Demek, hayatın anlamı iyilik üzere
olmak ve hamd etmekle yakından ilişkilidir. Zira "Sizin en iyiniz,
kendisinden hep iyilik beklenen ve kötülük etmeyeceğinden emin olunandır"
sözü Peygamber efendimize (sav) ait.
Peki, iyiliğe nasıl ulaşılır, sonrası nedir ? Onun da formülü veriliyor
o kutlu insanın dilinden: “Doğruluk insanı iyiliğe, iyilik ise insanı cennete
götürür. Yalan insanı kötülüğe, kötülük ise insanı cehenneme götürür.”
Bu
yüzden “İçinizde insanları hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran
bir topluluk bulunsun. İşte kurtulacak olanlar onlardır” deniyor. Ali-i İmran
suresinde 104. Ayet olarak geçen bu davet tabi ki biz Müslümanlara. Çünkü,
hemen takip eden 110. Ayette “Siz, insanlar için ortaya çıkarılan, doğruluğu
emreden, fenalıktan alıkoyan, Allah'a inanan hayırlı bir ümmetsiniz” ifadesi
var. Diğer ümmetlere farkımız da bu, keşke inanmış olsalardı. Bu, elbette
kendileri için daha hayırlı olurdu
Allah resulü bizim için rehberliğine
devam ediyor. Hadisi şeriflerinde diyor ki: "İki şey var ki, ondan daha
iyisi yoktur: Allahü teâlâya iman ve Onun kullarına iyilik etmek, şefkatli
olmak. İki şey var ki, ondan daha kötü iki şey yoktur: Şirk ve insanlara
kötülük etmek." “İyilik güzel huydur (güzel ahlaktır), kalbin rahat ettiği
(insanın kalbini rahatlatan, gönlüne huzur veren) şeydir. Kötülük ise kalbin
rahatsız olduğu ve halkın bilmesini istemediğin (insanların muttali
olmalarından rahatsız olduğun) şeydir.” Görüyorsunuz hamd edecek ne kadar çok
şey var. Sadece yol gösterilmiyor, nasıl olunacağı, nasıl yürüneceği de tarif
ediliyor.
Şu sözü dikkatle okuyalım: “Bir zaman
gelecek fitneler çoğalacak, insanlar dünya menfaati karşılığında dinlerini
satacaklar. Bu zamanda iyilik yapmakta acele etmelisiniz.” Acaba bu günler mi
kast ediliyor, muhatabı da biz miyiz acaba,
ne dersiniz ?
Peki öyle ise ne yapacağız ? Sinip,
silinecek miyiz. Bu da bir bakıma o fitnelerin ateşine odun atmak değil de
nedir ? Yok, hayır ! Daha ölmedik. Küçük büyük demeden yapacak çok şeyimiz var.
Öncelikle “Ameller niyete göredir. Herkesin niyeti ne ise eline geçecek de
ancak odur” sözünden işaret alacağız meselâ. Karamsarlık yok, ümitsizlik yok.
"Ömründe hiç hayır yapmayan bir Müslümanın, başka Müslümanlara zarar
vermesin diye bir dikeni, bir taşı, bir engeli yoldan kaldırması, Allah indinde
makbul görülerek Cennete gitmesine sebep oldu" sözü bize fener olacak
inşallah. Allah için söyleyiniz: Fitnenin çoğaldığı bir zamanda "Cehenneme
girmesi haram olan ve Cehennemin de onu yakması haram olan kimseyi bildiriyorum.
Dikkat ediniz! Bu kimse, insanlara kolaylık, yumuşaklık gösteren mümindir"
sözü bizler için bir müjde değil midir ?
Yine içinde geçen ve ‘zaman’ anlamına
gelen ‘ed-Dehr’ kelimesinden dolayı Dehrsûresi diye de bilinen ‘İnsan’
suresinde başlıca, ahiret hayatıyla ilgili meseleler ve özellikle takva
sahiplerinin cennette kavuşacakları çeşitli nimetler konu edilmekte. Özellikle
5-8 ayetlerde olağanüstü bir tasvir var: “İyiler cennette kâfur katkısı bulunan
kadehlerden içerler. Bu Allah’ın has kullarının içeceği bir pınardan
doldurulmuştur. Allah’ın has kulları ise adaklarını ifa ederler. Kötülüğü her
yönden kuşatmış olan ahiret gününden korkarlar. Onlar seve seve yoksula,
yetime, fakire ve esire yemek yedirirler. Bunu yaparken de ‘Biz sadece Allah
rızası için sizi yediriyoruz, sizden ne bir teşekkür ve ne de bir karşılık
beklemiyoruz’ derler.” Bu kutlu mesajı aldıktan ve anladıktan sonra mümkün
müdür istikametten şaşmak ?