
Hangi partiyi tutuyor olursak olalım, mantıken o partinin ilkeleri, hizmet anlayışı, bu güne kadar yaptıkları ve yapmayı vaad ettiklerine odaklanmamız gerekir.
Bunları gerçekleştirecek olan da, zaten o partinin az sayıdaki yetişmiş adamlarıdır.
‘Devletin, siyasetin karnı kırk ambar olmalı’ demiş atalarımız. Batının çağdaş füzeleri (!) terör olup bekamıza kast ediyor. Bazen twet olup tehdit ediyor. Yetmiyor faiz oluyor, dolar oluyor durmaksızın ve ard arda üstümüzde patlıyorlar. Tertibin bini bir para.
O nedenle konu istiklâlimiz ve bekamız ise idarecilerimizin en az Abdülhamid kadar cesur, bir o kadar da sabırlı, zeki ve akıllı olmaları gerekiyor. Özellikle uluslararası ilişkiler ve devletler arası siyaset adeta bir satranç oyunu gibi. Hamleye karşı hamle, oyuna karşı oyun. TRT dizisi Diriliş, ya da Payitaht’ı izlerken gördüğümüz hadiseleri birebir yaşıyoruz sanki.
Ama biz seçmenler oyunun dışındayız. Oturduğumuz koltuklardan olayları nasıl görmemiz isteniyorsa öyle izliyoruz. Bazen gördüklerimiz bizi hiddetlendiriyor:
“Bu nasıl müttefiklik ? Bu nasıl stratejik ortaklık? Bu nasıl dostluk ?” diyoruz. “Bizim bizden başka dostumuz yok. İngilizi de Almanı da Fransızı da aynı. Niye hala AB’ye girelim diye uğraşıyoruz ki? Bi de ne işimiz var Suriye’de, niye bu kadar göçmen aldık biz?” diye konuşuyoruz. Olayın aslını çok da bilmeden “Şu rahip Brunson denilen ajanı hapiste çürütmeliydik, asla verilmemeliydi” diye höykürüyoruz. Ancak sabretmeliyiz, seçtiklerimize bizim gibi konuşmasınlar, iş yapsınlar diye oy verdik değil mi?
İnşallah daha güzel günler göreceğiz. “Bunlar küçük şeyler, ne faydası olur ?” demeyelim. Sabredelim ve dua edelim dostlar. Hiçbir güzel ve ‘büyük iş’ kolay elde edilmiyor. Olanların da kıymetini bilmek gerek. Hep birlikte zor yıllardan geçip geldik bu günlere. Kimimiz katlandı, kimimiz direndi, kimimiz de çalıştı, çabaladı, kan ter içinde kaldı. Düştük kalktık, ama yürümeye devam ettik.
Kat’ettiğimiz mesafe az değil. Şükürler olsun, bugün dünden iyiydi. İnşallah yarın daha iyi olacak.