Falan Filân Feşmekân
Falan
filân…, Filân falan…,Falan filân feşmekân…,Falan fıstık…,Falanca filânca gibi tekerlemeleri sık sık duyarız. İnsana
komik geliyor. Gevezelik hallerimizden. Yine de Nedir, ne değildiri merak edip
araştırdım.
İşin aslı 'Falan' kelimesinden geliyor. Kökeni Arapça'da ' fulān' kelimesiymiş. Türkçesi vesaire (Vs)
anlamında. Tarihte en eski kaynak 'Mukaddimetü'l-Edeb' (1300) kitabıymış. Muhtemelen kullanımı daha öncelere dayanıyordur. Sözlü olarak günlük hayatta
yaygın kullanılmış bir sözcük. İbranice ve Aramice/Süryanice'de de 've saire'
anlamında 'pəlān'
kelimesi varmış.
Falan türkçe sözlüklerde: söylenmesi istenmeyen veya
gerekli görülmeyen bir özel adın, şeyin yerini tutan kelime olarak açıklanıyor.
Eş anlamlısı filân. Tarih, yer, kişi vb.nin önüne gelerek tekrarlanmak
istenmeyen sözlerin yerine kullanıldığı belirtiliyor. Bunlar cümlede belirtilen
nesne veya nesnelerden sonra gelerek "ve benzerleri" anlamında
sözcükler. Yerel ağızlarda bazen 'fülân' olarak bazen de 'filen' olarak
geçebiliyor.
Filan falan Feşmekân' tekerlemesi ise işte bu 'falan
filân' yerine kullanılan ilginç bir üçleme. Önemsenmeyen, değer verilmeyen
şeyler için söyleniyor. O kadar önemsiz ki; sıralamanın sonunu getirecek kadar
çabaya gerek olmadığını anlıyoruz.
Falan filan kelimelerinin 'Filanca' 'Falanca' (filan
kimse), 'Filankes' (Falan kimse, Falan kişi), 'Falanıncı , filanıncı', 'Falan
festekiz', 'Falan fıstık', falan fişman, felan filan, falan feşmekan, estek
köstek, cart curt vs. şeklinde kullanımları da olabiliyor.
Dilimizin içi boş ama söylenişi hoş kalıplarından.
Pıskırmak
Sonbahar geldi.
Havalar serin gitmeye başladı. Çok yakında etrafımızda bol bol 'pıskıran' ları
göreceğiz. Malum soğuk algınlığı ve nezlenin ilk işaretidir bu. Bir yanıyla
komik ama etrafa saçılan mikroplar nedeniyle de çok dikkatli olmamız gereken
bir davranış.
Pıskırmak
aksırmanın ya da hapşırmanın bir çeşidi. Türkiye
Türkçesi Ağızları Sözlüğüne göre Kösten,
Honaz -Denizli; Dallıca ,Nazilli -Aydın; Çeşme -İzmir; Taşova -Amasya; Karkıncık, Artova
-Tokat; Danışman, Fatsa, Bayadı -Ordu; Nefsiköseli, Görele -Giresun; Ardanuç çevresi -Artvin; Erzurum; Ağın -Elazığ; Afşin
-Maraş; Hacıilyas Koyulhisar, Maksutlu, Şarkışla -Sivas; Bor -Niğde ve Mut köyleri -İçel'de yerel ağız olarak yaygınmış.
Pıskırmak
yani hapşırmak burun zarlarının gıcıklanması sonucunda tetikleniyor. Geldiğini
anlayabiliyoruz, ama bazen yakalayamıyoruz. Bilimsel olarak solunum kaslarının
birdenbire kasılması üzerine, ağız ve burundan hızlı,
gürültülü soluk boşaltmak olarak açıklanmış. , hapşırmak.
Pıskırmak
ülkemizde yalnız bir yerde 'Yersiz, gereksiz gülmek' anlamında kullanılıyormuş. Orası da Sarıkavak Eskişehir. Belki hapşırmak gibi bir sesle yersiz,
gereksiz gülmelerden
kaynaklanıyordur. Ne kadar saklanırsa saklansın bu yapmacıklı, sinir bozucu hal
herkes tarafından duyulur ve fark edilir. Hele de dolu bir ağızla yapılırsa
herkesin iştahı ve keyfi kaçar.
İnancımıza
göre Pıskıran, hapşıran ya da aksıran kimsenin; “Elhamdulilllah” “Allah(c.c.)’a
hamd olsun” demesi, O’nu işiten kimsenin de: “Yerhamukeallah” “Allah(c.c.) sana
merhamet etsin” demesi gerekiyor. Aksıran kişinin de yanında “Yerhamukeallah”
denildiğini duyduğunda: ”Yehdina ve yehdikumullah ” “ Allah(c.c.) bize ve size
hidayet versin.” ve ya “Yehdikumullahu ve yuslihu balekum” “Allah(c.c.), sizi
doğru yola yöneltsin ve işlerinizi düzeltsin” demesi tavsiye edilmiş. (Buhari, Edep: 125)
Ancak
bu güzel davranış sadece görgü kuralı olsun diye yapılmıyor. Çok ilginç bir şey
var bu konuda. Zira hapşırma abartma olmaksızın normal bir düzeyde yerine getirildiğinde faydalı bir şey.
Ancak bilimsel olarak dışa verilmeyip tutulursa çok ciddi problemler olabileceği tespit edilmiş. Meselâ ani bir kalp krizi geçirebilirmiş insan. Çünkü hapşırma esnasında hayat
organı kalbimiz bir anlık durup tekrar çalışıyormuş. Ayrıca hapşırma anında oluşan basınca engel olmaya
kalkıldığında şah damarı ve akciğerlerin bu aşırı basınçtan patlaması ya da beyne giden
damarların tıkanması mümkünmüş. O durumda da kişinin felç olma tehlikesi söz konusuymuş. Hatta hapşırma esnasında gözlerin kapanması da sebepsiz değil. Bu eşsiz nimet sayesinde gözlerimizin yuvalarından fırlaması ve kör olması engelleniyormuş.
İşte
bütün bu tıbbi nedenlerle pıskırmanın, hapşırmanın ya da aksırmanın vücudumuza verdiği ferahlığa 'Hamd olsun'
diyerek karşılık vermek çok doğal. Hapşırma esnasında
kalbimizin bir an bile olsa durması kısa bir süre içinde ölüp tekrar dirilmek anlamına geliyor. Bütün
bunların bilincinde olup bize lütfedilen nimete şükredip "elhamdülillah” demek
ne kadar anlamlı ve güzel bir davranış.