16 Temmuz 2015 Perşembe

239 17 Temmuz 2015 Cuma 03:30 ZAMAN DURAKLARI...................Şimdi Bayram zamanı

Şimdi Bayram zamanı

Bayram; toplu sevinç, mutluluk ve ortak kutlama vesilesi kabul edilen belirli zamanlar için kullanılan bir terim. İşte onbir ayın sultanı Ramazan ayında tutulan oruçların bitimi de böyle bir bayram ödülüyle taçlandırılmış. 

Artık hicri takvime göre onuncu ay olan Şevval ayının ilk günlerindeyiz. Havai fişek şöleni gibi rengarenk, ışıltılı ve sevinçli bir zaman durağına geldik. Bir aylık oruçtan sonra fıtır sadakalarıyla lezzetlenen bu üç gün biz müslümanlara bayram olarak verilmiş. 

Zaten Arapçada da "Iyd-ül Fitr" kelime anlamıyla oruç açma bayramı anlamına geliyor. Yani ramazanın bitimi ile birlikte yapılan ilk kahvaltıyı ifade ediyor.

İslam dünyasında Ramazan Bayramı, kural olarak şevval hilalini görmekle başlıyor. Havanın bulutlu olması durumunda Ramazan otuz gün tutuluyor. Ancak, örneğin Ramazan'ın yirmi dokuzunda hilal görünürse, ertesi gün Şevval'in biri kabul ediliyor  [1] ve bayram yapılıyor.

Bayramdan bir önceki gün, yani Ramazanın son gününe de arefe deniyor. Asıl arefe hicrî kâmerî Zilhicce ayının 9. günü, yani Kurban Bayramı'ndan önceki gün. Ancak zamanla Ramazan Bayramından bir önceki gün için de kullanılır olmuş.

Kelime olarak belirli bir günün, olayın bir önceki günü veya ona yakın gün için kullanılıyor. Lügatte ise “tanıma” manasında yer alıyor. Arapça "arafat" (irfan, bilme) sözcüğünden Türkçeye geçmiş. Arapça orjinalinin etkisiyle de arefe şeklinde kullanıldığı anlaşılıyor.

Türkiye'de bu bayramda çocuklara şeker hediye edilmesi güzel ve köklü bir gelenek. Bu yüzden Ramazan bayramına Şeker Bayramı diyenler bu adın daha ziyade ikram edilen, el öpen çocuklara verilen şeker çokluğuna dayandığını düşünebilirler.  Ama aslı öyle değil. Bu bayramla birlikte anılan fıtır sadakası ya da fitrenin şükür sadakası olarak bilinen bir manası var. İşte bu şükür kelimesi zamanla halk ağzında şeker'e dönüşmüş.

Ramazan Bayramı, Hicret'in ikinci yılından sonra bizzat peygamber efendimiz Hz. Muhammed (sav) zamanında kutlanmaya başlanmış.

Resulullah Medine'ye hicret ettiği zaman Medinelilerin eğlenip neşelendiği iki bayramları varmış. Hz. Peygamber (sav) Medinelilere özgü olan, cahiliye izleri taşıyan bu bayramların yerine bütün müslümanların sevinip eğleneceği iki İslâm bayramını onlara haber vermiş.[2] 

Yani bu bayramla ilgili tüm uygulama Resulullaha dayanıyor.  Hicri takvim bir ay takvimi olarak güneş temelli miladi takvimden 11-12 gün daha kısa. Bu nedenle Ramazan Bayramı her sene bir önceki seneden 11-12 gün daha erken kutlanıyor. Yıl içinde dolaşıp yaklaşık olarak her 33 senede bir de aynı günlere tekabül ediyor.

Ramazan bayramı Malezya ve Singapur'da 'Hari Raya Aidil Fitri', Endonezya'da 'Idul Fitri' veya 'Lebaran', Bangladeş'te ise 'Shemai Eid' olarak da anılıyormuş.

Bu günler, bir aylık oruçtan sonra yeme-içmenin ve her türlü helal nimetten yararlanmanın mübah olduğu günler. O kadar ki, Ramazan bayramının ilk gününde oruç tutmak haram. 

Ayrıca, Vâcib olan fıtır sadakası vermek, bayram namazı kılmak gibi kendine özgü bazı ibadetleri de içeriyor. Müslümanlar zekat görevlerini genellikle bu bayramda yerine getiriyorlar.

Bu günler Müslümanların eğlenip birbirlerini ziyaret ettikleri, hediyeleştikleri, çocukların, fakirlerin ve kimsesizlerin sadaka verilerek sevindirildiği bir bayram. İslâmî kardeşliğin toplumun her kesiminde canlı olarak yaşandığı sevinç günleri.

Zil çalan çocuklara şeker dağıtıldığı, el öpenlere harçlık verildiği, akraba eş ve dost ziyaretlerinin bolca yapıldığı, birlik ve beraberliğin en güzel şekilde yaşandığı günler Ramazan Bayramları. 

Ramazan Bayramı'nın ilk günü camilerde topluca bayram namazı kılınıyor. Okunan hutbe dinleniyor. Ölüler anılıyor. Bu arada fakirler de unutulmuyor tabi, gereken yardımlar yapılıyor.

Bayram boyunca müslümanlar eş, dost, akraba ziyaretleriyle birbirlerinin bayramını kutluyorlar. Dargınlar barışıyor, dostluklar pekişiyor. Çünkü, küs olanların bayram sebebiyle barışması ülkemizde de önemli bir gelenek.

Bayramda bakımlı ve temiz olmak adetten. Herkes çok özenli oluyor, en yeni kıyafetlerini giymeye çalışıyorlar. Çocuklara ailelerin bütçesi elverdiğince yeni kıyafetler alınıyor. Çocuklar sevinçle o yeni ve güzel bayramlıkları giyiyorlar.

Bayramda özelllikle çocuklar sevindiriliyor, hediye ve harçlıkları veriliyor. Büyüklerin ellerini öpmek bahane oluyor bu güzel gelenekte. Bazı yerlerde hala yaşatılan bir gelenek olarak çocuklar ufak gruplar halinde kapı kapı dolaşarak şekerleme topluyorlar.

Ramazan bayramı ailelerin bir araya gelmesine de vesile oluyor. Bir anlamda ailenin önemi bir kez daha vurgulanıyor bu bayramda. Ailelerin genç bireyleri daha yaşlı olanları ziyaret ediyorlar, elleri öpülüyor.

Bu ziyaretler esnasında genellikle kolonya, tatlı, çikolata ve şekerlemeler ikram ediliyor. Özellikle Baklava en yaygın ve sevilen tatlılardan. 

Geleneğimizde bayram temizliği olmazsa olmazlardan. Bayram öncesi her evde temizlikler yapılmaya, camlar kapılar silinmeye başlar. Evler adeta köşe bucak temizlenir. Evin erkekleri mutlaka berbere gider. Herkes bayram ziyaretlerine traşlı temiz pak gitmek üzere hazırlanır.

Misafire ikram etmek için çarşıdan pazardan ikramlık şeker ve çikolatalar alınır. Bütçe neye elveriyorsa bayramlık alışverişler yapılır. Özellikle eve ziyarete gelmesi beklenen torun, yeğen, kuzenler için hediyeler alınır. Bayramlık yeni ve temiz kıyafetler hazırlanır.

Evde yapılan tatlılar, özellikle de tepsi tepsi baklavalar hanımların vazgeçilmezidir.  Tatlı yapılamıyorsa hazır tatlı alınır, ama her evde mutlaka misafire ikram etmek için bir tatlı bulunur.

Arife günü ya da bayram günlerinden biri-genellikle bayram sabahı namazdan sonra- mezarlık ziyareti için ayrılır. Ziyaret eden aile büyüklerinin mezarları temizlenir, çiçekleri sulanır, kurda kuşa su bırakılır, dualar okunur.

Ramazan Bayramı boyunca Müslümanlar gerek ziyaretlerde gerekse haberleşme vasıtalarını kullanarak birbirlerinin Bayramını kutlarlar. Dünya çapında en yaygın kullanılan kutlama ifadesi "Îd mubarek" miş. Bu ifadenin Türkiye'deki karşılığı ise "Bayramınız mübarek olsun" oluyor. Güneydoğu Asya'da ise "Selamat Hari Raya" ve "Selamat Idul Fitri" yaygın kutlama cümlelerindenmiş.

Ramazan Bayramını, aynı inancın sevinç ve neşesinde bizi birleştiren ilâhî bir armağan olarak görebiliriz. Bu bir sevinç günü. Kadir gecesiyle Kur’an nüzulüne tanık olmanın neşesi. Onun ışığıyla beşeriyetten insanlığa yükselmenin onuruyla buluşmak oluyor.

Ramazanla yaşadığımız manevi değişimin, rahmetle kuşatılmanın, mağfiretle arınmanın, cehennemden kurtuluşa ermenin müjdesidir bayram. Cennet muştularının esintisiyle kalp ikliminde huzura ermektir. Bir zafer günüdür. Bir aylık nefsî mücadeleden muzaffer çıkmaktır.

Bu bayram bilhassa barışın, esenliğin, yani İslam'ın  bayramıdır.
Bu bayram, topluluk halinde Rabbimize verdiğimiz misakımızı hatırlamanın, zaaflarımıza karşı durmanın, yani imsakın bayramıdır.
Bu bayram, bizi kendimize yabancılaştıran şeylere direnmenin, yani fıtrata dönmenin bayramıdır.
Bu bayram, dua ile nimetlerin ikrama dönüştüğü bir mükafat , yani iftarın bayramıdır.
Bu bayram, yokluğu, açlığı ve susuzluğu hissederek paylaşmanın, yani ikramın bayramıdır.
Bu bayram, yardımlaşmanın, dayanışmanın, karşılıksız vermenin, yani infakın bayramıdır.
Bu bayram, mallarımızı da başkalarının hakkından arındırmanın, yani zekâtın bayramıdır.
Bu bayram hayatımızın şükrünün, yani fitrenin bayramıdır.
Bu bayram, hiç kimsenin bir diğerinden üstün olmadığının farkına varıldığı, yani tevhidin bayramıdır. 

Ama, Ramazan bayramı günümüzde aynı zamanda bir hüzün günüdür de. Filistin’de, Gazze’de, Kudüs’te, Suriye’de, Irak’da, Doğu Türkistan’da Myanmar’da ve daha birçok değişik İslam Beldelerinde... İftarda bir yudum su içemeden şehadet şerbetini içenlerin, sahurda oruca niyet edemeden hanesi başına göçenlerin, masumların, mazlumların kanıyla kızıla boyanan gecelerin getirdiği bir hüzünlü bayram.
Bir gül bahçesine girercesine kara toprağın bağrına defnedilen biçare bedenlerin, hizipçilik, mezhepçilik, asabiyetçilik taassubuyla birbirine kurşun yağdırıp, uhuvvet ve kardeşliği katledenlerin, dostların bağrına ateş düşürüp düşmanın yüzünü güldüren kör cahil Müslümanların yüreklere saldığı hüzünlü bir bayram.
Yine de bu bayramı bir fırsat gününe dönüştürmek elimizde.

Anne baba duası almak, onların gönlünü yapıp cennete açılan kapıdan girmek için.
Sılayı rahme tutunarak, uzak düşülen akrabalıkları, unutulmuş dostlukları, yitirilmiş kardeşlikleri yeniden ihya etmek için. Kimsesizlere kimse, çaresizlere çare, gariplere hemhal, mazlumlara yoldaş, yalnızlara arkadaş olmak için.
Tatil yapma yerinel, ahbâb u yârânın gönlünü yapmak için.
Hayatın çilesini birlikte omuzladığımız eşlerimizi sevindirmek, evlerin canlı bayramları olan çocuklarımızı bayram coşkusuyla tanıştırmak için.
Hastane köşelerinde şifa bekleyenlerin gönüllerini almak için.
Yüreklerimizdeki ağır yüklere, dargınlıklara son vermek, kırgınlıkları tamir etmek, kardeşliğimizi pekiştirmek, dostluklarımızı güçlendirmek için.

İşte fırsat !

Bu bayrama onca oruçlu günden, iftar ve sahurdan geçerek geldik. İşte sonunda neşenin, sevincin, huzurun eşiğindeyiz. Susuzluk ve açlıkla sınandığımız uzun gündüzlerin sonunda selamet ve esenlik sabahına ulaştık.

Şimdi Bayram yapma zamanı. O sevinci ve coşkuyu içimizde hissedelim! Hatta onun müjdesini gönüllerden gönüllere, evlerden evlere, şehirlerden şehirlere, ülkelerden ülkelere taşıyalım! 


Sevincimiz, yeni sevinçlerin toprağı olsun, bizden bayram neşesi bekleyenlere ikram olsun!
Huzurumuz dünyanın dört bir yanındaki huzursuz insanlara saadet versin
Mutluluğumuz dünyanın dört bir yanındaki acılara teselli olsun.
Fıtratımıza dönüşümüz, tüm insanlığa umut ateşi saçsın.
Dualarımız savaşlara, acılara, yoksulluk, açlık ve susuzluğa imdad olsun
Direncimiz zalimlere set olsun, kan dökme, insanların ve insanlığımızın öldürülmesi bitsin, insanlık selamet bulsun.
İyilik ışığımız karanlıkları aydınlatsın, kibir, nefret, kin, düşmanlık, bencillik, ayrımcılık, zulüm son bulsun.
Sevgimiz müslüman coğrafyasında merhamet, adalet, barış ve hoşgörüyle dalga dalga çoğalsın
Onurumuz yükselsin, kimse üzülmesin, incinmesin, ezilmesin, insanlık yeniden dirilsin

Bugün bayram, hem de çifte bayram…Cuma günü ve Ramazan bayramı, Bayramımız...

Bayramımız mübarek olsun! 
Mutlu, umutlu, sevgi dolu nice bayramlara..
----------------------------------------
[1] Sünen-i Ebû Dâvud, 3/306
[2] "Allahu Teâlâ size, kutladığınız bu iki bayramın yerine, daha hayırlısını, Ramazan bayramı ile Kurban bayramını hediye etti" (Sünen-i Ebû Dâvud, Salat, 239).

13 Temmuz 2015 Pazartesi

238 13 Temmuz 2015 Pazar 18:30 ZAMAN DURAKLARI....................Kadir gecesinin kadri kıymeti

Kadir gecesinin kadri kıymeti

İslam Alemi için bir ışıklı zaman durağı daha. Kur’an-ı Kerim’de “bin aydan daha hayırlı” olduğu bildirilen Kadir Gecesindeyiz. Bizi bu kutlu geceye ulaştıran Alemlerin Rabbine binlerce hamd ü senâ, Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e de salâtü selâm olsun. [1]

Kadir Gecesi, Ramazân-ı şerîf ayı içinde ve diğer mübârek sayılan gecelerin en kıymetlisi. Çünkü, bu geceden Mekke devrinde nazil olan ve Kur'an'ın doksan yedinci sûresi olan beş ayetlik Kadir Suresi'nde  [2] açıkça söz ediliyor.  Ayrıca Kur'an'ın, Cebrail aracılığıyla resulü Muhammed'e (sav) vahyedilmeye başlandığını bu sureden öğreniyoruz. Sureye adını veren “Kadir” kelimesi de, 'azamet' ve 'şeref' demek.

Kur’an’ı Kerim’in Kadir Gecesi'nde indirilmiş olması başlıbaşına önemli bir olay zaten. [3]Kaldı ki değeri bin aydan daha hayırlı olduğu ifade edilerek bizzat Cenab ı Hak tarafından takdir edilmiş. Bu yüzden Kur’ân-ı kerîmde medhedilmiş, övülmüş bir gece. İşte, sadece İslam Alemi için değil tüm insanlık için rahmet ve berekete vesile çok kıymetli bir geceye ulaşmış bulunuyoruz.

Tarihte Peygamber efendimiz (sav) dahil, dört halîfe zamanı ve akabinde kurulan bütün İslâm devletlerinde bu geceye çok hürmet gösterildiği anlaşılıyor. Bilhassa Osmanlı döneminde, o gece bütün eğlence yerleri kapatılır, ibadet ve duâ ile meşgul olunurmuş. [4]İstanbullular sahura kadar Eyüb Sultan, Ayasofya, Sultan Ahmed ve bulundukları yerin câmilerini doldururlarmış. Bu arada pâdişâhın akşamdan sonra bir alayla Ayasofya’ya gelmesi, yatsı namazını edâ edip sonra da saraya dönmesi geleneğine “Kadir Alayı” adı verilmiş.

Bu gün de islam alemi ve ülkemizde temelde bu geceye saygı ve değerlendirme gayreti devam etmektedir.
 
Zaman ve mekânlar kendi başına bir değer ifade etmezler. İçinde yaşanan hadiseler onlara anlam ve değer katar. İşte Kadir Gecesi de öncelikle bize Kur’an’ı getirdiği için değerli. Zira, Yüce Rabbimiz ‘Biz Kur’anı Kadir Gecesi’nde indirdik.’ buyuruyor. Bu yüzden o herhangi bir gece değil. Kur’an diliyle bin aydan daha hayırlı” bir ışıklı zaman dilimi. 

İçinde meydana gelen o büyük hadise onu bizatihi mukaddes yapıyor. Dahası, hakkında müstakil bir sure var ve Yüce Rabbimiz, bu surede gecenin değerini bizzat kendisi açıklamış.

‘Kadir’ sözlüklere göre, zaten ismi üzerinde ‘değer’, ‘kıymet’ ve ‘şeref’ demek. İnsanlık bu gecede Kur’an’la değer ve şeref bulmuş. Bu gecede lütfedilen vahy ile insanlığa kıymeti hatırlatılmış. Vahiy ve Kur’an, insanın ayağa düştüğü bir zamanda gelerek ona yeniden değer katmış. Böylece aslında Rabbimiz Kur’an’la insanı da şereflendirmiş [5] oluyor.

Kadir gecesini bin aydan daha hayırlı kılan şey, şüphesiz, Kur’an’ın ilk nüzulüne şahit olmuş bir zaman dilimi olmasından. Bu yüzden, Kur’an’ın kadrini, kıymetini; hak, hakikat, ahlâk, ve adalet ilkelerini bildiğimiz oranda, Kadir gecesini de ihya etmiş oluruz. Kur’an’ın barış ve esenlik mesajlarını görebiliyorsak, o gece meleklerin yeryüzüne neden barış ve esenlik üzere indiklerini de anlayabiliriz.

Kur'an sadece dolu bir bilgi kaynağı değil, aynı zamanda tüm insanlığa gönderilen bir hayat kılavuzu ve yol haritası. Ancak, anlayarak okuduğumuz ve hayatımıza yansıttığımız oranda ondan şifa ve rahmet olarak da yararlanabiliriz.  

Fatiha'dan başlayıp Nas suresiyle tamamlanan bu hayat rehberine uyulursa insanları şirkten, zulümden ve her türlü sapmadan sakındıracaktır. Örneğin, içinde geçen kutlu nebi kıssaları dahi o yüce yaratıcıya çağlarüstü bir iman ve tam teslimiyet yolunu gösteriyor.

Bir yandan ölüm ve ahiret sıkça hatırlatılarak, hesabını verebileceğimiz bir hayatı yaşamanın uyarısı yapılıyor. Bir yandan da namaz, oruç, zekat, hac ve dua gibi ibadetlerle Rabbimize yaklaşmanın yolu öğretiliyor. Dahası, insanı sabır, doğruluk, yardımlaşma, af, adalet ve merhamet gibi ahlaki erdemlerle donatarak örnek bir fert ve toplum olmanın bilinci aşılanıyor. Hakk’ı batıldan ayırabilmek için bütün insanlığa yön gösteriyor ve karanlıklardan aydınlıklara çıkarmaya çalışıyor.

“Bir kitap ki, geldi ve insana insana değerini anlattı.[6] İnsanın yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğunu, insanın yaratıcısına ve Rabbine muhatap olmak üzere gönderildiğini bildirdi.

Bir kitap ki, geldi ve hakkı anlattı, hakikati, adaleti, ahlakı, erdemi fazileti anlattı. İyilik ve kötülüğü farketmemizi, güzelliği ve çirkinliği, hayrı ve şerri birbirinden ayırt etmemizi sağladı.

Bir kitap ki, geldi ve bize akletmemizi, Allah’ın verdiği akıl nimetini çok iyi kullanmamızı emretti. Rabbimizle olan ilişkilerimizi düzeltti. Annemizle, babamızla, kardeşimizle, dostumuzla, komşumuzla, arkadaşımızla ve bütün insanlarla ilişkilerimizi düzeltti.

Bir kitap ki, geldi ve tabiatla, kâinatla, eşya ile ilişkilerimizi düzeltti. Kalbimize rahmet getirdi, yüreğimize şefkati  yerleştirdi, yeryüzündeki bütün mahlûkata karşı şefkatli olmayı öğretti. Bütün insanlara karşı merhametli olmayı emretti.

Bir kitap ki, geldi, yeryüzünün en bedevi toplumundan medeni bir toplum oluşturdu. Bütün insanlığa adaleti emretti.

Kadir Gecesi, bize işte böyle bir kitabı getirdi. Onun için Kadir Gecesi’nin kadri yücedir. Onun için Kadir Gecesi, bizim için çok değerli, çok kıymetlidir.” [7]

Kur’an-ı Kerim, sadece bizim ufkumuzda değil, tüm insanlığın ufkunda bir sıçrama meydana getirdi. Bütün insanlığa değer kattı, bütün insanların şerefini yükseltti. Sadece Müslümanlar değil,  iman etmeyenler dahi Kur’an’dan nasipdâr oldular. Bu aslında yeryüzünde Kur’an’ın rahmet mesajından nasibini almayan hiç kimse yoktur anlamına geliyor.

Çünkü Kur’an kadın ve erkeğin Allah’a eşit muhatap iki varlık olarak doğuştan temel haklara sahip olduğunu bildirdi. Yeryüzünde hiç kimsenin kimseye köle olmayacağını ilan etti. Böylece tüm insanlığa şerefini ve haysiyetini bildirdi.
 
Bu yüzden özellikle biz Müslümanlar Kur’an’ın kıymetini bilmezsek Kadir Gecesi’ni asla ihya etmiş olamayız.

Bin aydan faziletli, ne kadar kadri yüce!
Sayısız günahkâr kul, affa uğrar bu gece. 

Böylesine kıymetli bir gece olan Kadir Gecesi’nde yapacağımız en önemli şey, Kur’an’ı hayatımıza aktarmak olmalı. Nasıl ki, Kur’an-ı Azîmuşşan nazil olduğunda zamana bin kat değer kattıysa, biz de Kur’an’ı Kerim’i kalbimizin semasına indirebildiğimiz takdirde yeryüzünde yaratıcının bizden istediği o asıl gayeyi gerçekleştirmiş oluruz.

Kadir Gecesi’nin de asıl hikmeti, budur herhalde.

Ancak, dünyada olup bitenlere karşı duyarsızlık, Kur’an’ı hayatın hiçbir evresinde hatırlatmayan bir dünya talebi ve ilahî hikmete pek az rağbet eden bir duyarlılıkla bu gece ihya edilemez herhalde.

Üzülerek ifade edelim ki ülke olarak Ramazan ayı boyunca verdiğimiz şehitler, İslâm coğrafyasında özellikle yanı başımızda Suriye’de kadın, çocuk, yaşlı demeden her gün katledilen masum insanlar, uzak doğuda Myanmar’da, Arakan’da din kardeşlerimizin maruz kaldığı vahşet ve insanlık dramı, dünyanın muhtelif yerlerinde Müslümanlara reva görülen zulüm, şiddet, cinayet ve insanlık dışı eylemler, Ramazan sevincimizi buruk bir şekilde yaşamamıza sebep oldu.

Bu sebeple, Kadir gecesini idrak ederken, dünyanın neresinde olursa olsun topyekûn açların, yoksulların, mahrumların, mağdurların, zayıf bırakılmışların, zulme uğramışların haklarına dikkat kesilmek, onların dertleriyle dertlenmek, acılarına ortak olmak, yaralarını sarmak, hâlleriyle hemhâl olmak yeryüzündeki bütün Müslümanların üzerine düşen bir görev ve sorumluluk.

Bu duygu ve düşüncelerle başta ülkemiz ve gönül coğrafyamız olmak üzere bütün İslâm âleminin mübarek Kadir gecelerini en güzel dilek ve duygularla tebrik ediyorum.

İnşallah Kadir gecesinin feyz ve bereketinden hepimiz nasibdâr olabiliriz. İnşallah dua ve niyazlarımız kabul edilir. İnşallah, İslâm dünyasının içinden geçmekte olduğu zorlu süreçten bir an evvel ve topyekûn kurtuluruz. İnşallah Ramazan Bayramını yine hep birlikte sağlık, afiyet, huzur ve mutlulukla yaşayabiliriz. 


[1] “Biriniz dua edeceği zaman önce Allah Teâlâ’ya hamdü senâ etsin, sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e salâtü selâm getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde dua etsin.” Ebû Dâvûd, Vitir 23. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 65; Nesâî, Sehv 48
[2]"Şüphesiz ki Biz Kuran'ı Kadir gecesinde indirdik. (Ey Resulüm!)Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler de inerler.O gece, tanyerinin ağarmasına kadar bir esenliktir." (Kadir Suresi)
[3] Ramazanın hangi gecesinde olduğu kesin ve açık bildirilmemiş. İmâm-ı Şâfiî on yedi, İmâm-ı A’zâm Ebû Hanîfe, yirmi yedinci gece olması çok vâki olur (meydana gelir) demişler. Genelde yirmi ile otuzuncu geceleri arasında aranması tavsiye edilmiş.
[4] İnanarak ve sevabını Allahü teâlâdan umarak, Kadir gecesini ihya edenin geçmiş günahları affolur.) [Buhari, Müslim]
[5] Kur'an bu üstün özelliklerine bizzat kendisi tanıklık etmekte ve tüm insanlığa şöyle seslenmektedir: 'Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifa ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur'an) geldi (Yunus, 10/57)"
[6] Yüce Peygamberimiz (sav) buyururlar ki, “bir kalp ki orada Kuran yoktur o kalp harabedir; bir ev ki içinde Kur’an okunmaz, orası harabedir. Bir kalbe Kur’an girdiği zaman orası mamur olur, bir eve Kur’an girdiği zaman Kur’an o evi imar eder.”
[7] Prof.Dr.Mehmet Görmez, Diyanet İşleri Başkanı