İyilik ve kötülük(3)
Hiç kuşkusuz hayatta
ilk sorumluluğumuz yaratıcımıza karşıdır. Çünkü rabbimiz bize ihsan etmiştir.
İhsan eden, iyilik eden de sevilir. Nitekim bir Hadis-i şerifte, "İhsan sahibini sevmek, insanların yaratılışında
vardır" buyurulmuş.
Bu anlamda
elbette ki bütün iyilikleri yaratan, insana can, mal, sıhhat veren,
zararlardan, korkulardan koruyan Allahü teâlâyı sevmek, insanlığımız
icabıdır.
Bunun tabii bir sonucu olarak da insan kendisine,
ailesine, komşusuna ve içinde yaşadığı topluma karşı sorumlu davranmak
durumundadır. Devamında insanların birbirlerini sevmeleri, saymaları ve
birbirlerinin haklarına saygı göstermeleri de işte bu sorumluluğun gereği
olmalı. Böylece insan, tüm yaşamında kişisel çıkar yerine toplum menfaatini
gözeterek faydalı işler yapabilir, üretken olabilir ve iyilikte yarışabilir.
Ancak yarış, elbette iyilik ve yardımlaşmada olacaktır. Kötülükte yarış ve
yardımlaşma ise asla olmaz.
Çünkü "Allah her şeye karşı ihsânı farz kılmıştır." (Müslim) Cibril (a.s.)'ın "ihsân nedir?"
sorusuna Hz. Muhammed (a.s.), "Allah'ı görüyormuşsun gibi ibâdet etmen"; her ne kadar sen
O'nu görmesen de O, seni görüyor." (Buhârî)
cevabını vermiştir. Buradaki "ihsân" kavramının; îmân, iş, ibâdet,
muâmelât, yönetim, yargı vb insanın yaptığı her işi ve görevi şartlarına,
kurallarına ve tekniğine uygun olarak estetik, sağlam, güzel, kaliteli, en iyi
ve en mükemmel bir şekilde yapmayı ifade ettiğine dikkatinizi çekmek isterim.
Demek ki, Allah'a kulluk; onu görüyormuş gibi her şeyi en iyi bir şekilde,
önemseyerek, hakkıyla ve layıkı vechile yapmak (ibadet) demektir.
Malım mülküm servetim, hepsi evde kaldı,
Eşim dostum akrabam, geçtiğim yolda kaldı,
Dostlarımdan birisi, benden hiç ayrılmadı,
Allah için yaptığım iyilikler bende kaldı.(Hacı
Bektaş-ı Veli)
"İyi" ve "iyilik" kavramı burada
da karşımıza çıkıyor. Çünkü, insan olmanın gereği olan bütün iyi ve güzel
davranışlar birer iyilik olarak nitelendirilmiş. Yüce dinimiz ilke olarak
kişiden kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa diğer insanlara da aynı
şekilde davranmasını isteyerek ilişkilerde temel bir ölçüt belirlemiş. Bir
hadis-i şerif mealinden "En
iyiniz, kendisinden hep iyilik beklenilen ve şerrinden emin olunandır. En
kötünüz, kendisinden iyilik beklenilmeyen ve şerrinden emin olunmayandır." [Tirmizi] denildiğini öğreniyoruz.
Müslümanların cezayı gerektirmeyen ve kul hakkı
olmayan kusurlarını örtmek bile bir fazilet olarak görülmüş. Allah da böyle
davrananların kusur ve ayıplarını örtecek inşallah. Bu yüzdendir ki iyilik
yapmak, eziyet etmemek, hataları affetmek, güler yüzlü olmak ve güzel geçinmek
Müslümanın en önemli özelliklerinden biliniyor.
Ömür kısa, sonsuz ahiret hayatı ise dünyada yaşanan
hâle bağlı. Akıllı olan, ileriyi görebilen kimse, elbette ki kısa olan bu
dünyada, doğru ve kıymetli şeyleri yapar. Yani insanlara hizmet etmek için
çalışır. İnsanlara iyilik etmek ise neticede azaptan kurtulmaya ve Cennet
nimetlerine sebep görülmüş.
Hizmet, insanlara maddî veya manevî yönden yardımcı
olmak, onlara iyilik etmek olarak tanımlanıyor. Hizmet edenin Allah katında
değeri diğerlerinden üstün olduğu anlaşılıyor. Buna göre bir toplumda en çok
hizmet eden de doğal olarak en çok sevabı alacaktır. Çünkü Peygamber
Efendimiz(a.s.), "Allahü
teâlânın en çok sevdiği kulu, Onun nimetlerinin, kullarına ulaşmasına vasıta
olandır." [Deylemi] diyor. Yine aynı
resul "İnsanların
iyisi, insanlara iyilik eden kimsedir." [İ. Ahmed]
"Arkadaşın iyisi, arkadaşına,
komşunun iyisi ise komşusuna iyilik eden kimsedir." [Tirmizi] buyruluyor. Hatta "Çevrendekilerle güzel komşuluk
et ve kendin için sevdiğini, başkaları için de sev ki müslüman olasın." [Harâiti] denilerek bu konu müslüman olmanın
işaretlerinden sayılıyor.
Bu arada, diğer insanlara göre, ana baba hizmeti çok
çok önceliklidir ve Allah için onlara hizmet edene de muhakkak hizmet edenler
bulunacaktır. Çünkü, Peygamber efendimiz(a.s.), "Men hadime hudime" buyurmuş ki "Hizmet eden hizmet görür"
demek oluyormuş.
İyilik yapan kişi yaptıklarının yanı sıra yeni
değerler de kazanmış olur. Bencillikten kurtulma ve verme alışkanlığı gibi. Ama
iyilikte kazanılan en önemli şey aslında, “gönülden vermeyi” öğrenmek
olmalı.
Ama "İnsan, kendine iyilik edene sevgi, kötülük edene de nefret duyacak
şekilde yaratılmıştır." [Ebu Nuaym]
Bu yüzden ancak insanlara iyilik etmek, onların işlerini güler yüzle, tatlı
dille ve kolaylıkla yapmak, insanı Allah sevgisine kavuşturur deniliyor.
Ayrıca, ahiret azaplarından kurtulmaya ve Cennet nimetlerinin artmasına da
sebep olacağı belirtiliyor. Çünkü "İyilikler fenalıkları giderir." [Ebu Nuaym] denilmiş, "İyilik zâyi olmaz, kötülük unutulmaz, herkes
ettiğini bulur."[Beyheki] buyrulmuş.
Kuşkusuz herkes, aksini değil insanlığa hizmet için
çalıştığını söyler. Oysa insanlara hizmet, onların iki dünya mutluluğu ve
huzuru için iyilik yapmak demektir. Yoksa kendi çıkarı için yaptıklarını hizmet
maskesi ile sunmak değil. Neticede Allah her yapılan iyiliği ve kötülüğü
görendir. Bu nedenle iyilikler yalnız Allah için yapılacak ve karşılık
beklenmeyecektir. İyilik ancak karşılıksız yapılırsa iyilik sayılır. Bu da hem
dünyayı hem de ahireti kazandırır. Karşılık beklentisi zaten ticarete girer.
Ama yardımlaşmak hem insanlığın hem de dinimizin bir
gereği sayılmıştır. Zira "Müminler,
birbirine karşı sevgi ve merhamette, bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri
rahatsız olunca, bütün vücut huzursuz olur. Oranın tedavisi ile meşgul olurlar.
Müslümanlar da böyle birbirine yardıma koşar." [Buhari] buyuruluyor. Bu yüzden özellikle mü'minler,
iyilik ve hayır olan her konuda birbirlerine yardımcı olmalıdır. Peygamber
Efendimiz(a.s.),"Şu
iki kişiye gıpta edilir: Bunlardan biri, ilmi ile amel eden ve başkalarına da
öğreten, diğeri de, meşru yolda kazandığını, meşru yolda sarfeden." [Müslim]diyor.
İslam büyükleri: (Allahü teâlânın size nasıl muamele
etmesini istiyorsanız, Onun kullarına öyle muamele ediniz.)
(İyiliği sayarak değil, saçarak yapınız.) (Cömert
verene değil, verdiğine sevinene denir.)(Bütün kötülükler, almak üzerinedir.
Bütün iyilikler, vermek üzerinedir.) demişler. Eğer var da olmayana yardım eli
uzatıyorsan ne mutlu.
Dokunur hatıra kendini bilmez,
Asilzadelerden hiç kimlik gelmez
Sen iyilik eyle, o zâyi olmaz,
Daralıp da başa kakıcı olma. (Karacaoğlan)
Karacaoğlan ne güzel söylemiş; kibre kapılıp üstünlük
taslamadan, yaptığın iyiliği başa kakmadan insanlığının gereğini yerine
getiriyorsan ne mutlu sana.
"Her iyilik sadakadır." [Tirmizi denilmiş. Hatta sadakayı sadece para olarak
da görmemek gerek. Çünkü "Selam
verirken gülümseyen, sadaka sevabına kavuşur." [İbni Ebiddünya] müjdesi bile var. "Din kardeşine güler yüz
göstermek, iyi şeyler öğretmek, kötülük yapmasını önlemek, sorana yol
göstermek, sokaktaki pis ve zararlı şeyleri temizlemek, birer sadakadır."[Tirmizi] deniliyor. Hatta "Hayra vesile olan, hayır
işlemiş gibidir. Allahü teâlâ, sıkıntıya düşene yardım edeni sever." [İbni Neccar] buyruluyor.
Ancak, yine de bir hadis-i şerifte "Allahü teâlâ, başkalarına da
versin diye, bazı kullarına çok nimet vermiştir. Bu nimetleri Allahü teâlânın
kullarına dağıtırlarsa, nimetleri azalmaz. Bu nimetleri onlara ulaştırmazlarsa,
Allah nimetlerini bunlardan alır, başkalarına verir." [Taberani] deniliyor. İlaveten "Allahü teâlânın en sevdiği iş,
elbise vererek veya yedirip içirerek yahut başka bir ihtiyacını karşılayarak,
bir mümini sevindirmektir."[Taberani]
haberi de verilmiş. Bu yüzden mesela "Bir müslümana ödünç veren iki misli sadaka sevabı
kazanır." [İbni Mace] hadis-i
şerifine uygun olarak milletimizin geleneğinde herkese iyilik etmek, ödünç veya
sadaka vermek gibi şeyler çok sevap sayılmıştır.
Kendisinden tavsiye isteyen sahâbîye
peygamberimiz(a.s.) “Hiçbir iyiliği hor görme; kardeşinle güler yüzlü bir vaziyette konuş;
çünkü bu da bir iyiliktir.” (EbûDâvûd) diyor. İlaveten "Müslüman kardeşini sevindirmek mağfirete sebep
olur." [Taberani] "Kim, arkadaşının
ihtiyacını görürse, Allahü teâlâ da onun ihtiyacını karşılar."[Taberani] "Bir müslümanın sıkıntısını giderene,
Allahü teâlâ iki nur verir. Bu iki nurla Sıratta o kadar çok kimse aydınlanır
ki sayısını ancak Allahü teâlâ bilir."[Taberani] "Duasının kabul, kederinin yok olmasını isteyen, darda kalanı
ferahlandırsın!" [İbni
Ebiddünya] gibi hadis-i şerifler de işte böyle tavsiyeler.
Bize öğretilen kuşkusuz Allah rızası için yapılan her
iyiliğe sevap verildiğidir. Çünkü yine bir hadis-i şerifte "Mümin, [Allah rızası için]
yaptığı her işten sevap alır. Yoldaki bir şeyi kaldırsa, birisine yol tarif
etse, sözünü anlatamayana yardım etse, birine keçisini sağarak yardım etse,
sevap alır."[Ebu
Ya’la]deniliyor.
Özellikle akrabaya yapılan iyilik ise çok daha sevap
görülüyor. Nitekim bu konu ile ilgili hadis-i şeriflerde "Yakın akraba ve komşuya verilen
sadakanın sevabı iki misli fazladır."
[Taberani] "Paranızı
önce kendi ihtiyaçlarınıza, artarsa çoluk çocuğunuzun ihtiyaçlarına sarf edin!
Bundan da artarsa akrabalarınıza yardım edin!" [Müslim] buyrulmuş.
Muhtaçlara hizmet etmenin, iyilik etmenin çok sevap
olduğunu biliriz. Örneğin bir hadis-i şerif meali şöyle: "Dul ve yoksullara hizmet eden,
fi-sebilillah cihad eden gibidir."
[Buharî] Ama görmeyenlere [a’malara] yardım etmenin ne kadar sevap olduğunu
bilmeyiz. İşte bakın bir hadis-i şerifte,"A’mayı kırk adım götüren Cenneti hak eder" (Beyheki) buyuruluyor.
Sadaka denince kuşkusuz ilk önce aklımıza yemek
yedirerek veya benzeri yardımlarla insanları sevindirmek gelir. Ancak, "Darda kalana kolaylık
gösterene, Allahü teâlâ da dünya ve ahirette kolaylık gösterir. Kim de bir
müslümanın aybını örterse, Allahü teâlâ da dünya ve ahirette onun aybını örter.
Kul, kardeşine yardım ettiği müddetçe, Allahü teâlâ da kendisine yardım
der." [Müslim] "Duasının kabul olmasını ve kederinin giderilmesini
isteyen, darda kalanı feraha kavuştursun!" [İ. Ebiddünya] "Allah
katında amellerin en sevimlisi, bir müslümanı sevindirmek yahut bir sıkıntısını
gidermek veya sabrını taşıran bir kederini ortadan kaldırmak yahut borcunu
ödemektir." [Ebuşşeyh] gibi hadis-i
şeriflerde buyurulduğu üzere iyilik sadece yemek ve maddi yardım değildir.
İyiliğin bunlarla sınırlandırılamayacak kadar çok daha geniş bir uygulama alanı
var.
Demek ki her ne şekilde olursa olsun, yardım etmek çok
sevapdır. Bu konudaki birkaç hadis-i şerif mealinden: "Allahü teâlânın farzlardan
sonra en çok sevdiği iş, bir mümini sevindirmektir." [Taberani] "Bir mümini sevindirene, maddî ve manevî küçük büyük bir
hacetini görene, Allahü teâlâ, kıyamette ona hep hizmet edecek birini
yaratır." [Taberani] "Şu üç şeyi yapan, tam mümindir:
Ailesine hizmet eden, fakirlerle oturup kalkan ve hizmetçisiyle birlikte
yiyen." [Deylemî] "Bir kimse, din kardeşinin bir
işine yardım etse, Allahü teâlâ da onun işini kolaylaştırır. Bir kimse, bir
Müslümanın sıkıntısını giderir, onu sevindirirse, kıyamette en sıkıntılı
zamanlarında, Allahü teâlâ onu sıkıntıdan kurtarır. Bir Müslümanın ayıbını,
kusurunu örtenin, ayıplarını, kabahatlerini de kıyamette Allahü teâlâ
örter." [Buhari, Müslim] "Bir kimse, din kardeşine yardım
ettikçe, Allahü teâlâ da ona yardım eder." [Müslim] denildiğini öğreniyoruz.
Bu yazımız da "iyi" ve "iyilik"
kelimeleri üzerine oldu. Bir önceki yazımda bu kavramların kökenlerinin yaşayan
kültürümüze ve sağlam inanç dünyamıza dayandığını belirtmiş ve bu konuda en
başta Kuran-ı Kerim ne diyor bilmek gerekir demiştim. Bu yazımda da inancımızın
ikinci derecede önemli kaynağına, Peygamber efendimizin (a.s.) hadis-i
şeriflerine bakmaya çalıştım. Araştırmamın onun kutlu doğum haftasını idrak
ettiğimiz bu günlere denk gelmesinden hamd ediyor ve inşallah onu nacizane bir
anma vesilesi, efendimize bir selat-ü selam vesilesi olarak değerlendirilmesini
bekliyorum. Hatam varsa öncelikle Rabbimden, sonra da sizlerden af dilerim
Anlaşılıyor ki, iyilik, birkaç yazıyla açıklanamayacak
kadar varoluşsal önemde, derinlikte ve genişlikte bir konu. Allah rızasını
kazanmanın ve mutlu olmanın yolu da iyilerden olmak ve iyilik yapmaktan
geçiyor. Neticede benim edindiğim ve paylaştığım bilgi insanlara şöyle
sesleniyor. “Nasıl ki
yaşamak için var edildiyseniz, aslında hayır ve iyilik için var edildiniz.” Beklenir ki iyilik bizi özümüze, vermeğe ,
dayanışmaya ve huzura götürür. Umulur ki sonuçta iyilik bizi Yaradanımıza
ulaştıracaktır. Belki de o’na giden en kısa yol budur. Ne dersiniz ? Kutlu
Doğum haftanız insan onurunun asla yere düşmediği iyilik ve hayırlara vesile
olsun inşallah.
(Devam edecek)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder