10 Temmuz 2021 Cumartesi

10 Temmuz 2021 23:00 Cuma CORONA GÜNLERİ...............................Haziranda neler olmuş?

Haziranda neler olmuş?

Bugün Coronavirüs salgınının ülkemizde 485.nci, dünyadaki 564.ncü günü. 18 Haziranda kronolojik olarak dünyada ve Türkiye'de "2021 ilk üç ayında neler oldu?"yu yazmıştım. 19 Haziran tarihli "2021 Baharında neler oldu?" başlıklı yazımda ise Nisan ve Mayıs ayları kronolojisi vardı.

Bugün de “Haziranda neler olmuş?” bunları paylaşacağım. Allah izin verirse Ekim ayında "2021 yazında neler oldu?"yu, Ocak ayında da "2021 yılının son üç ayında neler oldu?"yu yazarım. Böylece 2021 yılında daha ziyade coronavirüs odaklı önemli olayları özetlemiş olurum. Bu arada gerçekleşen diğer gelişmeler de başlıklar halinde hatırlanmış olur.

Haziran:

1 Haziran - Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Çin biyoteknoloji firması Sinovac tarafından geliştirilen Covid-19 aşısına acil kullanım onayı verdi. Sinovac, Corona virüsü aşısı için WHO'dan acil kullanım onayı alan ikinci Çin firması oldu. ​

3 Haziran - Dünyanın en kalabalık Müslüman nüfusuna sahip ülkesi Endonezya, bu yıl da Corona virüsü salgını nedeniyle vatandaşlarının hac ziyaretine gitmesine izin vermeyeceğini açıkladı. Suudi Arabistan bir süre önce yayımladığı hac ile ilgili kurallarda Çin’in Sinovac aşısını kabul edilen aşılar listesine almamıştı.

4 Haziran – Fransa Hükümeti, aşı durumlarına bağlı olarak “Yeşil”, “Turuncu” veya “Kırmızı” liste ülkelerinden gelen yolcular için yeni seyahat düzenlemeleri belirledi. Türkiye'nin de yer aldığı “Kırmızı” liste ülkelerinden aşılı veya aşısız olarak gelen ziyaretçilerin Fransa'ya yalnızca acil nedenlerle girişlerine izin verilecek ve varışta negatif test sonucu ve karantina şartı aranacak. Karadeniz’de 3. kez doğalgaz bulundu. Karadeniz’de sondaj faaliyetleri yürüten Fatih Sondaj Gemisi, Amasra-1 kuyusunda 135 milyar metreküplük yeni bir doğalgaz keşfi yaptı. Açıklamayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaparken bölgede çalışmaların sürdüğü ve yeni müjdelerin haberi beklendiği belirtildi. Fatih sondaj gemisi daha önce de 21 Ağustos 2020 tarihinde 320 milyar metreküp, 17 Ekim 2020’de 85 milyar metreküp doğalgaz bulmuştu. 4 Haziran 2021 tarihindeki 135 milyar metreküplük doğalgaz ile birlikte toplam rezerv 540 milyar metreküp doğalgaza ulaştı.

5 Haziran - Almanya, Corona virüsü salgınıyla ilgili olarak dünyada risk taşıyan ülkeler hakkında yayınladığı listede yeni bir düzenlemeye gitti. Buna göre bir süredir 'yüksek riskli ülkeler' kategorisinde bulunan Türkiye bu listeden çıkarıldı ve 'riskli ülke' kategorisine indirildi.​

6 Haziran - ABD’nin dünya geneliyle aşı paylaşımı kararı çerçevesinde Tayvan’a 750 bin doz aşı bağışlayacağı kaydedildi. Böylece Tayvan Amerika’dan aşı desteği alacak ilk grup bölgeler arasında yer almış olacak.

7 Haziran - İngiltere Sağlık Bakanı Matt Hancock, Hindistan’da ortaya çıkan Corona virüsü Delta varyantının yüzde 40 daha fazla bulaşıcı olduğunu söyledi. Hancock, son dönemde Hindistan kaynaklı Delta varyantının İngiltere’de en çok görülen varyant haline geldiğini söyledi.

8 Haziran - 55 milyon aşılama yapılan Almanya'da aşı randevuları tüm yaş gruplarına açıldı. Böylece 12 yaş ve üstü gençlerin de artık BioNTech/Pfizer aşısı alabilecekleri açıklandı.

9 Haziran - ABD Dışişleri Bakanlığı, seyahat uyarı listesini yeniden güncelledi. Daha önceki listede “Dördüncü Seviye: Seyahat Etmeyin” kategorisinde yer alan Türkiye, yeni listede üçüncü seviyeye, yani “Seyahat Planlarınızı Gözden Geçirin” kategorisine dahil edildi.

10 Haziran - ABD Başkanı Biden, Corona virüsü salgınıyla küresel mücadeleye katkı için Pfizer ilaç firmasından yarım milyar doz daha aşı sipariş ettiğini ve bu aşıların dünyanın çeşitli yerlerindeki 100 kadar orta ve düşük gelirli ülkeye bağışlanacağını açıklad​ı.

11 Haziran - 11 Haziran - 11 Temmuz - 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası (EURO 2020) başladı. UEFA tarafından her 4 yılda bir düzenlenen Avrupa Futbol Şampiyonası 11 Haziran 2021 tarihinde İngiltere – Türkiye karşılaşması ile başladı. Türkiye Milli Takımı grubundaki 3 maçı da kaybederek şampiyonaya erken veda etti.

12 Haziran - Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, yerli aşı da insanlar üzerindeki denemelere başlandığını duyurdu. Bakan Koca, yerli aşı çalışmalarında gönüllü olarak aşı olmak isteyenlere de çağrıda bulundu.

13 Haziran - Aralarında Amerika, İngiltere, Almanya ve Fransa’nın bulunduğu G-7 ülkeleri yoksul ülkelere 1 milyar doz aşı bağışında bulunma kararı aldı.​

14 Haziran - Novavax, ürettiği aşının insan denemelerinde aşıyı ABD ve Meksika’da yaklaşık 30 bin kişi üzerinde denedi. Elde edilen sonuçlara göre aşı Corona virüs kaynaklı rahatsızlığı önlemede yüzde 93 oranında başarılı oldu. Şirketten yapılan açıklamada aşının virüsün yeni varyantları üzerinde de işe yaradığı belirtildi.

15 Haziran - New York Valisi Andrew Cuomo, düzenlediği basın toplantısında eyalet genelinde salgın hastalıkla alınan tüm kısıtlamaların belirlenen hedefe ulaşılmasının ardından kaldırıldığını açıkladı.

16 Haziran - Yeni yapılan bir araştırmaya göre Corona virüsünün ilk olarak Hindistan’da ortaya çıkan delta varyantı, İngiltere’de ortaya çıkan alfa varyantından daha bulaşıcı ve tehlikeli.

17 Haziran - BioNTech’in Haziran ayında Türkiye’ye 30 milyon doz aşı temini sayesinde günlük aşılamada da rekor seviyelere ulaşılmaya başlandı. Aşılama yaşını 35’e kadar düşüren Türkiye’de bir günde yapılan aşı sayısı 1,5 milyona yaklaştı.​

18 Haziran - İsrail tarihi geçmek üzere olan en az 1 milyon doz Corona virüsü aşısını Filistin Yönetimi ile paylaşacak. Filistin Yönetimi Sağlık Bakanlığı, öneriyi yapanın Pfizer olduğunu ve bunun işgal altındaki Batı Şeria ve Gazze’de aşılamayı hızlandırmak amacıyla kabul edildiğini bildirdi.

