Arefe'yi bildim!
Corona günlerinin
143.ncüsündeyiz. Bugün aynı zamanda "Arife", yani bayram arefesi.
Yarın inşallah Kurban Bayramını idrak etmiş olacağız. Günler, haftalar aylar
geçiyor. İşte corona musibeti bitti bitecek derken ikinci dini bayramımız daha
geldi çattı.
Bu defa Ramazan bayramında olduğu gibi sokağa çıkma yasağı yok. Şükür o günler geride kaldı. Ancak, maske-sosyal mesafe-hijyen tedbirleri hala devam ediyor. Bu bayram da zorunlu olmadıkça bayram ziyaretleri yapamayacağız, eller öpülmeyecek ve kucaklaşıp sarılmayacağız.
Bu defa Ramazan bayramında olduğu gibi sokağa çıkma yasağı yok. Şükür o günler geride kaldı. Ancak, maske-sosyal mesafe-hijyen tedbirleri hala devam ediyor. Bu bayram da zorunlu olmadıkça bayram ziyaretleri yapamayacağız, eller öpülmeyecek ve kucaklaşıp sarılmayacağız.
Bugün 9 Zilhicce
1441, yani Hicri 1441 yılı Zilhicce ayının dokuzu. Şu anki takvime göre 30
Temmuz Perşembe arife günündeyiz. Yarın
31 temmuz Cuma, 10 Zilhicce günü itibariyle başlayan mübarek Kurban bayramının
ilk günü. Sonraki günlerde bayram Ağustosun 01'i cumartesiden 4 Ağustos
Pazartesi dahil olmak üzere dört gün devam edecek.
Corona
günlerinde sağlıkla bir arifeye daha eriştik hamdolsun. Mübarek bir eşikteyiz;
yarın bayram!. Çünkü arife, dini ıstılahta bayrama hazırlık günü,
bayramı müjdeleyen gün demek. Asıl olarak bugün, yani hicrî kâmerî Zilhicce
ayının 9. günü için bu kelime kullanılıyor. Ancak zaman içinde Ramazan
Bayramından önceki gün için de kullanılır olmuş. Hatta belli gün ve
bayramlardan bir gün öncesine veya önemli bir olay ya da olayların cereyan
ettiği bir dönemden önceki günlere de Türkçe’de arife deniyor. Arapça orijinalinin etkisiyle 'arefe' şeklinde de
kullanıldığı bir gerçek.
Arefe'nin
kökeni "Arafat"
kelimesi arapçada bilmek, tanımak demekmiş. Türkçeye de irfan, bilme, tanışma,
buluşma yeri demek olan bu sözcükten geçmiş. Tarihin başlangıcında Hz.Adem'le Hz.Havva yeryüzünde Mekke'nin bulunduğu bölgede bir tepede birbirlerini yeniden
bulmuşlar. O tepeye "Arafat" adının verilmesinin nedeni bu.
Birbirlerini tanıyıp bildikleri için
Arafat denilmiş. O güne de arefe
denilmesi bundan. Orası haccın en önemli farzı olan vakfe'nin yapıldığı nokta. Vakfe, kurban bayramının
bir gün öncesi olan zilhicce ayının dokuzuncu günü burada yapıldığından bu
güne de -yevmü arefe- arefe günü veya Türkçe kısaca arefe deniliyor.
İki dini
bayramımızdan biri olan Kurban Bayramı 4 haram aydan biri olarak geçen Zilhicce
ayı içinde. Haram aylar tabiri kamerî aylardan Zi'l-Ka'de, Zi'l-Hicce, Muharrem
ve Recep ayları için kullanılıyor. Tefsir ve tarih kitaplarında, haram aylarla
ilgili hükümlerin hac ibadetiyle birlikte Hz. İbrahim zamanında teşri`
kılındığı, insanların bu aylarda sağlanan güven ortamı içinde hac ibadetini
rahatça yaptıkları, Mekke ve çevresinde oturanların da bu vesileyle geçimlerini
sağladıkları belirtiliyor. İnsanların güven içinde Hac ibadetini yapabilmeleri
için “Haram ayları”yla ilgili hükümler Hz. İbrahim(a. s. ) ve oğlu Hz.
İsmail(a. s. ) den buyana devam ettirilmiş.
Cahiliye döneminde
de hürmet edilen bu aylar, muhterem kabul edilmiş ve bu aylarda savaşmak haram
kabul edilmiş. Cahiliye döneminde bile Araplar, haram aylar girdiği zaman
bunların kutsallığına karşı gösterilmesi gereken saygının bir işareti olarak
savaştan ve her türlü saldırıdan kaçınırlarmış. İslam dini prensip olarak
ulaştığı toplumlarda var olan iyi ve güzel uygulamalara dokunmamış. Bu uygulama
da bugüne kadar böyle korunmuş. Ancak, düşman tarafından taarruz edilmesi
halinde, müdafaa mahiyetinde savaşa müsaade edilmiş bulunuyor.
Tevhidî gelenekte
var olan ve Kur`ân`ın da sürdürdüğü Haram aylar uygulaması, insanlığı barışa
alıştırmayı ve ulaştırmayı amaçlıyor. Bunların ilk üçü hac ayı, dördüncüsü ise
umre ayı olarak biliniyor. Böylece; Şam, Mezopotamya ve Irak`tan hac ve umre
için Mekke`ye gelen insanların güvenle gelip memleketlerine dönmeleri
sağlanmış. Dolayısıyla haram aylar ile hac ayları arasında sıkı bir ilişki var.
Zaten Zîl-hicce;
hicce sâhibi yani hacc yapılan ay demek. Kameri aylardan onikincisi ve
sonuncusu. İslâm'in bes temel esasından biri olan hac ibadetinin yerine
getirildiği ay. Bu mübarek ayin 1'inden 10'una kadar olan zaman dilimine
"leyali-i asere", yani on mübarek gece adı verilmiş. Bu günlerde oruç
tutmak müstehap kabul edilmiş ancak hacdakiler arefe günü oruç tutmaz. 10'uncu
gün kurban bayramının ilk günüdür. Hac yapacak kişinin, hac ayları içerisinde
ihrama girerek hacca başlaması ve belli yasak ve kurallara uyması gerekiyor.
Kurban kesmek de bunlardan biri.
Her
şeye kadir olan Yüce Mevlam;
bizleri, doğru yoldan ve sevdiklerimizden ayırmasın. Artık bayramı gözlediğimiz şu saatlerde bekleyişimiz hayırlara
vesile olsun inşallah. Onun izniyle daha nice en güzel bayramlara erişebilelim. Arefe gününün feyiz ve bereketi üzerimize sinsin, gönüllerimiz nûr, hanelerimiz huzur dolsun. Niyetlerimiz makbul, amellerimiz kutlu,
dualarımız kabul olsun.
En güzel bayramlara hep
birlikte sağlıkla ve huzurla erişebilmek duasıyla.. Hayırlı ve bereketli bir
arefe diliyorum.
Kurban'la yakınlaştım
Bugün
bayram. İki dini bayramımızdan biri: kısaca kurban diyoruz ama kurbiyyet yani
yakınlık bayramı. İbadet yönüyle Rabbimize, infak yönüyle de birbirimize
yakınlık.
Dün
sabahtan itibaren teşrik tekbirleriyle bayramı karşıladık. Bu sabah da bayram
namazımızı kıldık elhamdülillah. Elbette maske-mesafe kuralına uyarak. Herkes
kendi seccadesini de götürmüş, cami çevresindeki yeşilliklere yayılmıştı.
Evimizde
hep birlikte kahvaltı ettik. Birbirimizle bayramlaştık. Harçlıklar verildi,
gönüller alındı. Sonrasında kalan aile büyüklerimizi aradık telefonla.
Ankara'daki çocuklarımız görüntülü aradı konuştuk. Dostlarımız,
arkadaşlarımızla mesajlaştık. Yazlık komşularımızla balkondan balkona
bayramlaştık. "Ne yapalım corona var, böyle oldu" diye de şakalaştık.
Evet, salgın
günlerinde buruk bir bayram daha yaşıyoruz. Hacc yapılamayan, Arafatta
buluşulamayan, vakfe yapılamayan ve Mescid-i Haram'da kurban kesilemeyen bir
bayram. Ama bayram bayramdır. Eksik de olsa, buruk da olsa mü'minlere ikram
edilmiş. Üstelik bu gün çifte bayram; hem cuma hem kurban bayramı. Bunun da
anlamı büyük.
Alıştığımız aile
ziyaretleri yapamasak da, el öpüp kucaklaşamasak da bu sorun bizi günün
iletişim imkanlarını kullanarak birbirimize ulaşıp bayramlaşmamıza mani değil.
Normal mesajlar demode oldu, Whatsappp iletişimi bile görüntülü görüşmelere
döndü. Herkesin elinde akıllı telefon, kimi istersen arayabilirsin; yeter ki
ara.
Kurban
ibadetinin delili olarak Hac suresi 22/34 ayeti gösteriliyor. Bu ayet mealen:
"Her toplum (ümmet) için bir kurban kesme zamanı
yaptık ki kendilerine rızık olarak verdiğimiz koyun, keçi, sığır ve deve
cinsinden hayvanları Allah’ın adını anarak kessinler. Hepinizin ilahı bir tek
ilahtır; O’na teslim olun. Alçak gönüllülere müjde ver"
şeklinde. Peygamberimizin hayatında da bu ibadet fiilen yaşanarak öğretilmiş.
Et yemek için değil, Allah rızası için kesilip infak edilmesi yönünde.
Kurban
bayramına özel ibadetlerden birisi
de teşrik tekbirleri. İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre bu tekbirlerin söylenmesi
kadın-erkek her Müslümana vacip. Kesilen kurban etlerinin taşlar üzerinde
güneşte kurutmaya "teşrik" denildiği için kurban kesme günlerine de teşrik günleri deniyormuş. Bu sebeple arefe günü
sabah namazından başlayarak bayramın 4. günü ikindi namazı dahil farz
namazlardan sonra getirilen tekbirlere teşrik tekbirleri deniyor. "Tekbir" ise zaten Allah'ı ululamak, yüceltmek demek.
"Allâhü ekber Allâhü ekber lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber Allâhü ekber ve lillâhi'l-hamd" cümlesi geleneğimizde kurban kesimi yapılırken ve bayram namazı hutbesi
sırasında da tekrar ediliyor. Anlamı ise şöyle: "Allah
herşeyden yücedir, Allah herşeyden
yücedir. Allah'tan başka ilâh yoktur. O Allah herşeyden yücedir, Allah herşeyden yücedir. Hamd Allah'a mahsustur".