13 Şubat 2021 Cumartesi

13 Şubat 2021 21:30 Çarşamba CORONA GÜNLERİ...............................Üç aylara giriş

Üç ayların eşiğinde

İnşallah yarın üç aylara girmiş olacağız. Bu arada Corona günleri de devam ediyor. Allah nasip ederse üç aylar boyunca her gün; Cenabı Hakkın 99 isminden (Esma ül Hüsna) bir esma eşliğinde namazlarda okuduğum sureler, dualar, hamd, tesbih ve salatü selamların anlamlarını öğrenmeye çalışacağım. Bu arada coronavirüs mücadelesiyle ilgili notlarımı, gerektikçe arada diğer yorum ve düşüncelerimi de okuyabileceksiniz.

Ancak namazlarımız bizim en önemli kulluk beyanımız. Yaratıcımıza karşı teslimiyetimizin ifadesi ve ilanı. En önemlisi Rabbimize yakınlık vesilesi, ibadet ve dua halimiz. Ancak kabul edelim ki okuduğumuz ve tekrar ettiklerimizin nasıl olması gerektiğini öğrendiğimiz, ezberlediğimiz kadar nedeni ve anlamları ile ilgili çaba sarf etmiş değiliz. Oysa namazı hissederek kılmak, her seferinde aracısız perdesiz Rabbimizin huzurunda olduğumuzu bilmek şekillerden daha fazla esası, özü bilmeyle yakından alakalı. 

Bu sebepten çıktığım yolculuğun öneminin farkındayım. Ama hiç değilse bundan böyle namazlarda söylediğim, tekrar ettiğim, duyduğum şeylerin ne olduğunu, neden yapıldığını ve manalarını anlamaya, üzerinde düşünerek bellemeye ve daha bilinçli yapmaya niyet ettim. Allah izin verirse bu üç ayların manevi iklimini takip ederek, sırasıyla ele alacağım hususları bu gaye ile değerlendirmeye ve bilgilenmeye gayret edeceğim.

Paylaşacağım şeylerde hata ve kusurum olur ise o bana aittir. Rabbim niyetime bağışlasın.

O yüceler yücesidir. En güzel isimler 'O'nundur ve ancak ona hamdü sena edilir. 

"Bismillâhirrahmânirrahîm" Rahman ve rahim olan Allahın adıyla. Besmele olarak adlandırılan ‘Bismillahirrahmânirrahim’cümlesi, ‘Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla başlarım’ demek. Kuran'da surelerin başında bulunan Besmele, aynı zamanda Neml suresinin 30. ayetidir. Bazı görüşlere göre Fatiha suresinin ilk ayetidir. Besmele Tevbe Suresi hariç bütün surelerin başlangıcında yer almakta. Güncel hayatta sıklıkla bazen de Bismillah (Allah'ın adıyla) şeklinde kısaltılmış olarak kullanılabiliyor. 

İslami inanışta Rahman ve Rahim Allah’ın Esma-ül hüsnadan sayılan iki adı. Birincisi özelliğin devam ve değişmezliğini, diğeri ise oluş ve yenilenmeyi ifade ediyor. Bu bakımdan Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…"Şefkatle merhamet eden Allah'ın adıyla" şeklinde anlaşılır.

Besmele, helâl bir işe başlarken, Allah'ın adını anmak ve bu adla işe başlayarak işin hayırlı ve bereketli olması için dua anlamına geliyor. Yani besmele çeken şöyle demiş olur: "Ya Rabb, şu an bir iş işleyeceğim. Senin ismini anıyor ve iznini istiyorum." O yüzden haramlara besmele çekilmez. Helal ve hayırlı işler Allah'ın adıyla, ve O'nun emir ve müsaadeleri doğrultusunda yapılan işlerdir. 

Besmele, müslümanın elini attığı her işte, adımını attığı her yolda Allah ile beraber olduğunun, O’nun yardımıyla iş yaptığının şuurunda olmasını sağlar. Besmelenin her işte sürekli tekrar edilmesi, Allah’ı zikir olduğu gibi, müslümanın Allah’la rahmet üzerine iş yapacağına, O’nun izin verdiği şekilde davranacağına dair sözleşme yenilemesidir.

Müslüman olarak, yapacağımız bütün meşru işlere bu cümleyle başlarız. Besmele, Allah’a güvenmenin, O’na teslim olmanın, O’ndan yardım dilemenin, O’na sığınmanın ifadesi. Mü’min her hayırlı işinde sadece Allah’ın yardımına güvenir, O’nun rahmetini umar. Çünkü her şeye hayat veren Allah’tır. Her şey O’nun iradesiyle başlar ve yine O’nun iradesiyle son bulur. 

Her başlangıç, her hareket, her yöneliş O’nun dilemesi ve takdiriyle meydana gelir. Bu sebeple her meşru işe O’nun adını anarak başlamalıdır. Müslüman kişi mabedine, evine, işyerine, girerken; sözüne, konuşmasına, dersine başlarken, bağında bahçesinde, bürosunda ve işyerinde çalışırken besmeleyi terennüm etmeli, onu bir hayat tarzı haline getirmelidir. 

Çünkü Allah, işine besmeleyle başlayanların işini kolaylaştırır. Besmele siz başlanan işten beklenen sonucu elde etmek zorlaşır. 

Hoşgeldiniz

Bugün üç aylara girmiş bulunuyoruz. Corona günlerinin de 338.ncisinde. Yazımıza üç ayların başlaması vesilesiyle  zayıf bir isnadla Peygamber efendimize atfedilen ancak özünde güzel bir dua ile başlayalım:

"Allahım! Bize Receb ve Şaban'ı mübârek kıl ve bizi Ramazan'a kavuştur".[1] 

ALLAH:

Esma ül Hüsna’nın ilk esması. Kur'anda 'Allah' ismi tam 2042 ayette geçiyormuş. 'Kainatı yaratan ve idare eden, bütün övgü ve ibadetlere layık, varlığı zorunlu olan kendinden başka hiçbir ilah bulunmayan tek bir Allah'tır' anlamına geliyor.

الله أكبر

ALLAHU EKBER:

Müslümanlar için en önemli kelimelerden biridir tekbir. Namaza davet anlamına gelen ezanın başında ve sonunda ifade edilir. Ayrıca namazda sürekli “Allahu Ekber” diyerek namaz kılarız. Peki Allahu Ekber yani tekbir ne demek?

Kelime anlamı; büyük, yüce, ulu olarak ifade edilebilir. Allah Azze ve Celle o kadar büyüktür ki büyük zannedilen her şey onun yanında yokmuş gibi olur. İşte “Allahu Ekber” diyerek hem tekbir getirmiş hem de Allah’ı (CC) zikredip yüceltmiş oluruz.

Ezan “Allah CC yücedir, büyüktür ve Allah’tan başka ilah yoktur” anlamındaki “Allahu Ekber” sözü ile başlar ve yine onunla bitirilir. Namazda da sürekli bu tekbirle namaz kılarız. Ayrıca geleneğimize göre kılınan her vakit namazından sonra 33'er defa “Sübhanallah”, “Elhamdülillah” ve “Allahu Ekber” diyerek zikir ve tespih eder Allah’ı (CC) yüceltmiş oluruz.

Namaza giriş tekbirine iftitah veya tahrime tekbiri deniyor. Tekbir alırken elleri kaldırmak, Allah'ın huzuruna girmek için izin istemenin, O'nun rızasından başka her şeyden elleri çekip, yalnız O'nun kapısına yaklaşmanın bir işareti. Bu tekbirin "Allahü Ekber" diye alınması, tekbir alacak kişinin, dilsizlik gibi bir engeli yoksa, kendisi işitecek kadar sesli alması, farz ve vâcip olan namazlarda bu tekbiri ayakta alacak kadar gücü olanların iftitah tekbirini ayakta almaları gerekiyor. İftitah tekbirini alırken, elleri yukarıya kaldırmak sünnet. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.)bu tekbiri alırken avuç içi kıbleye dönük olacak şekilde ellerini kaldırmış.[2] Hanefî mezhebine göre erkekler iki elini, avuçların iç kısımları kıble istikametine yönelik olarak ve başparmaklar kulak yumuşakları hizasına gelecek şekilde kaldırırlar. Kadınlar ise omuzlarının hizasına kadar kaldırırlar. Diğer mezheplerde erkekler de ellerini omuz hizasına kadar kaldırırlar.

Bilindiği gibi namazın on iki temel kaidesi var. Namazdan önce yerine getirilmesi gereken şartlar namaza hazırlık niteliğinde.  Bunlar: Hadesten tahâret, Necâsetten tahâret(maddi ve hükmi pisliklerden temizlenme), Setr-i avret (gereken yerlerin örtülmesi), İstikbâl-i kıble (Kabe cihetine yönelmek) , Vakit (namazın vaktinin girmesi) ve Niyet (Allah rızası için namaz kılmayı dilemek ve hangi namaz olduğunu bilmek) oluyor. Namaz içinde olanlar ise, namazın rükünleri ve mahiyetini oluşturdukları için "erkânü's-salât" adını alıyorlar. Bunlar namazı oluşturan unsurlar. Herhangi birinin eksikliği durumunda namaz sahih olmuyor. Bunlar da: İftitah tekbiri, Kıyam, Kıraat, Rükû, Secde, Ka‘de-i ahîre şeklinde sıralanıyor. Namazın rükünlerinin düzgün bir şekilde yapılması demek olan ta‘dîl-i erkân da Ebû Yû-suf'a ve Hanefîler'in dışındaki üç mezhebe göre rükün kabul edilmiştir. Kişinin kendi isteği ve fiili ile namazdan çıkması Ebû Hanîfe'ye göre, tertip yani sıraya riayet etmek de Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre namazın rükünlerinden sayılıyor.


[1] (A.b.hanbel,zevaidu müsned 1/259 ; beyhaki şuabul iman 3/375 ; ebu neim,hilye 6/269 ; bezzar,müsned , 1/285 ; Beyhaki ,fezailü evkat (14) ; El Hilal,fezailu şehri recep ;Taberani,dua, 911)

[2] (Nesâî, İftitah, 2; Tahâvî, Şerhu me'âni'l-âsâr, I, 195-196)


11 Şubat 2021 Perşembe

11 Şubat 2021 23:30 Perşembe CORONA GÜNLERİ...............................Mücadele ve yaşam

Küçük şeyler

Corona günlerinin 334’üncüsündeyiz, Üç aylara da 4 gün kaldı. Covid-19’un hangi mutasyonu ise şimdi de onun tedirginliğini yaşıyoruz. Sayıların bir miktar yükselmesi ondan sebep deniyor. 

İnşallah bu üç ayların manevi ikliminde ülkemize, insanımıza daha fazla zarar veremeden sona erer. Çünkü bir taraftan o türlü kılıklarla saldırıyor, bir taraftan da aşılama çalışması çift yanlı olarak yürüyor.

Ülkemizde bugün saat 23.30 itibariyle toplam aşılanan kişi sayısı 3 milyona (2.759.983) yaklaşmış durumda. Dün 8 Şubatta 2.694.290 idi. Yani bir günde 65.693 kişiye aşı yapılmış. Ama bugünkü corona tablosuna göre 137 bin 712 Kovid-19 testi sonucu 8.636 kişinin testi pozitif çıkmış. Halbuki vaka sayısı dün 8 Şubatta 8.103 idi. Görünen o ki vaka sayıları az da olsa artmaya devam ediyor.

Bugün hasta sayısı 659 olmuş. Dün 8 Şubatta 632 idi. Burada da 27 artış var. Sevinilecek husus vefatların 100’ün altına düşmüş (98) olması. Dün 8 Şubatta 103 idi. Ağır hasta sayısı dün 1.310 idi, bugün de değişmemiş. Toplam vaka sayıları 2.548.195’ya ulaşırken, 98 kişinin vefatıyla da ölenler 26.998 olmuş oluyor. İyileşenlere baktığımızda bugün 8.109 kişiyle birlikte toplam 2.437.382 kişinin hastalıktan kurtulmuş olduğunu görüyoruz.  

Bu arada hayat devam ediyor. Tedbirlere ve tedirginliklere rağmen insanımız kendince hem mücadeleye uyum sağlayıp hem de vakti değerlendirmeyi biliyor. Bugün saat 13 ile 16 arasında 18 yaş altı gençler ve çocuklarla birkaç saat geçirdim. Torunumla birlikte takım olup halı sahada top oynadılar. Onları seyrederken ilerde maskeli, kısıtlamalı corona günlerini nasıl hatırlayacaklar onu düşündüm. Küçük şeyler, her şeye rağmen günlük hayatımızı doldurmaya devam ediyordu.

Büyük şeyler

Corona günlerinin 335’incisindeyiz, Üç aylara artık 3 gün kaldı. Ülkemizde bugün saat 21.00 itibariyle bir günde 50.930 kişiye aşı yapılarak toplam aşılanan kişi sayısı 3 milyona (2.810.913) biraz daha yaklaşmış durumda. Dün 9 Şubat itibariyle 2.759.983 idi. Ama bugün yani 10 Şubat corona tablosuna göre 135 bin 867 Kovid-19 testi sonucu 8.642 kişinin testi pozitif çıkmış. Halbuki vaka sayısı dün 9 şubatta 8.636, evvelsi gün 8 Şubatta 8.103 idi.

Görünen o ki vaka sayıları tırmanma eğilimini sürdürüyor. Kırılma noktası 24 Ocakta (5.277) görüldü. O tarihten itibaren vaka sayıları yavaşça ama sürekli arttı. 25 Ocakta 5.642’den, 7.103, 7.489, 7.279, 6.912, 6.871, 6.562, 7.719, 7.795, 8.102, 7.909, 7.901, 7.897, 6.670, 8.103, 8.636, nihayet 10 Şubatta 8.642’ye ulaşmış bulunuyor.

Hasta sayısı ise bugün 664 olmuş. Dün 9 Şubatta 659, bir gün evvel 8 Şubatta ise 632 idi. Buradaki artış da devam etmekte. Vefatların 100’ün altında olması (95) yüreğimizi soğutuyor. 9 Şubatta 98, 8 Şubatta ise 103 idi. Ağır hasta sayısına baktığımızda bugün sayının 1.308’a düştüğünü görüyoruz. Dün ve evvelsi gün 1.310 idi.

10 Şubat itibariyle toplam vaka sayıları 2.556.837’ya ulaşırken, 95 kişinin vefatıyla da ölenler 27.093 olmuş oluyor. İyileşenlere baktığımızda ise bugün 7.903 kişiyle birlikte toplam 2.445.285 kişinin hastalıktan kurtulmuş olduğunu anlıyoruz. 

Özetle vaka sayıları artarken hasta, ağır hasta ve vefat sayıları düşüyor. Ancak dikkatlice bakılırsa vaka sayılarındaki yükseliş nedeniyle hasta, ağır hasta ve vefat sayılarındaki düşüşün bir hayli yavaşladığı da belli.

Bu arada ülkemizde bir hayli önemli olaylar oldu. Boğaziçi üniversitesine yasalar çerçevesinde cumhurbaşkanının yaptığı rektör atamasına karşı Gezi benzeri bir kalkışma başlatılmak istendi. Ancak hükümet buna fırsat vermedi ve gereken karşılığı anında aldılar. İlginç olan gözaltına alınanların çoğunun terör örgütleriyle iltisakı olmasıydı. Onları destekleyen siyasiler, gazeteciler ve ilgili ilgisiz bir sürü karanlık adam bu olayların perde arkasını aydınlattı. Ağız birliği ettikleri lafların aslında bir makyaj olduğu maskeleri düşünce daha iyi anlaşıldı. Bu arada Boğaziçi üniversitesinin tarihi geçmişini, misyonerlik misyonunu ve ülkemizdeki çıbanbaşı oluşumunu da öğrenmiş olduk.

Bir başka ilginç gelişme Türkiye Milli Uzay Programı'nın tanıtımıydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "18 yılda TÜBİTAK aracılığıyla uydu, uzay, fırlatma sistemleri uzay ekipmanları konularında 56 projeye toplam 2,1 milyar lira kaynak sağladık" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milli Uzay Programı'ndaki birincil hedefinin, Cumhuriyetin 100'üncü yılında Ay'a ilk teması gerçekleştirmek olduğunu da söyledi. Erdoğan, "Uzay aracımızı yakın yörüngeye çıkaracak ilk fırlatmayı uluslararası iş birliğiyle hayata geçireceğiz." dedi.

“Gökyüzüne bak, ayı göreceksin” sloganıyla tanıtılan program ülkemiz için tarihi bir dönüm noktası. Ancak gurur verici bu hamlenin yine aynı çevrelerden bir karalama, alay ve üstü kapalı tehditlerle karşılanması ülkemiz üzerinde oynanan oyunları ve bu oyunların piyonlarını bir kere daha ele vermiş görünüyor. Hayat devam ediyor. Hayatın küçük nüansları gibi büyük harfle yazılacak merdiven basamakları da var. Birileri bakacak, bet sesler çıkaracak ama bu tren ilerleyişine devam edecek.  

Acayip şeyler

Corona günlerinin 336’üncüsündeyiz, Üç aylara artık 2 gün kaldı. Ülkemizde bugün saat 23.00 itibariyle 1.doz 2.890.948 ve 2.doz 178.687 olmak üzere toplam 3.069.635 aşı yapılmış durumda. Böylece 28 günlük süreyi dolduranların 2.doz aşıları olmaya başladı. 1.doz aşının ilk yapıldığı Sağlık çalışanları bu konuda da yine ilk sırada.

Bu arada yarın sabah itibariyle 65 yaş üstü olanların ilk doz aşıları yapılmaya başlayacak. Randevu alanlar beraberinde 60 yaş üstü eşleriyle birlikte aşı olabilecekler.

Bugünkü 11 Şubat corona tablosuna göre 130 bin 313 Kovid-19 testi sonucu 7.590 kişinin testi pozitif çıkmış. Hasta sayısı 660, ağır hasta olanlar 1.256, vefat edenler de 94 olmuş. Dün bu sayılar; 8.642, 664, 1.308 ve 95 idi. Görüldüğü gibi rakamlarda düşüş var. İnşallah bu devam eder.

 

Biz bu mücadeleyi sürdürürken dünyada bazı acayip şeyler oluyor. Bunlardan ilki Çin’de araştırma yapan DSÖ heyetinin açıklamaları. Bugün itibariyle Dünya genelinde 2.357.475 kişinin ölümüne yol açan koronavirüs salgınının başladığı Çin'de dört haftadır incelemelerde bulunan Dünya Sağlık Örgütü (WHO) heyeti, “Aralık 2019'dan önce virüsün Wuhan ya da başka bir yerde görüldüğüne dair bir bulguya da ulaşmadıklarını” söylemiş.

 

Ayrıca aynı heyetten uzmanlar “….bununla birlikte, salgının ilk aşamasında virüsün, hastalığın çıkış noktası olarak gösterilen Huanan Deniz Ürünleri Pazarı'nın dışında kentin başka noktalarında da görüldüğünü” belirtmişler. İlaveten aynı uzmanlar “koronavirüsün, yarasalar üzerine araştırmalar yapan Wuhan Viroloji Laboratuvarı'ndan sızması çok zayıf ihtimal. Virüs büyük olasılıkla taşıyıcı bir hayvandan insanlara bulaştı" demiş.

 

Çinli bir epidemiyolog da “…bulguların virüsün yarasa ya da karıncayiyenlerden başka bir hayvan türüne, oradan da insanlara geçtiğine işaret ettiğini” söylemiş. Zaten Çin hükümetinin heyete yer ve süre sınırlamaları getirmesi, incelemenin salgının başlamasından bir yıl sonra gerçekleşmesi nedeniyle heyetin önemli bulgulara ulaşması beklenmiyordu. Nitekim dağın fare doğurduğunu onlar da kabul edip “Önümüzdeki manzarayı değiştirebildik mi? Sanmıyorum" demişler.

Öte yandan İtalya'da araştırmacılar, yeni tip corona virüsün düşünülenden daha önce yayılmaya başlamış olabileceği ihtimali üzerinde durarak, 2019’un son çeyreğinde Lombardiya bölgesinde normalin üzerinde zatürre veya grip vakalarını incelemişler. Milano Üniversitesi'nde epidemiyoloji ve tıbbı istatistik profesörü olan Adriano Decarli, “geçen yılın Ekim ile Aralık ayları arasında Milano ve Lodi arasındaki bölgede zatürre ve grip teşhisiyle hastaneye kaldırılanların sayısında ciddi artış olduğunu belirlediklerini” söylemiş.

ABD'de yapılan bir araştırmada ise Covid-19 salgınına yol açan yeni koronavirüsün düşünüldüğünden haftalar ya da aylar önce yayılmaya başladığına dair kanıtlara ulaşılmış. Bilim insanları yeni koronavirüsün varlığından 31 Aralık 2019’da Çin'de ortaya çıktığı bildirildiği zaman haberdar oldu ama artık, virüsün bundan çok daha önce yayılmaya başlamış olduğu düşünülüyor.

ABD Salgın Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezleri'nden bilim insanları araştırmalarını Clinical Infectious Diseases adlı bilim dergisinde yayınlamışlar. Geriye dönük laboratuvar incelemelerinde, Çin'den yapılan açıklamadan iki hafta önce, ABD'nin sadece üç eyaletinde 39 kişinin yeni korona virüsüne karşı antikor geliştirmiş olduğu belirlenmiş. 

10 Şubat 2021 Çarşamba

10 Şubat 2021 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı200.................................Eğitim

Eğitim

Bu hafta da Susurluğun ’GZFT.11-EĞİTİM ve SPOR’ açısından güçlü ve zayıf yönleri ile fırsat ve tehditleri ele alacağız. Elbette söz konusu faktörler bugüne ait hususlar, ancak orta vadede de Susurluğun gelişmesini olumlu/olumsuz etkileyebileceği düşünülen avantaj ve riskler. Bu yazımızda da güçlü yön ve fırsatlardan yararlanarak daha da ileriye gitmek için vizyonumuz, stratejik amaçlarımız ve uygulanabilecek stratejiler çerçevesinde yeni HEDEF’ler belirleyeceğiz. Bu hedefler aynı zamanda zayıf yanlarımızı telafi edecek ve tehditlerden sakınmamızı da sağlayacak.

Önce güçlü yönler. Daha önce yapılan tarama ve durum analizi çalışmasında Susurluk için EĞİTİM’ alanında ’Güçlü yönler’; ‘GY.11.1-Meslek yüksekokulu’ ve ’GY.11.2-Endüstri Meslek lisesi’ şeklinde belirlenmişti. ’SPOR’ la ilgili olarak da ’GY.11.3-Genç sporcu yetiştiren bir alt yapı’ ve ’GY.11.4-Son yıllarda sağlanan başarılar’ı bu bahse eklenmişti. EĞİTİM ‘alanında  ’Güçlü yönler’imizden Susurluk’ta kurulu bulunan Süt ve süt ürünleri GY.11.1-Meslek yüksekokulu geçtiğimiz günlerde bir protokolle Balıkesir Üniversitesinden 17 Eylül Bandırma Üniversitesine devredildi. Bu değişiklik aynı zamanda söz konusu meslek yüksekokulunun kapasitesinin ve Susurluğa katkısının da arttırılması yönünde atılmış bir adım. Özellikle de Susurluk’ta açılması düşünülen Ziraat fakültesinin kapatılması kararından sonra bu devrin yapılmış olması konuyu daha önemli hale getirdi. Zira bu okulda Laborant ve Veteriner Sağlık hizmetleri, Gıda Kalite Kontrolü ve Analizi, Süt ve Ürünleri Teknolojisi olmak üzere 3 bölüm yer alıyor. Bilindiği üzere tarımda üreten nüfus giderek azalmakta. Bu nedenle tarım ve hayvancılık sektörünün iyileştirilmeye, geliştirilmeye ve desteklenmeye ihtiyacı var. Bu bağlamda bölgemiz tarım ve hayvancılığın gelişimine ışık tutacak ve katkı sağlayacak çalışmaları bekliyor. Amaç; bölge tarım ve hayvancılığını geliştirerek bölgemiz üreticilerine destek olunmasıdır. Kuşkusuz Ziraat Fakültesi Susurluğun Tarım ve Hayvancılık sektörü için gerçekten stratejik ve uygun bir adım olurdu. Ancak neticede olmadı. Niye kaybettiğimize üzülelim ki? Elimize bakmalı, Meslek Yüksekokulunun bu misyonla yeniden yapılanması ve aktif hale getirilmesi daha gerçekçi olmaz mı? Meslek yüksekokulunun da dahil olduğu, içinde birkaç fakültenin bulunacağı bir üniversite yerleşkesi Susurluk için hedef yükselten daha stratejik bir adım olabilir. Hayat devam ediyor. AMAÇ.1-BÖLGESİNDE YÜKSELEN, ÖNE ÇIKAN GELİŞMİŞ BİR SUSURLUK’ olduğuna göre ‘StrA.1.1-Sosyal ve ekonomik kalkınma’ stratejik amacımız ve ‘Str.1.1.1-Güçlü yanları ve fırsatları kullanmak’ stratejimiz istikametinde Bandırma 17 Eylül Üniversitesine devredilen: ‘HDF.1.1.1.61-Meslek yüksekokulunu Susurluğun gelişmesine katkı sağlayacak yeni bir misyonla güçlendirmek’ hedefine odaklanmamız daha yararlı olur.

'EĞİTİM’ alanında diğer bir ’Güçlü yön’ ise GY.11.2-Endüstri Meslek lisesi’ şeklinde belirlenmişti. Bugün ilçemizdeki Mesleki eğitim alanlarının bölgede faaliyet gösteren sanayi kuruluşlarına direk öğrenci yetiştirme potansiyeli oldukça yüksek. Bu alanlar aynı zamanda günün teknolojik gelişmelerine (CNC teknolojisi, kaynak uygulamaları, Yenilenebilir enerji vs.) ayak uydurabilme kabiliyetine de sahipler. Ayrıca devletin bu okullara -teknolojik gelişmelere paralel olarak- eğitim teknolojileri alanında yatırım yapma imkân ve isteği de var. Bakanlığın eğitim programları ve eğitim teknolojilerini iyileştirme çalışmaları sürekli güncelleniyor. Son olarak bu okul GMKA'na proje yapmada yetişmiş elemana sahip ve onun desteklerinden yararlanma kapasitesi de yüksek. Bunlar Mesleki eğitim alanında Susurluğun gelişmesini ve kalkınmasını destekleyecek oldukça güçlü hususlar. Ancak stratejik plan önerimizinStrA.1.1-Sosyal ve ekonomik kalkınma’ stratejik amacına ulaşabilmek için ‘Str.1.1.1-Güçlü yanları ve fırsatları kullanmak’ stratejimiz uygulandığında ilk önce ‘HDF.1.1.1.62-Meslek lisesi öğrenci kapasitesinden ziyade gelen öğrenci kalitesini öncelemek’ hedefiyle hareket etmemiz gerekiyor. İkinci olarak ‘HDF.1.1.1.63-Mesleki eğitimde güncel teknolojilerle eğitim öğretim yapılmasını sağlamak’ hiç kuşkusuz bu alandaki gücümüzü daha da arttıracaktır. Öte yandan şurası bir gerçek ki en iyi okulu yapsanız, en iyi öğrenciyi yetiştirseniz bile çabanız eksik kalabilir. Zira meslek lisesi ile sanayi arasındaki bağı kuvvetlendirmedikçe, OSB’lerde olduğu gibi bir fabrika yada tesis ile ilişkilendirmediğiniz sürece maksat hasıl olmayacaktır. Bu nedenle; ‘HDF.1.1.1.64-Meslek lisesinden çıkan öğrencilerin kendi alanlarında istihdam edilmesini sağlamak’ hedefi stratejik bir konu olarak ele alınıp mutlaka başarılmalı. Böylece ‘HDF.1.1.1.65-Meslek lisesini en son tercih edilen okul konumundan kurtarmak’ da mümkün olabilir. Nihayetinde bu hedefler meslek lisesi olmayan bir ilçeye göre güçlü olan pozisyonumuzu daha da kuvvetlendirecek, BÖLGESİNDE YÜKSELEN, ÖNE ÇIKAN GELİŞMİŞ BİR SUSURLUK vizyonu için önemli katkılar sağlayacaktır.

Kuşkusuz Susurluğun ’SPOR’ alanında da bazı güçlü yönleri var. Bunlardan ilk akla geleni  ’GY.11.5-Motorkros sporu’ konusundaki geçmiş deneyimleri. Geçmişte Çaylak mesire yeriyle bütünleşik olarak yapılan müsabakalar hem spor hem de turizm yönüyle Susurluğa bir renk ve katkı sağlamıştı, yine sağlayabilir. Ayrıca her yıl Göbelde yapılan Katrancı Mehmet pehlivan güreşleri ile Karapürçek’te düzenlenen Rahvan at yarışlarını da sportif etkinlikler olarak buna eklemek mümkün. Niye bu etkinlikler ilçemizde orta vadede daha da güçlendirilip geleneksel hale gelmesin ki? Nitekim ‘AMAÇ.1-BÖLGESİNDE YÜKSELEN, ÖNE ÇIKAN GELİŞMİŞ BİR SUSURLUK’ vizyonumuz için veStrA.1.3-Cazibe merkezi olma’ stratejik amacımız çerçevesinde ‘Str.1.3.2-Konum, doğal kaynak ve çevre imkânlarını değerlendirme’ stratejimiz izlenerek bu güçlü yönümüzü daha ileri seviyeye getirilebiliriz. Bu bağlamda İlçemizde Motorkros sporu ve diğer ata sporlarımızı ‘HDF.1.3.2.33-Her yıl 5 Eylül etkinlikleri kapsamında spor müsabakaları düzenlemeyi geliştirerek sürdürmek’ hedefi kapsamında ele alabiliriz. Bu hedef aynı zamanda bizi, bölgede cazibe merkezi olma stratejik amacımıza da yaklaştırmış olacaktır.

Kaldı ki Karapürçek’te yapılan ’GY.11.6-Rahvan at yarışları’ da Türkiye’nin bu alanda önde gelen sportif etkinliklerinden. Susurluk için alternatif turizm açısından da çok ciddi bir potansiyel. O halde ‘AMAÇ.2-KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK’ ’vizyonumuzun ‘StrA.2.4-Özgün, ileri ve Güçlü olmak’ stratejik amacı ve ‘Str.2.4.1-Özgün bir model ortaya koyma’ stratejimiz kapsamında öngöreceğimiz hedef aynı zamanda Rahvan at yarışları etkinliğimizi de güçlendirerek sürdürebilsin. Örneğin bu alanda ‘HDF.2.4.1.27-Rahvan at yarışları konusunda ülkede bir iddia sahibi olmak’ hedefi öngörülebilir. İlçemiz için biçeceğimiz bu misyon spor dalında bizi daha ileri ve güçlü yapacağı gibi, bölgede alternatif turizme uygun özgün bir model ortaya koymak açısından da göz dolduracaktır. 

Okullarımızda GY.11.4-Son yıllarda sağlanan başarılar’ da gerçekten gurur verici. Bu başarıların ardında da kuşkusuz bu işi severek, inançla yapan eğitimciler var. Bu güçlü yönümüzden AMAÇ.2-KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK’’ vizyonu için, ‘StrA.2.1-Değerlere dayanmak’ stratejik amacımızla ilgili olarak  ‘Str.2.1.1-Daha fazla değer üretme, Daha adil paylaşma ve Değerleri koruyup geliştirme’ stratejimiz istikametinde yararlanmalıyız. Meselâ İlçemizde sportif faaliyetlerde ‘HDF.2.1.1.09-Son yıllarda sağlanan başarıları kurumsal hale getirip, arttırarak sürdürmek ‘hedefi elimizdeki değerlere dayanarak ve onları koruyup geliştirerek daha fazla değer üretmemizi sağlayabilir. Böylece son yıllarda sağlanan başarıları bir değer olarak koruyup üreterek güçlendirmiş ve KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK vizyonumuza bu alanda da katkı sağlamış oluruz.

Susurluğumuzun yine geçmişten bu yana yaşatılan ’GY.11.3-Genç sporcu yetiştiren bir alt yapı‘deneyimi var. Bu konuda amatör ruhla ve özveriyle sporcu yetiştiren kulüplere, adeta tek başına okul olan hocalara sahibiz. Bu güçlü yönAMAÇ.2-KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK’’ vizyonumuz, ‘StrA.2.2-Nitelikli insana odaklanmak’ stratejik amacımız ve ‘Str.2.2.1-Nitelikli insan yetiştirme’ stratejimizle yakından ilişkili. O halde ‘HDF.2.2.1.04-İlçemizin nitelikli genç sporcu yetiştiren alt yapısını güçlendirip kurumsallaştırmak’ hedefi spor alanında kesinlikle çıtamızı yükseltecektir. Bu hedef aynı zamanda spor alanında nitelikli insan potansiyelimizi de arttırabilir. 

        Kurulması planlanan ve bu yönde bazı adımlar atılan ‘FRS.11.1-Bandırma 17Eylül üniversitesi kampüsü’ konusu gelecekte Susurluğun gelişmesini kolaylaştıracak, hızlandıracak ve destekleyecek bir dış 'Fırsat’ olarak karşımızda duruyor. Şayet ‘Susurluk için ne yapılabilir?’ sorusu üzerinde düşünüyor ve Stratejik Plan yaklaşımıyla ‘Nereye ulaşmak istiyoruz?’ sorusuna cevap bulmaya çalışıyorsak, ‘Güçlü’ yanlarımız kadar şu an için yada yakın gelecekte karşımızda duran böyle Fırsat’ları da değerlendirebilmeliyiz. Malum olduğu üzere Susurluk’ta bir üniversite olsun çabası epey bir süredir vardı. Susurluğun güney batısını kapatmış bulunan askeri birliğin çekilmesiyle birlikte Balıkesir yolu üzerinde önemli miktar alan boş kalmış, buradaki binaların onarılarak üniversite olarak kullanılması düşünülmüştü. Bu nedenle takip eden yıllarda Girne Amerikan Üniversitesi’nin Susurluğa gelmesi için bazı girişimler oldu. Ancak bunun gerçekleşmeyeceği anlaşıldıktan sonra bu sefer dümen Bandırma 17 Eylül Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin Susurluğa kaydırılmasına döndü. O da olmayınca eski kışla arazisinin bir 'yerleşke' olarak tümüyle 17 Eylül üniversitesine tahsisi üzerine odaklanılmış durumda. 


        Kuşkusuz olamayan Ziraat Fakültesi için ah vah etmek yerine dikkat ve enerjimizi bu oluşum üzerine odaklayarak ilerlemek daha gerçekçi olacak. Sonuçta Susurluk öyle ya da böyle bir üniversiteye kavuşacak gibi görünüyor. Belki de bu oluşum; sahip çıkılarak hep birlikte destek verilir ve iyi değerlendirilebilirse bir kaç fakülteyi ve yüksekokulu Susurluğa getirebilir. Şayet bu yöreye faydalı olunacaksa; ona öncülük yapacak, geleceğine ışık tutacak çalışma ve kurumların takdir edilmesi gerekiyor. Zira bölgenin ihtiyaç duyduğu bilgi, yenilik ve teknolojileri hizmete sunacak, insanımıza öncülük yapabilecek bir akademik çalışmanın elbetteki ilçemiz için stratejik değeri olacaktır. Böyle bir kurumun Susurluğun gelişmesine katkısı olacağını beklemek yanlış olmaz. Böylece yörede daha bilinçli bir sosyal ve ekonomik faaliyet gerçekleştirilebilecektir. Yapılan akademik çalışmalar üretime destek olacağı gibi pazarlama ve tarıma dayalı sanayi konusunda karşılaşılan problemlerin çözümüne de yardımcı olacaktır. İşte 17 Eylül üniversitesi Susurluk için böyle bir ‘fırsat’ olarak doğuyor. Düşünenlere, destek ve emek verenlere teşekkür etmek boynumuzun borcudur. Ancak, henüz yolun başında olunduğunu da görmek gerek. Şimdi bir taraftan büyünün bozulmasından sakınmak, diğer taraftan da inşa zorluklarını göğüslemek gerekiyor. Ayrıca bir üniversite yerleşkesinin içinde bulunduğu toplumsal yapıya sosyo-ekonomik faydaları olduğu kadar riskleri de olabilir. Bunu öngörmemek büyük hata olur. Ki en büyük fayda beklentisi olan ‘bölgeye sosyal ve ekonomik katkı’ da bugünden yarına olmayacaktır. Üniversite gelecek denmekle kurulmuş olmayacağı gibi. Hem fiziki hem kurumsal oluşumu en iyi şartlarda 2-3 sene sürebilir. Fakülte ve idare binaları, derslik ve laboratuvarlar bir yana, barınma sorununu çözmeden de öğrenci alınamaz. Şayet Susurluk tüketen bir 'öğrenci kitlesi' istiyorsa o nihayet gerçekleşecek gibi görünüyor. Ancak gelen genç öğrenci kitlesinin sadece alışveriş edip para harcayan bir kesim olduğunu düşünmek vahim bir hata olacaktır. O öğrencilere kucak açmak, maddi manevi ihtiyaçlarına destek olmak, gerektiğinde evini kiraya vermekten kaçınmamak ve sebep olabilecekleri bazı asayiş sorunlarına da tahammül göstermek gerekecektir. Bu tür daha birçok olumlu olumsuz etki-tepki sayabilirim. Gerçek şudur ki; artık 2023-2028 döneminde içinde birçok fakülte ve Meslek Yüksek Okulu olan bir Susurluk hayal etmemiz mümkün. Pek tabi Stratejilerimiz de ona göre şekillenecektir. Seçilen bu yol, bir ‘fırsat’ olarak Susurluğu kendine göre şekillendirecek, Susurluk da onu biçimlendirecektir. Nihayetinde bir kez daha gördük ki ‘üniversite gelsin’ demekle üniversite gelmedi, gelmiyor. Olanlardan ders alıp kendimize rehber yapacağımız soru şu: ’Biz ne istiyoruz? Susurluğun geleceği için doğru, uygun ve stratejik önem taşıyan adım ne olabilir?’ Mademki ‘AMAÇ.3-İYİ İNSANLARIN YAŞANABİLİR ŞEHRİ YEŞİL SUSURLUK’ vizyonumuz var, mademkiStrA.3.1-Sürdürülebilir kalkınmayı başarmak’ stratejik amacımız var. O halde pek çok konuda ‘Str.3.1.1-Amaç ve güç birliği yapma’ stratejisi uygulamamız gerekiyor. Önerimiz bunlardan ilki olarak Susurluk 17Eylül Bandırma üniversitesi kampüsünde bölgenin ekonomik faaliyet alanları ile direk ilgili bölümlere sahip ‘HDF.3.1.1.09-Yeni kampüste dört yıllık en az iki fakülte ve bir yüksekokul daha açılmasını sağlamak’ hedefine yönelmek. Mesela gıda ile ve yenilenebilir enerji kaynakları ile ilgili 4 yıllık bölümler açılması düşünülebilir. İkincisi ‘HDF.3.1.1.10-Açılacak Fakülte ve MYO’larının teknolojik gelişmelere uygun olmasını temin etmek’ hedefiyle hareket etmek. Üçüncü olarak da HDF.3.1.1.11-Yeni Meslek yüksekokulu kontenjanının büyük bölümünün meslek lisesi mezunlarına ayrılması için çaba göstermek’ gerekiyor. Susurluk bu konularda amaç ve güç birliği yapabilirse, hem bu hedefleri gerçekleştirmiş hem de sürdürülebilir kalkınmayı başarma noktasında güçlü bir mevzi daha elde etmiş olur. Kuşkusuz bir üniversite kampüsünde ikiden fazla fakülte söz konusu olabilir. Bu nedenle ‘HDF.3.1.1.12-Susurluğa mutlaka bir Hukuk fakültesi kurulması için amaç birliği yapmak’ kaçırılmaması gereken bir fırsattır. Bu Susurluğun hakettiği gecikmiş bir misyondur aynı zamanda. Böylece Susurluk halkı İYİ İNSANLARIN YAŞANABİLİR ŞEHRİ YEŞİL SUSURLUK vizyonu doğrultusunda orta vadede 17 Eylül Bandırma üniversitesi kampüsünü etkin değerlendirmiş olur. Son olarak ‘HDF.3.1.1.13-Üniversite kampüs inşası ile öğrencilerin barınma ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanması için güç birliği yapmak’ hedefini de ihmal etmemek gerekiyor.

Susurluğun ‘EĞİTİM’ alanında ’Zayıf yön’ü; ’ZY.11.1-Çevre Üniversiteler ile bir işbirliği olmaması’ olarak tespit edilmişti. Yine ’SPOR’ konusundaki Zayıf yön’ümüz de; her alanda olduğu gibi bu meselede de ZY.11.2-Görüş ve güç birliği olmaması’ görünüyordu.

Bu bağlamda; ’ZY.11.1-Çevre Üniversiteler ile bir işbirliği olmaması’ ciddi bir zayıflık. Çevrede Bursa Uludağ Üniversitesi, Balıkesir Üniversitesi ve Bandırma 17 Eylül Üniversitesi var. Bu güne kadar söz konusu üniversitelerle herhangi bir işbirliği yapılmamış olması Susurluğun gelişmesi adına kuşkusuz büyük bir ihmal. Ancak orta vadede en azından yeni kampüs dolayısıyla Bandırma 17 Eylül Üniversitesi ile birçok konuda işbirliği yapılabileceği anlaşılıyor. Şayet ‘AMAÇ.3-İYİ İNSANLARIN YAŞANABİLİR ŞEHRİ YEŞİL SUSURLUK’ vizyonumuza ulaşmak istiyorsak kesinlikle ‘StrA.3.2-Büyümüş, müreffeh ve itibarlı olmak’ şeklindeki stratejik amacımızı da önemsemek durumundayız. Bunun için izlenecek stratejilerden biri ‘Str.3.2.1-Sürekli değişim-dönüşüm ve gelişim’dir. Bu sebeple öncelikle Susurluğun büyümesi ve gelişmesi için başta sanayi, enerji, alternatif turizm, tarım ve hayvancılık gibi ‘HDF.3.2.1.05-Temel alanlarda çevre üniversiteler ile proje işbirlikleri gerçekleştirmek’ hedefi umulur ki bu yöndeki zafiyetimizi telafi edebilir. Öte yandan bir de meslek lisesinin geleceği meselemiz var. Eskiden meslek lisesi mezunları direk iki yıllık okullara sınavsız gidebiliyorlardı. Fakat bu sistem kalkınca hem meslek liselerinin öğrenci sayısı hem de meslek yüksekokullarının öğrenci sayısı önemli oranda düştü. Ayrıca şu anda meslek lisesindeki hiç bir bölüm-kız meslek lisesinin gıda bölümü hariç- mevcut meslek yüksekokuluna hitap etmiyor. Bu durum hiç değilse 17 Eylül Bandırma Üniversitesi ile yapılabilecek stratejik bir işbirliği alanı durumunda. İki yıllık mevcut ya da dört yıllık yeni MYO’u ile Meslek Lisesi arasında HDF.3.2.1.06-Birbirine bağlantılı bölümler açılması konusunda işbirliği yapmak ‘hedefi bu çeşit bir işbirliği gerektiriyor. Sonuç olarak başta 17 Eylül olmak üzere, Bursa Uludağ ve Balıkesir üniversiteleri ile gerek proje bazında, gerekse bağlantılı bölümler konusunda işbirliği yapılması zayıf bir yönümüzü telafi ederken, sürekli değişim-dönüşüm ve gelişimimize de katkıda bulunabilecektir. Böylece; Büyümüş, müreffeh ve itibarlı olma yolunda biraz daha ilerlemiş, İYİ İNSANLARIN YAŞANABİLİR ŞEHRİ YEŞİL SUSURLUK vizyonumuza da yaklaşmış olacağız.

Bütün sportif faaliyetlerin yapılabildiği, hatta başarılar elde edilen bir ilçede gençlerin spor yapabileceği uygun bir ‘ZY.11.3-kapalı spor salonu’ olmaması gerçekten anlaşılabilir bir şey değil. Susurluk’ta önceden yapılmış Kışla Mahallesinde Belediyeye ait Nimet Sadık Kapalı Spor Salonu ile yine Karşıyaka’da Belediyeye ait Sosyal Tesislerde Halka Açık bir Yüzme Havuzu var. Ancak bu tesisler değişik sporlar ve sporcu yetiştirmek için gerekli normda ve konumda değiller. İlçemizde yapılması planlanan şehir stadyumu iyileştirmesi (500 kişilik yeni tribün, 4 adet soyunma odası, 1 idare odası, saha zemini yapılması) ve gençlik merkezi binası yapım işi ise Ağustos 2020'de ihale edildi. 2021 içinde bitirilmesi planlanıyor. Gelen haberlere göre bu yönde bazı girişimlerin olduğu görülüyor. Ancak bu hizmetler de orta vadede yine yeterli olmayacak. Hâlbuki ‘AMAÇ.2-KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK’’ vizyonumuz için ‘StrA.2.4-Özgün, ileri ve Güçlü olmak’ stratejik amacımızı önümüze koyup ‘Str.2.4.2-Her alanda ilerleme sağlama’ stratejimize uygun daha büyük adımlar atılması gerekiyor. Öngöreceğimiz hedefin yüzme havuzu ile birlikte gençlerimizin spor yapabileceği çok daha uygun bir komplekse yönelmesi lazım. Bu alandaki zayıflığımızı giderebilecek, dahası güçlendirebilecek ve spor alanında ilerlememize katkısı olacak bir hedef olmalı. Şayet Susurluğun spor başarısını arttıracak, nitelikli sporcular çıkaracak bir hamlemiz olacaksa bu İçinde kapalı spor salonu, yüzme havuzu ve aletli jimnastik salonları olan, normlara uygun; ‘HDF.2.4.2.16-Susurlukta yaşam merkezi hüviyetinde büyük bir spor kompleksi yapılmasını sağlamak’ olabilir. Böyle bir tesis aynı zamanda ilçemizde kurulması planlanan 17 Eylül Üniversitesi öğrencilerinin ihtiyaçlarını karşılamak için de gerekli. İnşallah her alanda ilerleme sağlama stratejimize uygun olarak bu hedef başarılabilirse zayıf bir yönümüzü güçlendirdiğimiz kadar, KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK vizyonumuza, Özgün, ileri ve Güçlü olma stratejik amacımıza da ulaşmamız kolaylaşacaktır.

Hiç kuşkusuz SPOR’ konusunda da ’Zayıf yön’lerimizin en önemlisi her alanda olduğu gibi bu meselede de ’ZY.11.2-Görüş ve güç birliği olmaması’ sayılabilir. Bu orta vadede telafi edilmesi gereken zayıf bir yön ve bunun hiç bir mazereti yok. Öyleyse bu konuda AMAÇ.2-KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK’’ vizyonumuza yönelip, ‘StrA.2.4-Özgün, ileri ve Güçlü olmak ‘stratejik amacımızı esas almamız gerekiyor. Çünkü ‘Str.2.4.3-Güçlenme’ stratejisi izlersek görüş ve güç birliği olmaması ile ilgili zayıf yönümüzü telafi etme imkânımız olabilir. Bu açıdan ‘HDF.2.4.3.20-Susurluğun spor alanında da güçlü olabilmesi için görüş ve güç birliği yapmak’ hedefine odaklanmamız gerekiyor. Bu bağlamda yöneticiler, okullar, kulüpler ve sporcu yetiştiren hocalar mutlaka işbirliği içinde çalışmalılar.

yyalcin3@gmail.com