Facebook oyunları
Facebook, bugünün kalabalıklar arasında yalnızlaştıran dünyasında insanların diğerleriyle sanal iletişim kurmasını ve bilgi alışverişi yapmasını amaçlayan bir sosyal paylaşım sitesi.
Özellikle de büyük şehir pazarında gelişen ve büyüyen iletişim teknolojisinin bağımlısı olmuş kullanıcıların en çok vakit geçirdiği sosyal ağların başında geliyor.
Ekim 2012 itibariyle kullanıcı sayısı tüm dünyada 1 milyarı aşmış durumda ve bu artış halen devam ediyor. Bu sayı Türkiye'de de Mart 2013 itibariyle 32.438.200'i bulmuş durumda.
Yaklaşık bir buçuk yıldır Facebook kullanıcısıyım ve çocuklarıma göre onların 3-4 yıl önce gidip döndükleri, şimdi dudak büktükleri yollara ben daha yeni giriyormuşum. Bakalım göreceğiz, insan yaşamadan anlayamıyor.
Aslında benim için facebook başlangıçta bir "yazma" platformundan başka bir şey değildi. Ancak zamanla pek çok farklı yönünü keşfettim. Örneğin sayesinde 40 yıl öncede kalmış okul arkadaşlarımı buldum. Pek çok dostum, arkadaşımla iletişim kurmamı sağladı. Ailem, eski kurumum ve arkadaşlarımla anında paylaşım imkanı buluyorum. Kısmen de sosyal medya yönünden, ne var ne yok, neler oluyor memlekette kabilinden istifade ediyorum. Bu yönüyle zaman zaman canımı sıksa, bazı davetsiz paylaşım, oyun, reklam vb. münasebetsiz şeyler midemi bulandırsa da halen bu birlikteliğimiz devam ediyor.
Bu yazının sebebi değer verdiğim bir eski çalışma arkadaşımın paylaşımı. Başkalarından çoğaltılarak elden ele gezdiği anlaşılan paylaşımında şöyle deniyor: "…..Bu mesajı sonuna dek kimler okuyacak merak ediyorum. Dünyanın her tarafındaki arkadaşlarına bir teşekkür etmek istersen, sadece bir dakikanı alacak bu mesajı kopyalayıp kendi duvarına yapıştır. Böylece dostluklara kimlerin ne kadar önem verdiğini görme fırsatımız olacak. …..Eğer hic kimse duvarımdakileri okumuyorsa, bu da bir deneyim olacaktır. Bu sadece bir Facebook oyunu ki, kimin okuduğunu ya da kimin sadece göz attığını görebilelim.…"
İşte bu cümleler, epeydir düşündüğüm bir konuyu yazmam için bana ilham verdi. Gerçekten dostluk ve arkadaşlıkların sanal paylaşım ve "beğenme" lerle test edildiği bir facebook oyunu bu. Bir yandan insanların hatırlanmaya, ilgiye, iltifat görmeye ne kadar ihtiyacı olduğunu düşündürüyor. Öte yandan gerçek dostluklara ve arkadaşlıklara olan özlemi dile getiriyor. Belki de saygı ve sevginin giderek kaybolduğu bugünün dünyasında içimizdeki boşluğu sanal olarak doldurmaya çalışıyoruz. Böylece, yalnız olmadığımızı, bizi düşünen, ilgilenen, seven birilerinin olduğunu hissetmek istiyoruz demek ki. İşte kimsenin uzun uzadıya okumadığı, iki üç cümleden fazlasına vakit ayırmadığı bir ortamda "acaba benim hatırıma bu mesajı okuyan çıkar mı ?" oyunu bana bunları düşündürdü.
Facebook, bir sosyal paylaşım sitesi olarak 4 Şubat 2004 tarihinde Harvard Üniversitesi 2006 devresi öğrencisi Mark Zuckerberg tarafından kurulmuş. Öncelikle Harvard öğrencileri için düşünülmüş, ancak kısa zamanda Boston civarındaki okulları da içine almış ve iki ay içerisinde Ivy Ligi okullarının tamamını kapsamış. Daha ilk senesi dolmadan; Amerika Birleşik Devletleri'ndeki tüm okullar Facebook'ta yer almış.
Daha sonrasında ağ içine liseler ve bazı büyük şirketler de katılmış. 11 Eylül 2006 tarihinden itibaren de Facebook tüm e-posta adreslerine, bazı yaş sınırlandırmalarıyla açılmış durumda. Bugün, dünyanın en fazla ziyaret edilen sitelerinden biri.
Oturup araştırdım, ben hiç hoşlanmasam da bu ilgide facebookta oynanan sosyal oyunların payı oldukça büyükmüş. 2013 Nisan ayı itibariyle Facebook’taki en popüler 25 oyundan örnek olarak Candy Crush Saga'nın aylık kullanıcı sayısı 45.539.747, FarmVille'in 2 aylık kullanıcı sayısı 40.268.277 imiş.
Anlaşılan birçok ülkede olduğu gibi Facebook oyunları Türkiye’de de çok seviliyor. Facebook uygulamalarına yönelik istatistik sağlayan metricsmonk şirketi, Mart ayında Türkiye’nin en popüler Facebook oyunlarını sıralamış.Top Eleven, Pool Live Tour, Mynet Çanak Okey, Diamond Dash, Bizim Çiftlik ve Okey Plus bunlardan bazıları. Demek ki, bu sosyal ağ bünyesinde barındırdığı binlerce oyunla aslında kullanıcılar için aslında tam bir oyun platformu durumunda.
Tabi ki Video, armağanlar, yabancı dil seçeneği, marketplace (Facebook Pazar Yeri), pokes (Dürtmeler) uygulaması ile etkinlikler gibi başka uygulamaları da var. Ancak bence facebook'un en önemli yönü fotoğraf uygulaması. Bu uygulama ile kullanıcılar fotoğraflarını, kendilerini ve arkadaşlarını da etiketleyerek sunabiliyorlar. Ağustos 2007 itibariyle; Facebook'ta 31.31 milyar fotoğraf olduğunu tespit etmişler. Şimdi bunun en az 10 misli olmuştur herhalde.
Amacım Facebook hakkında bu tür bilgiler vermek değil elbette. İstenirse bunlar zaten internetten kolayca bulunabilir. Maksadım facebook'un hayatımızdaki yeri ve anlamı üzerine düşünmek. Facebook elimizin altındaki bilgisayardan açılan bir kapı gibi. O kapı bizi içinde bir sürü fotoğraf, haber, mesaj, bilgi, şarkı, şiir, fıkra, karikatür vs. dolu akan sanal bir nehrin kıyısına ışınlıyor. Arkadaş sayısına bağlı olarak da epey hızlı ve dolu akıyor bu nehir. Neler, neler var. Çatık kaşlısı-fıkırdayanı, son dakika haberi-dedikodusu, özlü sözleri-yalanı, şifa reçeteleri-duyuruları, fotoğrafı-videosu, resmi-karikatürü, renklisi-çirkini, kur'an ayetleri-hadisleri, devrim çağrıları-politik propagandaları, hakaretleri-küfürleri, yemek tarifleri ve daha neler neler. Balık tutmak gibi Dikil, bekle ve tut. Olmadı bir başkasını gör, sevmedin diğerini beğen paylaş. Bazen çok kirli olabiliyor ama yine de üşenmedim avucumla örnekler topladım akıp giden facebook deresinden.
Bir şiir takıldı oltama; "TEK BAŞINA...Bilmediğim bir şehrin/ıssız yollarında/tek başıma/içimdeki benle başbaşa/ama çığlık çığlığa/ama sessizce/ama seninle/ama sensiz yürümekteyim/Nereye gittiğim yitirmiş önemini….." Dedim ya yalnızlık duygusu ve facebook çok içiçe burada. Mesela güzel bir fotoğraf eşliğinde bir şiir daha: "Bu sabah gün doğarken/bir gemi yanaştı limana../İçinde ''umut, barış, sevgi'' dolu♥" Demek ki yukarda saydıklarıma umut ve sevgi dileklerini de eklemeliyim
Ardından bir paylaşım talebi ilişti gözüme, şöyle diyordu: "…..Biz hep yeni bir araba isteriz ya da yeni bir telefon. Ancak kanser olan bir insan sadece bir şey ister…Yaşamaya devam edebilmek...Bunu duvarınızda Kanserden ölen, yaşayan ya da yaşama savaşı veren birisi onuruna paylaşın". Dua ettim sadece geçtim.
Şu haber adeta iliklerime kadar irkiltti beni: "..RUS UYDULARI'NIN TESPİT ETTİĞİ GÖRÜNTÜLERDEN; FÜZENİN ATILDIĞI BÖLGENİN, EL KAİDE BAĞLANTILI ''LİVAU'L İSLAM'' GRUBUNUN KONTROLÜNDEKİ DUMA'DAN, ŞAM'IN DOĞU GUTA BÖLGESİNE ATILDIĞI, AÇIKÇA ANLAŞILIYOR. BU GRUBUN, SUUDİ ARABİSTAN VE İSRAİL TARAFINDAN YÖNLENDİRİLDİĞİ BİLİNİYOR…" Facebook sadece romantik iletişim aracı değil tabi. Bu aracı her türlü insan, grup, şirket ya da ülke kullanabiliyor. İşte alın size bir yabancı istihbarat faaliyeti örneği.