19 Haziran - Avustralya’da araştırmacılar Corona virüsüne karşı geliştirilen ve burundan uygulanan intranazal aşının klinik denemelerini başlatıyor. Uzmanlar, bu yeni aşının AstraZeneca ve Pfizer aşılarından daha etkili olabileceğini ve iğneden korkanların burun spreyini tercih edebileceğini savunuyor.​

20 Haziran - Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Sağlık Örgütü, Corona virüsü salgınının intiharları tetiklediğini açıkladı. Dünya Sağlık Örgütü yetkilileri, salgın nedeniyle küresel düzeyde intiharların arttığını, bu artışın temel nedenleri arasında salgın yüzünden yaşanan iş kayıpları, ekonomik sıkıntılar, yoğun stres, sosyal izolasyon gibi çeşitli risk faktörlerinin olduğunu bildirdi.

21 Haziran - Corona virüsü salgını nedeniyle geçen yıl yapılamayarak 2021 yılına ertelenen Tokyo Olimpiyat Oyunları'nın stadyum ve salonlara kapasitenin yarısı kadar ve 10 bin kişiyi geçmeyecek şekilde seyirci alınmasına karar verildi. Seyirciler Japon izleyicilerden oluşacak, yurt dışından izleyici kabul edilmeyecek. ​

22 Haziran - Küba, Corona virüsüne karşı klinik deneylerde yüzde 92,28 oranında etkili olduğunu iddia ettiği bir aşı ürettiğini açıkladı. "Abdala" ismi verilen aşının, korunma için üç doz olarak yapılması gerektiği kaydedildi. Türkiyede üretilen Yerli Covid-19 aşısının adı ise TURKOVAC olarak açıklandı. Türkiye, Koronavirüs (Kovid-19) ile mücadelede yerli aşıyı geliştirmeye başlamış, geliştirilen aşıda Faz-3’ün ilk dozu yapılmıştı.

25 Haziran - Çin televizyonu CCTV’de yayınlanan bir röportajda, Corona virüsüne karşı iki Çin aşısının ürettiği antikorların, Delta varyantına karşı daha az etkili olduğu açıklandı.

26 Haziran - Rusya’da 2021 yılının Corona virüsü enfeksiyonu kaynaklı en yüksek can kaybı yaşandı. Yeni vaka sayılarının hızla artışa geçtiği ülkede 24 saat içinde 619 kişi virüs nedeniyle yaşamını yitirdi.

27 Haziran - İngiltere'de Şubat aşından bu yana en yüksek Corona virüsü vaka sayısına ulaşıldı. 18 bin 270 yeni vaka tespit edildi.

28 Haziran - Portekiz hükümeti tam olarak aşılanmamış İngiliz turistlerin, Portekiz’i ziyaret etmeleri halinde Corona virüsü salgını önlemleri kapsamında, 14 gün karantinada tutulmasına karar verildiğini açıkladı.

29 Haziran - Corona virüsü pandemisi, Türkiye’de yaşayan milyonlarca Suriyeli mültecinin yoksulluk düzeyini daha da arttırdı. Kızılay ile Uluslararası Kızılhaç Federasyonu ve Kızılay Birliği’nin araştırmasına göre, Türkiye’deki birçok Suriyeli yaşamlarını sürdürebilmek için büyük miktarlarda borçlanmış durumda​. 

9 Temmuz 2021 Cuma

09 Temmuz 2021 11:30 Cuma CORONA GÜNLERİ...............................Korumak mı sevmek mi?

Hayvanları koruma

Bugün Coronavirüs salgınının ülkemizde 483.ncü, dünyadaki 562.ncı günü. Corona günlerinde bir yandan büyük ihtimalle insanlara hayvanlardan bulaşan covid-19 ile mücadele sürerken diğer yandan da uzun süredir gündemde yer alan hayvan haklarının korunmasına ilişkin kanun TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda kabul edildi.

Teklifin Genel Kuruldan geçmesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzalamasıyla birlikte ilk kez bir "Hayvanları Hakları" kanunu Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olacak.

Bu konu önemli, ama önce coronada ne durumdayız görelim. 8 Temmuz saat 19:00 itibariyle ülkemizde son 24 saatte 226.427 test yapılmış. Vaka sayısı 5.171, vefat edenler 48, İyileşenler ise 5.012 olmuş. Buna göre toplam vaka 5.459.923'e, toplam vefat sayısı da 50.048'e ulaşmış durumda.

Öte yandan bugün saat 19:00 itibariyle en az bir doz aşı olmuş 18 yaş üstü nüfusta birinci doz aşı uygulananların oranı %59,90, ikinci doz aşı yapılanların oranı da %26,52 görünüyor. Kovid-19'la mücadele kapsamında son 24 saatte birinci, ikinci ve üçüncü doz olmak üzere toplam 842.570 aşı uygulanmış.

Buna göre Türkiye'de bugüne kadar yapılan aşı sayısı, 37.179.005'i birinci doz, 16.462.718'i ikinci doz ve 2.550.225'i üçüncü doz olmak üzere toplam 56.191.948'e yükselmiş bulunuyor.

Görünüşe bakılırsa vaka ve vefatlarda patinaj var. Delta varyantının gölgesi üzerimize düşmüş vaziyette. İnşallah yeni bir dalga yaşamayız. Bu noktada gayet iyi giden aşı kampanyasına güveniyoruz. Ama yine de tedbirli olmayı elden bırakmamak gerek.

Şimdi o konuyu bir kenara bırakarak güzel bir gelişme ile moral bulalım. Evet, nihayet bir Hayvan Haklarını koruma kanunumuz olacak. Kabul edilen teklifle, Hayvanları Koruma Kanunu'nun tanımları düzenleyen maddesinde değişiklik yapılarak "süs" ibaresi çıkarılacak ve evcil bir hayvanı kasten öldüren kişi, 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası alacak. Ayrıca:

  • Buna göre, nesli yok olma tehlikesi altında olan bir hayvanı öldüren kişi 1 yıldan 5 yıla kadar hapis, bir hayvan neslini yok eden kişi ise 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak.
  • Bir ev hayvanına veya evcil hayvana işkence eden veya acımasız ve zalimce muamelede bulunan kişi, 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası alacak.
  • Hayvanları dövüştüren kişi, 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezası alacak; bu suç birden fazla hayvana karşı aynı anda işlenirse verilecek ceza yarı oranında artırılacak.
  • Sahibi tarafından işlenen suçlar da dahil olmak üzere, bu suçların işlenmesi halinde soruşturma yapılması Tarım ve Orman Bakanlığının il veya ilçe müdürlükleri tarafından cumhuriyet başsavcılığına yazılı başvuruda bulunulmasına bağlanacak. Suçüstü halinde ise soruşturma genel hükümlere göre yapılacak.
  • Belirtilen suçların başka bir kişi tarafından sahipli hayvana karşı işlenmesi halinde hayvan sahibinin şikayeti üzerine de soruşturma yapılacak.
  • El konulan kedi ve köpekler ile Bakanlıkça uygun görülen diğer hayvanlar koruma altına alınarak bakımevi bulunan en yakın belediye tarafından hayvan bakımevine götürülecek.
  • Rehabilitasyon süreci tamamlanan hayvanların, bakımevine getiren belediye tarafından öncelikle alındıkları ortama bırakılmaları esas olacak.
  • Rehabilite edilmemiş sahipsiz köpekler, belediyelerce hayvan bakımevlerinde veya geçici ünitelerde kısırlaştırılarak veri tabanına kaydedilecek. Geçici ünitelerde yapılan kısırlaştırmalar sonrasında, köpekler alındıkları ortama bırakılmadan önce sağlıklarına kavuşmaları için gerekli tedbirler alınacak.
  • Kısırlaştırılan ve kayıt altına alınan bu hayvanlar kayıt belgesiz, ağızlıksız ve tasmasız olarak dolaştırılamayacak, halkın yoğun olarak bulunduğu yerler ile çocuk oyun alanları ve parklarına sokulamayacak.
  • Bu madde kapsamında hayvan sahibi olanlar, hayvanlarını en yakın bakımevine bırakabilecek. Bu hayvanların sokağa terki halinde 30 bin lira idari para cezası kesilecek.
  • Yerel yönetimler tarafından kurulan hayvan bakımevleri, teslim edilen bu hayvanları kabul etmek zorunda olacak.
  • Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu 75 bini aşan belediyeler 31 Aralık 2023, diğer belediyeler ise 31 Aralık 2025 tarihine kadar hayvan bakımevlerini kuracak.
  • Kedi ve köpek sahipleri, hayvanlarını en geç 31 Aralık 2022 tarihine kadar dijital kimliklendirme yöntemleriyle kayıt altına aldırmak zorunda olacak.

