
Her şey sana bağlı !
Apollo astronotu Neil Armstrong'un aya ilk adım attığı zaman söylediği o ünlü : "Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım" sözünü hatırlarsınız.Sanatçı Bülent Ortaçgil'in "Küçük Şeyler" adlı sözü ve müziği kendisine ait bir şarkısı var. Küçücük şeylerin bizi ve hayatımızı nasıl etkilediğini çok güzel anlatıyor.
Hep küçük şeyler bizi usandıran/Küçük şeyler bizi utandıran/Hep küçük şeyler bizi yarıştıran/Küçük şeyler bizi uzlaştıran
Küçük şeyler, hepsi de küçücük şeyler/Bizi yönlendiren, sevindiren, düşündüren
Hep kısa anlar, mutluluklar/Hayal görür uzun sananlar/Hep kısa anlar karar verdiğimiz/Sonra günler boyu neden diye düşündüğümüz
Kısa anlar, hepsi de kısacık anlar/Bizi yönlendiren, sevindiren, düşündüren
Hep büyük düşler peşinde koştuğumuz/Sonra nerdeyiz diye içinde kaybolduğumuz/Hep büyük düşler elimle tutamadığım/Hiç görmediğim, yaşamadığım
Büyük düşler, hepsi de küçücük şeyler/Bizi yönlendiren, sevindiren, düşündüren/Hepsi de küçücük şeyler/Küçük şeyler
Hep küçük şeyler bizi savaştıran/Küçük şeyler bizi barıştıran/Hep küçük şeyler seni sevdiğim/Küçük şeyler seni üzdüğüm
Küçük şeyler, hepsi de minicik şeyler/Bizi yönlendiren, sevindiren, düşündüren/Hepsi de küçücük şeyler
Bernard Shaw; "Hayatta saadeti yapan şeyler çok küçük parçalardır. Bir iyilik, bir gülümseme, tatlı bir bakış, iyi bir dilek... Aslında mutlu olanlar, bu küçük şeylerin huzuruna varmış olanlardır.'' demiş. Ne dersiniz öyle midir ?
"Bana bir dayanak noktası verin dünyayı kaldırayım" sözü de bir rivayete göre Arşimed'e ait. Büyük hedeflere ulaşmak elbette strateji gerektirir. Ama ancak, yeterli bir zaman boyunca gelecekteki bir hedefe doğru atılacak küçük ama devamlı adımlar, bizi inşallah o hedefe ulaştırabilir.
Her yola adım adım ulaşılır. Küçük adımlar kişiyi yormaz, takatten kesmez. Aslında zor olan bu değil, sürekliliği sağlayacak azmi göstermektir. Su bile küçük damlalar halinde aynı noktaya sürekli damladığında, en sert kayayı da deler. İşte o zaman kalan ömrümüzdür ve başlayıp sebatla devam etmeden başarı da olmaz.
“Kıyametin koptuğunu görseniz de elinizdeki fidanı dikin.” demiş peygamberimiz. Bir an düşünelim bu söz sadece "kıyamet" ve "fidan" la mı ilgilidir. Dünyada kıyametin kopmadığı bir an var mı ki? Her an kopmakta kıyamet. Nefeslerimiz azalmakta değil mi her an? Sevdiklerimiz birer ikişer gitmiyor mu aramızdan ? Daralmıyor mu vakitler gün be gün?
Öyleyse, “fidan dikme” yi yalnızca “kıyametin koptuğu” özel bir ân’a bağlamak ya da "fidan" ı sadece ağaç fidanı olarak anlamak gerekmiyor. Eldeki fidanı ya da iyilikleri hak ettiği toprağa kavuşturmak” her ânın işi. Aslında, insanoğlu için bir büyük anahtar saklı bu sözde. Çünkü mümin; salt ahirete inanmakla kalmaz; ahireti ve bugünü bilerek yaşar dünyasını. Mümin; sonunun sonsuzluk olduğu bilinciyle katılır “şimdi” ye. Sonsuzluk bilinciyle renk katar “bugün” e. Derin alır nefesini. Sonsuza açar kanatlarını.
Yazar Margo Daniel'den yapılan aşağıdaki alıntı yüzünüzde bir tebessüm oluşturabilir. "Bir" kelimesinin bu kadar vurgulanması dikkat çekici. Ama bir o kadar da güçlendirmiş söylenmek istenileni. Aktarıyorum
Bir şarkı yaşanan anı ateşleyebilir.
Bir ağaç bir ormanın başlangıcı olabilir.
Bir kuş baharın müjdecisi olabilir.
Bir gülümseme bir dostluğu başlatabilir.
Bir tokalaşma moralinizi yükseltebilir
Bir yıldız denizde bir gemiye yön gösterebilir.
Bir tek kelime büyük bir ideali anlatabilir.
Bir oy ülkenin kaderini değiştirebilir.
Bir huzme güneş ışığı bir odayı aydınlatabilir.
Bir mum karanlığı yırtabilir.
Bir gülüş hüznü fethedebilir.
Bir adım uzun bir yolculuğu başlatabilir.
Bir dua bir kelimeyle başlar.
Bir umut ışığı, ruhumuzu besleyebilir.
Bir dokunuş ne kadar önemsendiğinizi hissettirebilir.
Bir ses bilgelikle konuşabilir.
Bir yürek gerçek olanı anlayabilir.
Bir yaşam çok şeyi değiştirilebilir.
Görüyorsun ya…
Her şey sana bağlı!.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder