisiz/Uzak' (%4) olanlar. İlk grubun konuyu tamamen Allah’ın takdiri olarak görmesi şaşırtıcı değil. Ancak konuyu halk diliyle basit bir 'yazgı'olarak mı görüyor, yoksa kur'ana dayalı bilinçli bir 'niteleme' mi yapıyor araştırmada bu husus çok belli değil.
Türkiye’nin Korona Günleri araştırmasında, Covid-19 salgınının hayatımızda aile/ev, temizlik/hijyen ve sosyal mesafe kavramlarını yükselttiği tespit edilmiş. Katılımcıların yüzde 7’si daha fazla TV izlediğini, yüzde 6’si daha fazla kitap/gazete/dergi okuduğunu, yüzde 2’si daha fazla sosyal medya tükettiğini, belirtirken yüzde 3’ten fazla katılımcı ise maneviyata yöneldiğini söylemiş. Araştırma sonuçlarına göre toplumun yüzde 75’inin virüsle ilgili olarak Sağlık Bakanı’ndan gelen bilgilere güvendiği görülmüş. Bakanı sağlık çalışanlarının bireysel açıklamaları ile hükümet açıklamaları takip etmiş. Bilgi kaynağı olarak televizyon haberlerine sosyal medyada yer alan haberlerden daha fazla güvenildiği anlaşılmış. Koronavirüse karşı önlemler arasında yer alan el yıkama kuralına herkesin uyduğu gözlemlenmiş. Kolonya yüzde 85, dezenfektan ise yüzde 61 oranında kullanılıyormuş. Katılımcıların yüzde 82’si sosyal mesafe kuralına uyduğunu belirtirken sosyal mesafe en çok Dindar/Kaderci grubu için uygulaması zor bir kural olarak öne çıkmış.
Katılımcıların yüzde 59’u dışarıda vakit geçirmeyi özlerken, onu arkadaş/aile/sevdiklerle sosyalleşmeyi özleyenler (%56) izlemiş. İşe gitmeyi bu süreçte en fazla işini kaybeden grup olan Çaresizler yüzde 31, en az ise yüzde 9’luk oranla Kontrollü Gerginler özlemişler. Sanıldığının aksine çoğunlukla birer 'Ev Kuşu' olduğumuz anlaşılmış. Çaresiz dışında kalan gruplar evde olmaktan sıkılmamışlar. Bundan keyif alanlar toplamın yüzde 36’sini oluşturmuşlar. Evde kalmaktan sıkılanlar ise bu oranın yarısını (%18) oluşturuyor. Evde kalmaktan en fazla mutluluk duyanlar Dindar/Kaderci ile Endişeli gruplar. Corona günlerinde hemen herkesin mutfağa sardığı anlaşılıyor. Sonuçta izolasyon sürecinde katılımcılar ortalama 2,7 kilo almışlar. Bu rakam kadınlarda 2,5, erkeklerde ise ortalama 3 kg olmuş.
Televizyonda yer alan haber tartışma programlarının toplumun yüzde 84’ine ulaştığı görülmüş. Bu programları en çok izleyenler; emekliler, 55 yaş üstü olanlar, çoğunlukla erkekler ve lise altı eğitim sahip olanlar. Katılımcıların yüzde 80’i düzenli olarak internet kullananlar. En çok kullananlar ise; Sonradan Fark Eden Tedirginler,18-44 yaş aralığında olanlar ve yeni jenerasyon. Dini programları en çok izleyenler ise dindar/kaderciler, 45 yaş üstü olanlar, emekliler ve ev kadınları. PC veya konsolda oyun oynayanlar ise erkek ağırlıklı, 18-34 yaş ağırlığında olanlar, çocuklar, özel sektör çalışanları ve öğrenciler.
İnternet kullananların yüzde 19’unda online platform üyeliği mevcut. Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’nin en popüler iletişim platformu Whatsapp. Sonradan Fark Eden Tedirgin grubu WhatsApp ve Youtube’da yoğun zaman geçiriyormuş. Dindar/Kaderci grubun Twitter’a uzak olduğu görülmüş. İnternetten yüz yüze görüşmeler bu dönem en fazla kullanılan iletişim şekli olmuş. Katılımcıların yüzde 59’u bu servislerden faydalandığını belirtmiş. Hobilere dönük online araştırma yapmak ise yüzde 54 ile ikinci sırada. Bu araştırmaların önemli bir kısmının yemek yapmakla ilgili olduğu tahmin ediliyor. Bu aktivitenin en önemli takipçisi ise yüzde 30’luk oranla ev kadınları.
Akıllı
telefonlarla birlikte günlük alışkanlıklarımız da iyiden iyiye değişti. Sabah
kalktığımız andan itibaren elimizden telefonlarımız düşmüyor.
Yüz yüze iletişim için ayırmadığımız vakitleri sanal dünyada tüketiyoruz.
Tabiatıyla sosyal medya da telefonlarımızın vazgeçilmezleri arasında. Bu iş o
kadar yayılıp büyüdü ki her 20 kişiden 19’unun sosyal medya kullanıcısı olduğu
anlaşılıyor.
Corona
günleriyle birlikte bu meşguliyetimiz daha bir haklı boyut kazandı. Evde
kaldığımız uzun saatler boyunca cep telefonlarımız gerek görüntülü konuşma
özelliği, gerekse üyesi olduğumuz gruplarda karşılıklı haberleşme ve
paylaşımlarla adeta dış dünyaya açılan pencerelerimiz oldular. Peki böyle bir zamanda alışkanlıklarımız
nasıl etkilendi, nasıl bir şekil aldı? Bu sorulara cevap olmak üzere yine
dijital ortamda bazı araştırmalar yapıldı, yapılıyor. Meselâ; Türkiye’de sosyal medya kullanım alışkanlıklarını konu edinen bir
çalışma NG Araştırma şirketi tarafından 17-21 Nisan 2020 tarihleri arasında 15
yaş üzeri 2075 kişinin katılımıyla yapılmış. Corona günleri sürerken Türkiye
genelini kapsayan bu kamuoyu
araştırması sosyal medya alışkanlıklarımızın bugünlerde hangi düzeyde seyrettiğini analiz etmiş. Oldukça ilginç sonuçları var.
Giderek
daha fazla kullanılan ve ilgi duyulan
sosyal medya kanallarının sağladığı imkanlar farklı kişiler tarafından farklı
amaçlarla tercih ediliyor. Kimimiz
fikir ve düşüncelerini paylaşacağı platformları tercih ederken, bir çoğumuz ise
yaşadıklarını fotoğraf veya videolarla paylaştığı kanallara yöneliyor. Bu bağlamda katılımcıların en sık kullandığı sosyal medya kanalı
%58’lik bir ağırlıkla Instagrammış. Daha önceleri gençlerin
yoğunlukta olduğu Instagram artık her yaş grubundan kullanıcıya yayılmış
durumda. Dünyanın en büyük video kütüphanelerinden biri olan YouTube ise
%18’lik oranıyla 2. sırada. Türkiye’de her kesime ulaşmış görünüyor. Facebook,
en sık kullanılanlar açısından %13’lük bir oranla 3. sırada
geliyor. Hızla akan gündemin aynı serilikle takip edilebildiği Twitter ise %9’luk bir oranla 4. sırada.
Sosyal
medya kullanımının ana nedenlerine baktığımızda; katılımcıların %24’ü boş zamanını değerlendirmek, %22’si eğlenmek, %18’i yeni şeyler
öğrenmek, %14’ü ise tanıdıklarıyla iletişimde kalmak için sosyal medya
kullandığını ifade etmiş. 2020 yılının en önemli olaylarından, sadece ülkemizi değil tüm dünyayı
etkileyen corona virüs salgını burada da kendini göstermiş. %8’lik bir kesim salgına dair bilgi edinmek için sosyal medya
kullanıyormuş.
Sosyal
medya kullanımının tüm nedenlerine baktığımızda ana
sebepler arasında görünmeyen bazı davranışları da
görebiliyoruz. Mesela boş zamanı değerlendirmek burada
%61'e, eğlenmek %57'ye, yeni şeyler öğrenmek %56'ya, tanıdıklarla iletişim %48'e çıkmış. Salgınla ilgili güncel bilgileri takip
etmek %40'la 5. sırada. İnsanlar tanıdıklarının hayatını takip etmeye de meraklı (%31). İnsanlarla düşüncelerini
paylaşmak isteyenlerin oranı %27 ile 7. sırada yer alıyor. Hayatını cömertçe
servis etmek isteyenler %18'le bu grubu takip ediyor. Katlımcılardan ünlüleri
takip etmek isteyenlerin oranı %14 ve yeni arkadaşlar edinmek isteyenler de
%11'le son sırada yer almış.
Araştırmada 'Sosyal medyada ne
kadar aktifiz?' sorusuna da cevap aranmış. Neredeyse sosyal medya hesabı olmayan kalmamış bir ülkede acaba kullanım sıklığı ve aktiflik durumu nasıl? Sonuçlar katılımcıların
%87’sinin hesaplarını günde birkaç kez kontrol ettiğini, %8’inin ise günde bir defa baktığını göstermiş. Geri kalan %5'lik kesim ise haftalık olarak bakmanın yeterli olacağını düşünüyormuş. Katılımcılara bu defa hesaplarından ne sıklıkta paylaşım yaptıkları sorulmuş. Burada belirgin bir değişiklik ortaya çıkmış. Her 2 kişiden 1’i
haftada birden daha seyrek paylaşım yapıyormuş. Bunu her 3 kişiden 1’i haftada bir veya
birkaç defa, yaklaşık olarak her 7 kişiden 1’i ise günde bir
veya daha fazla yapıyormuş. Bu
sonuçlar oldukça büyük bir kitlenin sık sık
hesaplarını kontrol etmesine rağmen, çok daha seyrek paylaşım yaptığını
göstermiş.

Sosyal
medya bağımlılığı günümüzde psikologlar tarafından da ciddi şekilde ele alınıyor ve günlük hayata yansıyan etkileri inceleniyor. Çoğumuz ‘istediğim zaman kullanmayabilirim’ dese de gün içerisinde boş kaldığımız her an elimiz gayri ihtiyari telefona gidebiliyor. Bu bir bağımlılık göstergesi mi? Olabilir. Çünkü araştırmaya
katılan her 10 kişiden 1’i sosyal medya bağımlısı olduğunu belirtirken, 4’ü kısmen bağımlı olduğunu, 5’i ise bağımlı olmadığını belirtmiş. Uzmanların yaptıkları araştırmalara göre sosyal medya psikolojiyi kötü etkileyebiliyor. Herhangi bir uzman kontrolünde değerlendirme içermeyen, kişinin tamamen kendi beyanına bağlı sonuçlara baktığımızda her 10 kişiden 2’si sosyal medyanın psikolojisini olumsuz etkilendiğini ifade etmişler. Her 10 kişiden 6’sı ise psikolojisinin etkilenmediğini, sadece 2’si olumlu yönde etkilendiğini söylemiş.
Peki Corona
virüs sosyal medya kullanımımızı etkiledi mi? Ülkemizde ilk corona virüs vakasının tespit edilmesiyle beraber günlük
yaşantımızın birdenbire değiştiğinin farkındayız. Evlerimize çekilmek bu değişimin en önemlilerinden biri. Hepimizin evde
geçirdiği sürenin arttığı bir gerçek. Acaba bu durum sosyal medyada
geçirdiğimiz süreyi etkilemiş olabilir mi? Yapılan araştırma salgından
dolayı insanların %57’sinin sosyal medyada geçirdiği
süreyi arttırdığını, %40’ının ise bu süreyi değiştirmediğini göstermiş. Koronavirüs salgınından dolayı evde kaldığında sosyal
medyada günde 5 saatten fazla kalanlar %21, günde 4-5 saat zaman geçirenler %19, günde 2-3 saatini verenlerse %36 imiş. Günde 1 saat oyalananlar %14, günde 1 saatten az kullananlar %7 ve hergün girmediğini söyleyenler ise sadece %3 seviyesinde kalmış.
Salgından
dolayı, hepimiz sevdiklerimizle aramıza mesafe koymak ve sosyal yaşantımıza ara vermek zorunda kaldık. Eve kapandığımız bu süreçte
birçoğumuz, ailemiz ve arkadaşlarımızla sosyal medya kanalları yoluyla
iletişim kuruyoruz. Ayrıca şimdiye kadar hiç kullanmadığımız kadar görüntülü konuşma
yapıyoruz. Araştırma sonuçlarına göre katılımcıların
%95’i Whatsapp üzerinden görüntülü konuşuyormuş. %16’sı
Facebook Messenger kullanırken, Skype ve Zoom uygulamalarını tercih edenlerin
oranı ise %13'müş.
Kuşkusuz sosyal medya kullananlar büyük çoğunlukta. Fakat araştırmaya katılan her 20 kişiden 1’i de sosyal
medya kullanmadığını belirtmişler. Peki, sosyal medyayı kullanmayanların sebebi ne acaba? Yapılan araştırmaya göre katılımcıların %33’ü fazla zaman aldığını düşündüğü için, %15’i özel hayatın gizliliğine uygun olmadığı için, %14’ü ise kullanmayı sevmediğinden dolayı sosyal medya kullanmıyormuş. Diğerleri; Vaktim olmadığından (%13), Bilgilerimin
güvende olmadığından (%8) ve Mutsuz ediyor (%5) demiş. Kalan muhtelif sebeplerle 'Diğer' seçeneğini işaretleyenler ise %10 olmuş.