İktisat, Cömertlik, İsraf, Cimrilik
İktisat
Amacım
servetin üretim, dağılım ve tüketimini inceleyen bilim dalı [1] iktisat (Ekonomi)
değil elbet. Sözlükte "aşırılıktan uzak orta yolda olmak, doğru yolda
olmak, bir şeye yönelmek" anlamlarına gelen “iktisat” tan söz ediyorum.
Dilimizde tutumlu olma, tasarruf, biriktirme, aşırılıklardan uzak durma, orta yolda olma,
itidal üzere olma, uygun davranış ve hareket, ekonomik davranma mânâlarında
kullanılıyor. Hayatımızda hem ahlâkî hem de ekonomik olarak büyük önemi var.
İktisat,
bir fıkıh terimi olarak, harcamalarda israf ve cimrilikten korunup, gereken
yerde gerektiği kadar harcama yapmak anlamına geliyor.
iktisat, dinimizin de önemle üzerinde durduğu ve teşvik ettiği bir güzel davranış biçimi. Yüce Allâh Kur'ân-ı
Kerim'de, harcama ve tüketim konusunda iktisatlı davranmaya, İsraftan (sonucu
düşünmeden şuursuzca ve bilgisizce harcama yapmaktan) ve Cimrilikten (eli
sıkılık, hasislik denilen hırs ve kıskançlık huyundan) kaçınmaya [2] çağırıyor. İktisatlı ve tutumlu olmayı, aşırılıklardan
kaçınmayı ve orta yoldan [3] gitmeyi teşvik ediyor.
Tutumlu olmakla cimri olmayı birbirinden ayırt etmek gerekiyor. İktisat cömertliğe,
hayra, ikrama ters olmadığı gibi; cimrilik ve mal düşkünlüğü anlamlarına da gelmiyor elbette. Tutumlu olmak; insanın harcamalarını giderlerine göre ayarlaması demek. Cimri olmak ise, insanın ihtiyacı olandan çok daha az harcama yapma davranışı.
Birey planındaki bu önemine ilaveten Kur'ân'da malların bilgisiz, hesapsız ve tam bir
şımarıklık içinde harcanmasının, ülkenin yıkımına dahi sebep olabileceği işaret
edilmekte. [4]
Peygamber efendimizin (s.a.v) de, iktisat etme ile zenginlik, israf ile fakirlik arasındaki
ilişkiyi hatırlatan uyarıları [5]var. Bu çerçevede zenginlikte
de, fakirlikte de [6]
iktisattan ayrılmayıp, tüketim ve harcamaların makul bir çizgide yapılması
gerekiyor.
[1] İktisadın konusunu, insan faaliyetlerinin, ihtiyaçları karşılamak amacıyla mal ve hizmet elde etme bakımından incelenmesi oluşturur. Malî iktisat, tarımsal, ticârî ve sınâî iktisat, beslenme iktisadı, matematik iktisat, siyasî iktisat, sosyal iktisat gibi dalları ve alanları mevcuttur.
[2] "Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme, büsbütün de açarak saçıp savurma! Sonra kınanmış, pişman bir halde oturup kalırsın." (İsrâ, 17/29)
[3] "Onlar ki, harcadıkları vakit israf da, cimrilik de yapmazlar; ikisi arasında orta bir yol tutarlar." buyurulmaktadır (Furkân, 25/67).
[4] İsrâ, 17/15
[5] "İktisat yapanı Allâh zengin eder. Saçıp savuranı da Allâh fakirleştirir." buyurmuştur (Kenzü'l-Ummâl, II/13).
[6] "Zenginlikte iktisat ne iyi şeydir! Fakirlikte iktisat ne iyi şeydir! İbadette iktisat ne iyi şeydir!" buyurmuştur (Kenzü'l-Ummâl, II, 7)
Cömertlik
Bir
kavram olarak cömertlik, eldeki imkânları meşru ölçüler içinde, hiçbir karşılık
beklemeden gönüllü olarak başkalarının yararına sunma (ihsanda, bağışta
bulunma) demek.
Cömertlik Farsça
cevân-merd (Civanmert) sözcüğünden Türkçeleştirilmiş. Muhtaçları gözetmek,
istemeden vermek ve verdiğini azımsamak anlamında. Bu sebeple teşekkür edilmeyi,
övülmeyi istemek cömertliğe yakışmaz.
Cömertlik
İslâm ahlâk literatüründe genellikle sehâ, sehâvet ve cûd kavramlarıyla ifade
olunmuş. Buna karşılık Kur'ân'da
sehâ, sehâvet ve cûd kelimeleri geçmiyor. Ancak pek çok âyette infak, itâ, îsâr,
ikram, ihsan, it'âm, bezl gibi masdarlardan gelen fiillerle cömertlik teşvik
edilmiş bulunuyor.
Elbette ki cömertliğin
olmazsa olmaz şartı yapılan yardım nedeniyle mükâfat, övgü, teşekkür ve hizmet gibi
maddî ve manevî bir karşılık beklenmemesi.[7] Gösterişten
uzak ve yardım edilen kimseyi rencide edecek tutumlardan kaçınılacak şekilde
yapılmalı. [8]Ayrıca,
yardım olarak verilen malın gözden çıkarılan bir şey olmayıp sahibi nezdinde
değer [9] taşıması
gerekiyor. Bu anlamda cömertlik zenginlere daha çok yakışan [10] bir davranış.
Hadis-i Şeriflerde Allahın cömert olduğu, cömertliği ve güzel aklakı sevdiği [11] belirtilmiş. Sözkonusu hadislerde
Kur'an'da sayılan bu kelimelerle birlikte sehâ, sehâvet ve cûd kelimeleri de var. Buna göre Sehavet, cömertliğin en üst derecesi, kendisi muhtaç
olduğu halde başkasına tercih edip, ona sarf eden kimsenin derecesi oluyor. Cömertlik,
kendine ihtiyacı olmayan şeyleri başkalarına vermekse kendisi muhtaç olduğu
halde başkasına sarf etmek bundan daha ileri bir durum.
Kuşkusuz
Hz. Peygamber (s.a.v) de insanların en cömerti. İslâm, cömertliği bir erdem olarak yüceltmekle kalmamış, onu bencil duyguların
aracı olmaktan çıkararak Allah rızası ve insan sevgisinden oluşan bir muhtevaya
kavuşturmuş.
Kur'ânda,
malını gösteriş için harcayan kimselerin bu davranışlarının ahlâkî bir değer
taşımadığı, yardımlaşmanın ancak insanlara iyilik etme gayesiyle ve
Allah'a karşı sorumluluk bilinci içinde (takvâ) olması gerektiği ısrarla
vurgulanıyor.
İlaveten Kur'ân'da
mü'minlere her iki aşırılıktan da sakınarak harcamalarında ölçülü olmaları
emredilmiş. [12] Bu anlamda Cömertliği, israf ve cimrilik diye adlandırılan iki aşırılığın ortası olarak anlayabiliriz. Fakat, cömert olabilmek için yapılan yardımın illa ki isteyerek ve seve seve yapılması [13]gerekiyor.
İmam-ı
Gazali’ye göre Cömertlik, gerçek tevhit ve hakiki tevekküle ermenin sonucudur.
Zira Allah’ın va’de ve rızık hususunda verdiği garantiye samimi olarak
inanmaktan kaynaklanır. Bunlar ise, aslında tevhit ağacının meyveleridir.[14] Yani,
zühdün yani dünyaya kıymet vermemenin meyvesi. Meyveye yapılan övgü ise muhakkak
ki aslında meyveyi veren ağaca yapılmış olmaktadır.
[7] İnsan, 76/8-10
[8] Bakara, 2/261-265
[9] Bakara, 2/267; Âl-i İmrân, 3/92
[10] Cömertlik güzeldir, fakat zenginlerde olursa daha güzel olur. (Hadis-i Şerif)
[11] Kendisine gerektiği şeyi, kendi arzu ve ihtiyacını tehir edip başkasına verirse, Allahü teâlâ onun günahlarını affeder. (Hadisi Şerif)
[12] A'râf, 7/31; İsrâ, 17/29; Furkân, 25/67
[13] Haşr, 59/9
[14] İmam-ı Gazali, Kütüb-i Sitte
İsraf
Sözlükte
"aşırı gitmek, gafil ve cahil olmak, yanılmak" gibi anlamlara geliyor. İsrafın zıddı ise iktisattır.
Dini bir kavram olarak, insanın sahip bulunduğu nimetleri gereksiz ve
aşırı tüketmesi hali için kullanılıyor. Bu yüzden de israf eden kimseye müsrif deniyor.
İslâm
israfı yasaklamış ve insanoğlunun
yeme, içme ve harcama konusunda dengeli davranmasını istemiş.[15] Kur’an
hem israftan, hem de cimrilikten kaçınılmasını öğütlemekte. [16] O nedenle israf ve cimrilik, kalbin manevi hastalıklarından sayılmış.
Cimrilik,
kişinin nefsini meşru olan şeylerden mahrum bırakması oluyor. İsraf
ise gereğinden fazla harcama ve tüketimde aşırı gitme hali. Fert, aile ve toplum hayatında onulmaz yaralar açabiliyor, nihayetinde bu da toplumsal bozulma ve
çürümeye götürüyor.
Bir
müslüman dünya üzerindeki maddî ve mânevî imkân ve nimetleri kendisine emanet
edildiği bilinciyle tüketmeli, bu nimetler üzerinde kendisinin olduğu kadar
toplumun da hakkı bulunduğunu unutmamalıdır.
