27 Kasım 2019 Çarşamba

27 Kasım 2019 Çarşamba 17:00 İİTİAksaray'da......................................Gayya kuyusu

Gayya kuyusu


22.1.1976, Saraç İshak

Düzensiz uyku uyumanın neticesi, gecenin bir yarısı kalkıp çay pişirmeye ve epeydir yazamadığım hatıra defterime bir şeyler karalamaya başladım.

Evde benden başka kimse yok. Bir haftadır öğrenci olayları yüzünden kapanan üniversite ve yüksek okullar hala açılmadı. Ziya ile İrfan bu yüzden hala Susurluk'talar. Bense kukumav kuşu gibi tek başımayım koca evde. Üstelik bir sürü problemlerle karşı karşıya olarak.

Defterime son yazdığımdan beri yaklaşık 1,5 ay geçmiş. O kadar çok şey oldu ki! Neresinden başlasam ?...
………
MTTB'den Şubat imtihanlarına hazırlanmak için bir ay kadar müddet ayrıldım. Şubatta dört dersten imtihanım var: 5 Şubat Maliye, 9 Şubat Borçlar Hukuku, 19 Şubat Mali Matematik, 23 Şubat İstatistik. Üçüncü sınıfın derslerine daha hiç bakamadım. Bakmayı bırak, kitaplarını bile almış değilim.
……..
Mali problemlerim çok derin ve o ölçüde sıkıcı bir mevzu. Bu hale nasıl geldim ? Bunun sebeplerini bulmam gerek. Şu anda yaklaşık 8000 lira borcum var. Korkunç bir rakam bu! Ama gerçek. Babam veya annem bunu duysa herhalde şok geçirirler. Ne pahasına olursa olsun onlar bu durumu bilmemeli. Nasıl girdimse öyle çıkmalıyım bu girdaptan.

Kanaatimce bu netice geçen sene yaz başında başlayan israfımın birikmesiyle meydana geldi. Bu sene başında ev tutmanın ve ona yaptığımız oldukça yüklü masraf da biriken bu meblağı yükseltti. İcap etti bir arkadaşıma borç verdim, icap etti kardeşlerime harcadım (toplam 2700 lira) sonunda gemi karaya vurdu işte.

Panik yapmadan, şimdi bu borcun acil ödenmesi gereken 750 lirasını şubata kadar nereden bulacağımı düşünmeliyim. Şayet bursları alabilirsem yüküm büyük ölçüde hafifleyecek. Bunlar 1500 lira krediden, 1500 lira Vakıftan, 1200 lira Kültür İktisattan toplam 4200 lirayı buluyor. Elime geçenin 3000 lirasını hemen borçlarıma yatırsam geriye kalan 1200 lirayla epey idare ederim. Sanırım artık harcarken israf etmemeyi öğrenirim.

Ne var ki şubata kadar beni idare edecek parayı nereden bulabilirim ? Halamdan 500 lira isteyebilir miyim? Zavallı yaşlı kadının kalbine inmesin sonra! Ama başka çarem de yok galiba. Yarın Koca Mustafa Paşadaki evine gidip ondan isteyeyim. Mazeretim ne olacak ? Yalan söylemeye gerek yok, lazım derim.
……..
23.3.1976, saraç İshak

Ev hayatının beni düzenli bir hayata kavuşturacağını ummuştum. Heyhat!...karmakarışık problemler, bir sürü dert getirdi beraberinde. Bu bunalımlı hayat defterime olan alakamı da tabiatıyla etkiledi. O kadar ki, eskiden bir haftada, onbeş günde bir sayfalarını karıştırdığım bu defter artık 1-1,5 hatta 2 ay bir köşede kalabiliyor.

Evet! Gelelim iki ayın hikayesine. Şubat ayı imtihanlara çalışmakla geçti. İmtihanlarımdan ikisini öğrendim. Buna göre Maliyeden geçmiş ama Mali Matematikten kalmışım. İnşallah diğerleri yüzümü güldürür.
…..
Ocak ayındaki yazımda hayatımın mali bakımdan en tehlikeli dönemini yaşadığımı söylemiştim. Bugün bu durumum olanca dehşetiyle devam ediyor. Dışıma vurmuyorum ama içimde kopan fırtınalar o kadar dehşetli ki! İşin enteresan tarafı bu haldeyken bile neşeli olabiliyor, yine olabildiğince müsrif davranıyorum. Bu bir huy mudur bilmiyorum ama ilerde zengin olmaz isem herhalde ya bundan kesinlikle vazgeçmem ya da bunalımlı, borç içinde bir hayat sürdürmem gerekecek. Düşünüyorum da acaba bu müsrifliğimin içinde çocukluğumdaki giderilmeyen tutkularımın da payı var mı? Belki. Ama liseden beri para bakımından evden zorluk görmeden gelmem ve İstanbul'da ilk seneler kendime kurduğum dünyanın bu nitelikleri taşımasının da büyük etkisi var sanırım. Bu arada para konusundaki özel düşüncelerim de yol açıyor olabilir bu duruma. Acaba ben de evdeki diğer çocuklar gibi beş kuruşun dahi hesabını yapacak kadar hesaplı mı olmalıyım ? Aklım bunu gösteriyorsa da gönlüm bunu pek hasis ve maddeperest buluyor. Bu işi bir karara bağlayacak kadar da kuvvetli değilim. 

Şu anda 4000 liraya yakın borcum var. Bu ay sonunda rakam 5000 liraya ulaşabilir. Ufak bir rakam değil tabi. Yarın MTTB Genel sekreteri Kasım abiye 1000 liralık borcumu ödeyeceğim. 500 lirasını Temelden aldım, 500 lirasını da Sezai abiden almayı düşünüyorum. Eğer mümkün olmaz ise Kaya veya Yakup'tan tedarik etmeye çalışacağım. Ondan sonra 1000 liralık bir borcu da Nisan ayında ödemem gerek. Mayıs ayında da 2000 liraya yakın borç ödemesi var. Allah yardımcım olsun!

Okul ve ders durumum felç olmuş durumda. Ümidim Hazirana kadar iyi bir çalışmayla bu korkunç açığı kapatmak. İki adet 2. sınıftan dersim Hazirana kalacak. Bunlarla birlikte 3. sınıfın bütün derslerini haziranda temizlersem-ki bu herhalde bir mucize olur-büyük bir huzur içinde yazın çalışabilirim. Öyle görünüyor ki bugün içinde bulunduğum  bunalımdan selamete çıkıp tüm gücümle derslere sarılmam epey güç olacak. Ama başka çarem de yok.
…..

27 Kasım 2019 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı137.................................Büyük hedefler

Büyük hedefler

Türkiye’nin yakın dönemde gerçekleştirilmesi planlanan büyük hedefleri var. Büyük devlet olmanın, geleceği düşünmenin dev hamleleri bunlar.

Bunlardan ilki enerji sektöründe; her biri birbirine paralel ve 15,75 milyar m3/yıl kapasiteli iki adet boru hattı yapımını içeren bir proje şu anda hayata geçiriliyor. İlk boru hattıyla 2019 yılı itibariyle Türkiye'ye, ikinci boru hattıyla da Avrupa'ya doğal gaz ulaştırılması planlanıyor. Türk akımı doğalgaz projesi bitince inşallah Türkiye Avrupa'ya açılan bir enerji kapısına dönüşmüş olacak. 
İsmi Fatih olarak değiştirilen ilk yerli sondaj gemimiz Akdeniz'de devam eden petrol arama çalışmalarına aktif olarak dahil oluyor. Böylece Türkiye Doğu Akdeniz’de haklarına sahip çıkacak, ayrıca bu sayede enerji bağımlılığımızı azaltacak. 

Diğer yandan çeşitli illerde kurulacak toplam 1000 MW gücündeki rüzgâr santralinin ihalesi sonuçlanmış durumda. Santralde kullanılacak panellerin yurt içinde üretilmesine yönelik fabrikanın kurulumu da gerçekleşiyor. Ayrıca, yenilenebilir enerjinin artırılması kapsamında Rüzgâr enerjisine dayalı üretim kapasitesinin 2023'te bin megawatt'tan 20 bin megawatt'a çıkarılması öngörülüyor. Güneş enerjisine dayalı santrallerin kurulması ile birlikte yenilenebilir enerji kaynaklarının, elektrik enerjisi üretimi içindeki payı yüzde 30'lara çıkarılmış olacak. Bir taraftan da Rusya ile yapımı devam eden nükleer enerji santrallerimiz var. Tüm bu projeler ile hem uluslararası arenada enerji gücümüzün arttırılması, hem de ülkemizin enerjide dışa bağımlılığının azaltılarak daha temiz enerji kaynaklarının kullanılıp yaygınlaşması hedeflenmiş bulunuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki hükümetin devam eden bazı proje ve vaatleri en çok İstanbulluları ilgilendiriyor ve oldukça da heyecan verici. Neticede Türkiye’nin nerdeyse beşte bir nüfusuna sahip mega kentimiz İstanbul için başta ulaşım olmak üzere pek çok sektörde planlanmış yatırımlar çok çok önemli. Zaten Recep Tayyip Erdoğan'ın belediye başkanlığından bugüne yapılanlar adeta devrim niteliğinde şeyler. Bu yatırımlara her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor. Dört yıl sonra 2023 yılında İstanbul'da halen devam eden projelerle 1100 KM metro ağı tamamlanmış olacak. Türkiye'nin çılgın projesi Kanal İstanbul ise sadece İstanbul için değil, dünya için de stratejik bir önem taşıyor. Proje ile İstanbul boğazı büyük oranda rahatlatılmış olacak. Binlerce geminin tehdit ettiği tek boğaz geçişine alternatif fikri artık hayal olmaktan çıkıyor. Türkiye'nin yüz akı Kanal İstanbul güzergâhının 1/100 bin ölçekli rezerv yapı planıyla tüm ayrıntıları tek tek belirlendi. Son plana göre; Avcılar, Küçükçekmece, Başak şehir ve Arnavutköy'den geçecek Kanal İstanbul toplam 45,2 kilometre uzunluğunda olacak. Demiryolu boğaz tüp geçişi 2013'te açıldı. Bir başka ulaşım projesi tabi ki otoyollar alanında. Şimdi sıra 334 km uzunluğunda ve 1 milyar 32 milyon Avro bedelli Edirne Şanlıurfa otoyolunda. Yap-İşlet-Devret yöntemiyle ihalesi 2017 yılında yapılan projenin inşaat çalışması devam ediyor. Bu otoyolun tamamlanması ile inşallah Edirne'den Şanlıurfa'ya kesintisiz bir otoyol ulaşımı sağlanmış olacak.
Son yıllarda Savunma alanında birçok milli yapıma şahit olduk. Obüslerden İHA ve SİHA’lara, Hafif piyade tüfeklerinden Zırhlı araçlara kadar pek çok yerli ve milli silahımız terörle mücadelede gücümüze güç kattı. Amerika ile F-35 krizi ve s-400 meselesi, Avrupa’nın en ufak bir sorunda silah ambargosu tehditleri bize en önemli ve kritik zamanlarda NATO müttefiklerimize güvenemeyeceğimizi göstermiş oldu. Şimdi Erdoğan’ın savunma sanayiinde yerli ve milli projelere neden bu kadar önem verdiğini daha iyi anlayabiliyoruz. İnşallah Milli gemi projesi Milgem ile Türkiye ilk defa korvet tipi bir askeri gemi tasarımı gerçekleştirilmiş oluyor. Böylelikle gemi tasarımı, tekne inşası ve sistem entegrasyonunda dışa bağımlılık azaltılmış olacak. Ayrıca askeri tersaneler ile özel sektördeki gemi tasarım, inşa imkânları ve kabiliyetlerinin entegrasyonu suretiyle, özel sektörün harp gemisi inşası alanında gerekli bilgi birikimi, tecrübe ve altyapı ile donatılması sağlanmış oluyor. Zira projeye %65'in üzerinde yerli sanayi katılımı söz konusu. Tüm proje kapsamında 50'den fazla yerli firmaya iş imkânı sağlanmış durumda. Savunma alanındaki bir başka önemli proje; Korkut Alçak İrtifa Hava Savunma Sistemi. Halen seri üretim aşamasında bulunan bu projeyle orta ve yüksek irtifa füzeleri ile gelen tehditleri tespit, teşhis ve tahrip mümkün olabilecek. Türkiye’nin bilim ve teknoloji alanında da dev projeleri var. Bunlardan birisi; Türk Uzay Kurumu. Bu merkez de inşallah 2023 yılına kadar ülkemizde kurulmuş olacak. Böylelikle Türkiye'de yürütülen ve yürütülecek tüm uzay faaliyetlerinde merkezi politika belirlenmesi ve koordinasyon ile uluslararası temsil yapısı geliştirilmiş olacak.
Uyduların yerli üretimi için Uydu Montaj, Entegrasyon ve Test Merkezi (UMET) faaliyete geçirilecek. Bu alanda uzman personel yetiştirilecek ve üniversitelerde araştırma merkezleri kurulacak. Uzaydaki uydu filomuz en az 2'si yerli olmak üzere toplam 7 adede yükseltilerek, Amerika'nın Batı kıyısından Çin'in Doğu kıyısına kadar kapsama alanına alınacak. Yine yerli haberleşme uydusu TÜRKSAT 6a’nın 2020'de tamamlanması öngörülüyor. İlk yerli haberleşme uydusunun üretimi halen TUSAŞ TAI tesislerinde kurulan Uzay Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezinde (USET) devam ediyor. Ülkemizin, haberleşme uydusu üretebilen 10 ülke arasında yer almasını sağlayacak proje kapsamında ilk uydunun 2021 yılında uzaya fırlatılması hedefleniyor. Ülkemizin uydu haberleşme kapasitesini artırmaya ve yörünge haklarımızı korumaya yönelik yeni uydu projelerimiz 5A ve 5B Uydularının üretimine de başlanılmış durumda. 2020 yılında 5A'yı, 2021 yılında 5B'yi uzaya göndererek yeni Ku-Bant frekansını kullanan ilk 5 ülke arasına girilmesi hedefleniyor.             
 

Bir başka çılgın proje; ‘Antarktika’ya bilim üssü kurmak!’ Geçmişe göre bu oldukça iddialı bir hedef ama bugün oluyor işte. Antarktika'da 2019'da Türk Bilim Üssü kurulumu gerçekleştirildi. Böylece Türkiye, Antarktika üzerinde söz sahibi 30 ülkeden biri oldu.       ‘E-dönüşümde ilk 10'a girmek’ de böyle iddialı bir başka hedef. Böylece Türkiye, uluslararası e-dönüşüm sıralamalarında ilk 10 ülke arasına girmiş olacak. Kısaca; 2019 yılına kadar kâğıt ortamında sunulan tüm hizmetler artık elektronik ortamda sunulabilecek.
Türkiye artık Sanayi siteleri ya da Organize Sanayi Siteleri dönemini aştı. Yeni kurulacak ‘mega endüstri bölgeleri’ ile özellikle büyük ölçekli ve entegre yatırımların önü açılmış olacak. Örneğin; İlaç ve tıbbi cihazda yüksek katma değerli ürün üretebilen, küresel pazarlara ürün ve hizmet sunabilen ve yurt içi ilaç ve tıbbi cihaz ihtiyacının daha büyük bir kısmını karşılayabilen üretim yapısına geçilebilecek. Bu kapsamda yüksek teknoloji alanlarında yerli ve yabancı yatırımları çekebilmek için kurulan 6 endüstri bölgesine ek olarak en az 15 yeni endüstri bölgesi daha kurulması planlanıyor. Diğer taraftan Türkiye’nin dünyanın sayılı lojistik merkezlerinden biri olması için çalışmalar sürüyor. Böylece Doğusu ile batısı, Kuzeyi ile Güneyi arasında; limanları, serbest bölgeleri, lojistik merkezleri ve tüm ulaşım sistemleri ile Türkiye'nin dünyanın önde gelen bir lojistik üssü olması sağlanmış olacak. Nitekim mevcutlara ilave olarak, ülkemizin en az 16 noktasında daha büyük ölçekli Lojistik Merkezleri kurulması öngörülüyor. Bacasız sanayi olarak bilinen Turizm sektöründe de hedef büyümüş durumda. Daha önceleri 10-15 milyon dolayında kalan yıllık turist hacmi artık 40-50 milyonlarla ifade ediliyor. Bu konuda da terör engellemelerine rağmen büyük bir sıçrama olduğu görülebiliyor. Kültür turizmi ile yaz kış turist çekebilen, bu yolla milli gelirini dolaysız arttırabilen sayılı ülkeler arasına girmek üzereyiz.  
Son yıllarda en göze çarpan bir diğer yatırım hamlesi de sağlık sektöründe. Öncelikle en önemli büyük şehirlerimizde başlayan Şehir hastaneleri projesi şimdi artık tüm Türkiye’ye yayılıyor. Bu kapsamda toplam 42.459 yataklı sağlık kampüsü, sağlık yerleşkesi, devlet hastanesi, şehir hastanelerini içeren 30 proje Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) Yöntemi ile yapılıyor. Artık sağlık trafiğinin yönü içerden dışarıya değil dışardan içeriye doğru değişti. Avrupa’dan, Amerika’dan, Asya’dan, Orta doğudan tedavi olmak üzere ülkemize gelen pek çok hasta var. Çok şükür hem teknolojimiz, hem hizmet seviyemiz hem de yetişmiş eleman kalitemiz çok çok üst seviyede. En önemlisi de pek çok ülkenin yapamadığını yapmış, sosyal güvenlik ve sağlık sistemini zamanında reforme edebilmiş bir ülkeyiz. Yatırım hamleleri sadece maddi hayatımızla da sınırlı değil. İstanbul, Ankara başta olmak üzere birçok büyük şehrimizde anıtlık çapta camiler bir bir hayata geçirilmekte. Bunlardan biri de taksim camii projesi. Taksim'de tüm tartışmaları geride bırakarak azim ve inançla temeli atılan cami neredeyse bitmiş durumda. İbadete açıldığında inşallah 2 bin 500 kişinin aynı anda namaz kılabilmesi mümkün olacak.
Bunlar son yıllarda göğsümüzü kabartan gelişmeler. Başımıza sarılan onca belalara, önümüze çekilen onca setlere, düşmelere kalkmalara rağmen Türkiye Allaha Hamdolsun Erdoğan liderliğinde dünya çapında bir güç olma yolunda ilerliyor. Kötü ve yanlış giden şeylerle o kadar meşgulüz ki yapılanları yeterince göremiyoruz. Oysa bizim ülkemiz büyük bir ülke. Bu gerçeği en iyi bize dışardan bakanlar görüp ifade ediyorlar. Gücümüz inancımızdan, kökü mazide olan atî olmamızdan geliyor. Milletimiz yüce bir millet ve insanımız da her şeyin en iyisine layık. Büyük millet büyük düşünür, büyük şeyler yapar. Böyle dönemlerin de büyük devlet adamları, bilim insanları, sporcuları, öğretmenleri, manevî deryaları ve sanatkârları olur. Üstad Necip Fazıl’ın ifadesiyle: “Sen bir devsin, yükü ağırdır devin! / Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin! /Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte! /Ölsek de sevinin, eve dönsek de! /Sanma bu tekerlek kalır tümsekte! /Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir! /Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir! “
yyalcin3@gmail.com