Olacak olan oldu ve bir yıl evvel süt
üreticilerine ve tedarikçilerine borçlarını ödeyemediği için Susurluk Asliye
Hukuk Mahkemesine konkordato talebinde bulunan Yörsan’ın üzerindeki kara
bulutlar dağıtılamayınca bu kez de iflas başvurusunda bulunuldu. Türkiye'nin
önde gelen süt ve süt ürünleri üreticisi Yörsan Gıda'nın iflası için mahkemeye
dilekçe verilmesi işçileri Susurlukta adeta bir deprem etkisi yaptı. İşsiz
kalacaklarından ve ücretlerini alamayacaklarından korkan işçiler fabrika önünde
toplanıp basın açıklaması yaptılar ve Balıkesir milletvekillerinden yardım
istediler.
Yörük ailesi Yörsan’daki çoğunluk
hisselerini 2014’de fon şirketi The Abraaj Group’a satmış, küçük ortak olarak
kalacak şekilde şirket yönetimden de ayrılmıştı. Ocak 2018 tarihli ticaret
sicil gazetesine göre Yörsan’ın yüzde 96 hissesi Abraaj Grubu’nun kontrolündeki
Dairy Fresh Süt Ürünleri Ve Gıda Yatırımları San. Ve Tic. AŞ’ye, kalan hisse
ise Yörsan ailesine ait. Daha önce de Şerafettin Yörük ile Abraaj’ın davalık
oldukları duyulmuştu. Bloomberg’in 3 ay önceki haberine göre Yörük, ‘adil olmayan
sermaye artırımlarıyla şirketteki hisselerinin yüzde 20’den yüzde 3’e inmesine
neden olunduğu’ gerekçesi ile yargı yoluna gitmişti. Ancak 2018 yılı Haziran
ayında Birleşik Arap Emirlikleri sermayeli bir Dubai şirketi olan The Abraaj
Group global ölçekte iflas edince Türkiye’deki fonlarını başka bir fon şirketi
olan Amerikalı Colony Capital’e sattı. Türkiye’de 6 şirkette önemli yatırımları
bulunan Dubaili Abraaj Gruop’un başı sahip olduğu fonlardaki kötü yönetim
iddialarıyla zaten dertteydi. Bu sorunlar ona küresel ölçekte 2,4 milyar dolar
büyüklüğünde bir fon sattırmış oldu. Şirket, Türkiye’deki fonlarının yanı sıra
Latin Amerika, Sahra Altı Afrika ve Kuzey Afrika‘daki fonlarını da sattı.
ABD’li Colony Capital tarafından satın alınan fonlar arasında 990 milyon
dolarlık varlığa sahip Abraaj Afrika Fonu, 375 milyon dolarlık Abraaj Kuzey
Afrika Fonu, 526 milyon dolarlık Abraaj Türkiye Fonu ve 545 milyon dolarlık
Abraaj Latin Amerika Fonu bulunuyordu. Abraaj Group’un Türkiye’de de Biletall,
Netlog, Fibabanka, Hepsiburada, Yörsan ve Republika olmak üzere 6 yatırımı vardı.
Bunlardan Netlog halen Türkiye’nin en büyük lojistik şirketlerinden birisi. Bu
hisselere de uluslararası karanlıklar prensi Soros’ın talip olduğu konuşuluyordu.
Bu arada şirketteki sarsıntı Yörsan’ı da etkiledi ve konkordato ilan edildi. Bu
arada geçen bir yıl içinde fabrika üretime devam etmesine rağmen devam eden
ekonomik deprem atlatılamadı ve firma bu kez de iflasını istedi.
Görüldüğü gibi sorun değil
Susurluğu, Türkiye’yi de aşan dünya çapında bir sarsıntı ile ilgili. Muhtemelen
çözümü de o ölçekte olacak. Dev fonlar arasında elden ele mi gezecek, yoksa
milyarlarca dolarlık bir piyasada önemsiz bir yatırım olarak sonunda çöp
sepetine mi atılacak? Bu noktada o fonların ulusal çapta, hele hele Susurluk
bazında çözüm aradığını sanmıyorum. Ama Yörsan ülkemiz için önemli, Susurluk
için hayati ölçüde daha da önemli. Yaşadığı bu zor günler atlatılamazsa 1979
yılında Susurluk’ta başlayan efsane 40 yıl sonra yine burada sönüp gitmiş
olacak. Küçücük bir mandıradan doğan, beş yıl sonra 1984’de Türkiye’nin ilk
beyaz peynir fabrikasına dönüşen, 10 yıl içinde ülkenin 500 büyük sanayi tesisi
içine giren Yörsan ne yazık ki kapanacak. Elbette bunun Susurluk için çok derin
insani, sosyal ve ekonomik sonuçları olur. Birbirini tetikleyen depremler gibi
işçisinden esnafına, süt üreticisinden hayvancılığa, inşaat sektöründen
Susurluğun marka değerine kadar pek çok alanda ağır tahribat yapacağı aşikâr.
Tabi ki global para baronlarının değil Susurluk, Türkiye’yi dahi umursadıklarını
sanmıyorum. Onlar için kesip atacakları kurtulacakları önemsiz bir yükten başka
bir şey değil Yörsan. Yüzlerce kişi işsiz kalacakmış, süt üreticileri,
nakliyeciler, esnaf ne olacakmış, böyle bir dertleri olmadı, olmaz, olmayacak
da. Ama sadece ilçemizin sosyal ve ekonomik tahribatı anlamında değil, ülkemiz ekonomisi
için de böyle bir üretim değerinin yok olması ağır bir darbe anlamına gelir.
Neden? Çünkü; süt bölgemizin ve tabi ki de Susurluğumuzun en öncelikli ürünlerinden biri. Balıkesir ili son yıllara kadar süt üretiminde 3. sıradaydı. Ülkemizin büyükbaş hayvan varlığının 500.000’den fazlası yani %3,7’si Balıkesir’de. Bunların içinde en büyük pay sığır cinsi hayvanlar. Altıeylül, Karesi, Bigadiç ve Gönen’le birlikte Susurluk da süt sığırcılığının öne çıktığı ilçelerden. Sadece Susurluk'ta yakın yıllarda 27304 baş sığır, 30000 baş koyun, 9000 baş keçi yetiştirildiği tespit edilmiş. Yıllık süt üretiminin ise 70 bin ton civarında olduğu kayıtlara geçmiş. Elde edilen çiğ sütten; içme sütü, yoğurt, ayran, tereyağı ve peynir gibi daha birçok süt ürünü elde ediliyor.
1964 yılında kurulan Yörükler Gıda
Limited Şirketi 1979 yılında Susurluğa geldi. 1999 yılında Pastörize süt üretimine ve kültür
peynirciliğine başlandı. Bir mandırada başlayan bu olağanüstü gayretlerin
devamında 1984’te inşa edilen süt ürünleri fabrikasıyla birlikte Yörsan A.Ş de kurulmuş
oldu.
Bu fabrika aynı zamanda Türkiye’nin
ilk beyaz peynir fabrikasıydı. Üç yıl sonra 2002'de Susurluk’ta yeni bir
fabrikanın temelleri atıldı. Ertesi yıl 2003'te Entegre süt ve süt ürünleri
fabrikası kaliteli üretimiyle, Türkiye'nin en büyük süt ve süt ürünleri
fabrikalarından biri olarak hizmete açılmıştı. Eski panayır yerinde 50.000 m2
açık 4.000 m2 kapalı alana kurulmuştu. Yapılan yatırımlarla 2002 yılında 55.000
m2lik kapalı alana ulaştı. Böylece 56.000 metrekareye yakın kapalı alan ve toplam
107.415 metrekarelik alanda süt ürünleri üretimine geçilmiş oldu.
Bu tesislerde ilçemizin merkez, köyler ve çevre ilçelerden toplanan sütler işlenerek beyaz peynir, kaşar, tereyağ, ayran, pastörize süt, yoğurt ve meyve suyu üretildi. Yıllık ortalama 190 bin tona yakın süt alımı yaptı ve günlük 500 ton süt işleme kapasitesine ulaştı. Böylece hem Susurluğun süt hayvancılığının gelişmesine, hem de 500’ün üstünde istihdama katkı sağladı. Yörsan, süt ve süt ürünleri kategorisinde 200’e yakın çeşidiyle geniş bir ürün yelpazesine sahipti. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk kaymaklı tava yoğurdunu (2010) ve ev yoğurdunu (2014) da satışa sunan bir markaydı. 1996’dan bu yana Türkiye’nin dört bir yanındaki güçlü satış ağıyla tüketicilerine ulaşabilen ulusal ölçekte dev bir kuruluşa dönüşmüştü. Türkiye’de üretilen süt ve süt ürünleri geleneğinin sürekliliğini sağlamak, dünyaya tanıtmak ve sahip olunan bu kültür mirasına sahip çıkmak Yörsan’ın başlıca şirket politikası ve misyonu idi. İşte Susurluk bu muhteşem çıkışın sonrasında birdenbire önce stratejik satış, sonra da konkordato laflarını duydu. İlgili herkes öğrendi ki; konkordato, bir borçlunun ticari durumunun sarsılmış olmasıyla alacaklıların alacaklarını belli bir plana göre almaları konusunda kendi aralarında vardıkları ve mahkemece onaylanan anlaşma demekmiş. Susurluk asliye hukuk mahkemesi geçen yıl işte bu talebi kabul etmiş ve bir yıl süre vermişti. Dava dilekçesine göre, genel sıkıntıların şirketin mali yapısını olumsuz etkilediği belirtiliyordu. Genel sıkıntıların ülkemiz genel ekonomik seyrinde yaşanan bildik şeyler olduğunu sanıyorduk. Zincir marketlere satılan ürünlerin kâr marjındaki düşüş, akaryakıt nedeni ile artan lojistik giderleri ve kredi maliyetlerindeki yükselişler vs. gibi. Oysa şirketin mali dengesini bozan esas şey aslında küresel ölçekte Dubaili Abraaj Gruop’un kötü yönetiminden kaynaklanıyordu. Ama biz Susurluğa yansıyan yüzüyle görebiliyorduk meseleyi. Sarsıntı başlayınca, artçıları da gelir. Nitekim, konkordato talep eden Yörsan Gıda’ya yönelik hemen icra girişimleri başlamış, şirkete süt veren bir alacaklı 400 bin liralık alacağı nedeni ile Yörsan’a yönelik ihtiyati haciz kararı aldırmıştı. Kanunlarımızda iflas, ‘tacir ya da tacir statüsündeki bir borçlunun artık borcunu ödeyememesi hali’ olarak tanımlanıyor. Günü gelmiş borçlarını ödeyemez duruma düşen, işlevini yerine getirememe durumu mahkeme kararıyla tespit ve ilan edilen tüccarın durumu oluyor. Kısmi icradan farklı olarak iflas ancak tacirler için söz konusu. Bir başka ifadeyle ancak tacirler, müflis duruma düşebiliyor. İflas kararını, müflisin veya alacaklıların talebi üzerine ilgili mahkeme veriyor. İflas, ticaret mahkemesince hakkında tasfiye kararı verilen bir borçlunun (müflisin), haczedilebilen bütün mal varlığının cebri icra yolu ile paraya çevrilip, bu paradan bilinen bütün alacaklarının tatmin edilmesini sağlayan toplu bir takip yolu. |
|
İflas halinde borçlunun bütün mal varlığına el konuluyor. Mal varlığının hepsinin, borçların tamamına karşılık gösterilmesi söz konusu. Bir borç mükellefiyetinin, borçlu tarafından rıza ile ödenmemesi halinde, devletin zor kullanma yollarından biri olan iflas, cebri icranın bir başka çeşidi. Müflisin haczedilebilen bütün mal ve haklarından bir iflas masası oluşuyor. Ardından, iflas masasına giren bütün mallar iflas idaresince tasfiye edilip alacaklıların alacakları ödeniyor. Alacaklarda tahsil bakımından bir öncelik yok.
Diğer taraftan, kanunlarımıza göre bir şirketin borçları alacaklarından fazla ve şirketin finansal verileri bozulmuş ise zaten iflasını istemekle yükümlü. Ayrıca iflasa karar verildiğinde iflas işlemlerinin yanı sıra bir de cezai bir durum söz konusu. Ülkemizde iflas etmiş her firma iflasın ne şekilde olduğunun tespiti için açılan bir yargılama sürecinden geçiyor. Şirketin kendi iflasını istememiş olması, İcra ve İflas Yasası’na göre suçtur ve bundan sorumlu olanlar, hapis cezası ile cezalandırılıyorlar. Bu cezalarla yüzleşmemek için şirket iflasını istemeli veya iflas ertelemeye başvurmalıdır.
Diğer taraftan, kanunlarımıza göre bir şirketin borçları alacaklarından fazla ve şirketin finansal verileri bozulmuş ise zaten iflasını istemekle yükümlü. Ayrıca iflasa karar verildiğinde iflas işlemlerinin yanı sıra bir de cezai bir durum söz konusu. Ülkemizde iflas etmiş her firma iflasın ne şekilde olduğunun tespiti için açılan bir yargılama sürecinden geçiyor. Şirketin kendi iflasını istememiş olması, İcra ve İflas Yasası’na göre suçtur ve bundan sorumlu olanlar, hapis cezası ile cezalandırılıyorlar. Bu cezalarla yüzleşmemek için şirket iflasını istemeli veya iflas ertelemeye başvurmalıdır.
Borçlu hakkında iflas kararı verilmesi üzerine tüm alacaklıların alacaklarını, hakkında iflas kararı verilen borçlunun malvarlığından isteyebilme hakları var. Bu noktadan sonra ailenin yeniden hisselere talip olması mümkün mü, fon idaresi elinde olan şirket ne yapacak, hükümet olaya müdahale edecek mi, göreceğiz. Süt üreticisi alacaklarını ne zaman nasıl alabilecek, çalışanların hakları güvence altına alınabilecek mi, bunlar sırada olan sorunlar.
Ancak, hepsinden önemlisi Susurluk Yörsan’ın ölümünü tepkisiz kalıp sadece izleyecek mi, yoksa sahip çıkmanın çözümlerini mi arayacak. Sıkıntılı günler gelecek için sıçrama fırsatları da içerir. Önemli olan, Susurluk için sızlanmadan, şikâyetlenmeden; neyin iyi olduğunu, neyin olması gerektiğini ve ne yapılması gerektiğini kavrayıp harekete geçmek.