29 Mayıs 2022 Pazar

29 Mayıs 2022 Pazar 16:00 İİTİAksaray'da.............................................46 yıl önce bir 29 Mayıs

46 yıl önce bir 29 Mayıs

İstanbul’un fethi bizim için, islam dünyası ve dünya tarihi için son derece önemli bir dönüm noktasıdır. Fetih ruhu asla sönmediği gibi her 29 Mayıs genlerimize işlemiş bir şekilde “Fetih heyecanı” ile geçer. Ayasofya da yüzyıllarca o kutlu fethin sembolü olmuştur.

Ayasofya sadece 1500 senelik geçmişi olan bir taş yapı değil. Türkiye için değil tüm Hristiyan ve İslam dünyası için de hatırası olan tarihi önemde bir ulu mabettir. Biz türkler içinse ayrıca daima “Kızılelma” idealini ifade eden bir manası vardır.

Son yüzyılda mahzun ve garipti Ayasofya. Bu yüzden bizim gençliğimiz “zincirler kırılacak, Ayasofya açılacak!” sloganlarıyla geçti. Üstad Necip Fazıl Kısakürek 1965 yılında Milli Türk Talebe Birliği'ndeki (MTTB) Ayasofya Hitabesinde "Ayasofya açılacak... Hem de öylesine açılacak ki, kaybedilen bütün mânalar, zincire vurulmuş masumlar gibi onun içinden fırlayacak!" demişti.

Allah hamd olsun bu sözlerle işaret edilen gün sonunda geldi ve 86 yıllık bir hasretten sonra o zincirler kırıldı. Ayasofya, 24 Temmuz 2020 tarihinde Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi ismini alarak kılınan cuma namazı ile resmen Cumhurbaşkanımız tarafından açılmış oldu.

Bugün 29 Mayıs 2022 o kutlu fethin üzerinden 569 yıl geçti. Fetih heyecanımı 46 yıl öncesinin bir anısıyla sizlerle paylaşmak istedim. O gün hissettiklerim, duygularım ve görüşlerim hala diriliğini koruyor. 29 Mayıs Fetih günü kutlu olsun!

28-29 Mayıs 1976, Saraç İshak

İSLAM DAVASI bugünlerde Türkiye'de bir fırtınadır estiriyor. İslam Konferansıyla alevlenen "İSLAMCI ŞUUR"; AKINCILAR aksiyonu ve 29 Mayıs İstanbul'un FETHİ ile şu sıralarda matbuatta ve yüksek kademelerde büyük yankılara sebep oluyor. Ülkeyi yöneten cumhurbaşkanı ve genelkurmay başkanı, can çekişen bir düzenin gizli ve açık bendelerinin şu anda uğraştıkları tek şey "irtica" korkusu.

Eski ve alışılmış "irtica hortluyor, yetişin Atatürkçüler!" feryatları ve bu arada sağa sola gözdağı niteliğinde beyanatlar. Kendi çelişkileri, tutmamış bir düzenin kokuştuğu bir ortamda ağır, vakur ve fakat kararlı adımlarla yaklaşan İSLAM güneşi karşısında daha da komik oluyor. Son çırpınışlar halinde nasıl geldiği belli ve malum(!) bir düzenin şartlanmış, sürüleşmiş ve adeta körleştirilmiş kalabalıklarını geri getirmeye çabalıyorlar.

Böyle bir hal ve sonlarının yaklaştığı sırada akrep gibi daha da tehlikeli olabileceklerini düşünüyorum. O an geldiğinde bir cerrahi müdahale olması kaçınılmaz olabilir.

Şu anda vakit 03:30, gece sona ermek üzere. Basında ve Ankara'da yankılanan "Ayasofya açılsın!" nidaları yarın sabah saat 10'da Topkapı'da başlayacak olan ve Beyazıt ile Sultanahmet semtlerini çınlatacak sloganlarla bütünleşecek ve tedbir olarak Ayasofya'yı bir gün ziyarete kapatan "DÜZEN" i gün boyunca tir tir titretecek. Ve fakat asıl nöbetler Ayasofya ideali gerçekleşinceye, madde ve manada FETİH gerçekleşinceye kadar öldüresiye fasılalar halinde devam edecek.  Çünkü esir Ayasofya şuura muhtaç müslümana zulmün ve esaretin bangır bangır haykıran işareti olacaktır.

Bir haftadır evde ders çalışmakla meşgul olduğumdan MTTB'ye gidip gelmiyorum. Dolayısıyla mitingin hazırlıklarıyla ilgilenemedim. Tek duam inşallah bu miting ve yürüyüş müslümanlara sürur, düşmanlara korku ve gaflet verir. Ayrıca bizi içimizden vurmak isteyenlerin fitne ve kışkırtmasından ve düzenin çatışmaya dönüşecek müdahalesinden Allaha sığınırım.

Yarabbi! Horoz seslerini işittiğim bu mübarek sabah vakti, sen o yüce azametinle, senin yolunda olan müslümanları, genç fatihleri koru. Onları muzaffer et. Okunan ezanlar hürmetine 29 mayıs günü senin rahmetinden nasipsiz olanlara hidayet, müminlere zafer bahşet. Amin…

Şu anda sabah ezanları okunuyor. Bütün gece Sanayi Maliyet Muhasebesi çalıştım. Saat 3'te sonra Ziya'lar yattılar. Sohbetimizin konusu "nefis muhasebesi" idi. İnşallah Haziran sonuna kadar hem ders hem de cemaatle namaz hususunda başarılı olurum. Böyle giderse her iki yönden de güzel neticeler alırım inşallah.

Bir haftadır dışarı çıkmıyorum. Yalnız birkaç defa Mihrimah sultan camiinde diğer arkadaşlar Kaya, Mehmet ve Şadi ile beraber ders çalıştık. Bu şekilde çalışma çok faydalı oluyor. Dersler bakımından korkuyorum ama ümitsiz değilim. Bütün bir ayı son derece güzel bir şekilde programladım. Uygulamaya çalışacağım.

Halamdan 500 lira aldım ama hemen bitti. Para bakımından her zaman olduğu gibi yine sıkıntıdayım. Ama eskisi gibi çok meşgul etmiyor beni bu mesele. Babamdan para istedim. Bu arada krediden de para alacağım. O zaman borçlarımın büyük kısmını ödeyeceğim. Geri kalanla da haziran sonuna kadar idare etmeli artık. Saat 5: 30.

Mübarek Fetih kutlu olsun!

30-31 Mayıs 1976, Saraç İshak

Fetih günü gerçekten de kutlu oldu. Aynı zamanda madde ve manada da muhteşem! Sabah namazını Saraç İshak'ta kıldıktan sonra bir komşumuzun daveti üzerine arabasıyla Fatihte bir camiye gittik. Geçen sene de bir ağabeyle birlikte Pazar sabahı vaazı da dinlemiştim. Bugün de güne o manevi feyizle başlamak istedim.

Gittiğimizde namaz bitmişti. Daha küçük bir odada zikir yapıldı. Sonra gür sesli biri tarafından Kur'an-ı Kerim okundu. Ardından da tercümesi yapıldı. Mektubat'tan bir sayfa okunup açıklandı. Fıkhi meselelerle ilgili bir kitaptan da bir bahis okunduktan sonra "el-fatiha!" dendi, dua edildi ve çıktık. Dışarda beklerken cemaatin aralarında bu günkü fetih yürüyüşünü konuştuklarını duydum. Eve dönerken de kendimi epey dinç ve huzurlu hissediyordum.

Evde çocuklara kahvaltı hazırladım. Beraberce yedik ve hazırlanıp Topkapı'ya gittik. Tören vatan caddesiyle surların birleştiği yerde yapılıyordu. Biraz sonra yurtlardan arkadaşlar da gelmeye başlamıştı. Yarım saat içinde topluluk 2-3 bin kişiyi bulmuştu. Surlardaki sembolik tören bittikten sonra biriken kortej Vatan caddesinden Aksaray'a doğru yürümeye başlamıştı. Önde mehter takımı, ardında kılıç kalkan ekibi, daha arkasında MTTB mensupları ve halk olmak üzere kelimenin tam anlamıyla muhteşemdi.