Hayvan Sevgisi

Bugün Coronavirüs salgınının ülkemizde 484.ncü, dünyadaki 563.ncı günü. İnşallah bu Corona günlerinde güzel bir şey daha olacak ve uzun süredir gündemde olan hayvan haklarının korunmasına dair kanun TBMM’de yasalaşacak.

İster sahiplendiğimiz bir hayvan olsun, isterse sokaktaki bir hayvan olsun daima insanlarla birlikte yaşar ve sevgi beklerler. Hayvanlarda ibret alınacak şey şudur: insanlar onları sevmese dahi hayvanların insanlara sevgileri kesilmemiş, her daim sürmüştür. Hele de onları sevmişseniz, hayatınızın bir döneminde onlarla dostluk etmişseniz sizin için de o duygular hep var olagelir.

Ben de küçükken baktığım "çavuş" koçu, "sarıkız" oğlağı, "kalender" eşeğimi hiç unutmadım. Belki hemen hepimizin böyle anıları vardır. Beslemek için ailesinden izin almaya çalıştığı bir kedisi, bir kanarya kuşu yada köpeği olmuştur. Onlar hiç değilse hayatımızın bir bölümünde bize eşlik edip arkadaşlık etmişlerdir. Bu yüzden, sevgi ve sıcaklığını bizlerle paylaşan o güzel hayvanları hep hatırlar, çocuklarımızın torunlarımızın da böyle güzellikleri yaşamasını isteriz.

Sevgimize fazlasıyla karşılık veren, çıkarsız hesapsız dostlarımız olan bu hayvanlar biz insanlar için birer nimet. Genelde doğanın dengesi onlarla sağlanır. Varlıkları ile dünyamızı renklendirir, şenlendirirler. Kimisinin etinden, sütünden, balından yararlanırız. Kimisi binek aracımızdır, eşyamızı taşır fedakarca. Kimisinin dostluğu ve sadakatine ihtiyacımız vardır. Vefaları pek çok insanda bulunmaz. Sıcaklıkları gönlümüzü ısıtır. Kuşların cıvıltıları olmasa, kelebeklerin hoş görüntüsünü görmesek, horozun sabah  ötüşüyle uyanmasak nasıl olurdu dünyamız?

Bazı insanların hayvanlara yaklaşımı çok yanlış ve çirkin. Onlar sadece sömürülecek bir kaynak değiller. Yararlandığımız hayvanlar sadece bize hizmet etmek için yaratılmadılar. Yaşadığı dünyayı bencilce tahrip eden insanoğlu, yaratılışının dışında davranmayan, her zaman bu dengenin içindeki yerini bilip, koruyan hayvanlara da zarar veriyor. Bazılarının yaşam alanları yok ediliyor. Kimilerinin nesli tükeniyor, kimileri sadece insanoğlu için vicdansızca tüketiliyor. Çevremizi paylaşan kimi hayvanlara eziyet etmek hunharlığı da maalesef bir insanoğlu davranışı.

Halbuki insanlar bu dünyanın tek hakimi ve sahibi değil. Rabbimiz bizi onlarla ve türlü türlü canlı türleriyle birlikte yaratmış. Dünyayı ve hayatı birlikte paylaşıyoruz. Onların da en az bizim kadar can taşıyor ve yaşam hakkı var. Sevmek şart değil. En azından biz İnsanoğlunun hayvanlara karşı da bazı sorumlulukları olduğunu kabul etmeliyiz. Meselâ elsiz, dilsiz bu dostlarımızı korumak her birimizin temel görevlerinden bir tanesi.

Evimizde beslediğimiz evcil hayvanlar zaten ihtiyaçlarını karşılamak için bize muhtaç. Özellikle kış aylarında çevremizdeki pek çok hayvan da barınma ve yiyecek ihtiyaçları için insanların yakınına geliyor.

Hayvanları sevmek illa ki onları evde beslemek ya da onları kucağa alıp sevmek değil elbette. Sevmek önce onların da bizim gibi bu dünyanın bir parçası olduğunu kabul etmekle başlıyor.

Onları korumak ve hiç değilse zarar vermekten kaçınmak da sevmenin bir çeşidi. Hayvanlar bize emir vermez, ne istediğini söyleyemez. Ruh halimizi anlar ve ona göre hareket ederler. Bizimle ilgilenmeye hep hazırdırlar. Sokakta sıkça karşılaştığımız bir hayvana verdiğimiz azıcık bir yiyecek onları mutlu eder.

Özellikle çocukların hayvan sevgisi ile büyümesi çok önemli. Onun tüm yaşamına olumlu bir yaklaşım kazandıracaktır. Hayvanın ona sevgisi, bağlılığı ve arkadaşlığı onlara da mutluluk vereceği gibi yaşamı boyunca böyle insani duygularla hareket etmeyi de sürdürmesini sağlayacaktır.

Ailemde iki kızım ve bir oğlumun kedisi var. Ailenin doğal bir üyesi gibiler. İsimleri var, huyları biliniyor ve sık sık fotoğrafları paylaşılıyor. Bizim yazlığımızdaki “Panda” kedi doğduğundan beri evimizin civarından ayrılmıyor. Bahçelerde özgürce dolaştıkları için eve alıp doğal yaşamını sınırlandırmadık. Kışın da orada kalan komşularımız ilgileniyorlar sağ olsunlar. Ama onu çok merak ediyoruz. Hastalanmışsa üzülüyoruz, iyi haberini aldığımızda seviniyoruz. Şu anda kızım ve Tuna torunum oradalar. Evde hareket olduğunu anlayınca hemen gelmiş. Torunumun peşinden ayrılmıyormuş.

Esasında hayvanları korumak için herhangi bir kanuna gerek yoktu. Onlar insanların en önemli dostlarından biri. İnsanın tabiatında da zaten hayvanları koruma ve sevgi duyguları var. Ama günümüz insan davranışları o kadar bencilleşti ve bazen de o kadar vahşileşebiliyor ki onları bizden korumak için ne yazık ki yasalara ve cezalara gerek duyuluyor maalesef.

7 Temmuz 2021 Çarşamba

07 Temmuz 2021 23:00 Çarşamba CORONA GÜNLERİ.........................Salgında sona doğru

Salgın bitiyor mu?

Bugün Coronavirüs salgınının ülkemizde 481.nci, dünyadaki 560.ncı günü. 6 Temmuz Türkiye Günlük Koronavirüs Tablosu verilerine göre, 24 saat içinde 226.651 test yapılmış ve 5.299 yeni vaka tespit edilmiş. 37 kişi vefat ederken iyileşen sayısı ise 4.446 olmuş. 5 Temmuzda bu sayılar 219.737, 4.678 ve 35 idi.

1 Temmuz yeni normalleşme öncesi 30 Haziranda vaka sayısı 5.496, vefat edenler 45, iyileşenler ise 7.191 olmuştu. Buna göre vakalarda %3,6'lik bir düşüş var. Vefatlarda ise bu oran %17,8 görünüyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca aşı programının başarısıyla beraber nihayet "Salgın gündemimizden çıkıyor"dedi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 4 Temmuz'da yaptığı bir başka açıklamada, "Artık vaka sayılarını ve aşı programının seyrini yeni bir ekrandan izleyeceğiz. Daha önce paylaştığımız tüm detayları ise haftalık raporlar halinde yayınlamaya devam edeceğiz. İller aşı olmada yarışacak" ifadelerini kullanmıştı.

05 Temmuz 2021, Pazartesi 19:00 18 yaş üstü nüfusta birinci doz aşı uygulananların oranı %58,4, ikinci doz aşı yapılanların oranı da %25,6 olarak kayda geçti. Kovid-19'la mücadele kapsamında son 24 saatte birinci, ikinci ve üçüncü doz toplam 1.051.537 aşı uygulandı.

Bugün yani 06 Temmuz 2021, Salı 22:55 itibariyle Türkiye'de bugüne kadar yapılan aşı sayısı, 36.609.142'si birinci doz, 16.059.613'i ikinci doz olmak üzere toplam 54.614.818'e yükseldi. Ayrıca dün 1.549.165 üçüncü doz aşı yapıldığı da açıklanmıştı.

30 Haziran saat 23.05 itibarıyla uygulanan birinci doz aşı sayısı 34.674.482, ikinci doz aşı 15.089.816 ve toplam doz miktarı 49.764.298 olmuştu. Bu veriler ışığında son 36 gün içinde birinci dozda (1.934.660) %5,6 artış gerçekleşmiş. İkinci dozda ise aynı süre içinde sağlanan artış (969.797) %6,4 görünüyor. Toplamda uygulanan aşı artışı ise (4.818.520) %9,7 olmuş.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 5 Temmuz tablosuna ilişkin yaptığı açıklamada, "Aşı programının lideri Muğla ilimiz. Tüm illerimiz maviye dönene kadar gayret edeceğiz. Salgın gündemimizden çıkıyor" ifadelerine yer verdi.

Koronavirüs (Kovid-19) salgını, 11 Mart 2020'den bu yana yaşamımızda. Artan vaka ve vefat sayıları ülkemizi 29 Nisan-17 Mayıs tarihleri arasında tam kapanmaya zorlamıştı. Tam kapanma etkisini gösterdi ve bir ara 60 binlere kadar çıkan vaka sayıları kısa süre içerisinde kademeli olarak 10 binin altına kadar geriledi. Bu süreçte vefat sayılarında da ciddi bir düşüş gözlendi.

Bunun üzerine bilindiği üzere 1 Haziran itibariyle kademeli normalleşme dönemine geçilmişti. Bu dönemde de olumlu seyir devam etti. 1 Temmuz'da yeni normalleşme dönemine geçilirken bu kez salgına karşı en büyük kozumuz olan aşılama çalışmaları da devreye girmişti.

Günlük ortalama 1 milyon doz aşı yapılırken, bazı günler aşılamada 1,5 milyona bile ulaşıldı. Bu arada aşılama yaş sınırı da 18'e indirildi. Böylece son bir aylık sürede vaka sayıları 5 binin, vefatlar da 50'nin altına düşmüş oldu.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca geçen gün yaptığı açıklamada toplumda her 4 kişiden birinin aşılandığını aktardı. Aşılamadaki bu başarı normale dönüşü hızlandırırken bir yandan da dikkatli olunması yönündeki uyarlar devam ediyor.

'Finish'e doğru

Bugün Coronavirüs salgınının ülkemizde 482.nci, dünyadaki 561.ncı günü. 1 Temmuz itibariyle girdiğimiz yeni normalleşme gördüğüm kadarıyla ülkemizde “tam normalleşme” gibi yaşanıyor. Çarşı Pazar, caddeler, yeme içme ve alışveriş yerleri hınca hınç. Uzun süre mahrum kalmış insanların hücumuna uğramış vaziyette.

Yine de yüzümüzde maske, dilimizde aynı nakarat: “Ne zaman bitecek bu salgın?”. Uzmanlar kontrollü gitmek gerektiğini söylüyor yeni varyantlara karşı uyarıyorlar. Gerek vaka, hasta ve ölüm sayılarının düşmesi, gerekse de aşılamanın getirdiği güven yine de insanları umutlandırıyor. Belki de artık öyle olmasını istedikleri için salgın bitiyormuş gibi davranıyorlar.

Gerçekte biliyoruz ki salgın tüm dünyada bitmeden, sona ermiş olmayacak. Ama baktığımız zaman 7 Temmuz saat 14 itibariyle Vikipedi ve Our World In Data verilerine göre; Tüm dünyada vaka sayısı 185 milyona doğru (184.710.938) gidiyor. 1 milyon kişi başına vaka sayısı 23.754 gözüküyor. Vefat sayısı ise 4 milyona (3.995.565) ulaşmak üzere.

TRT'nin 07 Temmuz 2021 saat 21:00 itibariyle son güncel verileri ise şöyle: Vaka sayısı 185.629.585, İyileşenler 168.156.296 ve can Kaybı 4.013.052. Görünen şu ki hızı yavaşlamakla birlikte salgının etkisi yakın vadede hemen bitiverecek gibi görünmüyor. Tahminler küresel düzeyde salgının sona erişinin 2021 sonunu bulacağı yönünde.

Tablo aslında oldukça karışık; bazı ülkeler tam serbestiye geçip maskeyi dahi kaldırırken, bazıları yeniden kapanma ilan ediyor. Nüfusunun %70'inden fazlasını aşılayan gelişmiş ülkelere karşın, ülkelerin geri kalan büyük bir kısmı aşılamada daha yolun başında.

Günlük vaka sayıları 3.ncü dalganın başladığı 22 Şubat (349.648) tarihinin biraz üzerinde. 22 Haziranda 296.750'ye kadar düşmüştü. Sonrasında Delta varyantının etkisiyle bu günlerde yeniden 350-400 bin bandında seyrediyor. Günlük vefat sayıları ise yine son dalgada 23 Martta 7.203'e kadar inmişti. Şu sıralar haftalık ortalama 8-9 bin seviyesinde.

Aşı konusunda yine aynı kaynak verilerine göre toplam doz sayısı 3 milyarı geçmiş (3.290.293.009) durumda. Tüm dünyada günlük olarak yaklaşık ortalama 25-30 milyon arasında aşı yapılıyor. Bu çerçevede tüm aşıları tamamlanan kişi sayısı 1 milyara yaklaşmış (904.155.168) bulunuyor. Anlamı tüm dünya nüfusunun %11,6'nın aşısı tamamlandı demek.

Bu arada virüs de boş durmuyor. Hindistan merkezli Delta varyantı dünyayı paniğe sevk ederken, korkutucu bir mutasyon haberi de Peru'dan geldi. 31 ülkede tespit edilen Lambda varyantı alarm zillerinin bir kez daha çalmasına yol açmış görünüyor. Lambda mutasyonunu izleyen doktorlar, bunun Delta dahil olmak üzere diğer varyantlara göre daha kolay yayılmasından endişeliler.

Öte yandan bilim insanlarından da sevindirici bir haber var. New York Üniversitesi Grossman Tıp Fakültesi'nde görev yapan bilim insanları, laboratuvar çalışmalarında, mRNA aşıları tarafından tetiklenen antikorların Lambda varyantına karşı işe yaradığını tespit etmişler.

Yaptığı uyarılar nedeniyle komplo teorilerinin konusu haline gelen Bill Gates'e göre dünyada hayat 2022 sonunda normale dönecekmiş. Gates, Covid-19 aşılarının gittikçe yaygınlaştığını ve Kasım 2020'den beri yapılan aşı sayısının 1 milyar dozu geçtiğini söylemiş.

Bazı kişilere 2 doz aşı yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda dünya genelinde halen aşı olmamış 7 milyar civarında insan bulunuyor. Bill Gates'in tahmini ilerleyen dönemlerde zengin ülkelerin aşı stoku yapmaktan vaz geçecekleri ve dünyanın diğer yarısına yardım edecekleri öngörüsüne dayanıyor.

İster 2021’de ister 2022’de bitsin, nihayetinde bu salgın da bitecek. Asıl iş ondan ders alıp almadığımız. Asıl mesele salgın öncesi sahip olduklarımızın kıymetini anlayıp anlamadığımız. Asıl sorun gelecekte benzer salgınlara hazır olup olmadığımız. Ve asıl uğraş salgının yaralarını nasıl sarıp, yeni dünyayı nasıl şekillendireceğimiz.

6 Temmuz 2021 Salı

07 Temmuz 2021 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı221...............................Str.2.3.1 Hedefleri (II)

Str.2.3.1 Hedefleri (II)

‘Susurluk için bir Stratejik Plan önerisi’ kapsamında Yeşilelma’ vizyonumuzun temel amaçlarından ikincisi olan ‘AMAÇ.2-KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK’’ la ilgili çalışmamızı sürdürüyoruz. Geçen hafta ‘StrA.2.3-Üretkenlik ve Rekabetçilik’ stratejik amacı yolunda ‘‘Str.2.3.1-Üretken olma’ stratejisine ait 8 hedefin ‘NASIL GERÇEKLEŞEBİLECEĞİNE DAİR’ önerilerimizi okumuştunuz. Şimdi sırada aynı temel amacın bu defa; ‘‘09-TARIM VE HAYVANCILIK’ sektörüyle alakalı 9 hedefi var. Konuya geçmeden evvel yine belirtelim ki; şayet temel amaçlarımızdan biri ‘AMAÇ.2-KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK’ ise onun olmazsa olmaz Stratejik Amaçlarından biri ‘‘StrA.2.3-Üretkenlik ve Rekabetçilik’ ve onun da aracı Str.2.3.1-Üretken olma’ stratejisidir. O nedenle bu istikamet üzerindeki hedeflerin gerçekleştirilmesinde genel ortak ‘NASIL? elbette ki bu stratejimizin uygulanmasıyla gerçekleşecektir. Burada da genel kuralımız; güçlü yönlerimize dayanmak, zayıf taraflarımızı onarmak, fırsatlardan yararlanmak ve tehditlerden sakınmak olacak. Bir başka deyişle Susurluk orta vadede; ‘Üretkenlik ve Rekabetçilik’ yaklaşımı ve ‘Üretken olma’’ stratejisi sayesinde var olan güçlü yönlerini daha güçlü yapmış, zayıf taraflarını da gidermiş olacak. Bu arada dış fırsatlardan yararlanıp, tehditlerden de sakınabilirse neticede ‘Kalkınmayı başarmış üretken bir Susurluk’ temel amacına ulaşabilir.

                Bu hafta yazımızın da başlığı olan ’Str.2.3.1’stratejisi çerçevesinde Susurluk için belirlenmiş ‘09-TARIM VE HAYVANCILIK’ sektörü hedefleri ile devam ediyoruz. Daha önce bu sektörde “GY.09.8-Sektöre dayalı sanayi oluşumları ve yüksek rekabet gücü konusunda güçlü potansiyel” bir güçlü yön olarak değerlendirilmişti. Ayrıca; ‘ZY.09.1-Tarım arazilerinin ve işletmelerin küçüklüğü, verim düşüklüğü” ve “ZY.09.2-Hayvancılık işletme ölçeklerinin küçük olması’ gibi zafiyetler ile “ZY.09.3-Ekonomik olmayan faaliyetler, verimsizlik ve kötü yönetim” , “ZY.09.4-Boşalan köyler ve yaşlı nüfus” ve “ZY.09.5-Tarım ve hayvancılıkta çalışacak insan gücünün azalması’ gibi sorunlar olduğu da görülmüştü. Sonuçta bu konuya yönelik olarak;“HDF.2.3.1.09-Sektöre dayalı sanayi oluşumları konusundaki güçlü yönümüzü yüksek bir rekabet gücüyle sürdürmek”, “HDF.2.3.1.10-Tarım arazileri ve işletmelerinin ekonomik büyüklükten aşağıya düşmemesi için çiftçilerimizi bilinçlendirmek”, “HDF.2.3.1.11-Verimliliği arttırmak üzere toprak özelliklerinin belirlenmesi ve arazi kullanım planlaması konularında işletmelere yardımcı olmak”, “HDF.2.3.1.12-Hayvancılıkta rasyonel işletme ölçeklerinin bilinmesini sağlamak ve bu yönde çaba göstermek”, “HDF.2.3.1.13-Tarım ve hayvancılıkta üretim-ürün-lojistik-pazarlama zincirini kuracak entegre tesislere yönelmek”, “HDF.2.3.1.14-Uygun olan alanlarda tarımsal üretim, muhafaza ve pazarlama kooperatifleri kurmak ve güçlendirmek”, “HDF.2.3.1.15-Milli Tarım projesi kapsamında planlı havza yönetimine uyum göstermek”, “HDF.2.3.1.16-Kırsal alanda nitelikli genç üreticiler yetiştirilmesine ve verimli işletmeler kurmalarına yardımcı olmak” ve “HDF.2.3.1.17-Örnek Tarım ve hayvancılık projeleri yapılmasını ve uygulanmasını sağlamak” şeklinde 9 hedef  StrA.2.3-Üretkenlik ve Rekabetçilik’’ stratejik amacımıza ulaşmak üzere ve ‘Str.2.3.1-Üretken olma’’’ stratejisi çerçevesinde tespit edilmişti.


            Baktığımız zaman İlçede 12 gübre bayii, 48 yem satış yeri, 124 adet gıda üretimi yapan işletme, 533 adet gıda satış ve toplu tüketim yeri mevcut. BİTKİSEL VE HAYVANSAL ÜRETİMİN YOĞUNLUĞU NEDENİYLE AYNI ZAMANDA TARIMA DAYALI SANAYİNİN GELİŞMEKTE OLDUĞU BİR BÖLGE BURASI.  Bu açıdan sektöre dayalı sanayi oluşumları ve yüksek rekabet gücü konusunda güçlü bir potansiyelimiz olduğu söylenebilir. TARIMA DAYALI SANAYİ TESİSİ OLARAK; ŞEKER FABRİKASI VE YÖRSAN DAHİL OLMAK ÜZERE 1 AYÇİÇEK YAĞI FABRİKASI, 9 ADET SÜT VE SÜT İŞLEME TESİSİ, 3 ADET MEYVE-SEBZE İŞLEME TESİSİ, 2 ADET ENTEGRE ET TESİSİ, 1 ADET TAVUK ET İŞLEME TESİSİ, 6 ADET SAKATAT İŞLEME TESİSİ, 1 ADET YEM ÜRETİM TESİSİ VE 1 ADET KÜLTÜR MANTARI ÜRETİM TESİSİ KURULMUŞ.  İlçemizde ve bölgemizde yoğun pancar üretimine dayalı olarak Susurluk şeker fabrikası bunlardan en önemlisi. İşlenen pancar, şeker, küspe ve melas gibi farklı pek çok ürün ortaya çıkarmakta ve tarım ve hayvancılığa katkıda bulunmakta. Ayrıca bölgemizde yer alan bazı Gıda işleme fabrikalarının varlığı da güçlü bir diğer yönümüz. Bu bağlamda BÖLGEMİZDE BİRÇOK SALÇA, DONMUŞ GIDA VE KONSERVE FABRİKALARI BULUNUYOR. İLÇEMİZ VE BÖLGEMİZ BU FABRİKALARIN TEMEL HAM MADDE ÜRETİM MERKEZİ KONUMUNDA. Bu yüzden HEM TARIM VE HAYVANCILIKTA, HEM DE SEKTÖRE DAYALI SANAYİ OLUŞUMLARI ILE ILGILI OLARAK GÜÇLÜ POTANSİYELİMİZİN SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMASI çok çok önemli bir konu. SEKTÖRE DAYALI SANAYİ OLUŞUMLARI KONUSUNDAKİ GÜÇLÜ YÖNÜMÜZÜ YÜKSEK BİR REKABET GÜCÜYLE SÜRDÜRMEK zorundayız. O halde “StrA.2.3-Üretkenlik ve Rekabetçilik stratejik amacımız istikametinde Str.2.3.1-Üretken olma stratejimiz uygulanarak bu güçlü potansiyelimizi değerlendirebilir ve daha güçlü hale getirebiliriz.

Elbette bu sektörde bazı zafiyetler ve gerçeklikler de söz konusu. Bu yüzden ÖNGÖRDÜĞÜMÜZ HEDEFLERİN BÜTÜN BU MESELELERDE DAHA ÜRETKEN VE REKABETÇİ BİR YAPI İÇİN BİZE YARDIMCI OLABİLMESİ LAZIM. Türkiyede nüfusun artışına paralel, işlenebilir arazilerin artmaması neticesinde, toprak üzerindeki nüfus baskısı giderek artıyor ve tarımsal işletme arazileri sürekli parçalanmaya devam ediyor. Türkiyede TARIM İŞLETMELERİNİN ÇOĞUNLUĞU YETER BÜYÜKLÜKTE OLMADIĞI GİBİ, TARIM TOPRAKLARI DA ÇOK PARÇALANMIŞ VE VERİMLİ BİÇİMDE İŞLENEMEYECEK DURUMA GELMİŞ DURUMDA. Tarım arazileri bir tarımsal işletmenin verimli olamayacağı kadar küçülmüş ve birbirinden uzak, dağınık vaziyette. YAPILAN ARAŞTIRMALAR ARAZİ PARÇALANMASI İLE İŞLETMELERİN KÜÇÜLMESİNİN BİRLİKTE GELİŞTİĞİNİ GÖSTERİYOR. Bu açıdan Tarım arazilerinin ve işletmelerin küçüklüğü ve verim düşüklüğü en önemli zafiyetlerimizden biri. Günümüzde, toprağın vazgeçilemezliği ve sınırlı üretim faktörlerinden biri olduğu çok açık. Oysa parçalılık ve dağınıklılık tarımsal yapıda bozukluklara ve verimsizliğe yol açtığı gibi verim artırıcı önlemlerin alınmasını da zorlaştırmakta. Sonuç, doğal olarak maliyetlerin de yükselmesi oluyor. Bu nedenle ülkemizde gittikçe daralan tarım arazilerinde üretimde verimlilik için; ÖNCELİKLE TARIM ARAZİLERİNİN EKONOMİK BÜYÜKLÜKTEN DAHA KÜÇÜK PARÇALARA AYRILMAKTAN KORUNARAK AMACA UYGUN KULLANILMASI GEREKİYOR. Bu sebeple sınırlı toprağımızın yetenek ve niteliklerinin belirlenmesi ile arazi kullanım planlaması yapılması bir zorunluluk. ARAZİ TOPLULAŞTIRMALARININ BU SORUNUN ÇÖZÜMÜ NOKTASINDA BÜYÜK FAYDASI OLACAĞI BEKLENİYOR. Ancak bir taraftan da; TARIM ARAZİLERİ VE İŞLETMELERİNİN EKONOMİK BÜYÜKLÜKTEN AŞAĞIYA DÜŞMEMESİ İÇİN ÇİFTÇİLERİMİZİN BİLİNÇLENDİRİLMESİ  ihmal edilmemeli. İkincisi: VERİMLİLİĞİ ARTTIRMAK ÜZERE TOPRAK ÖZELLİKLERİNİN BELİRLENMESİ VE ARAZİ KULLANIM PLANLAMASI KONULARINDA İŞLETMELERE YARDIMCI OLMAK gerekiyor. Arazi toplulaştırması, çiftçilerimizin bilinçlendirilmesi ve arazi kullanım planlaması gibi konular NIHAYETINDE ILGILI DEVLET KURUMLARININ GÜÇLÜ DESTEĞINE IHTIYAÇ GÖSTERIYOR. Ancak öncelikle SUSURLUĞUN IDARECILERI, SEKTÖR KURULUŞLARI VE ÇIFTÇILERIMIZIN BU YOLA NIYETLENMELERI LAZIM. AMAÇ VE GÜÇ BIRLIĞI YAPILIRSA SIYASI DESTEĞIN ALINMAMASI IÇIN HIÇBIR SEBEP YOK.

Genel olarak Türkiye tarım ve hayvancılık sektörünün en önemli sorunu İŞLETME SAYISININ FAZLALIĞI, ANCAK BU İŞLETMELERE DÜŞEN ARAZİNİN ÇOK AZ BÜYÜKLÜKTE OLMASI. Bu araziler ise miras, alım-satım, ortakçılık, yollar ve kanal inşalarından dolayı sürekli parçalanmakta. Oysa hayvan ve hayvansal ürünler elde etmek amacıyla üretim faktörlerini bilinçli ve sistemli şekilde bir araya getiren, azami kâr elde etmek amacıyla üretimde bulunan, bu üretim sonucu katma değer sağlayan iktisadi ünitelere hayvancılık işletmesi deniyor. BİR EKONOMİNİN BÜYÜMESİ GELİŞMESİ, O EKONOMİDE FAALİYET GÖSTEREN İŞLETMELERİN ÖLÇEKLERİNİN BÜYÜMESİ VE SAYILARININ ARTMASIYLA MÜMKÜN. İşletme yapılarının rasyonel hale gelmesi, devamlı ve tam kapasitede çalışabilmesi de buna bağlı. Oysa sadece ilçemizde değil genel olarak ülkemizde Hayvancılık işletme ölçeklerinin küçük olması üstesinden gelinmesi gereken önemli bir zafiyet. HAYVANCILIK İŞLETMELERİNİN BÜYÜK BİR BÖLÜMÜ AİLE İŞLETMELERİ VE KÜÇÜK ÖLÇEKLİLER. HEM BÜYÜKBAŞ HEM DE KÜÇÜKBAŞ HAYVANCILIK İŞLETMELERİNİN ÇOĞUNLUĞUNDA ÜRETİMDE GELENEKSEL YAPI HAKİM. Hayvancılık işletmeleri genellikle işletme tanımında ifade edilen ekonomik bilinçten yoksun. Şayet bir işletmede ekonomik bilinç yoksa üretimde kazançlı bir maliyet fiyat ilişkisi kurmak da kolay olmaz. OYSA EKONOMİNİN BÜYÜMESİ VE GELİŞMESİ, TÜM SEKTÖRLERDE OLDUĞU GİBİ HAYVANCILIK SEKTÖRÜNDE DE BÜYÜK ÖLÇEKTE ÜRETİM YAPAN, DEVAMLI VE TAM KAPASİTEDE ÇALIŞAN, İHRACAT YAPAN, YATIRIM YAPARAK GELİŞEN İŞLETMELERE SAHİP OLMAKLA MÜMKÜN. Öte yandan İŞLETMELERDEKİ RASYONELLEŞME GİRİŞİMLERİ VE BU YÖNDE ALINACAK TEDBİRLER KIRSAL EKONOMİK KALKINMA VE İSTİHDAM İÇİN DE HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR. Bu yüzden mevcut zafiyetimizin telafisi ancak; HAYVANCILIKTA RASYONEL İŞLETME ÖLÇEKLERİNİN BİLİNMESİNİ SAĞLAMAK VE BU YÖNDE ÇABA GÖSTERMEKLE sağlanabilir. Rasyonel işletme ölçeklerinin bilinmesi kolay, ilgili kurum ve kuruluşlar yardımcı olabilir. Fakat asıl yapılması gereken bunları hayata geçirmek. İŞLETMELERDE RASYONELLEŞME GİRİŞİMLERİ BAŞLATABİLMEK VE ONU SÜRDÜREBİLMEK. Bunun için de bilgiye, amaca inanmaya, desteğe ve güçbirliğine ihtiyaç var. Parayla ve maddi unsurlarla ilgili sorunlar sonra gelir.

            

              Genelde Tarım ve Hayvancılık sektöründe görülen bir diğer zayıf yön; ekonomik olmayan faaliyetler, verimsizlik ve kötü yönetim ilçemiz için de geçerli. Ülkemizde TARIM ARAZİLERİ; TARIMIN YAPILMASINI ENGELLEYECEK ŞEKİLDE PARÇALI, BOZUK ŞEKİLLİ, YOL AĞI OLMAYAN, SULAMA VE DRENAJ SİSTEMİNİN UYGULANMASINI GÜÇLEŞTİRİCİ BİR KONUMDA. Sulama, gübreleme, tarımsal mekanizasyon, kaliteli tohumluk kullanımı ve tarımsal mücadele gibi ZAMANIN TARIM YÖNTEMLERİNİN UYGULANMASINDA GÖSTERİLEN ÇABALAR VERİMİN BİR MİKTAR ARTIŞINI SAĞLAMIŞSA DA, BİRİM BAŞINA BİTKİSEL VE HAYVANSAL ÜRETİMİN YETERLİ DÜZEYE ERİŞTİĞİ SÖYLENEMEZ. Parsellerin dağınık ve küçük oluşu üretim faaliyetleri sırasında daha fazla makine ve insan kullanımı gerektirdiği gibi yoğun tarımı da engellemekte. DİĞER BİR İFADE İLE BİRİM ALANA ÜRETİM AZALIRKEN, MALİYET ARTMAKTA. Ayrıca, sulama uygulamalarında güçlüklerle karşılaşıldığı gibi, sulama şebekelerinin maliyetlerinin yükselmesine, yüksek yatırım maliyetine karşılık sulama randımanı ve sulama oranının düşük kalmasına neden olmakta. Türkiyede İŞLETME YAPILARININ İRRASYONELLİĞİ, PAZARLAMA HİZMETLERİNİN ETKİN BİR ŞEKİLDE YÜRÜTÜLMESİNE İMKÂN VERMEDİĞİ İÇİN HAYVANSAL ÜRÜNLERDE VERİM VE KALİTEYİ ARTIRMAK DA MÜMKÜN OLAMAMAKTA. Meselâ köylerde yapılan hayvancılık; geleneksel yapıda, ekonomiklikten yoksun, yeterince dışa dönük üretim yapmayan, küçük ve mevzi işletmeler. BU İŞLETMELER, TÜKETİM PAZARLARININ FİYAT, MİKTAR VE KALİTE EĞİLİMLERİ HAKKINDA YETERLİ BİLGİYE DE SAHİP DEĞİLLER. PAZARDAN UZAKLIKLARI PARALELİNDE, ÜRÜNLERİNİN PAZARLANMASINDA ÇOK SAYIDA ARACIYA İHTİYAÇ DUYUYORLAR. Bu sebeple üreticinin gerçek alın teri ve emeğinin karşılığını alabilmesi de zorlaşıyor. Peki, çözüm ne? ÇÖZÜM; TARIM VE HAYVANCILIK SEKTÖRÜNDE ÜRÜNÜN DAHA İYİ DEĞERLENDİRİLMESİ VE GELİRİN ARTTIRILMASI. Ancak böyle bir sonuç; ÜRETİM, LOJİSTİK VE PAZARLAMADA ENTEGRE TESİSLER İLE MÜMKÜN. Bu aynı zamanda müşterilerin de uygun şartlarda ürün tüketmesi demek. Öte yandan BU YATIRIM VE ÜRETİCİ ÖRGÜTLERİNİN DE DEVLET TARAFINDAN TEŞVİK EDİLMESİ VE ÖNLERİNİN AÇILMASI GEREKİYOR. Ayrıca tarım arazilerinin sürdürülebilir kullanımı açısından milli tarım projesi kapsamında TOPRAK VE SU KAYNAKLARININ YÖNETİMİNDE HAVZA YÖNETİMİNE GEÇİLMESİ SORUNUN BÜYÜK ÖLÇÜDE AŞILMASINI KOLAYLAŞTIRABİLİR. Bu sebeple ilk hedef: TARIM VE HAYVANCILIKTA ÜRETİM-ÜRÜN-LOJİSTİK-PAZARLAMA ZİNCİRİNİ KURACAK ENTEGRE TESİSLERE YÖNELMEK olmalı. İkinci olarak; UYGUN OLAN ALANLARDA TARIMSAL ÜRETİM, MUHAFAZA VE PAZARLAMA KOOPERATİFLERİ KURMAK VE GÜÇLENDİRMEK yararlı olabilir. Bu hedef kapsamında ÖZELLİKLE ÜRETİCİ BAYANLARIN KURACAKLARI KOOPERATİF TÜRÜ OLUŞUMLARIN SUSURLUĞUN KALKINMASINDA ÇOK ÖNEMLİ BİR İŞLEV ÜSTLENEBİLECEKLERİNİ DÜŞÜNÜYORUM. Ayrıca ekonomik olmayan faaliyetler, verimsizlik ve kötü yönetim alanındaki zayıf yönümüzün telafisi amacıyla arazi toplulaştırmalarıyla beraber MİLLİ TARIM PROJESİ KAPSAMINDA PLANLI HAVZA YÖNETİMİNE UYUM GÖSTERMEK ZORUNLU gibi gözüküyor. Böylelikle ekonomik olmayan faaliyetlerin, verimsizliğin ve kötü yönetimin de önüne geçilebilir. 

Uluslararası Çalışma Örgütünün tahminine göre dünyada kırsal nüfustaki azalma gibi tarımsal istihdamın toplam istihdam içerisindeki payı da azalma eğiliminde. Günümüzde dünya nüfusu içerisinde kırsal nüfus oranı yüzde 45e kadar düşmüş durumda. Nitekim ÜLKEMİZDE DE ZAMAN İÇERİSİNDE KIRSAL NÜFUS AZALMASI GİBİ, TARIMSAL FAALİYETLERDE BULUNANLARIN PAYI DA AZALIŞ GÖSTERMİŞ. Cumhuriyet döneminin başında toplam istihdam içerisinde tarımsal istihdamın payı yüzde 80ler düzeyinde iken günümüzde ancak yüzde 18,4 seviyesinde. Yani YAKLAŞIK ÇALIŞAN HER BEŞ KİŞİDEN SADECE BİRİ TARIM SEKTÖRÜNDE VE RAKAMLAR GİTTİKÇE DAHA DA AZALMA EĞİLİMİNDE. Kırsal alanda giderek boşalan köyler ve yaşlı nüfus gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bu sorun sanayileşme ile ortaya çıkan genel bir tehdit olsa da bu olgunun ilçemize yansıması Tarım ve hayvancılıkta çalışacak insan gücünün azalması olarak ortaya çıkıyor. Çevremizdeki büyük kentlerde kümelenen ekonomik faaliyetler ve refah gençlerimiz için çekim merkezi olmuş durumda. TARIMIN GENÇLER TARAFINDAN CAZİP BİR İSTİHDAM ALANI OLARAK GÖRÜLMEMESİ VE KIRSAL KESİMDE TARIM DIŞI SEKTÖRLERDEKİ İSTİHDAM POTANSİYELİNİN DÜŞÜK OLMASI, GENÇLERİN KIRSAL ALAN DIŞINDA İŞ ARAMASINA NEDEN OLUYOR. Buna neden olan şey kırsaldaki insanların ekonomik ve sosyal beklentilerinin karşılanamaması. Böyle olduğunda kente göç kaçınılmaz hale geliyor. Kentlerde hizmet ve sanayi sektörlerinin düşük vasıflı işgücü talebi de, kırsal alandaki genç nüfusun kente göç etme eğilimini artırmakta. Bu durum aslında kentlerin de dengesini bozmakta. Ancak GENÇ NÜFUSUN KENTE GÖÇ ETMESİ, DİNAMİK BİR KIRSAL EKONOMİ İÇİN İHTİYAÇ DUYULAN ÜRETKEN İŞGÜCÜNÜN DE KAYBI ANLAMINA GELİYOR. Çalışacak insan gücünün azalması, özellikle de KÖYLERDE AZALAN ÜRETİCİ NÜFUS VE YAŞLANMA FAKTÖRÜ GELENEKSEL TARIM VE HAYVANCILIĞIMIZI YOK ETMEK ÜZERE. Oysa tarım, yoğun iş gücü gerektiren bir sektör ve çalışacak insan gücüne ihtiyaç duyuyor. TARIMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN ÖNCELİKLE KIRSAL NÜFUSA GEREK VAR. ÜSTELİK TARIM VE HAYVANCILIKTA BİLİNÇLİ VE GİRİŞİMCİ BİR GENÇ KİTLEYE İHTİYAÇ GİTTİKÇE ARTIYOR. Bu nedenle SORUNUN ÜZERİNE GİDİLMESİ VE ORTA VADEDE GÜÇLÜ HALE DÖNÜŞEBİLMEK GEREKİYOR. Kırsalın kırsalda kalkındırılması ve buna göre tedbirlerin alınması her şeyden evvel stratejik önemde bir devlet politikası. Öte yandan KIRSAL KESİMDE AÇILACAK MESLEK KURSLARIYLA GENÇLERİN GELECEKLERİNİ TARIMDA GÖRMELERİ VE BİLİNÇLİ İŞLETMELER KURMALARI İLÇE BAZINDA YAPILACAK ÇABALARLA DA SAĞLANABİLİR. BÖYLECE HİÇ OLMAZSA BUNDAN SONRA İŞLETMELERİN KÜÇÜLMELERİ ÖNLENMİŞ, TARIM NÜFUSU AZALSA DA İŞGÜCÜ NİTELİĞİ ARTMIŞ OLUR. İlaveten kamusal alanda bilgiye yapılan yatırım, destekleme ve fonlarla yapıyı düzeltici özellikte kalıcı çabalar da kuşkusuz etkili olacaktır. Bu itibarla çalışacak insan gücünün azalmasını önleyecek şekilde KIRSAL ALANDA NİTELİKLİ GENÇ ÜRETİCİLER YETİŞTİRİLMESİNE VE VERİMLİ İŞLETMELER KURMALARINA YARDIMCI OLMAK öncelikli hedeflerden olmalı. Diğer bir hedef de boşalma riski taşıyan köyler için alternatif turizm faaliyetleriyle eşgüdüm sağlayacak şekilde ÖRNEK TARIM VE HAYVANCILIK PROJELERİ YAPILMASINI VE UYGULANMASINI SAĞLAMAK olacaktır.  Bu şekilde gittikçe zayıflayan bir yönümüzün güçlendirilmesi de mümkün olabilir.

Kuşkusuz orta vadede ilçemizin geleceği için ‘Üretkenlik ve Rekabetçilik’ konusunda yapılacak çok şey var. İşte bütün bu hedeflerin inşallah zaten güçlü olduğumuz Tarım ve hayvancılık sektöründe daha da güçlü olmamıza katkısı olacaktır. Ancak geçmişten gelen değerlerimizi esas almadıkça ve onlara dayanmadıkça sağlıklı yol alınamayacağını da biliyoruz. Meselâ bir ‘Önce Vatan’ şehri olarak mevcut ‘DEĞ.2-Vatana sadakat’  da böyle bir değer. Madeni de, ürünleri de, arazisi ve işletmeleri de böyle. Ayrıca içerde ve dışarda; alanında deneyimli, yetenekli ve başarısını kanıtlamış DEĞ.5-Yetiştirdiğimiz değerli insanlarımız var elbette. Üretkenlik ve Rekabetçilik konusunda niçin onlardan yararlanmayalım ki? Ayrıca sahiplenmesi gereken ‘DEĞ.6-Yöresel ürünlerimiz’ ve DEĞ.8-Fabrika, marka ve tesislerimiz’ de bu alanda özel bir yere sahipler. Yine orta vadede KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK için DEĞ.9-Ulaşım ağları üzerindeki konumumuz’ ve ‘DEĞ.10-Cazip yatırım imkânları’  da ilçemiz için mutlaka değerlendirilmesi gereken birer avantaj. Ancak bu yolculuk kesinlikle ortak amaçlara dayalı etkin bir yaklaşım birliği ve temel ilkelere sarsılmaz bağlılıkla yürümeyi gerektiriyor. Nitekim bu amaçla tabloda da görüldüğü gibi; Bazen Ticaret Sanayi Odası Borsa (TSOB) bazen de Kaymakamlık (K) liderliğinde; yerine göre Ziraat Odası (ZO), İlçe Tarım Müdürlüğü (İTM), Belediye (B), Kent Konseyi (KK)  ve Şeker Fab.Müd. (ŞFM) katılımı ve Stratejik Plan Ekibinin (SPE) sekretaryasında Köy Muhtarları (KM), Tarım Kredi Kooperatifi (TKK) ile Sendika ve Sivil Toplum Kuruluşları (STK) desteğine ihtiyaç olacak. Yine yerine göre Sanayi Ve Teknoloji Bakanlığı (STB), Tarım Orman Bakanlığı (TOB) ve Güney Marmara Kalkınma Ajansının (GMKA) yardımı gerekecek. Ancak bütün bu çalışmalarda olduğu gibi Stratejik Plan Uygulamasının her alanında; ‘İLK.1-Önce insan, önce Susurluğun geleceği, Önce Vatan, İLK.2-İstikamet üzere olma, İLK.3-Amaç Birliğine riayet, İLK.4-Planlı değişim dönüşüm ve İLK.5-Birlikte başarmak’ yolculuğumuzun temel ilkeleri olmak durumunda. 

yyalcin3@gmail.com