Siyaset kolay iş değildir. Bana ne deyip arkamızı dönebileceğimiz bir konu da olamaz. Onlar padişah da olsa, halkın seçtiği başbakan ya da başkan da olsalar ülkenin yönetimi için siyaset yapmak zorundalar. Siyaset nedir ne değildir ya da güncel politika ile arasındaki farklar başka bir bahis. O konulara girmeyeceğim. Ancak bu yazımda siyasetin üzerinde durduğu kaypak zemin ve geçmişle gelecek arasındaki taşıyıcılık vazifesinden söz etmek istiyorum. Bizim ülkemizde siyaset yapanların neden "kefenini üzerinde taşıdıklarını" anlatmam lazım. Milletin teveccüh edip seçtiği insanların neden onların bir nevi geleceği demek olduğunu izah etmeye çalışacağım.
İki gün evvel 27 Mayıs 1960 darbesinin 60. yılı idi. Tarihimiz gizli ya da açık bir çok darbe, ihtilal, babı ali baskını, yeniçeri isyanı ve saray entrikasına sahne olmuştur. Bir düşünürün dediği gibi adeta "bu tür oldu bittiler siyasi geçmişimizde arada sırada olan istisnalar değil de gerçekte aslî bir çizgi" gibi görünürler. İstisna olan şey sanki darbe ya da askerin olmadığı normal siyaset halidir. Bu konudaki ipucu görevini yeniye devreden bir başvekilin; "Askeriyeye, Hariciyeye ve Dahiliyeye karışma, gerisini istediğin gibi yap!" tavsiyesinden anlayabiliriz.
Çok şükür ve inşallah o günler geride kaldı. Ancak Türk demokrasi tarihinde bu tür "kara bir lekeler" pek çok. Bunların içinde en acısı hiç şüphesiz halkın 60 ihtilali dediği 27 Mayıs 1960 darbesi ve ardından olanlar. Darbe şartlarının önceden nasıl oluşturulduğunu bugün artık sağır sultan biliyor. İnsaf sahibi herkese bir başbakanın yakasına yapışan gencin "özgürlük istiyoruz" hezeyanına "Ellerin bir başvekilin yakasında, daha nasıl özgürlük istiyorsun?" cevabı aslında durumu gayet iyi açıklar. Ancak yapılan darbenin ardından kurulan Yassıada mahkemesini ve orada yaşananları hangi vicdan sahibi kabullenebilir ki? Hele hele millet iradesiyle seçilmiş bir Başbakanın, Dışişleri ve Maliye Bakanının "sizi buraya tıkanlar böyle istiyor" denilerek idam edilmesi hangi hukukla izah edilebilir? Böyle bir mizansen ve ağır sonuç hastalıklı olmayan hangi akla sığar?
Ömrünü siyasete adamış Cumhurbaşkanımız hepimizin çok iyi hatırladığı 70'li, 80'li, 90'lı yıllardan, bir sürü badireden çıkıp gelmiş biri. Siyaseti bir dava inancıyla yapıyor. Nasıl çıktığına, hangi istikamet üzere olduğuna ve kararlı yürüyüşüne yakından şahit olanlardan biriyim. Ülkemizdeki kara lekeleri bilerek, kendisi de böyle bir çok saldırının, tuzağın ve hainliğin çirkinlikleriyle mücadele ederek bugünlere geldi. Ama bir siyasi lider umduklarıyla değil bulduklarıyla iş yapmak zorunda. İşte şimdi de bugünlere kadar ardında pek çok başarı hikayesi bırakmış biri olarak Corona virüsü ile başetmek durumunda kaldı. Pek çok kişiye göre öngörülemez bir küresel salgın dünyayı kasıp kavuruyor, o ise ülkesini bu felaketten en az zararla çıkarabilmenin olağanüstü mücadelesini veriyor. Hem de bir çok cephede ve alanda.Siyaset işte budur, kuru laf kalabalığı ya da demogoji cambazlığı değil.
Perşembe günü Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Huber Köşkü’nden video konferans yöntemiyle yapılan kabine toplantısı sonrası normalleşme süreci kapsamında alınan yeni kararları açıkladı. Erdoğan; "Şehirler arası seyahat kısıtlamasının 1 Haziran'dan itibaren kaldırıldığını, Kamu personellerinin iş başı yapacaklarını ve 65 yaş üstünün sokağa çıkma sınırlandırılmasının devam edeceğini" anlattı. Salgın sebebiyle uygulanan sokağa çıkma kısıtlamasının gönüllere uygun bir bayram yapmaktan mahrum bırakmış olsa da kalplerdeki sevginin ve umudun hep korunduğunu, hatta güçlendirildiğini ifade eden Erdoğan, yaklaşık 2,5 aydır yaşanılan bu musibetin hayata, elimizdekilere dair bir muhasebe yapma imkanı verdiğini de dile getirdi.
Perşembe günü Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Huber Köşkü’nden video konferans yöntemiyle yapılan kabine toplantısı sonrası normalleşme süreci kapsamında alınan yeni kararları açıkladı. Erdoğan; "Şehirler arası seyahat kısıtlamasının 1 Haziran'dan itibaren kaldırıldığını, Kamu personellerinin iş başı yapacaklarını ve 65 yaş üstünün sokağa çıkma sınırlandırılmasının devam edeceğini" anlattı. Salgın sebebiyle uygulanan sokağa çıkma kısıtlamasının gönüllere uygun bir bayram yapmaktan mahrum bırakmış olsa da kalplerdeki sevginin ve umudun hep korunduğunu, hatta güçlendirildiğini ifade eden Erdoğan, yaklaşık 2,5 aydır yaşanılan bu musibetin hayata, elimizdekilere dair bir muhasebe yapma imkanı verdiğini de dile getirdi.
Erdoğan, geleceğe dün olduğundan çok daha berrak ve olgun
şekilde bakılabilen bir gönül ve zihin dinginliği kazanıldığını vurgulayarak, "Hele hele salgının çok büyük kıyımlara yol açtığı ülkelerle
kendimizi mukayese ettiğimizde hep birlikte elimizdeki nimetlere şükrettiğimizi
gayet yakından biliyorum. Elbette alınan tedbirler sebebiyle işine ara verdiği,
işi yavaşladığı, geliri azaldığı için sıkıntı çeken vatandaşlarımız olmuştur.
Özellikle de devletin tüm imkanlarını bu vatandaşlarımızın hizmetine sunarak
zor zamanlarında yanlarında olduğumuzu gösterdik" diye konuştu. Ülke
genelinde 5,5 milyon kişiye karşılıksız biner lira dağıtarak sıkıntılarını
hafifletmeye çalıştıklarını, yine 4,5 milyon vatandaşın istihdamını kısa
çalışma ödeneği, asgari ücret desteği, nakit desteği gibi yöntemlerle
desteklediklerini anlatan Erdoğan, vergi ve sigorta primi ertelemeleriyle,
düşük maliyetli kredi desteği gibi daha pek çok yöntemle büyüklü, küçüklü tüm
işletmelerin ayakta kalmasını temin ettiklerini kaydetti.
Erdoğan, önümüzdeki dönemde de vatandaşların ve iş dünyasının yanında olmayı
sürdüreceklerini belirterek, şöyle devam etti: "Türkiye'nin salgının önlenmesinde ve can kaybında dünyada örnek
alınan bir konuma gelmesi 83 milyon olarak hepimizin ortak başarısıdır. Bu
süreçte fedakarca görev yapan sağlık personelimize bir kez daha teşekkür
ediyorum. Aldığımız tedbirlerin uygulamaları 81 il ve 922 ilçede valilerimiz,
kaymakamlarımız, emniyet ve jandarma teşkilatlarımız tarafından yürütüldü.
Sokağa çıkma kısıtlaması getirilen yaklaşık 8 milyon, 65 yaş üstü vatandaşımız
ile 25 milyondan fazla 20 yaş altı gencimizin her türlü ihtiyaçları Vefa Sosyal
Destek Grupları tarafından karşılandı. Bugüne kadar Vefa Sosyal Destek Grupları
toplam 6 milyon 240 binin üzerinde talebe cevap verdi"dedi.
Türkiye'nin, milletin verdiği destekle süreci, sağlık hizmetleriyle ve diğer tedbirlerle en az sıkıntıyla geçiren ülkelerin başında geldiğine işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti: "Sadece ülke içindeki insanımıza sahip çıkmakla kalmadık, 126 farklı devletten 75 bin vatandaşımızı, 365 uçak, 34 karayolu ve 10 deniz yolu seferiyle ülkemize getirdik. Moritanya'dan Bolivya'ya kadar, nerede olursa olsun hiçbir vatandaşımızı sahipsiz bırakmadık. Bunun yanında ülkemizden yardım veya ürün talep eden 135 ülkeden 100'üne cevap vermeyi başardık. Salgın sürecinde dünya genelindeki 246 misyonumuzla yurt dışındaki vatandaşlarımız ve muhatap ülkeler nezdinde çok güçlü bir koordinasyon sağladık. Ülkemiz içinde ise 65 yaş üstü büyüklerimiz ile 20 yaş altı evlatlarımız başta olmak üzere getirdiğimiz kısıtlamalara hassasiyetle riayet eden tüm vatandaşlarımıza şahsım, ailem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum."
Halkın yaptığı hiçbir fedakarlığın boşa gitmediğinden emin olmasını isteyen Erdoğan, şöyle konuştu: "Allah'ın izni, milletimizin gayreti, devletimizin katkısıyla son 2,5 aydaki kayıplarımızın hepsini de hem de çok kısa sürede ziyadesiyle geri alacağımızdan en küçük bir şüphemiz yoktur. Ülke ve millet olarak birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi, dayanışmamızı güçlü tuttuğumuz müddetçe Rabb'im bizlerin önünde nice kapılar açacaktır. Nitekim siyasi ve ekonomik bakımdan yeniden yapılanma sürecinde olan küresel sistemde Türkiye'nin gerçekten çok iyi bir yere geleceğinin işaretlerini şimdiden almaya başladık. Sanayide, teknolojide, ticarette, tarımda, enerjide, ulaşımda sağlıkta, eğitimde, sporda, savunma sanayisinde, velhasıl hayatın her alanında Türkiye parlayan bir yıldız olarak öne çıkıyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şu üç kavram çok önemli: Maske, mesafe ve temizlik. 20 yaş altıyla
ilgili sokağa çıkma uygulamasını da 18 yaşa indiriyoruz ve 0-18 yaş grubunun
tamamı, çarşamba ve cuma günleri, 14.00-20.00 saatleri arasında sokağa çıkma
sınırlamasına tabi olmayacak. Yani ikili sistem yok. Artık bunu teke
indiriyoruz. Önümüzdeki pazartesi, yani 1 Haziran tarihi itibarıyla restoran,
kafe, pastane, kıraathane, çay bahçeleri, dernek lokali, yüzme havuzu, kaplıca
türü işletmeler belirlenen kurallar dahilinde saat 22.00'ye kadar hizmet
vermeye başlayacak. Eğlence mekanları ile nargile satışı bu kapsamın
dışındadır. Sadece kendi müşterilerine hizmet veren turizm tesislerinin
bünyesindeki işletmeler saat sınırlamasına tabi değildir. Yol güzergahlarındaki
dinlenme tesisleri de 1 Haziran'da hizmet vermeye devam edecek."