Lunaparkın önüne gelindiğinde beni üzerine hoparlör yerleştirilmiş bir kamyonetin içindeki kürsüye anons yapmam için bindirdiler. "Ben yaparım" deli cesareti burada da beni büyük bir mesuliyetin altına itmişti. Lunaparktan Fındıkzade'ye kadar sadece saat 14'de Beyazıt'ta bir miting olduğunu anons ederek geldim.

Artık muhteşem yürüyüşün 50 metre ilerisinde ağır ağır ilerleyen kamyonetin iki tarafında hem beni dinleyen hem de yürüyen büyük bir halk kalabalığı oluşmuştu. Okuduğum şiirler, söylediğim sözler alkışla karşılık buluyordu. Kelimenin tam anlamıyla ben de coşmuştum. Aksaray'a geldiğimizde ses tonum ve coşkum bir kat daha artmıştı. Artık arkamdaki muhteşem tabloyu göstererek adeta meydan okuyordum.

"Allah razı olsun! Yaşa!, Bravo!" sesleri arasında, yürüyen değil adeta yüzen bir insan seli arasında Beyazıt'a vardık.  Halk büyük bir dikkat ve ilgiyle yürüyüşü izliyordu. Bu arada ezan okundu. Bütün o kalabalık bıçakla kesilir gibi sessizliğe büründü. Ezan bittikten sonra aynı ihtişamla üniversite kapısının olduğu Beyazıt meydanında hazırlanmış kürsü etrafında toplanıldı.

Biz yürüyüşümüze devam ettik. Sultanahmet'e kadar gidecek, oradan dönüp tekrar miting meydanına gelecektik. Kah şiir okuyarak, kah konuşarak, kah mitinge davet ederek turumuzu tamamladık. Beyazıt'ta yolu enlemesine kapatarak bir saat kadar orada biriken halka da hitap ettim. Arada onları mitinge yönlendirmeye çalışıyordum.

Çok yorulmuştum, bir ara nöbetleşe mitinge gittik. Ben gittiğimde Mustafa Yazgan konuşuyordu. Meydan tamamen dolu değildi. Kamyonete dönüp biraz istirahat ettim. Saat dörde doğru miting bitmiş kalabalık Sultanahmet'e doğru akmaya başlamıştı. Divan yolundan aşağı inerken okuduğum Ayasofya şiiri kalabalıkta büyük bir coşku meydana getirdi.  

Nihayet bir sürü panzer ve yüzlerce polisin çevrelediği Ayasofya önüne gelindi. Garip bir tabloydu. Heyecan son haddine gelmiş, kalabalık büyük bir hınçla "Ayasofya açılsın!" diye bağırıyordu. Biz yine kamyonetteydik. Genel sekreter Kasım abi burada çok veciz, çok anlamlı ve çok güzel bir konuşma yaptı. Önce "müslüman emir dinler" diyerek kalabalığı yatıştırdı. Tek bit çık dahi çıkmıyordu.

Konuşmasında; düzenin bizi polisle çatıştırmak istediğini ama oyuna gelmeyeceğimizi, esasen bizim gönüllerimizdeki Ayasofya'yı açmamız gerektiğini, başta bir milliyetçi hükümet gerçekten varsa Ayasofya'nın açılmasını onlardan beklediklerini, bizim şu anda rahatlıkla burayı zorla açabileceğimizi fakat bir gün sonra tekrar kapatırlarsa "Ya ölmek ya olmak!" gerekeceğini belirtti. Yürüyüşün ve mitingin gayesine erdiğini hiçbir kışkırtmaya kapılmadan ikindi namazını topluca Sultanahmet'te kılmak üzere yürüyüş halini bozmadan gidilmesini söyleyerek kürsüden indi.

Bu defa aynı tablo muhteşem bir manzara halinde Sultanahmet camiine aktı. Musluk önleri, alman çeşmesi abdest alanlarla doldu. Sultanahmet gerçekten tarihi bir gün yaşıyordu. Namaz muhteşemdi. Binlerce kişi aynı anda aynı hareketleri yapıyor, yaradanına bu günler için şükrediyordu.

Ve bu büyük gün, tarihi bir gün, muhteşem bir gün, manasıyla maddesiyle müminlere coşku kafirlere korku vererek böyle ulvi bir manzara ile sona eriyordu.

Nice kutlu Fetihlere İNŞAALLAH !..