12 Haziran 2019 Çarşamba

12 Haziran 2019 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı114................................Ey o ağaç !



Ey o ağaç !

Gezi olayları ve peşinden gelen Mısır örneği ‘y kuşağı’ denilen gençlerde de oldukça derin izler bırakmış gibi görünüyor. Mecrasından sapan ve karşılıksız bir devrim ütopyası ile hükümet düşüreceğini sanan sokak hareketlerinin, reel siyasette ve millet nezdinde karşılığının olmadığı görülmüş olmalı. Demokrat iddialarının aksine anti demokratik davranışlarla gitgide lümpenleşen ‘çapulcu’ zihniyetler ise inşallah kendi bindikleri dalı kestiklerinin farkına varmışlardır. 
Nitekim Gezi Parkı eylemcilerinin haksız, dayanaksız ve ne dediği belli olmayan halleriyle, süreci devam ettiremedikleri açıkça görüldü. Neticede bu olayların seçmen tercihini değiştirmeyeceği, aksine çok farklı bir tepki toplulaşmasına da yol açabileceği anlaşılmıştı.

Ancak, bundan sonra hiçbir şey de eskisi gibi olmayacaktı. Meselâ Başbakan ve Hükümet bile kendisini içten içe çürüten iktidar hastalığını ciddi şekilde gözden geçirmeyi ve yenilenmeyi düşünmeye başlamıştı. Ama asıl değişimin muhalefet tarafında olacağı bekleniyordu, olmadı. Aslında gezi olayları her iki taraf için de bir format yenileme fırsatıydı. Ne kadar değerlendirildiği sonrasında ülke Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine geçtiği zaman çok daha iyi görüldü. 

Bugün; Gezi olaylarının yıldönümünde birilerini kendi kendine şöyle söylenip durduğunu düşünmek istiyorum:

“Ey o ağaç ! Şimdi senden özür diliyoruz. Seninle başlayıp orda unuttuğumuz için ne olur bizi affet. Seni bahane ederek etrafımızı yakıp yıktık. Çevre adına yola çıkmışken çevreye inanılmaz zararlar verdik. Gaz bombasıyla sade gözlerimiz değil gönüllerimiz de yandı. Onca insanımız yaralandı, kırılıp döküldü. Hatta ölenler oldu. Biz ise yaşadığımız eylem maceramızda senden yola çıkıp "mesele gezi parkı değil hala anlamadın mı ?" hezeyanlarına bile savrulduk. Gizli açık bir sürü çıkar odağının karanlık gölgeleri üşüştü aramıza. Tencere tava sesleri toma sirenleriyle yankılandı. Devrim çağrılarıyla küfür, hakaret ve yalan çığlıkları birbirine karıştı. Haklı haksız ayırd edilmez oldu. Bu curcuna arasında da seni bir güzel unuttuk. Şimdi senden utanıyoruz, ne olur bizi kınama seni seviyoruz. Galiba bütün bu olup bitenlerin arasında tek güzel şey sendin !”


9 Haziran 2019 Pazar

03 Haziran 2019 Pazartesi MERCEK Gazetesi/sayı340..........................Ramazan bayramı


Ramazan bayramı

Gelişiyle âlemi rahmet bereketiyle buluşturan, kadir gecesiyle arınmamıza vesile olan bir gufran ve mağfiret ayını daha geride bıraktık. Yenisine ulaşabilir miyiz: kimse bilemez, bilmiyoruz. Rabbim ağız tadıyla daha nice ramazanlar yaşamayı nasip etsin. 

Oruç ayı, sabır günleri, zekât, fitre ve sadaka mevsimi gitti ama bize bir bayram bıraktı. İnananlar ayların sultanını ‘elveda’ diyerek uğurladılar ama bir sevinç bayramıyla da ödüllendiriliyorlar. Kalbimiz ramazan ayında kaldı ama, aklımız ve bedenimiz bugünde, bayramda neşe buluyor. Rabbimize hamdolsun.

Şehr-i siyam, şehr-i Kur’an ne hoştu / Geldi de müminler ma’bede koştu / Kullar teravihle, oruçla coştu / Şimdi bayram geldi, mübarek olsun. (Ramazan Bayramı/İbrahim günaydın) Zaman yolculuğumuzda kutlu bir durağa daha geldik. Oruç ayı Ramazan bitti. Şimdi mükâfat ve bayram yapma zamanı. Hicri takvime göre onuncu ay olan Şevval ayının ilk günlerindeyiz. 1 Şevval, yani 4 Haziran Salı günü Ramazan bayramı. İslam âlemi üç gün boyunca bu dini bayramı yaşayacak.

Ramazan bayramı, bir aylık oruçtan sonra her türlü helâl nimetin yenilip içilerek mükafatlandırıldığımız bir finiş noktası gibi. Ramazanla yaşadığımız manevi değişimin, rahmetle kuşatılmanın, mağfiretle arınmanın, cehennemden kurtuluş müjdesinin bayramı. Adeta bir zafer kutlaması gibi. Zira nefsî mücadelede muzaffer olundu ve manevi kalemize mü’min sancağı dikilmiş oldu elhamdülillah.

Bu bayrama nice sahur ve iftardan sonra eriştik. Onca gün hem ağzımızla, hem dilimizle, hem bedenimiz, hem de gönlümüzle oruç tuttuk. Açlığa, susuzluğa razı olduk. Elimize belimize sahip çıkıp sabırla sınandık. Bir bakıma bizi kendimize yabancılaştıran her türlü eğriliğe direndik. Ama sonunda fıtratımıza döndük. Beden ve ruh sağlığımız için şükretmenin ifadesi fitrelerimizi, durumu iyi olanlar da mallarının manevi sigortası zekâtlarını bayramdan önce verdiler. Böylece fakir fukara, garip gurebâ da bayrama hazırlanabildiler. Ve işte nihayet, hep birlikte selamet ve esenlik sabahına erdik.

Bu bayram inşallah; ülkemizin dirliği, esenliği, huzur, barış ve saadetine de vesile olur. Oruçlarınız kabul, ibadetiniz makbul, bayramınız bayram, gününüz mübarek olsun. Milletçe daha nice bayramlara huzurla ve sevinçle erişmek dileğiyle… Bayramınız mübarek olsun.