19 Kasım 2013 Salı

032 18 Nisan 2013 Perşembe 00:30 HAYATIN İKİ YÜZÜ......................İyilik ve kötülük(3)

İyilik ve kötülük(3)

Hiç kuşkusuz hayatta ilk sorumluluğumuz yaratıcımıza karşıdır. Çünkü rabbimiz bize ihsan etmiştir. İhsan eden, iyilik eden de sevilir. Nitekim bir Hadis-i şerifte, "İhsan sahibini sevmek, insanların yaratılışında vardır" buyurulmuş. 
Bu anlamda elbette ki bütün iyilikleri yaratan, insana can, mal, sıhhat veren, zararlardan, korkulardan koruyan Allahü teâlâyı sevmek, insanlığımız icabıdır. 

Bunun tabii bir sonucu olarak da insan kendisine, ailesine, komşusuna ve içinde yaşadığı topluma karşı sorumlu davranmak durumundadır. Devamında insanların birbirlerini sevmeleri, saymaları ve birbirlerinin haklarına saygı göstermeleri de işte bu sorumluluğun gereği olmalı. Böylece insan, tüm yaşamında kişisel çıkar yerine toplum menfaatini gözeterek faydalı işler yapabilir, üretken olabilir ve iyilikte yarışabilir. Ancak yarış, elbette iyilik ve yardımlaşmada olacaktır. Kötülükte yarış ve yardımlaşma ise asla olmaz. 

Çünkü "Allah her şeye karşı ihsânı farz kılmıştır." (Müslim) Cibril (a.s.)'ın "ihsân nedir?" sorusuna Hz. Muhammed (a.s.), "Allah'ı görüyormuşsun gibi ibâdet etmen"; her ne kadar sen O'nu görmesen de O, seni görüyor." (Buhârî) cevabını vermiştir. Buradaki "ihsân" kavramının; îmân, iş, ibâdet, muâmelât, yönetim, yargı vb insanın yaptığı her işi ve görevi şartlarına, kurallarına ve tekniğine uygun olarak estetik, sağlam, güzel, kaliteli, en iyi ve en mükemmel bir şekilde yapmayı ifade ettiğine dikkatinizi çekmek isterim. Demek ki, Allah'a kulluk; onu görüyormuş gibi her şeyi en iyi bir şekilde, önemseyerek, hakkıyla ve layıkı vechile yapmak (ibadet) demektir.

Malım mülküm servetim, hepsi evde kaldı, 
Eşim dostum akrabam, geçtiğim yolda kaldı,
Dostlarımdan birisi, benden hiç ayrılmadı,
Allah için yaptığım iyilikler bende kaldı.(Hacı Bektaş-ı Veli)

"İyi" ve "iyilik" kavramı burada da karşımıza çıkıyor. Çünkü, insan olmanın gereği olan bütün iyi ve güzel davranışlar birer iyilik olarak nitelendirilmiş. Yüce dinimiz ilke olarak kişiden kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa diğer insanlara da aynı şekilde davranmasını isteyerek ilişkilerde temel bir ölçüt belirlemiş. Bir hadis-i şerif mealinden "En iyiniz, kendisinden hep iyilik beklenilen ve şerrinden emin olunandır. En kötünüz, kendisinden iyilik beklenilmeyen ve şerrinden emin olunmayandır." [Tirmizi] denildiğini öğreniyoruz. 

Müslümanların cezayı gerektirmeyen ve kul hakkı olmayan kusurlarını örtmek bile bir fazilet olarak görülmüş. Allah da böyle davrananların kusur ve ayıplarını örtecek inşallah. Bu yüzdendir ki iyilik yapmak, eziyet etmemek, hataları affetmek, güler yüzlü olmak ve güzel geçinmek Müslümanın en önemli özelliklerinden biliniyor. 

Ömür kısa, sonsuz ahiret hayatı ise dünyada yaşanan hâle bağlı. Akıllı olan, ileriyi görebilen kimse, elbette ki kısa olan bu dünyada, doğru ve kıymetli şeyleri yapar. Yani insanlara hizmet etmek için çalışır. İnsanlara iyilik etmek ise neticede azaptan kurtulmaya ve Cennet nimetlerine sebep görülmüş. 

Hizmet, insanlara maddî veya manevî yönden yardımcı olmak, onlara iyilik etmek olarak tanımlanıyor. Hizmet edenin Allah katında değeri diğerlerinden üstün olduğu anlaşılıyor. Buna göre bir toplumda en çok hizmet eden de doğal olarak en çok sevabı alacaktır. Çünkü Peygamber Efendimiz(a.s.), "Allahü teâlânın en çok sevdiği kulu, Onun nimetlerinin, kullarına ulaşmasına vasıta olandır." [Deylemi] diyor. Yine aynı resul "İnsanların iyisi, insanlara iyilik eden kimsedir." [İ. Ahmed]

"Arkadaşın iyisi, arkadaşına, komşunun iyisi ise komşusuna iyilik eden kimsedir." [Tirmizi] buyruluyor. Hatta "Çevrendekilerle güzel komşuluk et ve kendin için sevdiğini, başkaları için de sev ki müslüman olasın." [Harâiti] denilerek bu konu müslüman olmanın işaretlerinden sayılıyor. 

Bu arada, diğer insanlara göre, ana baba hizmeti çok çok önceliklidir ve Allah için onlara hizmet edene de muhakkak hizmet edenler bulunacaktır. Çünkü, Peygamber efendimiz(a.s.), "Men hadime hudime" buyurmuş ki "Hizmet eden hizmet görür" demek oluyormuş.

İyilik yapan kişi yaptıklarının yanı sıra yeni değerler de kazanmış olur. Bencillikten kurtulma ve verme alışkanlığı gibi. Ama iyilikte kazanılan en önemli şey aslında, “gönülden vermeyi” öğrenmek olmalı. 

Ama "İnsan, kendine iyilik edene sevgi, kötülük edene de nefret duyacak şekilde yaratılmıştır." [Ebu Nuaym] Bu yüzden ancak insanlara iyilik etmek, onların işlerini güler yüzle, tatlı dille ve kolaylıkla yapmak, insanı Allah sevgisine kavuşturur deniliyor. Ayrıca, ahiret azaplarından kurtulmaya ve Cennet nimetlerinin artmasına da sebep olacağı belirtiliyor. Çünkü "İyilikler fenalıkları giderir." [Ebu Nuaym] denilmiş, "İyilik zâyi olmaz, kötülük unutulmaz, herkes ettiğini bulur."[Beyheki] buyrulmuş.

Kuşkusuz herkes, aksini değil insanlığa hizmet için çalıştığını söyler. Oysa insanlara hizmet, onların iki dünya mutluluğu ve huzuru için iyilik yapmak demektir. Yoksa kendi çıkarı için yaptıklarını hizmet maskesi ile sunmak değil. Neticede Allah her yapılan iyiliği ve kötülüğü görendir. Bu nedenle iyilikler yalnız Allah için yapılacak ve karşılık beklenmeyecektir. İyilik ancak karşılıksız yapılırsa iyilik sayılır. Bu da hem dünyayı hem de ahireti kazandırır. Karşılık beklentisi zaten ticarete girer. 

Ama yardımlaşmak hem insanlığın hem de dinimizin bir gereği sayılmıştır. Zira "Müminler, birbirine karşı sevgi ve merhamette, bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün vücut huzursuz olur. Oranın tedavisi ile meşgul olurlar. Müslümanlar da böyle birbirine yardıma koşar." [Buhari] buyuruluyor. Bu yüzden özellikle mü'minler, iyilik ve hayır olan her konuda birbirlerine yardımcı olmalıdır. Peygamber Efendimiz(a.s.),"Şu iki kişiye gıpta edilir: Bunlardan biri, ilmi ile amel eden ve başkalarına da öğreten, diğeri de, meşru yolda kazandığını, meşru yolda sarfeden." [Müslim]diyor.

İslam büyükleri: (Allahü teâlânın size nasıl muamele etmesini istiyorsanız, Onun kullarına öyle muamele ediniz.) 
(İyiliği sayarak değil, saçarak yapınız.) (Cömert verene değil, verdiğine sevinene denir.)(Bütün kötülükler, almak üzerinedir. Bütün iyilikler, vermek üzerinedir.) demişler. Eğer var da olmayana yardım eli uzatıyorsan ne mutlu. 

Dokunur hatıra kendini bilmez, 
Asilzadelerden hiç kimlik gelmez
Sen iyilik eyle, o zâyi olmaz, 
Daralıp da başa kakıcı olma. (Karacaoğlan) 

Karacaoğlan ne güzel söylemiş; kibre kapılıp üstünlük taslamadan, yaptığın iyiliği başa kakmadan insanlığının gereğini yerine getiriyorsan ne mutlu sana. 

"Her iyilik sadakadır." [Tirmizi denilmiş. Hatta sadakayı sadece para olarak da görmemek gerek. Çünkü "Selam verirken gülümseyen, sadaka sevabına kavuşur." [İbni Ebiddünya] müjdesi bile var. "Din kardeşine güler yüz göstermek, iyi şeyler öğretmek, kötülük yapmasını önlemek, sorana yol göstermek, sokaktaki pis ve zararlı şeyleri temizlemek, birer sadakadır."[Tirmizi] deniliyor. Hatta "Hayra vesile olan, hayır işlemiş gibidir. Allahü teâlâ, sıkıntıya düşene yardım edeni sever." [İbni Neccar] buyruluyor.

Ancak, yine de bir hadis-i şerifte "Allahü teâlâ, başkalarına da versin diye, bazı kullarına çok nimet vermiştir. Bu nimetleri Allahü teâlânın kullarına dağıtırlarsa, nimetleri azalmaz. Bu nimetleri onlara ulaştırmazlarsa, Allah nimetlerini bunlardan alır, başkalarına verir." [Taberani] deniliyor. İlaveten "Allahü teâlânın en sevdiği iş, elbise vererek veya yedirip içirerek yahut başka bir ihtiyacını karşılayarak, bir mümini sevindirmektir."[Taberani] haberi de verilmiş. Bu yüzden mesela "Bir müslümana ödünç veren iki misli sadaka sevabı kazanır." [İbni Mace] hadis-i şerifine uygun olarak milletimizin geleneğinde herkese iyilik etmek, ödünç veya sadaka vermek gibi şeyler çok sevap sayılmıştır.

Kendisinden tavsiye isteyen sahâbîye peygamberimiz(a.s.) “Hiçbir iyiliği hor görme; kardeşinle güler yüzlü bir vaziyette konuş; çünkü bu da bir iyiliktir.” (EbûDâvûd) diyor. İlaveten "Müslüman kardeşini sevindirmek mağfirete sebep olur." [Taberani] "Kim, arkadaşının ihtiyacını görürse, Allahü teâlâ da onun ihtiyacını karşılar."[Taberani] "Bir müslümanın sıkıntısını giderene, Allahü teâlâ iki nur verir. Bu iki nurla Sıratta o kadar çok kimse aydınlanır ki sayısını ancak Allahü teâlâ bilir."[Taberani] "Duasının kabul, kederinin yok olmasını isteyen, darda kalanı ferahlandırsın!" [İbni Ebiddünya] gibi hadis-i şerifler de işte böyle tavsiyeler.

Bize öğretilen kuşkusuz Allah rızası için yapılan her iyiliğe sevap verildiğidir. Çünkü yine bir hadis-i şerifte "Mümin, [Allah rızası için] yaptığı her işten sevap alır. Yoldaki bir şeyi kaldırsa, birisine yol tarif etse, sözünü anlatamayana yardım etse, birine keçisini sağarak yardım etse, sevap alır."[Ebu Ya’la]deniliyor. 

Özellikle akrabaya yapılan iyilik ise çok daha sevap görülüyor. Nitekim bu konu ile ilgili hadis-i şeriflerde "Yakın akraba ve komşuya verilen sadakanın sevabı iki misli fazladır." [Taberani] "Paranızı önce kendi ihtiyaçlarınıza, artarsa çoluk çocuğunuzun ihtiyaçlarına sarf edin! Bundan da artarsa akrabalarınıza yardım edin!" [Müslim] buyrulmuş.

Muhtaçlara hizmet etmenin, iyilik etmenin çok sevap olduğunu biliriz. Örneğin bir hadis-i şerif meali şöyle: "Dul ve yoksullara hizmet eden, fi-sebilillah cihad eden gibidir." [Buharî] Ama görmeyenlere [a’malara] yardım etmenin ne kadar sevap olduğunu bilmeyiz. İşte bakın bir hadis-i şerifte,"A’mayı kırk adım götüren Cenneti hak eder" (Beyheki) buyuruluyor. 

Sadaka denince kuşkusuz ilk önce aklımıza yemek yedirerek veya benzeri yardımlarla insanları sevindirmek gelir. Ancak, "Darda kalana kolaylık gösterene, Allahü teâlâ da dünya ve ahirette kolaylık gösterir. Kim de bir müslümanın aybını örterse, Allahü teâlâ da dünya ve ahirette onun aybını örter. Kul, kardeşine yardım ettiği müddetçe, Allahü teâlâ da kendisine yardım der." [Müslim] "Duasının kabul olmasını ve kederinin giderilmesini isteyen, darda kalanı feraha kavuştursun!" [İ. Ebiddünya] "Allah katında amellerin en sevimlisi, bir müslümanı sevindirmek yahut bir sıkıntısını gidermek veya sabrını taşıran bir kederini ortadan kaldırmak yahut borcunu ödemektir." [Ebuşşeyh] gibi hadis-i şeriflerde buyurulduğu üzere iyilik sadece yemek ve maddi yardım değildir. İyiliğin bunlarla sınırlandırılamayacak kadar çok daha geniş bir uygulama alanı var.

Demek ki her ne şekilde olursa olsun, yardım etmek çok sevapdır. Bu konudaki birkaç hadis-i şerif mealinden: "Allahü teâlânın farzlardan sonra en çok sevdiği iş, bir mümini sevindirmektir." [Taberani] "Bir mümini sevindirene, maddî ve manevî küçük büyük bir hacetini görene, Allahü teâlâ, kıyamette ona hep hizmet edecek birini yaratır." [Taberani] "Şu üç şeyi yapan, tam mümindir: Ailesine hizmet eden, fakirlerle oturup kalkan ve hizmetçisiyle birlikte yiyen." [Deylemî] "Bir kimse, din kardeşinin bir işine yardım etse, Allahü teâlâ da onun işini kolaylaştırır. Bir kimse, bir Müslümanın sıkıntısını giderir, onu sevindirirse, kıyamette en sıkıntılı zamanlarında, Allahü teâlâ onu sıkıntıdan kurtarır. Bir Müslümanın ayıbını, kusurunu örtenin, ayıplarını, kabahatlerini de kıyamette Allahü teâlâ örter." [Buhari, Müslim] "Bir kimse, din kardeşine yardım ettikçe, Allahü teâlâ da ona yardım eder." [Müslim] denildiğini öğreniyoruz.

Bu yazımız da "iyi" ve "iyilik" kelimeleri üzerine oldu. Bir önceki yazımda bu kavramların kökenlerinin yaşayan kültürümüze ve sağlam inanç dünyamıza dayandığını belirtmiş ve bu konuda en başta Kuran-ı Kerim ne diyor bilmek gerekir demiştim. Bu yazımda da inancımızın ikinci derecede önemli kaynağına, Peygamber efendimizin (a.s.) hadis-i şeriflerine bakmaya çalıştım. Araştırmamın onun kutlu doğum haftasını idrak ettiğimiz bu günlere denk gelmesinden hamd ediyor ve inşallah onu nacizane bir anma vesilesi, efendimize bir selat-ü selam vesilesi olarak değerlendirilmesini bekliyorum. Hatam varsa öncelikle Rabbimden, sonra da sizlerden af dilerim

Anlaşılıyor ki, iyilik, birkaç yazıyla açıklanamayacak kadar varoluşsal önemde, derinlikte ve genişlikte bir konu. Allah rızasını kazanmanın ve mutlu olmanın yolu da iyilerden olmak ve iyilik yapmaktan geçiyor. Neticede benim edindiğim ve paylaştığım bilgi insanlara şöyle sesleniyor. “Nasıl ki yaşamak için var edildiyseniz, aslında hayır ve iyilik için var edildiniz.” Beklenir ki iyilik bizi özümüze, vermeğe , dayanışmaya ve huzura götürür. Umulur ki sonuçta iyilik bizi Yaradanımıza ulaştıracaktır. Belki de o’na giden en kısa yol budur. Ne dersiniz ? Kutlu Doğum haftanız insan onurunun asla yere düşmediği iyilik ve hayırlara vesile olsun inşallah.


(Devam edecek)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder