Bu günlere nasıl geldik
Henüz çok gençtim
daha üniversite bitmemişti. O yıl seçimler vardı ve propaganda çalışmalarının
yapıldığı günlerdi.
Ben de İstanbul'dan büyüklerimin yardımına gelmiştim. Çünkü
yanında olduğum insanlar sayıca son derece az, fakir ve genellikle yaşlıydılar.
Etrafımızda genç yok gibiydi. Okumuş kişi ise bundan 40 yıl öncesi zaten
parmakla gösterilirdi.
Bir gün yaşadığım ilçeye bir Genel Müdür geldi.
Milletvekili adayıymış. Hem de yüksek makine mühendisiymiş.
İlçe heykel
meydanında neredeyse 20-30 kişinin toplandığı bir kalabalığa (!) konuştu.
Adam
milli sanayileşmeden bahsediyor, makina motor diyor, Türkiye'nin bölgesinde
liderliğinden söz ediyordu. Hayretler içinde kalmıştım. Nasıl yani, böyle
insanlar da mı varmış. Hem dindar, hem yüksek tahsilli hem de bir Genel Müdür.
O güne kadar dindar insanların sadece köylü, esnaf, memursa odacı, bilemedin en
fazla imam ya da işçi olduklarını sanırdım. Üstelik ülke idare etmekten,
ekonomiden dış politikadan konuşuyordu.
Müthiş bir enerjisi vardı. Dur durak
bilmiyor, siyasi rakiplerine dil uzatmıyor, sadece inanç ve düşüncelerini büyük
bir aşkla anlatıyor, karşılaştığı bütün olumsuzluklara ise hiç şikayet
etmiyordu. Şaşkınlığım büyük bir hayranlığa dönüşmüştü. Adamın gölgesi oldum
adeta. Bir taraftan kafamda ona sorulacak bir çok soru birikiyor, diğer
taraftan birlikte köy köy kahve kahve dolaşıyor gördüklerimi ve duyduklarımı
sünger gibi emiyordum.
Geç vakit ilçe
merkezine döndüğümüz bir gece aynı evde ve aynı odada misafir edildik. Bir
insanı tanımak için birlikte yolculuk etmek, birlikte yiyip içmek ve aynı yerde
yatmak gerekir derler ya benim için sanki hepsi de tamam olmuştu. Artık ona
"abi" diye hitap ediyordum. Hiç unutmam sabah olduğunda ona saçma
sapan bir soru sormuştum. "Abi, 50 bin kişiyi nasıl yönetiyorsun ?"
Sözde ben de yönetici olmak istiyordum ya işte 50 bin kişinin başında bir Genel
Müdür ayağıma gelmişti. Hap gibi bir formül verebileceğini düşündüm zahir ! Ama
o benim sorumu temiz aydınlık bir gülümsemeyle " Ben 50 bin kişiyi
yönetmiyorum ki, onları yöneten 50 kişiyi yönetiyorum" dedi. İşte benim
zamanla-anladıkça 35 yıllık kamu hizmetimi, yöneticiliğimi ve yaklaşımlarımı
temelden etkileyen kısacık cümle. Küçük ama Büyük bir sözcük.
...
Seçimlerden
sonra beni apar topar Ankara'ya çağıran, memur olmaya olan direncimi kıran,
çalış seni yerime Genel Müdür yapayım diye beni yüreklendiren, iyi günde kötü
günde bana dürüstlük, çalışma ahlakı, kendini geliştirme, inanç ve sabrı
tavsiye eden o güzel insana en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Sana rabbimden
acil şifalar diliyorum Cevat abi !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder