Yilmaz Yalcın, KÜÇÜK/BÜYÜK ŞEYLER... albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.
31 Mart 2013
KÜÇÜK/BÜYÜK ŞEYLER…(Hayatın iki yüzü; iyilik ve kötülük(2)
Şüphesiz "iyi" ve "iyilik" kelimeleri bizim dilimizin temel kavramlarından. Günlük yaşamımızda konuşurken, yazarken onları çokça kullanıyoruz. Hem de oldukça geniş bir alanda ve bir çok anlamda. Bu doğru. Ancak bunun nedeni herhalde milletimizin sahip olduğu insani değerlerin derinliği, örf ve âdetlerin zenginliği olmalı. Yaşayan kültürümüz ve içerdiği temel kavramların kökeni de nihayet sağlam inanç dünyamıza dayanıyor.
Örneğin İslam hukûkunda eş anlamlı olarak kullanılan örf ve âdet terimleri, Kur'an ve Sünnette, aklın ve dinin güzel gördüğü iyilik ve ihsan manasında "marûf" şeklinde geçiyor. Nitekim, "Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır" ayetinde geçen "emr-i bil marûf" bu şekilde "iyilik yapma" anlamındadır . "Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. (Nahl Suresi), 90. Ayet)"
İşte bu noktada Kuran-ı Kerim ne diyor bilmek gerekiyor. Çünkü, elbette ki iyi ve iyilikle ilgili bir çok temel kavramın birinci dereceden kaynağı odur. Ne yazık ki bu konuda ilim sahibi değilim. Fakat elbette her müslüman gibi ben de onu anlamaya, bilmeye ve yaşamıma tatbik etmeye çalışıyorum. Biliyorum ki onun mucizesi zaman, mekan, kişi ve sıfat ayırmaksızın kendisine müracaat edeni boş çevirmemesidir. O herkese açıktır ve kapısına gelen ondan niyeti ölçüsünde ve taşıyabildiği kadar yararlanabilir. Bu yüzden araştırmamı kendi seviyemde ve DİB'nın Kur'an Mealinden yararlanarak yaptım. Allah şahidimdir ki niyetim halistir. Hata yapmamaya çalıştım, ancak varsa öncelikle Rabbimden, sonra da sizlerden af dilerim
Amacım elbette ki dilimizdeki "iyi" ve "iyilik" kelimelerinin Kur'an'a dayanan kökenlerini öğrenmek ve anlamaktı. Konuyla ilgili tespitlerimi aşağıda bulacaksınız. Ancak başlangıçta bilmediğim, konuyu araştırırken farkına vardığım ilginç bir hususu da sizlerle paylaştım. O da yüce Allah'ın bizlere öğrettiği kavramları tanımlaması kadar insanlara sesleniş biçiminin de son derece yüreklendirici ve teşvik edici olduğudur. Aşağıdaki ayetleri okurken onun bu yönünü eminim siz de hemen fark edeceksiniz.
Mesela Allah bize "Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin !" (Bakara Suresi, 195. Ayet) "Rabbinizin bağışına, ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun! "(Âl-i İmrân Suresi, 133-134. Ayetler) diye sesleniyor.
Üstelik bir çok ayette "Allah iyilik edenleri sevdiğini" söylüyor. Yani; "Allah'a karşı gelmekten sakınan, iman eden, salih amel işleyen, bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayan, öfkelerini yenen, insanları affedenleri". Bir de müjde veriyor bize; onlara "daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. (Mâide Suresi, 93. Ayet) Rablerinin kendilerine verdiği şeyleri alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar." (Zâriyât Suresi, 15. Ayet)
Ayrıca "Allah güzel davrananları sevdiğini" de belirterek, ki onlar "Allah'ın ve Peygamberinin davetine uyan, Rablerine karşı gelmekten sakınan ve güzel davranıp iyilik eden kimselerdir" şeklinde bir tanım yapıyor. Hemen akabinde "Allah da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiretin güzel mükafatını verdi.(Âl-i İmrân Suresi, 148. Ayet) buyurmak suretiyle onlara "Büyük bir mükafat vardır" (Âl-i İmrân Suresi, 172. Ayet) haberini veriyor.
Yine bir başka ayetinde "Kendisine karşı gelmekten sakınan ve iyilik yapanlarla uğrunda cihad edenler-var ya" için, "Şüphesiz Allah, iyilik yapanlarla beraberdir" diyor.(Nahl Suresi, 128. Ankebût Suresi, 69. Ayetler)
Rabbimiz bize "Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun" diye hitab ederek "İşte kurtuluşa erenler onlardır.(Âl-i İmrân Suresi, 104. Ayet) vaadinde bulunuyor. Hatta bir taraftan onlara "Allah katından bir konaklama yeri olarak, içinde ebedi kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler vardır" müjdesi veriyor, bir taraftan da "Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için Allah katında olan şeyler iyiler için daha hayırlıdır" (Âl-i İmrân Suresi, 198. Ayet) şeklinde bir değerlendirme fırsatı tanıyor.
Bu konuyu daha da vurguluyor ve "Allah'a karşı gelmekten sakınan kimselere, "Rabbiniz ne indirdi?" denildiğinde, "Hayır indirdi" derler. Bu dünyada iyilik yapanlara bir iyilik vardır. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Allah'a karşı gelmekten sakınanların yurdu ne güzeldir."(Nahl Suresi, 30. Ayet) buyuruyor.
"Şüphesiz Allah (hiç kimseye) zerre kadar zulüm etmez" ayetiyle hiçbir iyiliğin karşılıksız kalmayacağı da güvenceye bağlanmış; "(Yapılan) çok küçük bir iyilik de olsa onun sevabını kat kat arttırır ve kendi katından büyük bir mükâfat verir."(Nisâ Suresi, 40. Ayet) "(Ey Muhammed!) Bizim adımıza de ki, "Ey iman eden kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlar için (ahirette) bir iyilik vardır."(Zümer Suresi, 10. Ayet)
Kur'an-ı Kerim geçmiş peygamberleri (Nuh'u, İbrahim'i, İshak'ı, Yakubu, Dâvud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, İlyas'ı, Yûsuf'u, Mûsâ'yı ve Hârûn'u) anıyor, evlat ve zürriyet armağan ettiğinden ve hepsini hidayete erdirdiğinden bahsediyor. (En'âm Suresi, 84. Ayet) "Olgunluk çağına erişince O'na hikmet ve ilim verdik." (Yûsuf Suresi, 22. Kasas Suresi, 14. Ayetler) ve onlara "Sonradan gelenler arasında güzel bir ad bıraktık." (Sâffât Suresi), 78-79-80, 103, 105, 108-109-110, 119-120-121,129-130-131.Ayetler) "İşte biz, iyi davrananları ve İyilik yapanları böyle mükafatlandırırız" diyor.
"İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar" diyor Kur'an. Çünkü, "İyilerin yazısı "İlliyyûn"da kaydedilmektedir. "İlliyyûn"un ne olduğunu sen ne bileceksin. O yazılmış bir kitaptır. Ona, Allah'a yakın olanlar şâhit olur. Dosdoğru Kur'an'ı getiren ile onu tasdik edenler var ya, işte onlar Allah'a karşı gelmekten sakınanlardır. Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, Şüphesiz onlar bundan önce iyilik yapan kimselerdi."
"Bilin ki Allah içinizden iyilik yapanlara büyük bir mükafat hazırlamıştır." müjdesi; "içinizden iyilik yapan, adaklarını yerine getiren, kötülüğü her yanı kuşatmış bir günden korkan, sabreden, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yediren, biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz diyen. Sizden bir karşılık ve bir teşekkür beklemiyoruz. Çünkü biz, asık suratlı, çetin bir günden (o günün azabından dolayı) Rabbimizden korkarız." diyen İyiler için veriliyor.
Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için, yapmakta oldukları şeylere karşılık Naîm cenneti va'dediliyor; "Şüphesiz, iyiler Naîm cennetindedirler. Onların yüzlerinde, nimetlerin sevincini görürsün. Onlar için Rableri katında diledikleri her sey vardır."
Ayetlerin devamında bu şeyler de ayrıntılı olarak anlatılıyor. "Koltuklar üzerinde, (etrafı) seyrederler. İşledikleri kötülükleri örtmek ve onlara yaptıklarının en güzeli ile karşılık vermek için Rablerinin kendilerine verdiği şeyleri alarak cennetlerde gölgeler içinde, pınar başlarında ve canlarının çektiği meyveler içerisindedirler. Katkısı kâfur olan içecekler dolu bir kadehten içerler. Bir pınar ki Allah'ın kulları ondan içer, onu (istedikleri şekilde) fışkırtıp akıtırlar. Allah da onları o günün kötülüğünden korur ve yüzlerine bir aydınlık ve içlerine bir sevinç verir. Sabretmelerine karşılık da onları cennet ve ipek(ten giysiler) ile mükafatlandırır."
"Orada koltuklar üzerine kurulmuş olarak bulunurlar. Orada ne güneş (yakıcı sıcak) görürler, ne de dondurucu soğuk. Üzerlerine cennetin gölgeleri sarkmış, cennetin meyveleri (kolayca alınacak şekilde) yakınlaştırılarak hazırlanmıştır. Etraflarında gümüş kaplar, şeffaf kadehler dolaştırılır. Gümüşten billur kaplar ki, onları (ihtiyaca göre) ölçüp düzenlemişlerdir. Orada kendilerine, katkısı zencefil olan içecekle dolu bir kâseden içirilir. Orada bir pınar ki ona "selsebil" adı verilir. Bir pınar ki, Allah'a yakın olanlar ondan içerler. Onlara, mühürlü (el değmemiş) saf bir içecekten içirilir. Onun (içiminin) sonu bir misktir (ağızda misk gibi koku bırakır) O içeceğin katkısı tesnimdir. "
"Çevrelerinde, gördüğünde saçılmış inciler sanacağın, hep aynı gençlik ve güzellikte kalacak hizmetçiler dolaşır. Orada, görünce (sonsuz)nimetler ve büyük bir mülk (hükümranlık) görürsün. Üstlerinde ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler vardır. Gümüş bileziklerle süsleneceklerdir. Rableri onlara tertemiz bir içecek içirecektir."
"Onlara şöyle denecektir:" deniliyor "Şüphesiz bu sizin için bir mükâfattır. Çalışma ve çabanız makbul görülmüştür. Afiyetle yiyin için." (İnsân Suresi), 5-22. İnfitâr Suresi, 13. Mutaffifîn Suresi), 18-27. Zümer Suresi, 33-35. Zâriyât Suresi, 15. Mürselât Suresi, 41-44. Ayetler)
Haberler peş peşe geliyor "Mü'minleri müjdele." Bu arada iyi ve iyiliğin somut örnekleri de verilmiş oluyor: "Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû' ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah'ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır." "İyilik edenleri müjdele" "Onların etleri ve kanları asla Allah'a ulaşmaz. Fakat ona sizin takvanız (Allah'a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. (Tevbe Suresi, 112. Ayet, Hac Suresi, 37. Ayet)
Demek Kur'an diliyle "Gerçek şu ki iman edip iyi işler yapanlara gelince, şüphesiz Allah iyilik yapanların ve iyi davrananların mükafatını zayi etmez." Hatta "Kim güzel bir iş yaparsa onun iyiliğini artırırız. Kullarımdan İnanıp yararlı işler yapan ve salih amel işleyenler cennet bahçelerindedirler. Onlar için Rableri katında diledikleri her şey vardır. İşte bu büyük lütuftur. İşte bu Allah'ın, müjdelediği şeydir. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.(Yûsuf Suresi), 90. Kehf Suresi), 30. Şûrâ Suresi), 22-23. Ayetler)diyor yüce Rabbimiz.
Allah şöyle diyor "Bunlar, hikmet dolu Kitab'ın; iyilik yapanlara bir hidayet ve rahmet olarak indirilmiş âyetleridir." Onlarsa "Rabbimizin, bizi salihler topluluğuyla beraber (cennete) koymasını umarken, Allah'a ve bize gelen gerçeğe ne diye inanmayalım? dedikleri için onların bu sözüne karşılık Allah onlara, devamlı kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetleri mükafat olarak verdi. İşte bu, iyilik yapanların mükafatıdır. Ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir."(Mâide Suresi, 84-85. Lokmân Suresi, 2, 4-5. Ayetler)
Hitap "Mü'min erkekler ve mü'min kadınlara !" Kur'ana göre onlar "birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah'a ve Resûlüne itaat ederler." "İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Tevbe Suresi, 71. Ayet)
Bakın hemen peşinden Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar tarif ediliyor ; "Onlar; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren kimselerdir. Onlar ahirete de kesin olarak inanırlar. İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler." Sonra yapılan şu tavsiyeye bakınız "Kim iyilik yaparak kendini Allah'a teslim ederse, şüphesiz en sağlam kulpa tutunmuştur." Akıbetin haber verilmesi de son derece düşündürücü "İşlerin sonu ancak Allah'a varır." (Lokmân Suresi, 22. Ayet)
Bu noktada Lokman peygamberin oğluna nasihatını da haber veriyor bize Kur'an. "Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir." (Lokmân Suresi, 17. Ayet)
Kur'anda herkes ve her durum için müjde var. Örneğin "Allah'a ve Resûlüne karşı sadık ve samimi oldukları takdirde, İyilikte bulunan kimselerin" daha önceki durumlarından dolayı "(kınanması) için de bir sebep yoktur. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." (Tevbe Suresi, 91. Ayet)
Uyarı şöyle "Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah'a (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Şüphesiz, Allah'ın rahmeti iyilik edenlere çok yakındır." (A'râf Suresi, 56. Ayet)
Neticede "Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. (Bu) kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, iyilik edenleri de daha güzeliyle mükafatlandırması için (böyle)dir. Çünkü O, Allah'a karşı gelmekten sakınanları en iyi bilendir. Onlar, ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve çirkin işlerden uzak duran kimselerdir. Şüphesiz Rabbin, bağışlaması çok geniş olandır." (Necm Suresi, 31-32. Ayet)
Demek ki Kur'an-ı Kerim hem insanları iyilik yapmaya yöneltiyor, hem iyi ve iyiliği örneklerle açıklıyor, hem de Allaha karşı gelmekten sakınan, iman edip iyi işler yapanlar için Naîm cennetini vaad ediyor.
O halde bu bölümü yine Kur'andan bir dua ile bitirelim. “Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik-güzellik ver, ahirette de iyilik-güzellik ver…”(Bakara, 2/201) Sen lütufkârsın, istediğini verensin. Bizi kötülükten ve cehennem azabından koru. Amin.
(Devam edecek)
31 Mart 2017
Gazel
Zülf-i siyâhı sâye-i perr-i hümâ imiş / İklîm-i hüsne anun içün pâdişâ imiş
(Sevgilinin siyah saçları, hüma kuşunun kanadının talih bağışlayan gölgesi imiş. Onun için o güzellik ülkesinin sultanı imiş.)
(Bir anda güneş gibi güzel yüzü altına dönüştü. Sevgilinin çevresinin toprağı nasıl bir kimya imiş.)
Âvâzeyi bu ‘âleme Dâvûd gibi sal / Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş
(Yüksek sesini bu aleme Davut gibi sal. Çünkü bu gök kubbede baki kalan ancak hoş bir seda imiş.)
Görmez cihânı gözlerümüz yâri görmese / Mir’ât-ı hüsni var ise ‘âlem-nümâ imiş
(Gözlerimiz sevgiliyi görmezse dünyayı görmez olur. Onun güzelliğinin aynası varsa dünya görünür olur.)
Zülfün esîri Bâkî-i bî-çâre dûstum / Bir mübtelâ-yı bend-i kemend-i belâ imiş
(Bu biçare Baki zülfünün esiridir sevdiğim. Bela kemendinin esaretinin bir tiryakisi imiş.)
Sultanu'ş-şuara Bâki
Dedeyim ben
Bugün keyfim yerinde
Bahar gelmiş bize de
İçimde bir sevinç var
Mutluyum ya, kime ne
Badem, erik çiçek açtı
Yağrağı tomurcuklandı
Gönlümde bir sıcaklık
Arttı sevgim, kime ne
Cemreler düştü yine
Umutlar saçtı güne
Dilimde bir muştu var
Dedeyim ben, kime ne
Yilmaz Yalcın, NE DÜŞÜNÜYORUM -I- albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.
31 Mart 2019
Saat 22.30. Seçim sonuçları hemen hemen belli oldu sayılır. İstanbul ve bazı yerlerde nefes nefese süregelen bir yarış var.
Millet; siyasette istikrarı, ulusal güvenlikte milli birlik ve bütünlüğü, ekonomide büyümeyi, yerel hizmetlerde gelişmeyi, sosyal alanda gelecek umutları yönünde oy kullandı.
Yilmaz Yalcın
31 Mart 2020
Hava puslu, dünyada ölüm kokusu var
Sanki eve değil yasa çekilmiş insanlar
Ne büyük nimetmiş bir nefes sıhhat
Sağlıkla kalkabilmeyi keşfetti uyuyanlar
Bir küçük virüsle tümden sarsılmışız
Çıkıp dolaşabilmeyi özleyen kalabalıklar
Meğer özümüze ne kadar da uzakmışız
İleriyiz, gücümüz sınırsız, öyle biliyorduk
Bize bir şey olmaz, ölmeyiz sanıyorduk
Meğer ne kadar ham, ne kadar da safmışız
Sokaklar bomboş, birbirimizden kaçar olduk
Yıkıldı Babil kulemiz, o kibir duvarlarımız
Özgürlük serapmış! Varsa yoksa duamız
Ben Corona günlerinin yaşayan şahidiyim
İşte bak! Eyyup gibi sınanmakta sabrımız
O çağlar önceydi, ben bu günün zahiriyim
Kendimi bilmezmişim,şifayı nereden bileyim
Dünya çaresiz, herkes beton evlere mahpus
Bir musibet mi lazımmış ki kendime geleyim
Havada değil ruhumuzda var kalın bir pus
Dünya karantinada, şehirler adeta kampus
Çok zalim gördüm, akan kan ve acıyı bilirim
Nush ile uslanmayanlar şimdi bak nasıl suspus
31 Mart 2020 Salı 19:30 CORONA GÜNLERİ..................................... ...Dünyada ölüm kokusu var
Farklı düşünceler
Bugün corona musibetinin ülkemizde ilk can almasının üzerinden 20 gün geçti. Alınan tedbirler artarak sürüyor. İki gündür Anadoluda bazı belde ve köylerde karantina uygulamaları duyduk. Açıklanan vaka ve ölüm sayılarını izlemek acı verici. Dünyada olup bitenlerse çok daha ürkütücü.
Ama insanlar böyle bir zamanda bile eğlenmenin, sporun ve sosyalleşmenin bir yolunu buluyorlar. Dedik ya dünya adeta bir köy, hatta devasa bir site gibi. İtalyada balkondan hep birlikte söylenen şarkıları ya da ülkemizde bir köyde yaşlılara gitarı ve mızıkasıyla konser veren gencin sesini sanki komşu balkondan geliyormuş gibi duyabiliyoruz. Fransada hep birlikte yapılan sabah cimnastiğini, ABD'de bir gurup sağlık personelinin gösterisini izleyebiliyoruz. Hele de sosyal medyada bir şekilde insanlar bu ev hapsi günlerini bile ne hale getirebiliyorlar görüyoruz.
Yurdumdan manzaralar tam filmlik. Hamamda kumar oynatanlar, sahilde balık tutanlar, evde parti verenler, ambulansa saldırıp cam kıranlar ve daha neler neler...Bereket bunlar çok azlık ve giderek de azalıyor. Bence hükümet iyi götürüyor bu işi. İnşallah hem sağlıkta hem ekonomi ve sosyal hayatta en az hasarla atlatırız bu günleri.
Film dedim de bütün dünya dev bir plato halinde. Mega kentlerin bu bomboş hali insanın aklına bir sürü senaryo getiriyor. "Can korkusu olmasa film şirketleri neler çeker kimbilir?" diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Böyle iki Hollyvood filmi görmüştüm. Biri yanılmıyorsam Peter Sellers'in oynadığı bir komedi filmiydi. Avrupada kasaba kadar bir ülkenin Amerikaya savaş açması üzerine kuruluydu. Diğeri ise bir nükleer savaş eşiğine gelmiş iki süper gücün denizaltıları arasındaki mücadeleyi anlatıyordu.
Ülkemizde eskiden sayım günleri ya da darbe sonrası sokağa çıkma yasağı gibi durumlarda ancak sokakları böyle boş görebiliyorduk.Şimdi onlar şükür ki geride kaldı artık. Bu hali ömrümüzde daha görebilir miyiz, bilmiyorum. -Allah da göstermesin ya- Ama olağanüstü bir olaya şahid olduğumuzu söylemeden edemeyeceğim. Yine de havada bir karabulutun dolaşmakta olduğunu, Firavun ülkesinde en muhkem odalara bile girebilen ölüm sisi gibi menhus bir virüsün aramızda dolaşmakta olduğunu düşününce...Bırrr...
Corona günlerinin dünyada, ülkemizde ve kişisel hayatlarımızda pek çok şeyi sorgulattığını, bir çok şeyi hatırlamamıza vesile olduğunu kabul etmeliyiz. İnternetten en çok siparişin 'Takım çantası' olması sebepsiz değil. Geçen gün Küçükköy'de bütün dükkanlar kapalıyken, mekanında oturmuş kitap okuyan adam hala gözümün önünde. Meselâ birdenbire yaşlılarımıza daha bir özen gösterir olduk. Hatta 65 yaş üstü insanların birer corona taşıyısı değil, en çok tehlike altında olanlar olduğunu anlamamız biraz zaman aldı galiba ama sonunda artık biliyoruz.
Cumhurbaşkanımızın ve Hükümetin bu konudaki özen ve vurgusunu çok takdir ettim doğrusu. Özellikle alınan sokağa çıkma yasağının daha çok risk altında bulundukları için onları korumak amaçlı olduğunu çok iyi anlattılar. İllerde kurulan Vefa guruplarının evinden çıkamayan bu insanlara ve ihtiyaç içindeki diğer ailelere kapıda hizmet vermeleri her türlü övgünün üzerinde. Yapılan 1000 liralık yardım ve maaşlarının evde ödenmesi de öyle.
------------
Cumhurbaşkanımızın ve Hükümetin bu konudaki özen ve vurgusunu çok takdir ettim doğrusu. Özellikle alınan sokağa çıkma yasağının daha çok risk altında bulundukları için onları korumak amaçlı olduğunu çok iyi anlattılar. İllerde kurulan Vefa guruplarının evinden çıkamayan bu insanlara ve ihtiyaç içindeki diğer ailelere kapıda hizmet vermeleri her türlü övgünün üzerinde. Yapılan 1000 liralık yardım ve maaşlarının evde ödenmesi de öyle.
------------
30 Martta kız kardeşim İzmir'den saat 12:"22'de bir fotoğraf göndermiş. Altında Kahvaltı keyfi yapıyoruz" yazılı. Hatice: "Afiyet olsun yarasın hep böyle keyfi olsun" diye katılmış.Ben de: "Maşallah anneme. Ellerinden öperim. Çok selam" diye mukabele ettim. Bugün Pazartesi ya evlatlarıma şöyle seslendim: "Bugün yeni bir hafta. Corona günlerinde 20.gün. Aile olarak da parça parçayız. Evde kalmaya devam edeceğiz, tedbirli olacağız ve inşallah bu musibeti atlatacağız. İyi ki oğuzhanın yanındayım. Ama eşimi, çocuklarımı, torunlarımı ve kuzucuklarımı özledim. Çok selam ve dua ile." [15:13] Bu mesaj içinde olduğum hissiyatımı gösteriyor. Sibel de Elif de: "Bizden de çok selam" demişler. Elıf ilave etmiş: Herkes kendine dikkat etsin."
Biraz hoşluk olsun diye face'de rastladığım "Karantina bitince ben" adlı bir videoyu gönderdim onlara. Videoda orta yaşlı bir kadın sultanahmet meydanında hoplaya zıplaya geziyor "Ah ne güzel simitçi!", "Ah ne güzel çöpçü!", "Ah ne güzel yerler!" deyip deyip zıplıyor. Gerçekten de çok hoş. Evlere kapanan insanların çıktıklarında nasıl davranabileceklerini karikatürize etmiş. Çok güldüm. Hala da zaman zaman gösteririm.
Herkes kendi dünyasında tabi. 15:31'de Cüneyt: "Bugün Bakanlıkta nöbetçiyim. Normal ama sevdiğim gibi sessiz mesai. Selamlar" demiş el sallayarak. Hilal: "Korona sonrası bizim bahçede bi mangal yapalım inşallah" demiş cevap olarak. "Ama sebze mangalı" diyerek de ilave etmiş. Anlaşıldı corona günlerinden sonra da diyet günleri başlayacak. İnşallah dedik tabi ki. Akşam üstü Hilalden abisinin kitabı 'Serüvengiller' ile Tuna'nın resmini göndermiş. Kınalı kuzum benim. Elif: 19:26'da: "Kitabınız gelmiş" diye yazmış. Hilal: "Evet dezenfekte ettik" diye cevap vermiş. Cüneyt mesajı biraz geç görmüş yine de "Uuu ben bile göremedim daha" demekten kendini alamamış.[23:14]
Nasıl bir 'İnsanlık'?
Virüs zengin fakir, çinli İtalyan, zalim mazlum, köylü kentli ayırd etmiyor. Çok hızlı bir şeklide dünyanın öteki ucuna ulaştı. Onu 'Çin virüsü' diye küçümseyen, bize zarar veremez havasındaki ABD'yi sallıyor. İtalya perişan, İspanya panikte, dünyanın ultra mega kenti NewYork acınacak vaziyette. İspanya'da bir prenses virüsten öldü, sanatçılar sporcular korku içinde, bakanlar başbakanlar karantinada. Devletlerin ardında dünyayı idare edenler, illuminati aileleri pusmuş vaziyette. Onlardan biri olan karanlıklar Prensi Charles da şimdilik köşeden dönmüş gibi görünüyor. Allahım sen ne büyüksün! Bize yaşattığın her hayır ve şerde hikmetler var.
Hava puslu, dünyada ölüm kokusu var / Sanki eve değil yasa çekilmiş insanlar
Ne büyük nimetmiş bir nefes sıhhat / Sağlıkla kalkabilmeyi keşfetti uyuyanlar
Ne kadar aciz ne kadar da zayıfmışız / Bir küçük virüsle tümden sarsılmışız
Çıkıp dolaşabilmeyi özleyen kalabalıklar / Meğer özümüze ne kadar da uzakmışız
İleriyiz, gücümüz sınırsız, öyle biliyorduk / Bize bir şey olmaz, ölmeyiz sanıyorduk
Meğer ne kadar ham, ne kadar da safmışız / Sokaklar bomboş, birbirimizden kaçar olduk
Yıkıldı Babil kulemiz, o kibir duvarlarımız / Özgürlük serapmış! Varsa yoksa duamız
Ben Corona günlerinin yaşayan şahidiyim / İşte bak! Eyyup gibi sınanmakta sabrımız
O çağlar önceydi, ben bu günün zahiriyim / Kendimi bilmezmişim,şifayı nereden bileyim
Dünya çaresiz, herkes beton evlere mahpus / Bir musibet mi lazımmış ki kendime geleyim
Havada değil ruhumuzda var kalın bir pus / Dünya karantinada, şehirler adeta kampus
Çok zalim gördüm, akan kan ve acıyı bilirim / Nush ile uslanmayanlar şimdi bak nasıl suspus
Dünyada durum böyle de bizde farklı mı? Allah beterinden saklasın, şimdiye kadar görülmemiş cansiperane bir mücadele var. Göreceksiniz bakın, açılan kampanyaya bütün zamanların en yüksek iştiraki sağlanacak. Hayatlar tehlikede olduğunda ne servetin, ne mevki makamın, ne de şöhretin bir yararı yok. İnsanlar ölecekse kime satılacak üretilen ürünler? İşsiz kalan, yoksul düşen ve muhtaç hale gelen insanlar neyi nasıl satın alacaklar? Hayat normale dönebilsin ki devlet ayakta kalsın, ekonomi çarkları dönsün, insanlar işlerine güçlerine bakabilsinler.
Ya yaşadığımız travma, o ne olacak? Sayıların ne önemi var. Tarihte milyonlarca insan öldüren bir sürü salgın yaşanmış. Kitaplardan, romanlardan, tablo ve filmlerden öğrendik. Ama yaşamış değiliz. Daha geçen yüzyılda insanları kırıp geçiren sıtma, verem ve kolerayı büyüklerimizden dinledik. Bizim ömrümüze de aids ve ebola gibi hastalıklar ile her bir kaç yılda bir farklı bir türüyle tanıştığımız grip virüsleri düştü.Ateş düştüğü yeri yakıyor biz de bu musibet ile sınanıyoruz.
Farklı olan şey şu; mevcut iletişim ve teknolojik atmosfer bize bu salgını bir büyüteçle bakarmış gibi hissettiriyor. Sebep olduğu korku, panik ve tedirginlik de öyle. Tabi bu hastalığa düşmemiş birinin bakışı, ona düçar olmuş talihsizler içinse dünyanın sonu gibi. Can derdine düşmüş birine, yakını hastalanmış insanlara istediğiniz kadar tarihten bahsedin, ne söylerseniz söyleyin bir değeri yok. Hatta bizzat sahip olduğu ne kadar malı mülkü imkanı varsa hepsi bir tarafa, canı öbür tarafa.
Hemen hemen herkes corona sonrası dünyanın bambaşka bir şeye evrileceğini söyleyip yazıyor. Kuşkusuz bu doğru. Devlet idaresinden ekonomiye, sağlık sisteminden dijital teknolojilere, uluslarası ilişkilerden toplumsal hayatımıza kadar pek çok alanda sonuçları olacak. Edebiyat, sanat ve düşün dünyası bu olayın izlerini taşıyacak. Ancak hepsinden önemlisi bireysel dünyalarımızı nasıl etkileyeceği. İnsanı, insanlığı ve yaşamı sorgulayabilecek miyiz? Etkisi ve sonuçlarından dersler çıkarabilecek miyiz? Kısaca bu büyük afet, insanoğluna hayır mı şer mi getirecek? Nasıl bir 'insanlığa' doğru evrileceğiz?
---------
Hemen hemen herkes corona sonrası dünyanın bambaşka bir şeye evrileceğini söyleyip yazıyor. Kuşkusuz bu doğru. Devlet idaresinden ekonomiye, sağlık sisteminden dijital teknolojilere, uluslarası ilişkilerden toplumsal hayatımıza kadar pek çok alanda sonuçları olacak. Edebiyat, sanat ve düşün dünyası bu olayın izlerini taşıyacak. Ancak hepsinden önemlisi bireysel dünyalarımızı nasıl etkileyeceği. İnsanı, insanlığı ve yaşamı sorgulayabilecek miyiz? Etkisi ve sonuçlarından dersler çıkarabilecek miyiz? Kısaca bu büyük afet, insanoğluna hayır mı şer mi getirecek? Nasıl bir 'insanlığa' doğru evrileceğiz?
---------
31 Mart'ın ilk saatlerinde (01:01) Sibel Hilal'in gönderdiği "2-3 yaş uzaktan eğitim kitapçığı" na bakabilmiş. "teşekkürler, güzelmiş, biz bilmeden tüm taktikleri ilk haftada bitirmişiz galiba" demiş Ecenin hamurla oynadığı bir videosunu göndererek. "Ekmekler Ece den" demiş Elif. Ben ancak sabah görebildim [11:26] "O güzelim! Becerikli annenin hamarat kızı. Maşallah" dedim altına. Ancak 16:19'da cevap geldi: "estağfurullah. sağ olun. Selma Anneme çekmiştir o.." Bizimkiler de boş durur mu, bir ekmek resmi koymuşlar saat 17:17'de.
Annem bu günlerde karpuz istiyor. İçim yanıyor diyormuş sürekli. Sibel 20:33'de ingilizce bir metin paylaşmış. Elıf: "Bizde o kadar ingilizce yok" demiş. Ben de Oğuzhana tercüme ettirerek okudum: "Benim tercümanım yanımda. Tarzanca konuyu anladım da..Oğuzhan okuyunca iyice anlamış oldum. Doğruya doğru. Bugün ben de böyle birşeyler yazmıştım" diye cevap verdim.
Annem bu günlerde karpuz istiyor. İçim yanıyor diyormuş sürekli. Sibel 20:33'de ingilizce bir metin paylaşmış. Elıf: "Bizde o kadar ingilizce yok" demiş. Ben de Oğuzhana tercüme ettirerek okudum: "Benim tercümanım yanımda. Tarzanca konuyu anladım da..Oğuzhan okuyunca iyice anlamış oldum. Doğruya doğru. Bugün ben de böyle birşeyler yazmıştım" diye cevap verdim.