16 Temmuz 2021 Cuma

16 Temmuz 2021 17:30 Çarşamba CORONA GÜNLERİ.........................15 Temmuz

Bugün 15 Temmuz

Coronavirüs salgını ülkemizde 490.ncı gününde. Virüs Dünyada bizden 80 gün önce Çin'de ortaya çıkmıştı. O günden bu yana 569 gün geçti. Bugün ayrıca 15 Temmuz, yani ona verilen ismiyle "Demokrasi ve Milli Birlik Günü". Bugün tüm yurtta çeşitli etkinliklerle anılacak.

Fetullahçı Terör Örgütü'nce (FETÖ) düzenlenen hain darbe teşebbüsünün üzerinden tam beş yıl geçti ama unutulmadı. Çünkü bugünün anlam ve önemi çok büyüktü. Çünkü 15 Temmuz demokrasi mücadelesinin zirvesi, istiklaline aşık şanlı milletimizin zaferiydi. Bu millet demokrasiyi ve onun icabında nasıl korunacağını o gece 15 Temmuz'da bütün dünyaya gösterdi.

O gece milli iradeyi hiçe sayanlar bir tek şeyi hesaba katmamıştı; egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunu.  

Direniş kolay olmamıştı tabi. Tüm yurt çapında darbe girişimine karşı koyanlar arasından 251 kişi şehit olmuş 1491 kişi yaralanmıştı. Bugün şehit ve gazilerimiz yıldönümü vesilesiyle bir kez daha minnetle, gurur ve özlemle yad edilecek. 

Hatırlayalım: 15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan hain işgal teşebbüsü, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kendilerini Yurtta Sulh Konseyi olarak tanımlayan bir grup asker tarafından  gerçekleştirilen askerî darbe girişimiydi.

O gece İstanbul'daki Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü bir grup rütbeli asker ve Hava Harp Okulu öğrencisi tarafından kapatılmış, Türk Silahlı Kuvvetlerinin resmî internet sitesi ve TRT'de yayınlanan bildiriyle ordunun yönetime el koyduğu ifade edilerek ülkede sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı ilan edildiği açıklanmıştı.

15 Temmuz'da darbecilerin hedeflerinden biri de Türkiye Büyük Millet Meclisi'ysi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman ve yaklaşık 50 milletvekilinin mecliste bulunduğu sırada F-16 savaş uçakları meclis üzerinde uçuş yaparak parlamentoyu dört kez bombaladılar. Ankara'nın Beştepe semtinde bulunan Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na bombalama girişiminde bulunulsa da başarılı olamadılar.

Aynı saatlerde Muğla'nın Marmaris ilçesinde bir otelde bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı suikast girişiminde de bulundular. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak, Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal, Jandarma Genel Komutanı Galip Mendi, Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga ve bazı üst düzey komutanlar darbeyi gerçekleştiren askerler tarafından rehin alındı.

Gelişmeler üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CNN Türk'te FaceTime aracılığı ile gerçekleştirdiği bağlantıda darbecilere hiçbir şekilde imkân tanınmayacağını ifade ederek halkı darbeye tepki göstermek için meydanlara ve havalimanlarına çıkmaya davet etti. Çağrının ardından, Türkiye'nin birçok ilinde darbe karşıtı protesto gösterileri başladı.

16 Temmuz sabahı, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin gerçekleştirdiği operasyonlar sonucunda askerî darbe girişimi bastırıldı ve askerler silahları ile birlikte teslim oldu. Olaylar sonucunda 104'ü darbe yanlısı asker olmak üzere 300'den fazla kişi hayatını kaybetti, 1491 kişi yaralandı. Farklı rütbelerden 8036 asker gözaltına alındı. Yargı ve sivil siyaset mensupları dahil olmak üzere toplam gözaltı sayısı 22 Temmuz tarihi ile birlikte 10 bini buldu. Bunun yanı sıra askerî, idari ve adli kurumlarda birçok kişi görevden alındı.

Gülen Hareketi kaynaklı ve ABD destekli olduğu apaçık belli olan bu askerî darbe girişiminin ardından İstanbul Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı ve Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Türk Ceza Kanunu'nun anayasal düzene karşı suçlar kapsamında yer alan ‘cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ve Türkiye Cumhuriyeti hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs’, ‘Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye teşebbüs’, ‘halkı, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetine karşı silahlı isyana tahrik’ ve ‘cumhurbaşkanına suikast’ suçlarından soruşturma başlatıldı.

21 Temmuz'da Millî Güvenlik Kurulu toplantısı sonrasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından anayasanın 120. maddesi gereğince üç ay süreyle olağanüstü hâl ilan edildi. İlan edilen olağanüstü hâl darbe girişiminin ardından geçen 2 yıllık süreyi kapsayacak şekilde uzatıldı. Girişimin ardından başlatılan tasfiye süresince; Nisan 2018 itibarıyla, 160 bin kişi gözaltına alındı.

Devamında FETÖ/PDY üyesi suçlamasıyla 50 bin kişi tutuklandı ve 152 bin kamu personeli görevlerinden ihraç edildi. Darbe girişimini izleyen dört yıllık sürede 289 dava açıldı, karara bağlanan 275 davada toplamda 4 bin 130 sanık hüküm giydi.

Darbe girişimi sonrası başta Fethullah Gülen'i iade etmediği gerekçesiyle Amerika Birleşik Devletleri ile birlikte; aralarında Almanya ve Yunanistan'ın da olduğu birçok Avrupa Birliği üyesi ülke ile FETÖ üyelerinin iade süreçleri ve sığınma hakkı konularında siyasi ve diplomatik krizler yaşandı. Ayrıca, darbe teşebbüsünü gerçekleştiren FETÖ mensuplarına finansal destek verdiği ve darbe girişiminin arkasında bulunduğu iddiası nedeniyle Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkiler gerginleşti.

Teşebbüsün ardından geçen süre boyunca aralarında Boğaziçi Köprüsü, Büyük İstanbul Otogarı ve Ilgaz Dağı Tüneli'nin de yer aldığı birçok yapı, mekan, meydan ve yerin adı, darbe girişiminin tarihine ithafen değiştirildi. Ayrıca 15 Temmuz tarihi, darbe girişiminde hayatını kaybedenleri anmak amacıyla Demokrasi ve Millî Birlik Günü adıyla 2017'de resmî tatil olarak ilan edildi.

Darbe girişimi, Türkiye siyasi tarihinde 12 Eylül 1980 askerî darbesinden 36 yıl sonra gerçekleştirilen ilk askerî darbe teşebbüsüydü. İhanetle vatana sadakatin çarpıştığı bir geceydi. “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/ Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır” dizesinin hayata geçtiği unutulmaz bir gündü.

Bu millet demokrasiye bağlılığını ve kahramanlığını 15 Temmuz'da bütün dünyaya canı pahasına bir daha gösterdi. Milli iradeyi hiçe sayanların yüzüne “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” diye haykırdı. Bu uğurda 251 kişi şehit oldu. 1500’e yakın insan yaralandı. Bu yüzden her yıl 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü’nde anılıyorlar. Tüm şehitlerimizin Ruhu şad olsun.

Milli birlik antikoru

Coronavirüs salgını ülkemizde 491.ncı gününde. Dünyada Virüsün ortaya çıkmasının üzerinden de 570 gün geçti. Bugün Cuma, Kurban bayramının gölgesi düştü üzerimize. Pazartesi arefe, Salı günü bayram. Camilerdeki vaazlar ve hutbe kurban mevzusunu işledi. Tebrikleşmeler şimdiden başlamış durumda.

Elbet ben de inşallah Pazartesi günü "Kurban" ve "Kurban bayramı"na dair yazacağım. Bugün dün başladığım "15 Temmuz" çalışmama devam edeceğim. "Demokrasi ve Milli Birlik Günü" ne anlama geliyor, üzerinden beş yıl geçmiş olan başarısız darbe teşebbüsünün toplumumuzdaki etkileri neler oldu? Geleceğimizi nasıl etkileyecek?

Ama önce coronavirüs rakamları ile aşı uygulamasına ilişkin son verileri paylaşalım.

Dün 15 Temmuz itibariyle son 24 saatte yapılan test 232.257, vaka sayısı olarak 7.304 kişinin testi pozitif çıkmış, vefat sayısı 48 ve iyileşen sayısı da 5.063 olmuş. Vaka/test oranı yine %3'ün üzerine (%3,15) çıkmış durumda. En son 30 Mayısta %3,17'i görmüştük. O günlerde vaka sayıları da 7 bin civarında idi. Bir ay sonra 1 Temmuzda vaka sayıları 5 binlere, vaka test oranı (5.288 / 225.537) da %2,35'e kadar düşmüştü. Görünen o ki bir müddet patinajdan sonra yeniden bir tırmanış var. İnşallah bir dalga boyutuna çıkmaz.

İçimize su serpen gelişmeler aşı uygulamasında. Bugün 6 Temmuz 2021, Cuma saat 16:18 itibariyle aşıda aşıda 62 milyonun (62.123.079) aşıldığını gösteriyor. 1. doz 38.743.289, 2. doz 19.812.622 ve 3.doz ise 3.567.168 olmuş. En az bir doz aşı olmuş. Bu rakamlar 1 Haziran öncesine göre  46 gün içinde; 1.dozda 22.228.271,2.dozda 7.496.949, 3.dozda 3.567.168 ve toplamda da 33.292.388 aşı yapılmış. Bu günde ortalama 1 milyona yakın (723.747) aşı demek. Bir başka deyişle bu süre içinde; 1.dozda %135, 2.dozda %60,9 ve toplamda da %115 aşı artışı gerçekleşmiş.

Anlaşılıyor ki aşıda 18 yaş üstü nüfusun %70'e ulaşmasına az kaldı. Hedef bu ay bitmeden gerçekleşecek gibi gözüküyor. Böylece coronavirüse karşı toplumsal bağışıklığımız da güçlenmiş olacak. Keşke darbe ve ihanet virüslerine karşı da böyle bir aşımız olsa. Onlardan çektiğimizi bulaşıcı salgınlardan çekmedik. Her ne kadar Türkiye'de "darbeler dönemi artık bitti" desek de  bu bizim genlerimize işlemiş bir korku. Geçecek, atlatacağız gerçekten de böyle meş'um geceler bir daha görmeyeceğiz. Ama ya olursa?

İşte aynen bir coronavirüsün üzerimizde bıraktığı endişe ve korku gibi: "Ya tekrar olursa?" Coronavirüs gibi virüslerin yarın yine çıkmayacağına dair bir garantimiz yok. Evet aşı yapılıyor ama üretme aşaması neredeyse bir yıl, bir o kadar da uygulanması var. Böyle bir salgın bir daha gelirse yine insanoğlunun en az iki yılını tüketecek. İnsan canına, ekonomiye ve sosyal hayata yaptıklarını bu geçtiğimiz 1,5 yıl boyunca aynel yakîn yaşamadık mı?

27 Mayıs 60 ihtilali, 12 Mart 70 muhtırası, 12 Eylül 80 darbesi ve 28 Şubat 96 karabasanı gibi 15 temmuz 2016 gecesi de hafızalarımızda derin izler bıraktı. Siyasal, Ekonomik ve Sosyal hayatımızda onulmaz yaralar açtı. Bir yazarımız bu on yılda bir nükseden hastalığımız için şöyle demişti: "Türkiye'nin tarihi geçmişinde esas olan demokrasi değil, esas olan darbelerdir. Aralarda demokrasi oluyor oyalanıyoruz!" Gerçekten de çarpıcı, iğneleyici bir tespit. Abartmış da olabilir, ancak tarihi kökleri o kadar derinlere iniyor ki bu tür olayların. Yarın da olabilir endişesini hep bilinç altımızda saklı tutuyor.

15 temmuza "Demokrasi ve Milli Birlik Günü" adı verilmesi de boşuna değil. Evet, demokrasiden vazgeçmiyoruz. Demokrasinin mevcut şartlarda en ehven yöntem olduğunu düşünüyoruz. Sosyalisti de, milliyetçisi de islamî hassasiyete sahip insanlar da bu noktada birleşiyorlar. Darbeler ise görünüşte demokrasiyi düzeltmek adına yapılıyor ama sonuçta başka önemli pek çok konu gibi demokrasiye de en büyük zararı verdiğini yaşayarak görmüş bir milletiz. O yüzden böyle iddialara artık karnımız tok.

Nasıl ki her virüsün vücudumuzda bir antikoru oluyorsa, darbelerin de antikoru "Milli birlik" ve beraberlik. Bunu da en açık şekilde 15 Temmuzda gördük. Bu millet çıplak elleriyle tankları durdurdu, bayrak kaldıran milyonlarca el bir çağrıyla meydanlara toplandı. Silaha karşı yürek, mermiye karşı haykırış, uçaklara karşı meydanlar galip geldi. Yanlış hesap daha sabah olmadan millete çarpıp başarısız oldu. Bu yüzden anladık ki aramızdaki bütün ihtilaflarımıza rağmen konu vatansa gerisi teferruattır. Bir kez daha öğrendik ki toplu çarptıkça yürekler onu top sindiremez.

15 Temmuz bu yüzden unutulmadı, unutulmayacak. Bir benzetme yapılacak olursa 15 Temmuz vatanımıza musallat olmuş ölümcül bir virüs gibiydi. Milletin meydanlara çıkması ise bir tür aşı işlevi gördü. O virüs ve aşı bünyemizdeki antikorları harekete geçirdi. Daha böyle bir teşebbüs olursa onu tanıyor ve ne yapacaklarını biliyorlar. Bu vesile ile Dünya alem de demokrasiye bağlılığımızı ve milli birlik antikorumuzun gücünü görmüş oldu. Sonrasında olacakları artık dost da düşman da biliyor.

14 Temmuz 2021 Çarşamba

14 Temmuz 2021 23:30 Çarşamba CORONA GÜNLERİ..........................Her alanda mücadele

Şafak söküyor 

Bugün Coronavirüs salgınının ülkemizde 488.nci, dünyadaki 567.ncı günü. Türkiye bir taraftan coronavirüs ve onun etkileri ile mücadele ederken bir yandan da terörün kökünü kazımaya çalışıyor. Bir yandan jeostratejik konumu ve tarihinden kaynaklanan bitmez tükenmez saldırılar karşısında kalırken diğer yanda cesur siyasi ve ekonomik hamleler yapmayı sürdürüyor.

Coğrafyamızın dört bir yanında hatta dünyanın pek çok yerinde askeri gücünü hissettirirken aynı zamanda Cumhuriyet tarihinde görülmemiş hizmet ve yatırımları gerçekleştirmeyi de ihmal etmiyor.

Coronavirüsle mücadelede vaka sayılarındaki yüksekliğe rağmen dünyadaki pek çok gelişmiş ülkeye nazaran ölüm oranını (%0,9) oldukça düşük tutabilmeyi başardı. Nitekim vaka sayıları (5.465.094)bakımından dünyada ilk 20 ülke arasında 6.ncı, vefat sayıları (50.096) itibariyle 19.ncu sırada bulunuyor. Bu Türkiye'nin güçlü sosyal güvenlik ve sağlık sisteminin başarısı.

Türkiye bu pandemi sürecini de inşallah en az hasarla atlatabilecek. Meselâ nüfusu kendisiyle hemen hemen aynı, birisi batıda Almanya diğeri doğuda İran olmak üzere iki ülkeye kıyasla vefat sayısı bakımından neredeyse yarısı kadar kayıp verdi.  Almanya'da 1 milyon kişi başına vaka sayısı 45.031, vefat sayısı ise 91.268 olmuş. Doğu komşumuz İran'da bu sayılar 40.732 ve 86.041 olarak gerçekleşmiş. Bizde ise 1 milyon kişi başına vaka sayısı 65.722 olmasına rağmen vefat sayısı 50 bini (50.096) henüz aşmış durumda.

Aşı konusunda da başarılı bir uygulama yürütüyor. 13 Temmuz saat 21:30 itibariyle hemen hemen 60 milyona yakın toplam 59.558.849 doz aşı yapılmış. Bunun; 38.229.178'i 1.Doz,  18.064.968'i 2.Doz ve  3.264.703'ü de 3.Doz. 1 Hazirandan bu yana 43 günde 1.Dozda %132, 2.Dozda %47 ve toplamda da %107 artış var. Sadece üçüncü dozda 3.264.703 doz aşı yapılmış. Hızlı bir tempo ile ortalama günde 1.385.090 aşı uygulanıyor. Buna göre, en az bir doz aşı olmuş 18 yaş üstü 1. doz Türkiye ortalaması %62 oldu. İkinci doz ortalaması ise %29'a ulaşmış vaziyette.

Mücadele terörle de başarıyla sürüyor. Artık nadiren ciğerimizi dağlayan şehit haberleri alıyoruz. Üstelik hem içerde, hem kuzey Irakta, hem Suriye'de aktif olduğumuz halde. Her gün etkisiz hale getirilen, teslim olan terörist sayıları duyuruluyor haberlerde. Terör örgütlerine vurulan darbelerin ardı arkası kesilmiyor. İçerde ve dışarda başlatılan operasyonlar birbiri ardınca patlıyor teröristlerin suratında. Bu da Türkiye'nin kararlılığı, silah gücü ve deneyim kazanmış kadroları sayesinde başarılıyor.

Mücadele sadece sağlıkta, arazide ve eli silahlı düşmanla yapılmıyor. Denizlerimizde de kıyasıya bir hak mücadelesi var. Karadeniz'de birbiri ardı sıra keşifler yapılıyor, Ege'de sınırlarımız doğu Akdeniz'de haklarımız savunuluyor. Libya'ya umut, Azerbaycan'a zafer sağlanıyor. Filistin'in umudu, Afrika'nın suyu, dost eli olduk. Türkiye şu dünya afakında mazlumların sesi, zalimlerin rahatsızlığı, dostlarının gururudur. 

Siyasette ve diplomaside artık devler ligindeyiz. Kimsenin karşısında ezik ve boynu bükük değiliz. Birilerinin sürekli tahakküm ettiği, bizimse çaresiz boyun eğdiğimiz günler geride kaldı. Her daim hakkı tutup kaldıran, haksızlık karşısında sözünü sakınmayan bir Türkiye var artık. Sözün bittiği yerde üstüne atılan ağları cesaretle yırtıp çıkan, hamle edip insiyatif alan bir ülkeyiz elhamdülillah. Galatasaray kulübü gibi yapılmak istenen muameleyi gereğinde muhataplarının yüzüne çarpıp onuruyla yoluna devam etmeyi özlemişiz galiba.

Sıkıntılarımız, hatalarımız, eksikliklerimiz yok mu, var elbette.  Ama umutlarımız karamsarlıklarımızdan daha fazla. Yapılan şeyler göğsümüzü kabartıyor, projeler heyecanlandırıyor. Gerçekleşenler olabileceklerin müjdelerini veriyor adeta bir bir. Yeni Türkiye ayan beyan ortada. Geri dönüşü de olmayacak.  

Büyük yatırımlar

Bugün Coronavirüs salgınının ülkemizde 489.ncu, dünyadaki 568.ncı günü. Türkiye'nin coronavirüsle mücadelesi ve aşı uygulaması hız kesmeden devam ediyor. 14 Temmuz itibariyle yapılan test 238.867, vaka sayısı 6.907, vefat sayısı 43 ve iyileşen sayısı da 5.063 olmuş.

Coronavirüs tablosu aşıda 60 milyonun (60.471.752) aşıldığını gösteriyor. 1. doz 38.445.942, 2. doz 18611.134 ve 3.doz ise 3.414.676 olmuş. En az bir doz aşı olmuş 18 yaş üstü nüfus %61,94, 2. doz ortalaması ise %29,98 görünüyor.

Türkiye bir yandan da pek çok alanda ciddi hamleler içinde. Savunmada, sanayide, ulaştırmada, uzay teknolojisinde, enerjide, suda bu güne kadar görülmemiş hizmet ve yatırımları bir bir gerçekleştiriyor. Belki de Türkiye düşmanlarına herşeye rağmen verilebilecek en tesirli cevap bu büyük yatırımlar olmalı.

En başta Türk Silahlı Kuvvetleri'ni modern ekipmanlarla donatma amacı taşıyan ulusal savunma sanayii bugün hava, kara ve denizde her türlü ihtiyacı karşılayacak kapasiteye ulaşmış durumda. Bazıları henüz geliştirme aşamasında olan savunma yatırımları Türkiye'nin geleceğinin birer parçası olacak. İşte bu 59 projenin listesi bile ülkemizin savunma alandaki hamlesinin gücünü göstermeye yetiyor:

MİLLİ MUHARİP UÇAK TF TAİ, HÜJET TAİ, HÜRKUŞ TAİ, T129 ATAK TAİ, ATAK 2 TAİ, 10 TON UTILITY HELICOPTER TAİ, T625 MULTI ROLE HELICOPTER TAİ, YFYK 750 KG PAYLOAD UAV TAİ, ANKA UAV TAİ, SSM - AKINCI UAV, MIUS UAV BAYKAR, BAYRAKTAR TB2 BAYKAR, KARAYEL SU UAV VESTEL, ŞİMŞEK UAV TAİ, TCG ANADOLU L-408 SEDEF, TF-4500 STM, TCG BAYRAKTAR (L-402) ADIK TCG SANCAKTAR (L-403), TF-2000 SSM, YENİ TİP KARAKOL BOTU DEASAN, LANDING CRAFT TANK (LCT), TCG İSTANBUL (F-515, F-516, F-517, F-518) İSTANBUL, TCG HEYBELİADA (F-511) İSTANBUL, TCG BÜYÜKADA (F-512), TCG BURGAZADA (F-513), TCG KINALIADA (F-514), TCG ALEMDAR (A-582) İSTANBUL, TCG ISIN (A-583) İSTANBUL, TCG AKIN (A-584), MTA ORUC REIS İSTANBUL, RMK SAHİL GÜVENLİK A/K GEMİSİ, MILDEN SSM, ALTAY MBT OTOKAR, KİRPİ BMC, COBRA FNSS, COBRA 2 FNSS, PARS 4x4 STA, KAPLAN STA, EJDER YALÇIN, SOM ROKETSAN, CIRIT ROKETSAN, UMTAS ROKETSAN, OMTAS ROKETSAN, ATMACA ROKETSAN, GÖKTUĞ TÜBİTAK SAGE, HASSAS GÜDÜM KİTİ (HGK), TÜBİTAK SAGE KANATLI GÜDÜM KİTİ (KGK), NÜFUZ EDİCİ BOMBA (NEB), UBAKUSAT İTÜ, SMALL-GEOSAT TAİ, GÖKTÜRK-3 TAİ, BİLSAT TÜBİTAK, İTÜ-PSAT 1 İTÜ, TÜRKSAT-3USAT İTÜ, GÖKTÜRK-2 TAİ, PİRİSAT STM, TÜRKSAT-6A TAİ, RASAT TÜBİTAK, LAGARİ SAT STM, BEEAGLESAT İTÜ, SAGE BOZOK 6KM, ROKETSAN MAM-C 8KM, ROKETSAN MAM-L 8+KM ve MİLLİ GURURUMUZ MİLLİ PİYADE TÜFEĞİ MPT-76

Bir başka yatırım odağı Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile bu Bakanlığın bütçesi yüzde 50,1 artışla 11,9 milyar lira olarak öngörüldü. Böylece organize sanayi bölgeleri (OSB) projeleri için yüzde 418 ve küçük sanayi siteleri (KSS) projeleri için yüzde 700'lük bir ödenek artışı planlanmış oldu. Bu ödeneklerle Batman'dan Kastamonu'ya, Kütahya'dan Hatay'a kadar çeşitli illerdeki 16 OSB ve 5 KSS projesi tamamlanacak. Söz konusu projelerin tamamlanmasıyla 25 milyar liralık sabit yatırımın hayata geçirilmesi ve yaklaşık 60 bin kişilik ilave istihdam sağlanması bekleniyor.

Yeni kurulan Stratejik Araştırmalar ve Verimlilik Genel Müdürlüğü için teklif edilen 2021 bütçesi ise 80,7 milyon lira oldu. Bu tutarın 29 milyon lirası model fabrikalar ve 11 milyon lirası yenilik merkezleri için kullanılacak. Sanayileşme İcra Komitesi kapsamında yapılacak harcamalar da bu Genel Müdürlük üzerinden koordine edilecek.

Türkiye'nin öncü bilimsel ve teknolojik araştırmalarını teşvik eden TÜBİTAK'ın 2021 bütçesi yüzde 49,6 artışla 5,3 milyar lira oldu. Kurumun Türkiye Araştırma Alanı - Üniversite, Sanayi, Bilim İnsanı ve Bilim Toplum Kapsamındaki Proje ve Burs Destekleri (TARAL Programı) kapsamında, 2021 yılı için 2,2 milyar liralık bütçe ayrıldı. 2020 yılına göre yüzde 104'lük bir artışa karşılık gelen bu tutar, yenilik ve inovasyon öncülüğündeki projelerini desteklenmesinde kullanılacak.

Enerji arz güvenliğini güçlendirmek için güzergâh ve kaynak çeşitlendirmesini sağlamak Türkiye’nin enerji stratejisinin ana hedeflerinden biri. Türkiye aynı zamanda bölgesel ve küresel enerji güvenliğine katkıda bulunmayı ve enerjide bölgesel ticaret merkezi olmayı hedefliyor. Ayrıca Türkiye, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, yerel kaynakların kullanımının azami seviyeye yükseltilmesi ve iklim değişikliğiyle mücadele hedefleri doğrultusunda, ulusal enerji bileşiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını yükseltme ve enerji sepetine nükleer enerjiyi ekleme yolunda çalışmalarını sürdürüyor.

2017 yılında kabul edilen Milli Enerji Politikası uyarınca yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılması ana öncelikler arasında. Bu manada Türkiye, yenilenebilir enerjide kurulu güç bakımından Avrupa’da 5. ve dünyada 12. sıraya yükselmiş durumda. Türkiye’de 2021 başı itibariyle kurulu gücün %52’si yenilenebilir kaynaklardan oluştu.

Türkiye, artan enerji talebinin karşılanması, enerjide dışa bağımlılığın ve çevresel olumsuz etkilerin azaltılması amacıyla enerji üretiminde nükleer enerjiden de yararlanılması kararı aldı. Bu çerçevede, halihazırda Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin (NGS) inşası sürmekte. Akkuyu NGS’de ilk reaktörün 2023 yılında faaliyete alınması hedefleniyor.Ayrıca Sinop’ta ve Trakya bölgesinde kurulacak NGS’ler için de çalışılıyor.

Türkiye bölgesinde enerji ticaretinde merkez ülke konumuna ulaşmayı amaçlamış durumda. Bu hedefe yönelik olarak bölgede önemli doğalgaz ve petrol boru projelerini hayata geçirmiş veya hayata geçirilmesine öncülük etti:  

Bunlardan Petrol Boru Hatları: Kerkük-Yumurtalık Ham Petrol Boru Hattı (Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattı) ve Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı (BTC) son derece stratejik önemi olan projeler. Bunların yanında Türkiye önemli Doğal Gaz Boru Hatları projeleri de yürütüyor: İran – Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı, Mavi Akım Doğal Gaz Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı (BTE), Türkiye-Yunanistan Doğal Gaz Enterkonektörü (ITG), Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) ve TürkAkım Doğal Gaz Boru Hattı böyle projeler.

Bir başka yatırım ve proje alanı Ulaştırma. Bu alanda bu güne kadar başta bölünmüş Yol Projeleri olmak üzere pek çok dev proje gerçekleşti. Bunlar Türkiye'de son 18 yılda ulaştırma ve haberleşme başta olmak üzere altyapı yatırımlarında yeni bir çağ açan hamleler: Marmaray, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Ankara-İstanbul Yüksek Hızlı Treni, Ankara-Konya Yüksek Hızlı Treni, Mersin Uluslararası Limanı, Kuzey Ege Çandarlı Limanı , Avrasya Tüneli, Bakü- Tiflis- Kars Demiryolu, İstanbul Havalimanı, Osmangazi Köprüsü, Üç Katlı Büyük İstanbul Tüneli, Akdeniz Sahil Yolu ve Tünelleri, Filyos Limanı Kuzey Marmara Otoyolu, Menemen - Aliağa - Çandarli Otoyolu, Kömürhan Köprüsü, Ankara-Niğde Akıllı Otoyolu, Çamlıca Kulesi, Türksat 6A bunlardan bazıları. 

Bu projelerin yanı sıra yapımı devam eden Rize - Artvin Havalimanı, Ordu Giresun Havalimanı, Halkalı Kapıkule Demiryolu Hattı, 1915 Çanakkale Köprüsü ve Kanal İstanbul da dahil olmak üzere dünyada son 10 yılda gerçekleştirilen mega projeler içinde Türkiye'nin birçok projesi üst sıralarda.2021 yılı yatırım programında Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının toplam 462 projesi var. Bunların toplam proje tutarı ise 715,5 milyar lira değerinde. 

Ülkemizin yatırım açısından bir başka yüz akı da DSİ. Suyun dünyada giderek stratejik bir hal aldığı günümüzde DSİ son 18 yılda yaklaşık 254 milyar Liralık yatırım yaptı. Bu kapsamda; 600 baraj, 423 gölet ve bent, 1.457 sulama tesisi, 253 toplulaştırma projesi, 262 içme suyu tesisi, 21 atıksu tesisi, 590 HES, ve 5.089 taşkın tesisini olmak üzere toplam 8.695  adet tesisi hizmete alındı.

2020 yılında da yaklaşık 10,3 milyar Liralık yatırım yapıldı ve bu kapsamda; 15 baraj, 38 gölet ve bent, 75 sulama tesisi, 31 toplulaştırma projesi, 15 içme suyu tesisi, 3 atıksu tesisi, 6 HES, ve 150 taşkın tesisini olmak üzere toplam 333  adet tesisi yapıldı.

Bu Yıl Su ve Sulamada Hamle Yılı idi. Bu kapsamda 2021 yılında; 51 baraj, 39 gölet ve bent, 92 sulama tesisi, 44 toplulaştırma projesi, 12 içme suyu tesisi, 3 atıksu tesisi, 16 HES, ve 137 taşkın tesisini olmak üzere toplam 394  adet tesisin tamamlanarak milletin hizmetine sunulmasına çalışılıyor.

13 Temmuz 2021 Salı

14 Temmuz 2021 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı222............................Str.2.3.2 Hedefleri

Str.2.3.2 Hedefleri

‘Susurluk için bir Stratejik Plan önerisi’ kapsamında Yeşilelma’ vizyonumuzun temel amaçlarından ikincisi olan ‘AMAÇ.2-KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK’’ la ilgili çalışmamızı sürdürüyoruz. Geçen iki haftada ‘StrA.2.3-Üretkenlik ve Rekabetçilik’ stratejik amacı yolunda ‘‘Str.2.3.1-Üretken olma’ stratejisine ait 17 hedefin ‘NASIL GERÇEKLEŞEBİLECEĞİNE DAİR’ önerilerimizi okumuştunuz. Şimdi sırada aynı temel amacın bu defa Str.2.3.2-Rekabetçiliği benimseme” stratejisinin; ‘05-LOJİSTİK” sektörüyle ilgili 1, ‘09-TARIM VE HAYVANCILIK’ sektörüyle alakalı da 2 olmak üzere toplam 3 hedef var. Konuya geçmeden evvel yine belirtelim ki; şayet temel amaçlarımızdan biri ‘AMAÇ.2-KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK’ ise onun olmazsa olmaz Stratejik Amaçlarından biri ‘‘StrA.2.3-Üretkenlik ve Rekabetçilik’ ve onun da aracı Str.2.3.1-Üretken olma’ ve Str.2.3.2-Rekabetçiliği benimseme” stratejileridir. O nedenle bu istikamet üzerindeki hedeflerin gerçekleştirilmesinde genel ortak ‘NASIL? elbette ki bu stratejilerimizin uygulanmasıyla gerçekleşecektir. Burada da genel kuralımız; güçlü yönlerimize dayanmak, zayıf taraflarımızı onarmak, fırsatlardan yararlanmak ve tehditlerden sakınmak olacak. Bir başka deyişle Susurluk orta vadede; ‘Üretkenlik” ve “Rekabetçilik’ stratejileri sayesinde var olan güçlü yönlerini daha güçlü yapmış, zayıf taraflarını da gidermeyi başarabilecek. Bu arada dış fırsatlardan yararlanıp, tehditlerden de sakınabilirse neticede ‘Kalkınmayı başarmış üretken bir Susurluk’ temel amacına ulaşabilir.

                Bu hafta yazımızın da başlığı olan ’Str.2.3.2’stratejisi çerçevesinde Susurluk için belirlenmiş ‘05-LOJİSTİK’ sektörü hedefleri ile başlıyoruz. Daha önce bu sektörde “THD.05.1-Bölgede öngörülen bazı lojistik merkezlerinin öncelikle Balıkesir ve Bandırma için planlanması’ dikkate alınması gereken önemli bir tehdit olarak değerlendirilmişti. Sonuçta bu konuya yönelik olarak ‘StrA.2.3-Üretkenlik ve Rekabetçilik’’ stratejik amacımıza ulaşmak üzere ve ‘Str.2.3.2-Rekabetçiliği benimseme’’ stratejisi çerçevesinde;“HDF.2.3.2.01-Lojistikte rekabetçi bir yaklaşımla hareket etmek şeklinde 1 hedef tespit edilmişti.


‘05-LOJİSTİK’ ve diğer sektör yatırımlarının öncelikle Balıkesir ve Bandırma için planlandığı bir gerçek. Bunun tarihsel süreç içinde pek çok örneği var. Bu nedenle Bölgede öngörülen bazı lojistik merkezlerin öncelikle Balıkesir ve Bandırma için planlanması orta vadede de karşımıza çıkması muhtemel bir tehdit. Ancak LOJİSTİK SEKTÖRÜ HAREKETLİ VE AKIŞKAN BİR SEKTÖR. Biz güçlendikçe ve ne yaptığımızı bilerek ilerledikçe onlar da orta vadede Balıkesir ve Bandırma’ya sıkışmak istemeyeceklerdir. BU TÜR YATIRIMLARIN ÜRETİMİN VE KAZANCIN ARTTIĞI NOKTAYA YÖNELMELERİ HİÇ DE ŞAŞIRTICI OLMAZ. Kuşkusuz inşallah Ömerköyde özel bir OSB kurulması da pek çok şeyi etkileyecek ve tetikleyecektir. O bölge gibi, Susurluğun özellikle YAHYAKÖY MAHALLESİ; TREN YOLU, OTOYOL VE KARAYOLUNUN NEREDEYSE BİRBİRİNE KENETLENDİĞİ ÇOK STRATEJİK BİR NOKTA. Oluşturduğu çemberin içinde M.Kemal Paşa OSB’si, Seker Fabrikası, et ve süt ürünleri tesisleri, muhtelif konserve ve gıda firmaları bulunuyor. Ayrıca Bandırma’ya ve limana yakın olma avantajı var. Neticede Susurluğun hiç de azımsanmayacak bir ürün potansiyeli var. Bu yüzden LOJİSTİK SEKTÖRÜNÜN KISA SÜRE İÇİNDE İLÇEMİZDE DE KONUŞLANACAĞINI BEKLEMEK YANLIŞ OLMAZ. Çünkü bu sektörün başta ulaşımla olduğu kadar pek çok başka sektörle de yakın alakası var. Ayrıca BİR LOJİSTİK MERKEZİNİN DEPOLAR, ENTEGRE DEPOLAMA SATIŞ DAĞITIM TESİSLERİ, SOĞUK HAVA DEPOLARI, PAKETLEME VE PAZARLAMA TESİSLERİ İLE DAHA BİRÇOK DESTEK ÜNİTELERİNİ DE İÇERDİĞİNİ UNUTMAYALIM. Böyle bir oluşum bizim için elbette üretim, kazanç ve istihdam demek. İşte bu nedenlerle İLÇEMİZİN BİR LOJİSTİK MERKEZİNE SAHİP OLMASINI ISRARLA TALEP ETMELİ VE TAKİPÇİSİ OLMALIYIZ. Böyle bir talep StrA.2.3-Üretkenlik ve Rekabetçilik şeklinde ifadesini bulan Stratejik Amacımızın da gereği. Dahası çevremizden kaynaklanan tehdit mahiyetindeki bu gibi plan, oluşum ve gerçeklikler bizi daha fazla Str.2.3.2-Rekabetçiliği benimseme’ stratejimize yaklaştırıyor. Bu sebeple bizim için  LOJİSTİKTE REKABETÇİ BİR YAKLAŞIMLA HAREKET ETMEK BİR TERCİH DEĞİL AKSİNE BİR ZORUNLULUK.

Bu hafta ele alacağımız ikinci konu yazımızın da başlığı olan ’Str.2.3.2’stratejisi çerçevesinde Susurluk için belirlenmiş ‘09-TARIM VE HAYVANCILIK’ sektörü hedefleri. Daha önce bu sektörde “THD.09.2-Sığır ithalatı” ve “THD.09.8-Satış yapılan piyasalardaki taleplerin düşmesi” gibi iki önemli tehdit değerlendirilmişti. Sonuçta ‘StrA.2.3-Üretkenlik ve Rekabetçilik’’ stratejik amacımıza ulaşmak üzere ve ‘Str.2.3.2-Rekabetçiliği benimseme’’’stratejisi çerçevesinde;“HDF.2.3.2.02-Sığır ithalatı riskine karşı bilinçli işletmeler, rasyonel destekleme kullanımı, daha verimli üretim ve rekabetçi bir anlayışla güçlenmek” ve “HDF.2.3.2.03-Piyasalardaki talep dalgalanmalarına karşı; destekleme, sigorta, sanayi, ticaret ve lojistik hizmetleriyle entegrasyona gitmek” şeklinde 2 hedef öngörülmüştü.


        Orta vadede karşımızda “09-TARIM VE HAYVANCILIK’ sektörüyle ilgili de bazı tehditler var. Canlı hayvan ithalatı da bunlardan biri. TÜRKİYE CANLI HAYVAN İTHALATINA 2010 YILINDA BAŞLADI. 2008'de çiğ süt fiyatının düşürülmesi sonucunda başlayan kriz nedeniyle 1 milyon baş süt ineği kesildi. Hayvan varlığının azalması nedeniyle 2009'da kırmızı et fiyatının yükselmesi ile sütteki kriz kırmızı ette de yaşanmaya başlandı. HÜKÜMET, KRİZİ ÖNLEMEK VE ET FİYATINI DÜŞÜRMEK İÇİN İTHALATA KAPILARI AÇTI. AYNI ZAMANDA SIFIR FAİZLİ KREDİ VEREREK YENİ İŞLETMELERİN KURULMASINI TEŞVİK ETTİ. FAKAT İÇERDE HAYVAN OLMADIĞI İÇİN VERİLEN KREDİ VE DESTEKLERLE HAYVAN İTHAL EDİLDİ. 2010'da başlayan ithalat özellikle 2011 ve 2012'de çok yoğun olarak devam etti. 2017 programındaki verilere göre, Türkiye, 2011'de 470 bin796 baş canlı sığır ithalatı yaptı. 2012'de 471 bin 571 baş, 2013'te 193 bin 807 baş sığır ithal edildi. 2014'te ithalatta ciddi bir düşüş oldu. Sığır ithalatı 49 bin 714 başa geriledi. Fakat 2015'te ithalat tekrar arttı ve 202 bin 789 başa ulaştı. Türkiye'nin sığır ithalatı 2016'da 400 bin baş, 2017'de 490 bin baş dolayında tahmin edilmişti. Et ve Süt Kurumunun 2019 Sektör Değerlendirme Raporuna göre, 2018 YILINDA 55 BİN 752 TON KIRMIZI ET İTHAL EDEN TÜRKİYE, 2019'DA 765 BİN 768 BAŞ CANLI HAYVAN VE 5 BİN 36 TON KIRMIZI ET İTHALATI YAPTI. Yapılan kırmızı et ithalatının tamamı büyükbaş hayvan eti. Küçükbaş hayvan eti ithalatı 2019’da hiç yapılmadı. Hayvan ithalatında en dikkat çekici gelişme ise damızlık ve kasaplık hayvan ithalatındaki düşüş. 2018 yılında 116 bin baş damızlık sığır ithal edilirken 2019’da damızlık büyükbaş hayvan ithalatı yüzde 85,8 oranında düşüşle 16 bin 426 baş oldu. Kasaplık sığır ithalatı ise 2018 yılına göre yüzde 94,8 oranında azalarak 132 bin 844 baştan, 6 bin 863 başa düştü. Aynı dönemde damızlık küçükbaş hayvan ithalatı ise 185 bin 610 baştan 77 bin 867 başa geriledi. 2018’de 239 bin 897 damızlık olmayan küçükbaş hayvan ithalatı yapılırken, 2019’da damızlık olmayan küçükbaş hayvan ithalatı hiç yapılmadı. Buna göre canlı hayvan ve kırmızı et ithalatında düşüş var. Ancak, buna rağmen ithalat yüksek. 2018de ithalattaki patlama dikkate alındığında biraz frene basıldığında ithalat düştü. Geçen yıla göre ithalatın düşmesi yanıltıcı olmamalı. 2019’DAKİ CANLI HAYVAN VE KIRMIZI ET İTHALATINA 710 MİLYON 202 BİN DOLAR ÖDENMİŞ. BUNA KARŞILIK YAPILAN İHRACAT SADECE 35 MİLYON 144 BİN DOLAR. BU TABLODA BİR ÇARPIKLIK VAR. Demek ki zaman zaman artan Sığır ithalatı yerli hayvancılığımız için önemli bir tehdit. Bu sorun StrA.2.3-Üretkenlik ve Rekabetçilik stratejik amacımız ve Str.2.3.2-Rekabetçiliği benimseme’ stratejimizle ilişkili. Bu noktada temel çözüm üretimi güçlendirmekten geçiyor. O halde, SIĞIR İTHALATI RİSKİNE KARŞI BİLİNÇLİ İŞLETMELER, RASYONEL DESTEKLEME KULLANIMI, DAHA VERİMLİ ÜRETİM VE REKABETÇİ BİR ANLAYIŞLA GÜÇLENMEK en isabetli yol. Bu hedef aynı zamanda ithalata karşı yerel düzeyde bir direnç de oluşturabilir.

İthalatla hayvancılık üretiminde kalite ve üretim yeterliliğinin sağlanmasının amaçlandığı ifade ediliyor. Oysa İTHALAT HAYVANCILIĞI DESTEKLEMEKTEN ÇOK FİYAT İSTİKRARINA YARIYOR. Kaldı ki Tarım ve Hayvancılık sektöründe de zaman zaman konjonktürel olarak Satış yapılan piyasalardaki taleplerin düşmesi yaşanabiliyor. BÖYLE TEHDİTLERE VE GEÇİCİ DALGALANMALARA KARŞI DAYANIKLI OLMAK, REKABET ORTAMINDA AYAKTA KALABİLMEK GÜÇLÜ BİR REGÜLASYONLA MÜMKÜN. Ancak bu önlemi sadece zaten kırılgan bir sektöre yüklemek de haksızlık olur. Çünkü BU NOKTADA SERMAYESİ GÜÇLÜ, DAHA KURUMSAL YAPILARA İHTİYAÇ VAR. Örneğin İthalata ödenen 710 milyon dolar yerli besiciye, üreticiye verilse; Türkiye hem kendine yeterli ülke olur hem de 1980 öncesi olduğu gibi, Ortadoğu’nun kırmızı et ve canlı hayvan tedarikçisi olabilir. TÜRKİYENİN SAHİP OLDUĞU POTANSİYEL DAHA DOĞRU POLİTİKALARLA DEĞERLENDİRİLDİĞİ TAKTİRDE İTHALAT TAMAMEN SIFIRLANABİLİR VE İHRACATTA BÜYÜK ARTIŞ SAĞLANABİLİR. Örneğin ürünlerin sağlıkla saklanabileceği LİSANSLI DEPOLAR, İŞLEME PAKETLEME TESİSLERİ, SOĞUK HAVA DEPOLARI VE ENTEGRE TESİSLER GİBİ KURUMSAL YAPILAR İŞİN İÇİNE GİRMELİ. Ancak bunlar da başlı başına yatırım konusu; Lojistik, tarım ve hayvancılık ürünlerine dayalı sanayi ve ticaret sektörleriyle ilgili tesisler. O halde PİYASALARDAKİ TALEP DALGALANMALARINA KARŞI; DESTEKLEME, SİGORTA, SANAYİ, TİCARET VE LOJİSTİK HİZMETLERİYLE ENTEGRASYONA GİTMEK gerekiyor.

Kuşkusuz orta vadede ilçemizin geleceği için ‘Üretkenlik ve Rekabetçilik’ konusunda yapılacak çok şey var. Ancak geçmişten gelen değerlerimizi esas almadıkça ve onlara dayanmadıkça sağlıklı yol alınamayacağını da biliyoruz. Meselâ bir ‘Önce Vatan’ şehri olarak mevcut ‘DEĞ.2-Vatana sadakat’  da böyle bir değer. Madeni de, eti, sütü, arazisi ve işletmeleri de böyle. Ayrıca içerde ve dışarda; alanında deneyimli, yetenekli ve başarısını kanıtlamış DEĞ.5-Yetiştirdiğimiz değerli insanlarımız var elbette. Üretkenlik ve Rekabetçilik konusunda niçin onlardan yararlanmayalım ki? Ayrıca sahiplenmesi gereken ‘DEĞ.6-Yöresel ürünlerimiz’ ve DEĞ.8-Fabrika, marka ve tesislerimiz’ de bu alanda özel bir yere sahipler. Yine orta vadede KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK için DEĞ.9-Ulaşım ağları üzerindeki konumumuz’ ve ‘DEĞ.10-Cazip yatırım imkânları’  da ilçemiz için mutlaka değerlendirilmesi gereken birer avantaj. Ancak bu yolculuk kesinlikle ortak amaçlara dayalı etkin bir yaklaşım birliği ve temel ilkelere sarsılmaz bağlılıkla yürümeyi gerektiriyor. Nitekim bu amaçla tabloda da görüldüğü gibi; Bazen Ticaret Sanayi Odası Borsa (TSOB) bazen İlçe Tarım Müdürlüğü (İTM) ve Kaymakamlık (K) liderliğinde; yerine göre Siyasi Partiler (SP), Belediye (B), Esnaf Odası (ESO), İlçe Tarım Müdürlüğü (İTM), Tarım Kredi Kooperatifi (TKK)  ve Köy Muhtarları (KM) katılımı ve Stratejik Plan Ekibinin (SPE) sekretaryasında Köy Muhtarları (KM), Tarım Kredi Kooperatifi (TKK) ile Sendika ve Sivil Toplum Kuruluşları (STK) desteğine ihtiyaç olacak. Yine yerine göre Siyasi güç (SG), Ticaret Bakanlığı (TB), Ulaştırma ve Alt yapı Bakanlığı (UAB), Sanayi Ve Teknoloji Bakanlığı (STB) ve Tarım Orman Bakanlığının (TOB) yardımı gerekecek. Ancak bütün bu çalışmalarda olduğu gibi Stratejik Plan Uygulamasının her alanında; ‘İLK.1-Önce insan, önce Susurluğun geleceği, Önce Vatan, İLK.2-İstikamet üzere olma, İLK.3-Amaç Birliğine riayet, İLK.4-Planlı değişim dönüşüm ve İLK.5-Birlikte başarmak’ yolculuğumuzun temel ilkeleri olmak durumunda. 

yyalcin3@gmail.com