SİLAHLARA VEDA
Bugün “ÜLKEM İÇİN KÜÇÜK, BİZİM İÇİN BÜYÜK BİR ADIM” daha atıldı ve terör örgütü nihayet “silah bırakma” kararını ilan etti. Böylece Türkiye yeni bir döneme adım atmış oldu.
40 yıldır, hatta daha
gerisi var; 1973’ten bu yana 50 yıldır biz bu belayla uğraşıyoruz. Bu süre bir
millet için, ülke için tarih sürecinde kısa sayılabilir. Ama benim gibi gençliği
yetmişli yılların ateş çemberinden geçmiş, bu terör belasıyla da yanmış pişmiş bir
nesil için çok zaman. Ömrümüz neredeyse kanayan bu yaranın acılarıyla geçti.
Göz göre göre emperyalistlerin destek ve kışkırtmalarıyla onlardan
bizden demeden yüzbine yakın insanımızı heder ettik. Ocaklarına düşen şehit ve
ölüm haberleri anaların gözyaşını hiç kurutmadı. Terörle mücadeleye yüz milyarlarca dolar gömdük.
Ülkenin kalkınmasına harcanacak enerji çatışma ve düşmanlık anaforlarında ziyan oldu gitti. 70’li
yılların, asala saldırılarının ve iç kalkışmaların acısını söndürmeye fırsat bulamadan adı
PKK terörü olan bu musibetin harlattığı ateşkuyularına çekildik. Kırk yıldır türküyle,
kürdüyle, yörüğü ve çerkeziyle hep birlikte bu ateşin içinden
çıkmaya çalışıyoruz.
Nihayet tünelin sonundaki ışığı gördük galiba. 27 Şubatta bu konuda ilk hareketlenmeler başladığında “DÖNÜM
NOKTASI”
başlıklı bir yazı yazmış, bir şiirimi de paylaşmıştım:
“Bugün
tarihi bir gün. Ülkemizin son 40 yılını bloke eden, milyarlarca dolara, on
binlerce insanımızın kaybına, değeri ölçülemez acı ve gözyaşına neden olan
"Terör belasının" sona ermesi yolunda önemli bir dönüm noktasını daha
geçtik.
Havada kar taneleri gibiyiz, hem bir hem farklı
Bu topraklarda doğup, ak bulutlarda yoğuşan
Yerinde güreşip bazen de boğuşan,
Erler değil miyiz? Anadolu’da;
Kars’tan Edirne’ye, git bak Rize’ye
Diyar-ı bekirden gel Karesiyle
Aynı yolun yolcusu, ortak kaderi
Ana sütü kadar beyaz, dizilmiş inci
Kolye değil miyiz? Unutma!
Geçmişimiz bir, yarınlar gibi
Saçılır gideriz, koparsa ipi.
Zarar vermeden biri diğerine
Neden yürümesin, kalpler birlikte.
Ömrümün son demlerinde nihayet bu gelişmeyi görmekten kendim,
ailem ve ülkem için Allaha hamd ediyorum. Öte yandan araya "iyi
saatte olsunların(!)" girmemesi, pişmiş aşa su katılmaması ve içeceğimiz
barış şerbetinin zehirlenmemesi için de endişeleniyorum.
Kaynaşmış, kucaklaşmış bir Türkiye özlüyorum. Artık huzurla
ve güzel haberler duyarak yaşamak istiyorum. O yüzden dua ile umudun tek bir
kelimede birleşmiş hali çıkıyor dudaklarımın
arasından: İnşallah! “
Sabahtan
beri o kadar çok şey konuşuluyor, mesele o kadar dallanıp budaklanıyor ki
korkuyorum. Binbir zahmetle açmış nadide bir çiçeğin hoyratça koparılmasından
korkuyorum. Ufak hesaplarla böyle altın değerinde büyük bir fırsata çelme atılacağından
korkuyorum. İsrail şeytanının, Avrupalı sözde medeni emperyalistlerin, sağı
solu belli olmayan Amerika’nın daha başka daha ne kadar fitne fücur varsa
onların çomak sokmasından korkuyorum. Kısaca ortaya çıkan bu güzel ve tarihi
fırsatın heba olmasından korkuyorum.
Bence sözün bittiği, gayretin ve duanın koçbaşı gitmesi gereken bir eşikten geçiyoruz. Katkısı olan; barış için, terörün bitmesi için çaba sarf eden herkese şükran hisleriyle doluyum. Rabbim tamamına erdirsin. Güzel günler görelim.