Bütün
nimetler Allahü tealanın insanlara verdiği birer emanettir. İslam dini,
bunları, sadece O’nun rızasını elde etmeyi ve insanlara hizmet için kullanmayı emretmiş.
İsrafın
kötü olmasının en önde gelen sebebi, malın Allahü tealanın verdiği bir nimet olması. Bu nedenle onun israfı; o nimete kıymet vermemek, çarçur etmek dolayısıyla da nimete şükretmemek anlamına geliyor.
Bu anlamda en büyük
israf zamanın boşa harcanmasıdır. Zira bir Hadis-i şerifte; “Her çeşit israf
haramdır” buyrulmuş.
[15] "Ey Âdemoğulları, her mescide gidişinizde temiz ve güzel elbiselerinizi giyiniz. Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez" (A'râf, 7/31)
[16] "Elini bağlı olarak boynuna asma. Onu büsbütün de açıp savurma. Sonra kınanmış pişman bir halde oturup kalırsın" (İsrâ, 17/29)
Cimrilik
Harcanması
gereken malı sarfetmekten kaçınmak, para ve malı çok sevdiğinden dolayı,
başkasına bir şey vermekten çekinmek anlamına geliyor.
Arapçası “şuhh” nefsin
mal hırsı olarak tercüme ediliyor. Bu anlamda Şuhh
nefsin cimrilik, eli sıkılık, hasislik denilen hırs ve kıskançlık huyu
demekmiş.
Yani
nefiste bulunan hırs ve cimrilik hasletine “şuhh” bu hasletlerin fiile
dökülmesine de “buhl” deniyormuş.
Dinimiz,
başta zekât olmak üzere bazı malî harcamalarda bulunmamızı emrediyor. Aile
bireylerinin bakımı, akrabaların görülüp gözetilmesi de bu emirler arasında.
Çevremizdeki yoksullara imkân ölçüsünde malî yardım aslında bir insanlık görevi.
Parası ve malı olduğu halde bir insan bu görevlerini yapmaz ve malını sarf
etmekten çekinirse, cimrilik yapmış olmaz mı ?
İmam-ı
Gazali Cimriliği, dünyaya bağlanmanın meyvesi olarak görmüş. Meyveye yapılan
övgü aslında ağaca yapıldığından cimriliğin aslında bir nevi şirkten beslendiği düşünülebilir.
Yani bu anlamda cimrilik, sebeplere bağlanıp kalmaktan ve Allah’ın vaadi hususunda şüpheye düşülmesinden
doğuyor.[17]
“Sehavet
ve cimrilik her ikisi de bir takım derecelere ayrılıyor. Cömertliğin en son haddi,
kişinin muhtaç olduğu şeyi başkasına vermesi olduğu gibi, cimriliğin de en son
derecesi, kişinin ihtiyacı olan bir şeyden kendini mahrum etmesi, kendi şahsına
harcamamasıdır.”[18]
Eli sıkı insanların iç dünyalarında takıntılı bir “para” yı elde tutma isteği görüyoruz. Çünkü onlar ancak bu şekilde kendilerini güvende hissediyorlar. Cimri
insanlar, eşlerinin ve çocuklarının bile isteklerini karşılamaz ve
bunların ihtiyaç olabileceği düşüncesini de paylaşmazlar. Bu kişiler daima para biriktirme arzusu duyarlar. Çevrelerinden sık sık duydukları ”Bu kadar parayı ve malı mezara mı götüreceksin” lafını da pek umursamaz hatta bunu neden bana söylüyorlar diye dahi düşünmezler.
Hesabını
bilmek ve tutumlu olmakla cimrilik asla karıştırılmamalı. Ancak, cimriliğini
tutumluluk sanan veya gösteren çok sayıda insan olduğunu da biliriz.
Cimrilik
en şerli haslettir [19] ve elbette ki bir mümin
hasleti değildir. [20] Kötü bir
huydur.[21] Cimrilik
Peygamber Efendimiz’in (asm) Allah’a (cc) sığındığı hasletlerden biridir
Peygamberimiz
(s.a.v) şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Acizlikten, tembellikten, korkaklıktan,
cimrilikten ve beni düşkün bırakacak bir ihtiyarlıktan sana sığınırım. Kabir
azabından, hayatın ve ölümün fitnelerinden sana sığınırım.” [22]
[17] İmam-ı Gazali, Kütüb-i
Sitte
[18] Zübdetü’l-İhya,
yh418
[19] “İnsanda
bulunan en şerli şey aşırı cimrilik ve şiddetli korkudur.” (Ebu Dâvud)
[20] “Mümin
bir kimsede (şu) iki özellik bir arada bulunmaz: 1.Cimrilik 2. Kötü ahlak.”
(Tirmizî)
[21] “Kişi
de bulunan en kötü huy, hırslı bir cimrilik ile zaaf derecesinde korkaklıktır.”
(Ebu Davud / Cem’ul Fevaid)