Karanlığa küfredeceğine bir mum da sen yak
Torpil, iltimas ya
da kayırmacılık geçmişten gelen kötü bir alışkanlığımız. Kabul edelim ki en
tepeden en aşağıya kadar da bütün toplum katmanlarında görülebiliyor.
Kişi
çevresinden, halk devletten, kurumlar birbirinden, politikacı hükümetten,
hükümet vatandaştan...Herkes adımı karşısındakinden beklediği için de bir kısır
döngü halinde sürüp gidiyor. Bu kadar
önemli ve yaygın bir sorun olması, kırılması ve yok edilmesini de o ölçüde
zorlaştırıyor tabi.
Haksızlık yapmayalım, torpil arayışlarını tetikleyen
bir çok faktör var. Mesela halk arasında “adamı olan dağlar aşar, olmayan düz
yolda şaşar” gibi özdeyişler aslında toplumsal bir çaresizlik ifadesi. Bir
anlamda sosyal yapımızın içten içe çürüdüğünü de gösteriyor. Deprem, yangın,
sel gibi felaketler toplumda ağır fiziki tahribatlar yapıyor, doğru. Ama,
psikolojik ve sosyal bazı travmalar da aslında toplumsal yapımızda öyle hasar
bırakıyorlar. Fark şurada ki, maddi tahribatlar belki orta vadede onarılabiliyor,
ancak, toplumsal çaresizlik gibi sorunların tedavisi o kadar kolay değil.
Örneğin, adam kayırma veya adamına göre mevzuat
yorumları kanun önünde eşitlik ilkesinin göz ardı edilmesi demek. Yanlış
yanlıştır. Fakat, aynısının talep edilmesi de “su-i misal emsal olmaz !"
(yanlış örnek emsal teşkil etmez) denilerek geçiştirilemez. Yanlışsa niye
yapıyorsun ? Kamu kurumlarının vatandaşına karşı hiç yanlış uygulama örneği
olur mu ? Yaptığın yorum vatandaşın ya lehinde olur, ya da aleyhinde. Yok,
hukuki bir metin; yerine, kişisine göre istendiği şekilde yorumlanabiliyorsa o
zaman da eyvahlar olsun. Çünkü demek ki bir çıkar peşindesin, kastın var ve
taammüden suçlusun !
Bir üst mevzuata aykırı olmakla birlikte, belli bir
mevzuat hükmü vatandaşlardan herhangi biri lehinde farklı uygulandı ise
diğerlerine de aynı şekilde uygulanması beklenir. Bu kanun önünde eşitlik
ilkesinin tabii bir sonucudur. Aksini düşünmek kayırmacılığa ve yolsuzluğa
zemin hazırlamak demektir. Çünkü, bu şekilde hukuk tutarlılığı olmayan,
yuvarlak mevzuat metinleri, takdire dayalı hükümler, farklı uygulamalara yol
açarlar. Bu da insanların adalete ve kanunlar önünde eşitliğe olan inancını
örseler. Böylece toplumda doğal olarak torpil arayışları çoğalır. Sonuç; uzun
vadede toplum yapısında zaafiyet ve çürümedir.
Torpil hastalığı için en uygun mekânlar,
kurumsallaşmanın olmadığı yapılardır. Zira, kurumsallaşmış yapılarda görev
tanımları, süreçler, risk alanları, kontrol işlevleri, liyakat, kariyer ve
terfi sistemleri uygulanabilir şekilde düzenlenmiştir. Kişiler değişir, ancak
uygulamalar değişmez. Değişiklik, kurumsal vizyon veya misyonun yenilenmesi
halinde söz konusu olur. Kurumsallaşmış bir yapıda “Ben ne dersem o olur”
olmaz. "Biz" anlayışı hakimdir ve ortak doğrulara yönelik diyalog
kültürü gelişmiştir.
Torpil sadece bir "Ankara hastalığı"
değildir. Görmezden gelinecek, küçümsenecek, ötelenebilecek bir şey hiç
değildir. Gerçekten önemli bir sosyal problemimizdir. Çöpleri halının altına
süpürmeyelim. Ortadan kaldırılabilmesi için herkesin çaba göstermesi
şarttır.
Bunun için öncelikle mevzuatın takdire bağlı olmaktan
çıkarılması, istisnasız bütün mütalaa, mukteza, karar ve görüşlerin bütünsellik
ve hukuk tutarlılığı içinde olması gerekir. Ayrıca, varsa farklı uygulamaların;
temel insan hakları, anayasal değerler ve genel kabul görmüş ahlak ilkeleri
bakımından her defasında yeni baştan sorgulanması beklenir.
İlaveten, kurumsallaşma ve açıklığın torpilin teknik
zeminlerinin ortadan kaldırılmasında faydalı olacağı tavsiye edilmektedir.
Çünkü, kurumsallaşmış bir yapıda kamu görevlileri her türlü korku, endişe,
üstleri tarafından beğenilme, kolay terfi etme gibi saplantılardan arınmış
olurlar.
Uygulamaların kamuoyuna açık bir şekilde yapılması da
kamusal denetimi mümkün kılar. Böylece standart uygulamalar, şeffaflık ve
kamusal denetim toplumda yavaş yavaş adalete olan inancın pekişmesini
sağlar.
Ancak bütün bunlara rağmen, insan faktörü bu
mücadelede en belirleyici unsurdur. Çünkü o, kayırmanın hem öznesi hem de zarar
görenidir. O yüzden her kademedeki yöneticilerin samimi olarak bu uygulama ile
mücadele etmesi, halkın da topyekün bananecilikten kurtulup bu kitlesel
duyarlığa destek vermesi gerekir.
Emin olunuz, ancak böyle sonuç alınabilir. Sadece
şikayet etmekle olmaz, "Karanlığa Küfredeceğine Bir Mum da Sen Yak"
diyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder