12 Mayıs 2025 Pazartesi

12 Mayıs 2025 16:20 NE DÜŞÜNÜYORUM?..........................................SİLAHLARA VEDA

SİLAHLARA VEDA

Bugün “ÜLKEM İÇİN KÜÇÜK, BİZİM İÇİN BÜYÜK BİR ADIM” daha atıldı ve terör örgütü nihayet “silah bırakma” kararını ilan etti. Böylece Türkiye yeni bir döneme adım atmış oldu. 

40 yıldır, hatta daha gerisi var; 1973’ten bu yana 50 yıldır biz bu belayla uğraşıyoruz. Bu süre bir millet için, ülke için tarih sürecinde kısa sayılabilir. Ama benim gibi gençliği yetmişli yılların ateş çemberinden geçmiş, bu terör belasıyla da yanmış pişmiş bir nesil için çok zaman. Ömrümüz neredeyse kanayan bu yaranın acılarıyla geçti.  

Göz göre göre emperyalistlerin destek ve kışkırtmalarıyla onlardan bizden demeden yüzbine yakın insanımızı heder ettik. Ocaklarına düşen şehit ve ölüm haberleri anaların gözyaşını hiç kurutmadı. Terörle mücadeleye yüz milyarlarca dolar gömdük. Ülkenin kalkınmasına harcanacak enerji çatışma ve düşmanlık anaforlarında ziyan oldu gitti. 70’li yılların, asala saldırılarının ve iç kalkışmaların acısını söndürmeye fırsat bulamadan adı PKK terörü olan bu musibetin harlattığı ateşkuyularına çekildik. Kırk yıldır türküyle, kürdüyle, yörüğü ve çerkeziyle hep birlikte bu ateşin içinden çıkmaya çalışıyoruz.

Nihayet tünelin sonundaki ışığı gördük galiba. 27 Şubatta bu konuda ilk hareketlenmeler başladığında “DÖNÜM NOKTASI” başlıklı bir yazı yazmış, bir şiirimi de paylaşmıştım:

Bugün tarihi bir gün. Ülkemizin son 40 yılını bloke eden, milyarlarca dolara, on binlerce insanımızın kaybına, değeri ölçülemez acı ve gözyaşına neden olan "Terör belasının" sona ermesi yolunda önemli bir dönüm noktasını daha geçtik.

Havada kar taneleri gibiyiz, hem bir hem farklı
Bu topraklarda do
ğup, ak bulutlarda yoğuşan
Yerinde güre
şip bazen de boğuşan,
Erler de
ğil miyiz? Anadolu’da;
Kars’tan Edirne’ye, git bak Rize’ye
Diyar-ı bekirden gel Karesiyle
Aynı yolun yolcusu, ortak kaderi
Ana sütü kadar beyaz, dizilmi
ş inci
Kolye de
ğil miyiz? Unutma!
Geçmi
şimiz bir, yarınlar gibi
Saçılır gideriz, koparsa ipi.
Zarar vermeden biri di
ğerine
Neden yürümesin, kalpler birlikte.

Ömrümün son demlerinde nihayet bu gelişmeyi görmekten kendim, ailem ve ülkem için Allaha hamd ediyorum. Öte yandan araya "iyi saatte olsunların(!)" girmemesi, pişmiş aşa su katılmaması ve içeceğimiz barış şerbetinin zehirlenmemesi için de endişeleniyorum.

Kaynaşmış, kucaklaşmış bir Türkiye özlüyorum. Artık huzurla ve güzel haberler duyarak yaşamak istiyorum. O yüzden dua ile umudun tek bir kelimede birleşmiş hali çıkıyor dudaklarımın arasından: İnşallah! 

Sabahtan beri o kadar çok şey konuşuluyor, mesele o kadar dallanıp budaklanıyor ki korkuyorum. Binbir zahmetle açmış nadide bir çiçeğin hoyratça koparılmasından korkuyorum. Ufak hesaplarla böyle altın değerinde büyük bir fırsata çelme atılacağından korkuyorum. İsrail şeytanının, Avrupalı sözde medeni emperyalistlerin, sağı solu belli olmayan Amerika’nın daha başka daha ne kadar fitne fücur varsa onların çomak sokmasından korkuyorum. Kısaca ortaya çıkan bu güzel ve tarihi fırsatın heba olmasından korkuyorum.

Bence sözün bittiği, gayretin ve duanın koçbaşı gitmesi gereken bir eşikten geçiyoruz. Katkısı olan; barış için, terörün bitmesi için çaba sarf eden herkese şükran hisleriyle doluyum. Rabbim tamamına erdirsin. Güzel günler görelim. 

11 Mayıs 2025 Pazar

11 Mayıs 2025 Pazar 21:30 NE DÜŞÜNÜYORUM?................................“ANNELER PAZARINDAN” ANNELER GÜNÜNE

“ANNELER PAZARINDAN” ANNELER GÜNÜNE

Dilime Orhan Hakalmaz'dan dinlediğim "Helal Et Hakkını Anam" türküsü geliyor:
Yıllarca sinende gezdirdin beni / Helal et hakkini helal et anam oy
Suçumu bağışla üzdümse seni / Helal et hakkini helal et anam oy
Yalanmış anladım başka sevgiler / En güzel sevgiler sendeymiş meğer oy
Yüzünü görmeden ölürsem eğer / Helal et hakkını helal et anam oy
Gözleri şefkatle bakıyor bana / Sözleri ne tatlı ne yakın cana
Mehmet’in her zaman muhtaçtı sana / Helal et hakkini helal et anam oy

Bugün anneler günü. Her yıl Mayıs ayının ikinci Pazar gününü bu adla kutluyoruz. Kuşkusuz böyle bir gün bütün anneleri onurlandıran özel bir gün. Değişik günlerde de olsa hemen hemen bütün dünyada kutlanıyor. Anneler hatırlanıyor, aranıyor, ziyaret ediliyor ve kendilerine çeşitli hediyeler alınıyor.

Çocukluğumda böyle bir günden haberim yoktu. İlk gençliğimde bile o kadar yaygın değildi. Son elli yıldır sosyal hayatımızda. Zaten bizim tarihimizde, geleneğimizde de olmayan bir kutlama. Sebebi basit; kültürümüzde "anne" zaten çok önemli ve değerli. Onun hatırlanması, aranması ve ziyaret edilmesi için özel bir güne ihtiyaç yok. Belki bu yüzden onu yılda bir güne indirgemek bize ters gelmiş olmalı. Bizim için anne aileden ayrı bir kişi değil. Büyük aile kültüründe zaten iç içe yaşamışız. Ayrıca bizde hediyeleşme de sünnettir, karşılıklıdır ve böyle günlerle sınırlı kalmaz.

Yine de çağımız tüketim ekonomisinin köpürttüğü, popüler kültürün yaşattığı; yılbaşı, doğum günü, sevgililer günü, kadınlar günü, babalar günü vs. türünden insanların alışverişe yönlendirildikleri özelleştirilmiş günlerden birisi bu anneler günü. Sıralı olarak kutlanan hediyelişilen günlerden. Artık kimse nereden çıkmış, aslı nedir diye merak etmiyor. Hele hele annelerin sahiplendiği bir konuda aykırı düşünmek boşuna zahmet.

Evvelki zamanların altından üstünden çok sular geçti. O artık kabullenmiş olduğumuz, kendimize uydurduğumuz hediye günlerimizden herhangi biri. En çok da onu çiçekçiler, giysi, zinet ve hediyelik eşya satıcıları gözlüyor. Bu da çok normal, nihayetinde bu vesile biraz para kazanacaklar değil mi? Yanlış anlaşılmasın karşı olduğumdan değil, ben kelimeler gibi böyle şeylerin de aslını, kökenini merak ederim.  Annelere adanan bu özel gün nasıl ortaya çıktı, ne zamandır kutlanıyor biraz araştırdım.

Bu nevi günlerin kaynağı diğerleri gibi batı kültürü. Ama bu günün kökenleri taa antik yunan mitolojisine kadar dayanıyormuş. Meğerse mitolojiye göre pek çok tanrı ve tanrıçanın annesi olan Rhea onuruna verilen yıllık ilkbahar festivali kutlamalarıyla başlamış. Antik Romalılar da ilkbahar festivallerini İsa'nın doğumundan 250 yıl öncesinden beri ana tanrıça Kibele onuruna kutluyorlarmış.

Bir de 1600’lerin İngiltere’sinde “Anneler Pazarı” kutlaması var. “Lent” adı verilen ve Paskalya’nın 40 gün öncesinden başlayan sürecin dördüncü pazarında kutlanılan “Anneler Pazarı” ile bütün İngiliz anneler onurlandırılırmış. O zamanlar yoksul İngilizler’in çoğu, varlıklı ailelerin yanında hizmetçilik yapmakta olduklarından ve çalıştıkları evler çoğunlukla kendi evlerinin çok uzağında kaldığından, işverenlerinin yanında yaşamasına izin verilirmiş. 

İşte bu “Anneler Pazarı”nda o hizmetçilere izin verilir, evlerine gidip günü annelerinin yanında geçirmeleri teşvik edilirmiş. “Anneler Pastası” denilen özel bir pasta da bu kutlamanın olmazsa olmazıymış.

Hristiyanlığın Avrupa’da yaygınlaşmasıyla kutlama biçim değiştirerek “Kilise Ana” gününe dönüşmüş. Kendilerine hayat veren ve kötülüklerden koruyan gücün “Kilise Ana” olduğuna inanıldığından zamanla kilise festivali ile “Anneler Pazarı” kutlamaları birbirine karışmış. Böylece Avrupa'daki insanlar, kiliseyle birlikte annelerine de şükranlarını sunar olmuşlar.

ABD’de ise Anneler Günü ilk defa 1872’de Julia Ward Howe tarafından, barışa adanan bir gün olarak önerilmiş. Bayan Howe her yıl Boston’da Anneler Günü kutlamaları organize etmiş. Derken 1907 yılında Philadelphia’da Ana Jarvis adında bir kadın, ulusal bir Anneler Günü için kampanya başlatmış. Bayan Jarvis, West Virginia eyaletinde annesinin bağlı olduğu kiliseyi, annesinin vefatının ikinci yıldönümü olan mayısın ikinci pazarında, Anneler Günü’nü kutlamaya ikna etmiş. Böylece ertesi yıl Anneler Günü, bütün Philadelphia’da kutlanmaya başlamış. 1908 yılında başlatılan bu uygulama 1914 yılında Kongre'nin onayıyla Amerika Birleşik Devletleri çapında genişlemiş. İşte bugün bütün dünyaya yayılmış bulunan "Anneler günü" nün hikayesi böyle.

Neyse ne, nihayetinde bizim de kabullendiğimiz bir gün bu. Ben biraz farklı kutlasam ne olur ki? Bugünün ve yarının annelerini Yavuz Bülent BÂKİLER’in üç şiiriyle selâmlıyorum: 

Anam namaza durur günde beş vakit / Bir serinlik duyarız, ondaki büyük huzurdan

Aydınlanır içimiz, odalarımız / Yüzündeki ince, mübarek nurdan...

Beyaz başörtüsüyle savrulur gider sanki / Yakalar büyük sırrı, her yeni ezan sesinde...

Kehribar tespihinde sabır boynunu büker / Şükür, çiçek açar seccadesinde...

Üçleri, Yedileri, Kırkları mı düşünür? / Bir gariplik çöker üzerine her akşam.

Hem ağlar iplik iplik, sessiz sedasız / Hem namaz kılar anam.

Anamın duaları üzerimde olmasa / Yıkılır sırtımı verdiğim duvar.

Kopar, elime gelir uzandığım dal / Kapımı çalmaz bahar...

Ne şikâyet, ne kin, ne şüphe biraz / Sessizliği, yüreğinin niyazındandır...

Elinin bereketi, iffeti, merhameti.../ Kıldığı sonsuzluk namazındandır.

(ANAMIN NAMAZLARI/ Yavuz Bülent BÂKİLER)

Ne güzel hayatı analarla yaşamak / Yürekleri temiz, alınları ak

Duyguları bile haramdan uzak / Sıcak analar bilirim.

Yurdumuzun, yuvamızın orta direği / Dünyadaki varlıkların en mübareği

Elimize diken batsa yüreği, / Yanacak analar bilirim.

Bendedir öksüzlerin çektiği çile / Gözyaşımı oya yaptım mendile.

Ağlasam sesimi yattığı yerden bile, / Duyacak analar bilirim.

(ANALAR BİLİRİM / Yavuz Bülent BÂKİLER)

Bütün odalar sessiz, dualarda adım yok. / Sabrım bir dirhemden az, çilem kırk batmandan çok / Senden sonra tadım yok, Kolum yok, kanadım yok!

Bilmiyorum şimdi kim duyar beni, /Bir çıkmaz yoldayım gel uyar beni.

En yakın dostlarım kırdılar beni / Bas bağrına, sar beni.

Gün değil, ay değil, böyle her sene / Tenha sokaklara savruluşum ne?

Seni arıyorum deli divâne: / -Anne! Anne! Anne!

(SENİ ARIYORUM DELİ DİVÂNE / Yavuz Bülent BÂKİLER)


Bütün annelerimizi kutluyor, sağlık ve esenlikler diliyorum. 

Vefat etmiş olanlara da gani gani rahmet olsun inşallah.