Erdoğan, normalleşme programı ayrıntılarının ilgili kurumlarca kamuoyuyla paylaşılacağını söyledi. Erdoğan, "Aldığımız kararların, ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile
olmasını diliyorum. Yeni normal düzeninde, yine bu üç kavramı söylüyorum:
Maske, mesafe, temizlik... Bu hususları aman ihmal etmeyelim. Muhakkak maskeyle
dolaşalım, muhakkak fiziki mesafeye dikkat edelim, muhakkak temizliğe dikkat
edelim ki bunlar bizim üç vazgeçilmezimizdir." dedi.
Erdoğan, son 18 yılda demokraside ve ekonomide
kat edilen büyük mesafenin
geleceğe güvenle bakmada en önemli güç ve moral kaynağı olduğunu dile
getirerek, bu süreçte milletin önüne kurulan tüm tuzakları birer birer bozarak
2023 hedeflerine ulaşma konusundaki kararlılığını gösterdiklerini kaydetti. "Rabb'imizin 'Sizin hayır
bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır olabilir' emri ilahisine
inşallah bir kez daha mazhar olacağımız bir süreç yaşıyoruz" diyen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam
etti: "Bir asır önce 'hasta adam' yaftasıyla tarihten
silinmeye çalışılan Türk milletinin bugün, hastaların ümidi olarak öne çıkması
dahi başlı başına bir ibret vesikasıdır. İnşallah bundan sonrası daha kolaydır.
Kendimize güveniyoruz, halkımıza ve devletimize güveniyoruz. Aydınlık bir
geleceğin bizi beklediğine yürekten inanıyoruz."
İstanbul'un fethinin 567. yıl dönümünde milletle birlikte çok güzel
programlara şahitlik edeceklerini aktaran Erdoğan, "Önce, Sancaktepe'de
iki ayda inşa ettiğimiz 1008 yataklı Prof. Dr. Feriha Öz Acil Durum
Hastanesi'nin açılışını yapacağız. Akşam saatlerinde Okçular Vakfı'nın Fetih
Kupası yarışmaları gerçekleştirilecek. Bunun ardından ise Kültür ve Turizm
Bakanlığımızın düzenlediği Fetih Şöleni kapsamında, Ayasofya'da Fetih Suresi
okunacak ve dualar edilecek. Milletimizin fetih sevincini bu programlarla hep
birlikte yaşamaya çalışacağız. Bu vesileyle Fatih Sultan Mehmet Han başta olmak
üzere bu toprakları bize vatan kılan tüm gazilerimizi, şehitlerimizi,
kahramanlarımızı hürmetle yad ediyorum." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin cumhuriyet tarihi boyunca
yaşadığı önemli dönüm noktaları olduğuna değinerek, bunların bir kısmının
üzüntüyle bir kısmının mutlulukla hatırlandığını belirtti. 27 Mayıs 1960 darbesi ve sonrasında
yaşananların, üzüntüyle
hatırlanan dönemlerden biri olduğunu ifade eden Erdoğan, dün açılışını
yaptıkları eski adıyla Yassıada, milletin verdiği isimle Yaslıada, 2013 yılında
verdikleri isimle Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nın bu dönemin adeta sembolü
olduğunu söyledi.
27 Mayıs'ın, Türkiye'ye darbe virüsünün ilk girdiği tarih olduğunu belirten
Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: "Maalesef bu tarihten sonra darbe, cunta, muhtıra, bildiri veya
darbe girişimi şeklinde demokrasimize yönelik pek çok saldırıyla karşı karşıya kaldık. En son 15 Temmuz'da
darbe girişimini hep birlikte yaşadık. Milli iradeyi esir alma amacı taşıyan bu
tür darbelerin veya girişimlerin ülkemize çok ağır maliyeti olmuştur. Daha da
çarpıcı olanı milli iradeye yönelik hemen her saldırının Türkiye'nin büyük
kalkınma hamleleri başlattığı dönemlerin ardından gelmesidir. İlk darbenin
ardından geçen 60 yıla baktığımızda bu durumu inkarı mümkün olmayan bir gerçek
olarak görüyoruz. Cumhuriyetin ilk yıllarında çok zor şartlarda başlatılan kalkınma
hamlesinin kazanımları, Gazi Mustafa Kemal'in sağlığını kaybetmesi ve vefatının
akabinde tek parti CHP'si döneminde tamamen heba edilmiştir. Milletin
baskısıyla geçilen çok partili siyasi hayatın ardından demokrat partinin
iktidara gelmesiyle Menderes ve arkadaşları yeni bir kalkınma hamlesi başlattı.
