17 Kasım 2013 Pazar

004 19 Aralık 2012 Çarşamba 17:24 KÜÇÜK/BÜYÜK ŞEYLER….........Sen de kimsin ?


Sen de kimsin ?


Çok istediğimiz, hayalimiz olan ya da hedeflediğimiz şeyler bir gün elimize geldiğinde ne hissederiz ? 

Büyük bir mutluluk mu, tatmin duygusu mu. Hayır. Nedense sebebi olmayan bir eksiklik, sanki boşlukta kalmış gibi bir hal yaşarız nedense. 

Oysa o kadar çok arzu etmiş, dilemiş ve beklemiştik. Arzumuz, dileğimiz olmamış mıydı, olmuştu. Beklediğimize kavuşmuş muyduk, evet. 

Peki, ne oluyor da böyle birdenbire bir uçurumun kenarına gelmiş de zınk diye durmuş gibi oluyoruz.

Galiba şu oluyor. İnsan arzusunu, sevdasını, hayalini kafasında kalbinde öyle bir yere yerleştiriyor, sürekli düşleriyle öyle bir büyütüyor ki zamanla o şey gerçeklikten uzaklaşıyor. Ya da hızla akan zaman içinde ve kat kat bohça içine sarılmış vaziyette nostaljik bir geçmiş zaman düşü haline gelmiş oluyor. 

Bu arada, dünya dönmeye devam ediyor, hayat akıyor ve farkında olmadan her şey değişiyor. Hedefimize ulaştığımız an artık, ne gün o gündür, ne de biz. Sahip olduğumuz şey bile birdenbire yabancılaşıveriyor sanki. Ellerimizle tutamıyoruz, çölde bir serap gibi küçülüyor, önemsizleşiyor ve un ufak olup dağılıyor adeta.

Leyla ile Mecnun aşkını bilirsiniz. Bu iki sevgili birbirlerine büyük bir sevda ile tutulurlar. Ama, ayrılık Mecnun'u "Leyla ! Leyla!" diye çöllere düşürür. Aradan yıllar geçer, Mecnun çölde vahşi hayvanlarla yaşamakta, ancak "Leyla ! Leyla!" diye sayıklamaya devam etmektedir. Nihayet Leyla' da onun hasretiyle yanmakta ve aramaktadır. 


Bulur sonunda Mecnun'u. Mecnun "Leyla ! Leyla!" diye inlemektedir. Eğilir, elini omuzuna koyar ve "İşte ben geldim. Ben, Leyla ! " der ağlayarak. Fakat, hiç beklenmedik bir şey olur. Mecnun başını kaldırır. Leylaya doğru bakar. Gözleri Leylayı delip geçmektedir sanki. Dalgın mırıldanır: "Sen de kimsin ?"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder