
70'li yılların başı
Bana ne mutlu ki gençlik yıllarımda İstanbul'da okudum.
Ülke 70'li yıllarda sosyal, siyasal ve ekonomik açıdan tam bir kaos içindeydi. Daha vahimi gençlerin kıyasıya birbirleriyle mücadele ettikleri, halk diliyle anarşik yıllardı.
Ancak İstanbul bu yıllarda hem bu sıkıntıların, hem de fikir, sanat ve edebiyatın zirvelerini yaşıyordu.
Talihliydik;
kitap okuyor, maddi manevi her yönden kendimizi
geliştiriyor, her alanda büyük insanlarla hemhal olabiliyorduk. MTTB bize başlı
başına bir hayat okulu olmuştu.
Ben
1973'ün son aylarında Üniversiteye girdim. Rabbim
içinde bulunduğum muhit vasıtasıyla beni dönemin girdaplarından korudu, iyiye
güzele yönlendirdi ve bugün geriye bakıp düşündüğümde iftihar ettiğim
hizmetleri yaşattı.
Milli
Sinema çalışmaları bunlardan biridir. 1973'ten 75'e
kadar kısmen, 1979'a kadar ise fasılalarla bizzat o gayretin içinde oldum. Önce MTTB Sinema
Kulübünde daha sonra da Burak Film ve Sûr Film tecrübelerinin yakından
şahidiyim.
Bizler,
rahmetli üstad Necip Fazıl Kısakürek'in özelleri idik.
MTTB'liler onun için evlatları gibiydi. Onun sözleri, yazıları ve şiirleriyle
beslenirdik. Bunlardan biri de meşhur 'Sakarya Türküsü' şiiri idi.
Şimdi
dönüp; sadece 'Milli Sinema' ile ilgili çabalarımızı
değil, o yılların fırtınalı zihin dünyasındaki yürüyüşümüzü de bir 'yokuş
tırmanma' olarak görebiliyorum. Aynen; "Su iner yokuşlardan, hep basamak
basamak / Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak" dizelerinde olduğu gibi.
Bizim
yürüyüşümüz suyun gidişine inat yokuşlara doğruydu. Sakarya Türküsü bizim gibi Milli Sinema ideali peşindeki bir avuç genç için adeta bir yokuş tırmanma destanıydı.
Rabbim
izin verirse bu yazı dizisinde elimden geldiği kadar bu yolculuğun tanıklığını
dile getireceğim. Tabi ki öncelikle 1973 öncesi
yaşananları özetlemekle başlıyorum. Altmışlı yılların 'Yeşilçam Sineması'ndan
70'li yıllara geçiş, Türk sinemasındaki muhtelif arayış ve kırılmalar arasında
'Milli Sinema' tohumlarının ekildiği o ilk yıllara.
Bu
konuda kendisinden yararlandığım bu davanın önderi
Salih Diriklik ağabeyimi saygıyla, minnetle selamlıyorum. Bu bölüm onun yazdığı
iki ciltlik 'Fleşbek' (Türk Sinema-Tv sinde İslami Endişeler ve çizgi dışı
oluşumlar) kitabından özetlenmiştir.
1970
Şule Yüksel Şenler'in 'Huzur sokağı' isimli romanı 'Birleşen Yollar'
ismiyle çekildi. Senaryosu Bülent Oran tarafından uyarlanan filmin
başrollerinde Türkan Şoray, İzzet Günay, Semih Sergen, Funda Postacı ve Salih
Güney vardı. Film 1970 sonbaharında bitirildi.
Film
Ankara'da ve Beyoğlu Emek sinemasında yapılan özel
galalardan sonra 22 Şubat 1971 günü İstanbul'da 12 sinemada birden vizyona
girdi. Seyirci büyük ilgi gösterdi bu filme. Bugün 'Birleşen Yollar' filmi uzun
zamandır sözü edilen Milli Sinema düşüncesinin de ilk örneği olarak kabul
ediliyor.
26
Mart 1971'de Ömer Öztürk MTTB başkanı seçildi. Tiyatro
kulübünü ise Abdullah Gül yönetmekteydi. Bu arada henüz tıp fakültesi ikinci
sınıf talebesi olan Salih Diriklik MTTB'nin sinema kulübü için bir teklif aldı.
Aynı zamanda çeşitli gazete ve dergilerde Salih Gökmen adıyla sinema yazıları
yazan Diriklik, öncelikle binanın çatı katındaki küçük bir odada bulunan 35
mm.lik projeksiyon makinesini tamir ettirmeye çalıştı. MTTB sinema
göstericisinin tamiri, kulüp odası ve salonun düzenlenmesi Aralık ayı sonuna
kadar devam etti. Bu nedenle iş bitmeden Ekim ayı sonunda bir basın bülteniyle
MTTB Sinema Kulübünün hazırlıkları ve kuruluş gayesi basına duyuruldu.

1972
Salih
Gökmen'in Tohum dergisinin Şubat '72 tarihli 67.
sayısında 'Dini görüş açısından Sinema' başlığıyla bir yazısı yayınlandı. Bu
yazı İslamî hassasiyetlere sahip bir kesimin uzun yıllardan beri uzak durup
görüş beyan etmekten çekindiği bir konuyu her yönüyle ele almaktaydı. Bu arada
1970 yılındaki 'Umut' filmi, daha sonra da 'Vurguncular', 'Baba', 'Ağıt' ve
'Acı' adlı filmleri arka arkaya 1971'in sonları 1972'in başlarında vizyona
girdi. Bu filmlerle Yılmaz Güney de 'Devrimci Sinema' denilebilecek değişik bir
kulvarda koşmaya başlamıştı.

MTTB
Sinema Kulübünün ilk galası kuruluşunun üçüncü
haftasında Türkan Şoray, Ediz Hun, Lale Belkıs ve Elif Sönmez'in başrollerini
oynadığı Yücel Çakmaklı'nın yeni filmi 'Çile' ile oldu. Film 3 Nisanda
İstanbul'da vizyona gireceğinden ondan bir gün önce 2 Nisanda Çemberlitaş Şafak
sinemasında yapılan bir gala ile seyirciye tanıtılmış oldu. Galaya Türkan Şoray
dışında pek çok oyuncu ve teknik elaman katıldı. Film 'Çile' isminden dolayı
hayal kırıklığı yaşattı, ancak Necip fazıl Kısakürek'in bilinen 'Çile'
kitabıyla ilgisi yoktu ve 'Deprem' adlı hikayesinden uyarlanmıştı. Öte yandan
film birkaç cami ve dua sahnesi dışında Bülent Oran senaryosuyla klasik bir
Türk aşk filminden farklı değildi.
Yılmayan Yücel Çakmaklı üçüncü konulu
filmini 1972 yazında çekmeye başladı. 'Zehra' adlı filmin oyuncuları; Hülya
Koçyiğit, Ediz Hun, Yalçın Gülhan ve Hulusi Kentmen'di. Hülya Koçyiğit bu
filmdeki rolüyle o yılki Adana 4. Altın Koza film Festivalinde 'En iyi kadın
oyuncu' ödülü kazandı.

Bu
arada Halit Refiğ'in 'Fatma Bacı' adlı filmi Ekim ayı başında vizyona girdi. Bu
film Halit Refiğ'in Ulusal Sinema kitabından sonraki ilk filmiydi. 9 Ekimde tüzüğü kabul edilerek resmen kurulan MTTB sinema kulübü 23 Kasımda bu
filmi gösterime aldı. 1973'te yapılan meşhur açık oturum fikri de bu filmin
gösterimi sırasında oluştu.
Sinema
kulübü bu arada gazetelere 'Milli Sinema Cephesinde bir
okul' başlıklı bir bülten dağıttı. Artık MTTB Sinema Kulübüyle ilgili haberler
sağ basının sınırlarını aşmış diğer büyük gazeteler de kulübün gösteri ve
seminer programlarına ilgi göstermeye başlamışlardı. Bu arada sinema ile
ilgilenen gençler sadece üye olmak için değil bilfiil görev almak üzere kulübe
gelmekteydiler. Bunlardan yükü omuzlayacak olan üçü; İstanbul Güzel sanatlar
Akademisinde okuyan ibrahim Tabakoğlu, Mehmet Kılıç ve Cengiz Özdemir'di.
Aralık
ayında Zehra filmi de vizyona girdi. Yine Necip Fazıl'ın bir hikayesinden (Sen
beni ölümden döndürdün) yola çıkılarak hazırlanan film
Yücel Çakmaklı filmografisine yeni bir soluk kattı. Zehra göz doldurdu. Sinema
kulübünde aynı ay içinde 'Üç arkadaş' (Memduh Ün), 'Gurbet Kuşları' (Halit
Refiğ), 'Köroğlu'(Atıf Yılmaz) üzerine seminerler düzenlendi.
(Devam edecek)