Hayırda bile hayır var
Bugün düşündüm de ne kadar çok kullanıyoruz onu. Mesela gündelik yaşamda konuşurken sıklıkla “hayırlısı olsun” yada “hayırlı olsun” gibi ifadeler kullanıyoruz.
Birine bir şey satsak memnun kal, yararlı olsun manasında "hayrını gör", biri yeni bir şey alsa bu defa da güle güle kullan anlamında "Hayırlı olsun" diyoruz. Nişanlananı, evleneni, okul kazananı, iş bulup çalışmaya başlayanı, terfi edip yükseleni de aynı dilekle kutluyoruz. Ama daha çok "iyilikler, güzellikler getirsin" anlamında.
"Hayırlısı olsun" dileği bazen de sağlık durumunun iyi olması, uzun yaşaması, işlerinin iyi gitmesi, kazancının artması gibi manalarda dua gibi kullanılabiliyor. Bu aslında bir "hayır dua". Bu yüzden örneğin bu gibi dileklerden biri olan "Hayırlara vesile olsun" sözüne de amin diye cevap verilebilir. Çünkü sevaptır.
Gece rüya görüyoruz, sabah "Hayrolsun" diye uyanıyoruz. Bir rüya ya da olayı iyi ve yararlı bir durumun işareti olarak görmek işte bu kelimeyle ifade ediliyor. Böylece görülen rüya yada baştan geçmiş bir olayı olumlu açıdan değerlendirmiş oluyoruz. Gidişatını ya da neticesini iyi görmediğimiz işaretleri ise "hayra alamet değil" şeklinde yorumluyoruz.
Günaydın anlamında "Sabah-ı şerifiniz hayrolsun" la güne başlıyoruz. Gün içinde karşılaşan insanlar "vakitler hay'r olsun", "akşamınız hay'r olsun" gibi selâmlama yapıyor, karşılıklı esenleme diliyorlar birbirlerine. Birini yolcu ederken selametle, güle güle git anlamında "hayra karşı" sözcüğü ile uğurluyoruz. Hayırlı işler diliyoruz.
Bilmediğimiz bir durumla karşılaşınca "Hayrola ?" diye soruyoruz merakla. Bu "ne var, ne oluyor ?" anlamında bir söz. Akşam vakti daraldığımız durumlarda ise "sabah ola, hayrola" diye umut yeşertiyoruz içimizde. Oysa bu temenni de daha çok sabah olsun, o vakte kadar iş belki düzelir anlamında bir kaçış sözcüğü.
Şaşkınlık ve merak uyandıran bir hal karşısında ilk tepkimiz "Hayırdır İnşallah" oluyor. Hatta gördüğümüz bir rüyayı bile iyiye/hayra yormak için bunu söylüyoruz. "Hayra çıkar inşallah" diyerek inşallah bu işin sonu iyi olur, hayra sebep olur diye dua ediyoruz. Sebeplere tevessül ettiğimiz halde irade ve tercihimiz dışında gerçekleşen olumsuz şeylerde şikâyetçi olmamak ve sabretmek için "Her şerde bir hayır vardır" diyoruz örneğin. Bu şekilde her kötülükte, fenalıkta bir hayır vardır demekle aslında ”vâki olanda hayır vardır" inancımızı ifade etmiş oluyoruz.
Elbette başa gelen her şey, mutlaka hayra sebep olur demek değil. Ancak bu inanç başımıza ne gelirse gelsin neticesinin hayırlı olacağına inanarak/dileyerek sabretmeyi kolaylaştırıyor. Zira mademki her hayır ve şer Allah'tan, o halde Allah'tan gelene rıza göstermek gerek. Belki bu başa gelen iş, bizim hayrımıza olabilir. Herhalde bu yüzden "vaki olanda hayır vardır" buyurulmuş.
Bir şeyden "hayır görmemiş", artık iyilik, güzellik yarar kalmamışsa ona "hayır yok" nitelemesini yapar, başkalarına olan etkisini de "hayrı olmamak"la ifade ederiz. Böyle durumlardan "hayır beklemeyiz", çünkü artık ondan "hayır gelmeyeceği" kanaati oluşmuştur.
Uğurlu, iyi, güzel, yararı, hayrı olan şey, olay ya da kişileri "hayırlı" olarak nitelendiririz. Mesela işimizin "hayırlı" olmasını isteriz. Yine dualarımızda hep hayırlı evlat ister, evlatlarımızın hayırlı olmasını dileriz. Yararı, hayrı olmayan, sevgi ve bağlılığını yitiren, vefasız kişilere de "Hayırsız" deriz.
Genelde iyilik ve yardım etmesini seven, özelde yoksullara, düşkünlere, yardıma muhtaç olanlara iyilik ve yardım eden iyiliksever, yardımsever kişilere "hayırsever" deniyor. Bu şekilde "Hayır işleyerek" dine ve insanlığa uygun, iyi davranışlarda bulunan, böylece çevresine de "hayrı dokunan" iyilik ve "hayır sahibi" kişileri ise ardından hayırla anıp/yâd ediyoruz.
Acaba insanlara konuşmalarında çok sık ve farklı anlamda kullandıkları “hayırlı” kelimesiyle ne kastettikleri sorulsa ne cevap verirlerdi ? Herhalde o insanların günlük yaşamları ve hayata bakışlarına bağlı olarak çok değişik manalar çıkardı ortaya. İşte insan yada toplum için “hayırlı” kavramı gibi kökeni dini olan bazı kavramların zamanla anlam değiştirerek pek çok konuda kullanıldıklarını düşünüyorum. O kadar ki bu yaygın ve sürekli kullanım o kelime ya da deyimlerin başlangıçtaki manasını bile unutturmuş görünüyor.
Bu konuda çok ilginç bir örneği "Evet"in zıttı olan "Hayır" kelimesinde buldum. Hayır sözcüğü Arapça "hay'r"dan geliyor. Bu sözcüğün Türkçede iki anlamı var. Biri "iyilik", yani İyi, hayırlı, yararlı, faydalı ve karşılık beklenmeden yapılan yardım, bu olumlu olanı. Diğeriyse "yok, öyle değil, olmaz" anlamındaki olumsuz cevapları vermek için kullanılan hali.
Bir çok dilde hayır demek ret anlamında ve kat'i. Örneğin no kelimesi ingilizce bilmeyen biri için bile olumsuz bir ret cevabı için yeterli keskinlikte. Almancada "nein", fransızcada "non" ve uygurcada "yok" da böyle. Ancak bir tek türkçemizdeki hayır, ret anlamında değil, sonu iyi olsun anlamında kullanılıyor.
Şimdi bu kelimenin nasıl ve neden hem iyilik manasında, hem de onamama, inkâr amacıyla kullanıldığı bilinmiyor. Ancak bu konuda bulabildiğim en şaşırtıcı bilgi; zamanında bu sözcüğün olumsuz cevabı kibarca iletmek için dolaylı olarak kullanıldığı ve bunun böyle süregeldiğini ileri süren açıklama oldu. Yani "ben buna olumsuz cevap veriyorum ama, inşallah sonu iyi olsun, iyi bitsin" demek istemiş gönlü yüce ecdadımız.
Ne büyük nezaket ! "Hayır !" da bile "hay'r" görebilen, daima hayır söyleyen, hayır dileyen bu incelik ne kadar güzel. Bir tek kelimeye bile bu kadar çok anlam ve derinlik yükleyebilen bir kültür hazinesinin sahibi olmak ! ne mutlu bize.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder