18 Şubat 2020 Salı

19 Şubat 2020 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı149...................................Bölgesel plânlar


Bölgesel plânlar
Susurluk için bir ‘stratejik plân’ yapılması kuşkusuz iç ve dış dinamiklerin dikkate alınıp değerlendirmesini de gerektiriyor. İç değerlendirme ‘güçlü ve zayıf’ yanların ele alınıp gözden geçirilmesiyle ilgilidir. Bu değerlendirme güçlü yönlerin nasıl daha güçlü hale getirilebileceğini, zayıf yanların ise nasıl onarılıp güçlendirilebileceğinin yolunu açar. Dış çevrenin analiz edilmesi ise karşı karşıya olunan ‘fırsat ve tehditleri’ görme ve tanımamıza yardımcı olur. 

Doğal olarak da tehditlerin zararlı etkilerinden nasıl korunabileceğimizi ve fırsatlardan nasıl yararlanabileceğimizi düşündürür. Etrafta ne olup bittiğini görmek, olabilecek risklerin farkında olmak ve nasıl bir süreç içinde olduğumuzu bilmek yola çıkmak için zorunlu hususlardır. Böyle bir bakış açısı aynı zamanda risklere karşı korunabilmenin, tehditlerin nasıl olup da fırsata dönüştürebileceğinin, zayıf yönlerin bile nasıl güçlü bir yan haline getirilebileceğinin de şifrelerini verir.

“Susurluk için ne yapılabilir?” sorusuna cevap bulmak elbette ki işkembe-i Kübra’dan atmakla olmayacaktır. Meselâ Stratejik plân hiç te kolay bir çözüm yolu değildir. Zaman, emek ister, en çok da adanmışlık, inanmışlık ister. Ancak başarılırsa gelecek 10-20 yıl için geçerli bir vizyon ve uygulama stratejileri ortaya çıkacaktır. Bu arada ‘Amerika’yı yeniden keşfetmeye’ de gerek yoktur. Bunun için başımızı kaldırıp birazcık etrafımıza bakmak yeter. Meselâ, böyle bir plân çalışması için içinde yer aldığımız Güney Marmara Kalkınma ajansını bilmeden, dikkate almadan, ondan yararlanmadan yola çıkılamaz. Zira bölge olarak Balıkesir ve Çanakkale illerini içine alan Güney Marmara Kalkınma ajansı Susurluk için de değerlendirilmesi gereken bir fırsat olarak görünüyor. Halen Güney Marmara Bölgesi için 2010-2013 ve 2014-2023 yıllarını kapsayan iki Bölge Plânı yapılmış. Bu plânlar da Balıkesir ve Çanakkale illerindeki kamu ve özel çeşitli kesimlerin katkıları ile hazırlanmış. O belgelerde Susurluk nasıl yer alıyor, Susurluğa nasıl bir gelecek öngörülmüş bilmek gerek.
 Öncelikle Kalkınma ajansları olgusunu anlamaya çalışalım. Türkiye’de bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltmak amacıyla 1989 yılından itibaren ilk kalkınma projeleri GAP, DOKAP (Doğu Karadeniz Kalkınma Programı), DAKAP (Doğu Anadolu Kalkınma Programı) ve ZBK (Zonguldak-Bartın-Karabük) kalkınma programları gibi projeler DPT koordinasyonunda hayata geçirilmeye başlandı. Ancak merkezden yapılan plânlamanın yeterince verimli sonuçlar vermemesi sonucu gelişmiş ülke deneyimlerinden de yararlanılarak, yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya bir kalkınma politikasının geliştirilmesinin önemi anlaşıldı. Bu sebeple 2006 yılında 5449 sayılı kanun ile kurulan kalkınma ajansı sayısı bugüne kadar tüm Türkiye’de 26'yı buldu. Böylece AB üyelik sürecinde Türkiye'de bölgeler arası gelir ve gelişmişlik farklarının azaltılması politikaları kapsamında, yeni bir yaklaşım, yöntem ve kurumsal örgütlenme modeline geçildi. Doğal olarak bu yeni bölgesel kalkınma modeli AB ülkelerinin bu konudaki deneyimlerine dayanıyor. 

Kalkınma Ajansları bölgeler arası eşitsizliklerin azaltılması ve bölgesel kalkınmanın sağlanması için Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinasyonunda çalışan özerk kamu kuruluşları. Başında bir yönetim kurulu ve Genel sekreter var. Bunlar doğrudan yatırım yapan uygulayıcı kuruluşlar değil. Asıl görevleri kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları arasında işbirliğini destekleyerek yerel potansiyelin açığa çıkmasını sağlamak olarak özetlenebilir. Amaç, yerel potansiyeli harekete geçirmek suretiyle bölgesel gelişmeyi hızlandırmak, sürdürülebilirliğini sağlamak, bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik farklarını azaltmak. Avrupa Birliği istatistikî sınıflandırma birimleri ile uyumlu olacak şekilde Türkiye; 12 Düzey 1 Bölge ve 26 Düzey 2 Bölgesine ayrılmış. 5449 sayılı Kanun gereğince kurulan 26 Kalkınma Ajansı Düzey 2 Bölge esasıyla çalışıyor.
 

Kalkınma Ajanslarının görevleri 15.7.2018 tarih ve 4 nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde düzenlenmiş. Bu görevlerden bazıları şöyle: “Yerel yönetimlerin plânlama çalışmalarına teknik destek sağlamak. Bölge plân ve programlarına uygun olarak bölgenin kırsal ve yerel kalkınma ile ilgili kapasitesinin geliştirilmesine katkıda bulunmak ve bu kapsamdaki projelere destek sağlamak. Bölgesel gelişme hedeflerini gerçekleştirmeye yönelik olarak kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğini geliştirmek. Bölgesel gelişmeye yönelik Ajansa tahsis edilen iç ve dış kaynaklı fonları, bölge plân ve programlarına uygun olarak kullanmak veya kullandırmak. Bölgenin kaynak ve imkânlarını tespit etmeye, ekonomik ve sosyal gelişmeyi hızlandırmaya ve rekabet gücünü artırmaya yönelik araştırmalar yapmak, yaptırmak, başka kişi, kurum ve kuruluşların yaptığı araştırmaları desteklemek. Bölgenin iş ve yatırım imkânlarının, ilgili kuruluşlarla işbirliği halinde ulusal ve uluslararası düzeyde tanıtımını yapmak veya yaptırmak. Türkiye’nin katıldığı ikili veya çok taraflı uluslararası programlara ilişkin faaliyetlerin bölgede tanıtımını yapmak ve bu programlar kapsamında proje geliştirilmesine katkı sağlamak.” Burada bizi ilgilendiren Güney Marmara Kalkınma Ajansının faaliyetleri ve ajansla ilgili diğer hususlar kendisine ait internet sitesinden öğrenilebilir.
Kalkınma Ajanslarının ortaya koyduğu Bölge Plânları, o bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınmasına katkı sağlamak amacıyla, bölgenin konumu göz önüne alınarak ulusal düzeyde üretilen politika, plân, strateji, koordinasyon ve yönlendirme belgeleri oluyor. Amaç ve önceliklere vardıracak ölçülebilir hedeflere yönelik strateji, proje ve faaliyetleri içeriyor. Bu suretle bölgesel kaynak ve potansiyelin, ilgili tüm kesimlerin işbirliği ile yerinde kullanılabilmesi ve bölgesel gelişmenin sürdürülebilirliğinin sağlanması amaçlanıyor. Bunun için faaliyetler arasında ve yerel düzeyde yer alan kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonun güçlendirilmesi gerekiyor. Kamu, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliği ile bölgesel program ve projelerin oluşturulabilmesi daha kolay. Bu çerçevede hazırlanacak bir bölge Plânı, bölgenin sosyo-ekonomik ve fiziksel durumunun değerlendirilmesi, bölgedeki mevcut sektörlerin değerlendirilmesi, bölge içi alt bölgelerin değerlendirilmesi, bölgenin Güçlü yanlar, Zayıf yanlar, Fırsatlar ve Tehditler analizinin yapılması, yereldekilerin talep ve ihtiyaçlarının belirlenmesiyle başlıyor. Buradan yola çıkılarak çözümler üretilmesi, amaç, hedef ve stratejilerin ortaya konarak bölgenin gelişmesinin programlanması sağlanıyor. Görüldüğü üzere buradaki yaklaşım da 5018 sayılı yasada çerçevesi çizilen ‘stratejik yönetim’ ve ‘stratejik plân’ yöntemi.
Konuyla ilgili bilgi ve açıklamalarımıza gelecek haftalarda da devam edeceğiz. Benzer plânlama çalışması örneklerine de yer vereceğiz. Gelecek haftaki yazımız Allah’ın izniyle önerdiğimiz stratejik plân çalışması için ‘Ne, Niçin, Nerede, Nasıl ve Kim?’ sorularının cevaplandırılması konusunda olacaktır. Bu arada aynı hafta 25 Şubatta mübarek üç aylara girmiş olacağız. Takip eden Perşembe gününü Cumaya bağlayan akşam da Regaib kandili.  Şimdiden tebrik eder, yüce Rabbimden hakkımızda hayır ve esenlikler dilerim.