Türkiye daha önce birer ikişer tanesine sahip olduğu hidroelektrik barajlarına
18 tane, sulama barajlarına 8 tane, limanlarına 11 tane, havalimanlarına 5
tane, rafinerilerine 3 tane ilave etti. Ayrıca ülkemizin dört bir yanında 13
şeker fabrikası, 19 çimento fabrikası, 82 hububat silosu, 88 büyük ölçekli
fabrika kuruldu. Milli geliri 3 kat artan Türkiye 2. Dünya Savaşı sonrası
yeniden yapılanan küresel ekonomide hak ettiğini alma yolunda
ilerliyordu."
27 Mayıs darbesiyle bu sürecin kesintiye uğratıldığını, Türkiye'nin
yeniden uzun yıllar boyunca sürecek siyasi ve ekonomik istikrarsızlık
bataklığına sürüklendiğini belirten Erdoğan, "Menderes ve arkadaşları,
ülkemize ve milletimize yaptıkları hizmetlerin bedelini, ağır işkencelerle
hakaretlerle hapis yatarak ve idam sehpasına yürüyerek ödemiştir." dedi. Yassıada'da kurulan ve tam bir hukuk katliamı örneği olan düzmece mahkemelerde aylar
süren yargılamaların yapıldığını hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti: "Sonuçta, Başbakan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye
Bakanı Hasan Polatkan idam edilirken yüzlerce kişi de uzun yıllar hapis yattı.
İdam sehpasına yiğitçe yürüyen Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın milletimizin
yüreğinde bıraktığı acı, hala tazedir. Rahmetli Özal, bu üç kahramanın
mezarlarını İstanbul'a taşıyarak, ilk adımı atmıştı. Biz de Türkiye'nin, 60 yıl
önceki kara günlerine şahitlik eden Yassıada'yı, istiklalimizin ve
istikbalimizin sembolü haline dönüştürmeyi istedik. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğimizle birlikte burayı Demokrasi ve
Özgürlükler Adası haline getirecek yatırımları 5 yılda tamamlayarak, dün resmen
hizmete açtık. Oteli, kongre salonu, müzesi, camisi ve diğer tesisleriyle
Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nı, rahmetli Menderes ve arkadaşlarının
hatıralarını yaşatacak bir mekan haline getirdik. Tabii burası ulusal,
uluslararası her türlü toplantıya ev sahipliği yapacak olan bir ada. Rabb'ime,
bize 60 yıl sonra bu dönüşümü gerçekleştirme imkanı sağladığı için hamd
ediyorum. Menderes ve arkadaşlarını bir kez daha rahmetle yad ediyorum.
Ülkemizin yeniden aynı acıları yaşamaması konusundaki kararlılığımızın altını
da tekrar çizmek istiyorum. "
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Milletimizin 15 Temmuz'da ortaya
koyduğu güçlü irade ve
cesaret, Türkiye'de darbeler, cuntalar, vesayet dönemlerinin inşallah artık
kapandığının işaretidir. Milli iradeden güç alarak yönetime gelmek yerine hala
darbelerden, terörden, kaostan, sokak olaylarından medet umanlara milletimiz
asla fırsat vermeyecektir. Rahmetli Menderes'le bizim fotoğrafımızı yan yana
koyarak akıbetlerimizi hatırlatan faşistlere bugün de rastlanması teyakkuzu
elden bırakmamamız gerektiğini gösteriyor. Bu ülkede ezanları
susturmaya, bayrakları indirmeye, milletin vermediği gücü gasp etmeye, halkına
hizmet edenleri idama göndermeye artık kimsenin gücü yetmeyecektir. Bu yıl 949.
yıl dönümüne ulaştığımız Malazgirt Zaferi'ndeki, yarın 567. yıl dönümünü kutlayacağımız
İstanbul'un fethindeki ruh, heyecan ve kararlılıkla mücadeleye devam edeceğiz.
Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023'ü milletimiz için yepyeni bir şahlanış
vesilesi haline getirmek için gece gündüz çalışmaktan bir an bile geri
durmayacağız. Büyük ve güçlü Türkiye hedefine doğru demokrasimizi ve
ekonomimizi sürekli daha ileriye taşıyarak yürümeyi son nefesimize kadar
sürdüreceğiz."
İşte bunlar geçmişten geleceğe uzanan kutlu bir fetih yolculuğunun bugünkü yansımaları. Alpaslan gibi, Fatih gibi,Yavuz gibi, Abdülhamit gibi, M.Kemal gibi inanmış adamların "kefenlerini giyerek" milletin önüne düştükleri kutlu bir yolculuk bu. Menderes gibi, Özal gibi, Erbakan gibi canlarını ortaya koyarak mücadele eden liderlerin bu topraklarda hiç bitmeyeceğini gösteriyor. Erdoğan da selefleri gibi siyaset sahnesinde ateşten gömlek giymiş bahadırlardan. Onlar geçmişten gelen fetih ve gaza ruhunu geleceğe taşıyan milletin adamları.
Rahmetli Menderes de bunlardan biriydi. 27 Mayıs
1960 darbesinin ardından milleti 'yaslı ada' dediği Yassı adada sözüm ona yargılandı ve iki arkadaşıyla birlikte idam edildi. Ama ne oldu? İşte 60 yıl sonra, Türk demokrasi tarihine "kara bir leke" olan geçen 27 Mayıs 1960
darbesinin 60. yılında o ada, Demokrasi ve Özgürlükler Adası adıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından halkın hizmetine açıldı. Adadaki yapıların korunarak yenilenmesi ve bu adaların halkın hizmetine sunulması
amacıyla 2015 yılında temeli atılan proje tamamlandı. Böylece 2013 yılında Demokrasi ve Özgürlükler Adası haline getirilen Yassıada, bugün artık darbe döneminin karanlığına ışık tutacak bir merkez. Çehresi son 5 yılda değişen 103 bin 750 metrekarelik alana sahip adada 27 Mayıs Müzesi, Demokrasi Feneri, çeşitli bal mumu heykelleri ve
müze bulunuyor.
Kuşkusuz bugünlere kolay gelinmedi. Yolda bir çok ağır bedel ödendi. Üstüne üstlük toplum
ve siyaset hayatımız daha bir çok yaramız gibi çok uzun yıllar 27 Mayıs
darbesiyle açılan Yassıada yargılamalarıyla derinleşen böyle bir yarayla da yaşamak
zorunda kalmıştı. Bedel ödeyenler geçmişle gelecek arasında köprü olup yolculuğu aksatmadılar. Bu şekilde cihad yolunda, ilâ-yı kelimetullah yolunda, vatan ve millet yolunda şehid olmuş ecdadımıza şükran borçluyuz. Demokrasi deyip o yollarda da tuzaklar, darbelerle anılanlar layık oldukları cehennem-i kübrayı boyladılar. Mücahitlerimiz, gazilerimiz, şehitlerimiz ise ölmediler, Cenab-ı Hakkın müjdesinde ve milletin yüreğinde yaşıyorlar. 'Kamil odur ki; koya dünyaya eser'. Bu ülkede kim faydalı bir iş yapmışsa, her kim ki ardında eser bırakmışsa Allah razı olsun. Onları ayrım yapmadan rahmetle anıyorum, mekanları cennet olsun.