Canı sıkılanın, hüzünlenenin, coşanın haleti ruhiyesine göre her türlü şarkı, türkü vb. de paylaşılıyor facebookta. Tabi kaynak genellikle "youtube.com."
"….Grubu" nun şu daveti oldukça ilginç: "…..Haydi kızlar toplandık partimizde siz erkek arkadaşları da görmek isteriz.." Vay ! Demek ki dikkat etmeli hem yazarken, hem okurken durduk yere yanlış anlayabilir, anlaşılabilirsiniz. Evet, tamamı dikkatlice okunduğunda bu mesaj ilk anladığınız gibi değil. Bir grup okul arkadaşının basit bir toplanma çağrısı.
Hiç açmadığım, okumaya bile değer bulmadığım sponsorlu "Son Dakika Halk (!) Haberleri" de var tabi. Neymiş ? "Türk Erkeklerinin Akıllara Durgunluk Veren Taktiği, 1 GECEDE 12 LATİN KIZI TAVLADILAR SONRADA KAYIT YAPTILAR! LATİN Hatunlara Acımasızca Bunları Yaptılar! İnanılmaz Türk Zekası! Yabancı Latin Turistleri Bu Yöntemle Tuzağa Düşürüyorlar! " Peh ! Pislik nerede olursa olsun, hangi adla sunulsun pisliktir. Yalnız altında sadece "Beğen , Paylaş" seçenekleri var. Olsa "seni sevmedim ramazan, babanı da sevmezdim zaten" yazardım herhalde. Ha bir de altında şöyle bir not "FACEBOOK HAKKINDA GÖRÜŞLERİNİZ; Sizce bu haber ne kadar ilginç?" ....Sponsorlu sunum ilginç olmasına çok ilginç de, halk haberi (!) adı altında böyle edepsizlikler hiç hoş değil haberiniz olsun !
Neyse, en iyisi biz güzel bir manzara fotoğrafıyla paylaşılan bir vefa ve sevda şiiri ile devam edelim. "Sevdiğinin nazını değil/Kahrını çekmektir sevda…/Onunla bir ömür değil/Onun için bir ömürdür sevda." Belki sevdiğinden vefa görmemiş birinin ya da hadi biraz romantik olsun; sadık ve aşık bir eşin diğerine serenadı diyelim buna.
Şakacı arkadaşlar birbirinden güzel fıkralar, anlamlı karikatürler de paylaşıyorlar facebookta. Meraklısına ulaşıyor, beğeniliyor ki yeniden yeniden paylaşılıyorlar. Fotoğrafın özeli hariç, değişen profil ve kapak resimleri herkese açık olduğu için insanlara dostlarını hatırlatıyor. Arada bir iltifat fırsatı veriyor karşılıklı olarak; "Ayyy canım benim ! Çok güzelsin" ya da "Abi sakal çok yakışmış " gibi.
Facebook'ta politik mücadele epey önemli yer tutuyor haliyle. Bir taraf her fırsatta, iki şarkı bir slogan, araya bir güzel manzara resmi ardından iki salvo ateşi sürekli hükümeti ve Başbakanı karalamaya çalışırken, diğer taraf ta karşı dokümanlarla mitralyöz ateşi gibi çalışıyor. Doğrusu paylaşılan şeylerin doğru olup olmadığından pek emin olamıyorum. Malum ya "yalancı çoban" hikayesi.
"Duâ: Kalbin devası, vücudun sefasıdır" demiş bir kullanıcı. Facebookta böyle dua paylaşımlarının olması, dini gün ve gecelerin kutlanması, ve dini içerikli resim, bilgi ve sembollerin sıkça görülmesi çok doğal. Kültürümüzden kopmak istemeyen insanlar böylece dindarlıklarını yeniden yeniden hissediyor ve teyid etmiş oluyorlar. Ama bu tür paylaşımlar arasında "TEBLİĞ" vazifesini ciddiye almış, buna samimiyetle inanmış ve bu yolda gayret gösterenler de var. Bunlar hemen anlaşılıyor tabi. "Kişiye günah olarak her duyduğunu aktarmak yeter....(HADiS)" demiş mesela birisi. Facebookta özensiz, yalan yanlış ne varsa paylaşılmasına tepki gösteriyor besbelli.
Hemen herkes facebookta profillerine yada duvar yazılarına anlamlı, kısa yazılar yazar. Çoğu da beğendiklerini kendi arkadaşlarıyla paylaşırlar. Mesela içlerinden biri: "Dışarıdan nasıl göründüğümün bir önemi yok, içerden görebilenler yetiyor bana... Dışarıdan yargılayanlara da sözüm yok, dışarda kalmaları yeter onlara…" demiş. Anlaşılan biraz canı yanmış, sitemli konuşuyor. “Hayatın ilk yarısı, ikincisinin beklentisiyle geçer, ikinci yarısı ilkinin pişmanlığıyla.” - Fransız Atasözünü paylaşmış bir diğeri. Yaşlanıyor besbelli. "Devlet gemiye, halk da suya benzer; gemiyi taşıyan sudur; ama gemiyi deviren de sudur" sözü Konfüçyus'a ait. Bu da içinde devrim aşkıyla yanıp tutuşan bir arkadaşımızın. Derin bir felsefeden yararlanıyor ve birilerini uyarıyor(!). Bir başkası "Siz karar verdiğinizde, İmkansız olan gerçekleşmeye başlamış demektir" diye yazmış. Kaynağı kimdir bilmiyorum ama google girip bakınca bu sözlerin sanki facebook atasözleri gibi tekrarlanıp durduğunu anlıyorsunuz.
Her gün üşenmeden "Burçlar'ın durum güncellemesini paylaşan" arkadaşlarımız var. Ne diyelim herkesin ilgi alanı farklı ve bu işlerin de meraklısı çok. Ha, bir de facebookta bir semboller savaşı gözlemleniyor. İsmine ek yapanlar, bir işareti profil resmi koyanlar, hatta kullanıcı adını slogan olarak yazanlar filan. Düşününce anlıyorsunuz, aslında bu tür bir mücadele hem bir kimlik sorunu hem de mesaj verme kaygısı taşıyor. Provakasyona, hakarete, küfüre varmadan sürdürülse tabi ki yerinde ve güzel. Ancak, bazen maksadı aşan yalanlar, ajitasyonlar ve çağrılar son derece rahatsız edici doğrusu.
Cep telefonlarının yaygınlaşması ve teknolojisindeki gelişme facebook kullanımını daha da hızlandırmış olmalı. Bugün gördüğüm bir örnek bunun ne denli basit ve sıradan şeyler için de ortam oluşturduğunu gösterdi. Bir grup kafadar kahvede kağıt oyunu için tuttukları skala çizelgesini resimleyip paylaşmış. Üstelik "Bu da Osman'a kapak olsun !" diyerek.
Sevgili dostlar ! Faydalı olanla zararlı olanı ayıran şey nedir ? Size dokunması mı, rahatsız etmesi mi ? Yoksa amacınız için onu rahatça kullanabiliyor olmanız mı ? Facebook iyi ile kötünün, temiz ile kirlinin, doğru ile yanlışın birlikte aktığı bir nehir. Tıpkı hayat gibi.
Herhangi bir paylaşım çok kısa bir süre gözünüzün önünde kalıyor, sonra da birbiri ardınca hepsi dipsiz bir kuyuya düşüyor. Tüketilip gidiyor. Tıpkı zamanımızın toplumu gibi. Hem iyilik hem kötülük var içinde, tıpkı amaca göre hem faydalı hem zararlı olabilen araç gereçler gibi.
Kuşkusuz tarihin akışına göre yeni bir olay bu facebook ve benzeri sosyal dolaşım siteleri. Belki kısa bir zaman sonra bambaşka yenilik ve hallere evrilecekler. Belki de internet gibi uzun yıllar bizim ve çocuklarımızın hayatında olmaya devam edecekler. Bunu bilemem, ancak bugünü yaşarken elimizin altından, gözümüzün önünden geçen KÜÇÜK ŞEYLER, aslında BÜYÜK BİR TABLO'nun parçaları. Bunun farkında olmalı.
Biz neticede kendi tablomuzun, kendi eserimizin sanatçısıyız. Ömrümüzü mükemmel bir resimle tamamlamak da, karalayıp çöpe atmamız da mümkün. Bence ister facebook isterse başka şey, hepsi birer araç, önemli olan biziz ve bizim ne yapıp ettiğimiz. Neyi kullanırsak, neyi yazarsak, neyi paylaşırsak paylaşalım lütfen o güzel manzarada leke olmasın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder