5 Şubat 2020 Çarşamba

05 Şubat 2020 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı147...................................Yol çatırığı


Yol çatırığı
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğüne göre ‘Çatır’ veya ‘Çatırık’ iki dere veya yolun kesiştiği bağlantı noktası demekmiş. “Çatır çatır” ifadesiyle de toprağın don tuttuğunu, havanın çok soğuk olduğunu anlatmış oluyoruz. Bu sözcüğün tanımladığı bir başka durum ise ‘Çizgi ve çatlak’. Kavram her haliyle çatallaşmış yolları, buz kesmiş ortamları, derin çatlakları ve karşı karşıya olunan sorunlu kavşakları çağrıştırıyor.  

Çocukluğumda asfalt yolda tek tük geçen kamyon ve otobüslere el edip binebilmek için epey yürümek ve ‘yol çatırığı’na çıkmak gerekiyordu. O nokta; yolculuğa çıkmak, gitmek istediğimiz yerler için olmazsa olmaz bir başlangıçtı bizim için.
Bugün de teknolojinin sunduğu yeni imkânlarla herhangi bir yola çıkmadan önce internet üzerinden yol tarifi alıyor, konumumuzu belirleyip gitmek istediğimiz yere nerelerden geçerek, kaç kilometre sonra ve ne kadar saatte varabileceğimizi öğreniyoruz. Bazen gidilecek yollar farklılaşıp çatallaşıyor. O zaman da elbette daha kısa, daha uygun ve daha rahat olanını tercih ediyoruz. Bu hayatımızda da aynı. Günümüzü yaşayarak, ama bilmediğimiz yarınlarımıza yol almak için uğraşıyoruz. Bazen karşımıza yeni yeni yol çatırıkları çıkıyor. Durumumuzu, karşımızdaki seçenekleri ve olabilecek riskleri gözden geçirmemiz gerekiyor. Bu değerlendirme aynı zamanda geçmişimizi muhasebe etmek, seçimlerimizi daha doğru yapmak için de bir fırsat.
Anadolu’nun bazı yörelerinde yeni çıkmış ekine de ‘çatırık’ dendiğini biliyor muydunuz? Doğrusu ben bilmiyordum. Bunu öğrendiğimde bir karar için ‘yol ağzına’ gelmiş olmanın aynı zamanda bir yenilenme ve yeniden doğup çoğalma vesilesi olduğunu da anlamış oldum. Böylece sorunlar aşılabilmekte, olumsuzluklar fırsata dönüşebilmekteydi. Sonra Kur’an-ı Kerim’in Bakara suresi 261. Ayetinde sözü edilen "…her dalı yüz taneli yedi başak bitiren bir tohumun hâli…”ni düşündüm. Kuşkusuz “Allah'ın lütuf ve ihsanı çok geniş” ve elbette “Allah dilediği kimseye daha kat kat verir”. Bize misal verilen ‘tek bir tohumun’ önce yedi gövde üzerinde yedi başak vermesi, bunların her birinde de yüzer dane bulunması işte tam da böyle durumlar için bir ilham kaynağı olabilir. Toprağa gömülen o tohum, nasıl ki çatır çatır donmaktan, bir çıkış yolu bulamayıp çürümekten kurtulabiliyorsa insan da, kurumlar da, şehirler de, ülkeler de karşı karşıya kalabileceği engelleri fırsata çevirip aşabilir. Gövdesi üzerinde dikilip yeniden doğabilir. Bereketle çoğalıp kendini yenileyebilir.
Bu, tarihteki Ergenekon destanını da açıklar. Onlar demir dağları eritip yeni yurtlar edinmemişler miydi? Arkalarında Moğol sürüleri, etrafta Haçlı artıkları, önlerinde Bizans surları olan bir milletin adeta küllerinden yeniden doğup cihanşümul bir devlet kurması da böyle değil miydi? Yedi düvel düşmanın her cepheden saldırdığı Çanakkale’yi geçilmez yapan kahramanlar çaresiz gibi görünen o kumpası nasıl aşabildiler? Ya kurtuluş savaşı? Atalarımız dört bir yandan işgal edilmiş bir imparatorluktan bir Anadolu direnişi ile “Ya istiklal, ya ölüm!” diyerek bir zümrüd-ü anka misâli genç bir cumhuriyet çıkarmadılar mı?
 Susurluk bugün bir yol ayrımında. Yol çatırığına gelmiş ne yöne gideceğini düşünüyor. Elbet geçmişte pek çok hata yapılmış olabilir. Geleceği görememiş, elindekileri koruyup geliştirememiş ve zaman kaybetmiş olabilir. Elbet bunların bir bir değerlendirilmesi gerekiyor. Ancak, suçlu bulmanın, kabahati birilerine yüklemenin hiçbir yararı yok. Aksine, yapılan yanlışların tekrar edilmemesi, nelerin doğru olmadığının anlaşılması için onları bilmek gerek. Bilirsek, en uygununu bulmamız kolaylaşabilir. 
Üç yıl sonra Cumhuriyetimizin ‘100. Yılını’ kutlayacağız. Elbette 2023’te hem ülkemizin hem de ilçemizin etrafını saran kara bulutların dağılmasını, yolumuzun açık hale gelmesini istiyor ve diliyoruz. Ancak, bunlar kendiliğinden olmayacak. Bugünden yarına hemen olabilecek şeyler de değil. Bir yol çatırığındayız, hangi yöne gidersek gidelim yolculuğun çetin ve engebeli olacağının farkında olmalıyız. Kaybedilen fırsatlar ve zaman aleyhimize işlemiş. Mevcut olumsuzluklar ayağımıza dolanmış görünüyor.  Kuşkusuz eğitimde, kültürde,  sosyal ve manevi hayatımızda sorunlar var. Özellikle ekonomik alanda gün geçtikçe büyüyen olumsuzluklar komplike başka rahatsızlıklara da yol açıyor. Örneğin işsizlik özellikle gençlere ve aile düzenine telafisi mümkün olmayan zararlar veriyor. Her geçen gün daha fazla genç doğup büyüdükleri yeri terk ediyor. Esnafa çırak, işyerlerine işçi bulunamaz oluyor. Nüfusumuz gittikçe düşüyor, işgücü başka illerden ve ülkelerden gelenlerle karşılanabiliyor. Şayet 2023 hedeflerinin konuşulduğu bir ortamda biz de Susurluğun bu gidişatını değiştirmek istiyorsak öncelikle durup ta kendimize “Neredeyiz?” sorusunu yöneltmemiz gerekiyor.
Bu soruya verilecek cevabın altı bilimsel olarak ‘Durum (SWOT) analizi’ denilen bir yöntemle doldurulabilir. ‘Güçlü ve Zayıf yönlerin belirlenmesi’ üç kişiyle de yapılabilir, yedi kişiyle de, yetmiş kişiyle de. Çok basit bir yöntemdir; temsil özelliği olan ve değerlendirilip seçilmiş herkes bir kâğıda Susurluğun en güçlü 7 yönünü ve en zayıf 7 yönünü yazacaktır. 
 
En fazla bir saatlik bu beyin fırtınası sonuçları daha sonra birleştirilir. En fazla tekrar edilenlerden başlayarak güçlü ve zayıf yönler aşağıya doğru sıralanır. Ortaya çıkan tablo artık üzerinde konuşulabilecek bir panorama çizmiştir. Aynı zamanda ‘Neredeyiz?’ sorusunun cevabıdır. Misyon denilen kavram da doğal olarak bu çalışmada sık sık gündeme gelecektir.

İkinci aşama, “Nereye gitmek istiyoruz?” sorusunun cevabını aramaktır. Birkaç seanslık bir beyin fırtınası bu konunun da masaya yatırılmasını mümkün kılar. Bu aşamada sahip olunan değerler ve uyulması beklenen ilkelerin yolculuk için ne kadar anlamlı olduğu görülecektir. ‘Nereye gitmek istiyoruz’ sorusu neticede bir gelecek öngörüsü ile sonlanır. Böyle bir ‘Vizyonu’ olmayan hiçbir yolculuğun amaç ve hedefleri de anlamlı olmaz. Çalışmanın devamında üzerinde mutabakat sağlanan hususlar için ne yapılabileceğinin tartışılması gerekecektir. Soru şudur: “Güçlü yönler nasıl daha da geliştirilebilir?”, “Zayıf yönler nasıl güçlü hale getirilebilir?” Görevlendirilecek sekreterya önerilen çözümleri tasnif edip sıralar. İşte yol çatırığından çıkışın stratejileri büyük ölçüde bu önerilerden doğacaktır. Böylece “Nasıl yapacağız?” sorusu da cevap bulmuş olur. Bundan sonrası “Yolculuk sırasında kendimizi nasıl ölçer değerlendiririz?” tekniğini uygulamakla ilgilidir.
Burada önerilen çıkış yolu zaten ülkemizde halen yürürlükte olan ‘5018 Sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’ gereği ve ‘Stratejik Yönetim’ icabıdır. Bu konuyla ilgili öneri ve açıklamalara önümüzdeki haftalarda da devam edeceğim.