3 Mart 2024 Pazar

04 Mart 2024 Pazartesi TORUNLARIMA MEKTUPLAR........................ANILAR; 04 Mart


Yilmaz Yalcın
Bahadır Cüneyt Yalçın albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.
t

April Yayıncılık heyecanla sunar. "mütevazı bir intikam" çıkıyor !
Bahadır Cüneyt Yalçın/ Kitap : "Mütevazi Bir İntikam"
April Yayıncılık / Roman Dizisi
---------------------
"Annem Kur'an okurdu, babam ansiklopedi. Ahlakımı annemden, bilimimi babamdan almışım. Çocukluğum sefertası gibi bir apartmanda geçti. Üç katlıydı, kızartma kokardı."
......................
Yeni bir eve taşınıyorsunuz. Deli saçması, İspanyol paça mektuplar almaya başlıyorsunuz. Mektupları yazanın semtinizde bulunan hapishanedeki bir mahkûm olduğunu anlıyorsunuz. Bir akşam eve geliyorsunuz ve… Deli mahkûm karşınızda…Ve sizin kahramanı olduğunuzu söylüyor!
Kuş kafesi kokan, duvarları kitap sayfalarıyla kaplı bir evde spor yazıları yazan inovatif anarşist Ali. Uğruna hapisten kaçılan Selin, uğruna hapise düşülesi cevval Şevval. Pırlanta asker Muhterem, utanmaz mafyöz Tanju.
Aleksi bir polisiye, Aleksi bir dram, Aleksi Pavloviç. Tren, katır, traktör ve kahkaha dolu bir yol hikâyesi…
Mütevazı Bir İntikam. "Bizi kelimeler kurtaracak."

Türkçe, 288 s. -- 2. Hamur-- Ciltsiz -- 14 x 21 cm
İstanbul, 2014
ISBN : 9786055162245

Yilmaz Yalcın
 profil resmini güncelledi.

4 Mart 2017


131026_11:44 Emekli olduktan sonra 15 yıl görev yaptığım TBMM de

Yilmaz Yalcın
Yüreğimin sesi-I- albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.

4 Mart 2017


Şuncacık dünyayı
paylaşamıyoruz.
Geldiğimiz yer belli,
son durağımız da.
Çıplak doğduk
cepsiz gidiyoruz
Anlamıyorsun.
Kırdığın cevizler
kâr sanma.
Kul hakkından zarardasın.
Anlamıyorsun, anlamıyorsun…

Görsel düşünceler II
 albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.

4 Mart 2020


Ömür treni 'Selamsız bandosu' ndaki gibi. Kırmızı halılar seriyorsun, o geçip gidiyor. Arkasından bakakalıyorsun. Sadece pencereden sallanan belli belirsiz bir el. Şaka gibi. Hüzünleniyorsun, gülümsemen dudaklarında donmuş. Ağlar gibi.




Giden gitmiştir kalan. "Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; / Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol./ Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,/ Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli," demiş ya şair işte öyle...
Yalnızca trene bakan adamlar kalır geride. İçlerinde sen de varsın her seferinde. Hem acı var bu sahnede hem mizah. Ama hayat öyle bir şey işte...

Anlamadan olmaz

Bir şeyler yapmak gerektiği açıktı ama ‘Ne yapılmalıydı?’ ‘Alacakaranlık’ başlıklı yazımıza şöyle başlamıştık: “Artık bir şeyler yapmalı” demekle o ‘bir şeyler’ kendiliğinden olur mu? Ya da kendiliğinden olmakta olan, oluveren şeyler gerçekte bizim istediğimiz şeyler midir? “Hatta bu meseleyi ‘Kim yapacak, ne zaman yapacak, nasıl yapacak, nerede yapılacak?” gibi sorularla sistemli biçimde ele alabilmeyi önermiştik. 

İlk adımın sağlıklı bir durum analizi yapmak olduğunu, "Görmem, duymam, konuşmam" duyarsızlığının zamanı olmadığını, nerede durduğumuzu, karşı karşıya olduğumuz tehdit ve fırsatları, zayıf ve güçlü yönlerimizi tespit etmeden sağa sola yalpa yapmanın bir yararı olmayacağını yazdık.

Ancak, bu yürüyüşte suni ayrılıklara, laf üretmeye, sadece eleştiriye ve sen ben kavgasına yer yoktu ve olmamalıydı. En başta bu hareketin önderlerine böyle bir vazife düşüyordu. Tavsiyem şu olmuştu: “Bırakın birileri alıştığı minval vıdı vıdı etmeye devam etsin, siz ‘besmele’ ile yola çıkmaya, ayrıştırmaya değil birleştirmeye gayret edin. Birileri aranızı ayırmak istese de siz aksine toparlayıcı olun, istikametinizi ve saflarınızı bozmayın.” Hatırlarsanız o yazım şöyle bitiyordu: “Biliniz ki hiç bir ‘alacakaranlık’ kalıcı değildir. Bakın! Bir şeyler yapmaya niyet edenler için şafak sökmekte bile.  

Bir sonraki ‘Yol çatırığı’ başlıklı yazımda; hepimizin günümüzü yaşayarak, ama bilmediğimiz yarınlarımıza yol almak için uğraştığımızı söylemiştik. Kuşkusuz bazen karşımıza yeni yeni yol çatırıkları çıkıyordu. O zaman da durumumuzu, karşımızdaki seçenekleri ve olabilecek riskleri gözden geçirmek zorunda kalıyorduk. Bu değerlendirme aynı zamanda geçmişimizi muhasebe etmek, seçimlerimizi daha doğru yapmak için de bir fırsattı.  Bir yol çatırığına gelmiş, ne yöne gideceğini düşünüyordu. Elbet geçmişte pek çok hata yapılmış olabilirdi. Geleceği görememiş, elindekileri koruyup geliştirememiş ve zaman kaybetmiş olabilirdi. Elbet bunlar bir bir değerlendirilmeliydi. Ancak, suçlu bulmanın, kabahati birilerine yüklemenin hiçbir yararı da yoktu. Aksine, yapılan yanlışların tekrar edilmemesi, nelerin doğru olmadığının anlaşılması için de onları bilmek gerekiyordu. Bilirsek, en uygununu bulmamız kolaylaşabilirdi.

Fakat, şayet 2023 hedeflerinin konuşulduğu bir ortamda biz de öncelikle durup ta kendimize “Neredeyiz?” sorusunu yöneltmemiz gerekiyordu. Burada önerilen çıkış yolu da zaten ülkemizde halen yürürlükte olan ‘5018 Sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’ gereği ve ‘Stratejik Yönetim’ icabıydı. Bu çerçevede; mevcut durum, misyon ve temel ilkelerden hareketle geleceğe dair bir vizyon oluşturulmalı, bu vizyona uygun amaçlar ile bunlara ulaşmayı mümkün kılacak hedef ve stratejiler belirlenmeli, ölçülebilir kriterler geliştirerek performans izlenmeli ve değerlendirilmeliydi.  Bu da katılımcı ve esnek bir yönetim yaklaşımına ihtiyaç gösteriyordu. İşte bu yaklaşıma kısaca ‘Stratejik yönetim’ deniliyordu. Bu tarz bir yönetim yaklaşımı, her şeyden önce; “Neredeyiz?, Nereye ulaşmak istiyoruz?, Ulaşmak istediğimiz noktaya nasıl gideriz? Ve Başarımızı nasıl değerlendiririz?” şeklinde ifade edilebilecek dört temel soruya cevap arayarak başlıyor, bir stratejik plân ortaya konulmasıyla da olgunlaşıyordu.

‘Stratejik Plân’ başlıklı yazımız ile işte o önerdiğimiz planlama seçeneğinin ne olup ne olmadığını açıklamıştık. Çünkü; bir değişim plânının olması, gerçekleştirilmesi için asla yeterli değildi. Plânın sahiplenilmesi ve harekete geçilmesi şarttı. Zira; asıl olan plân dokümanı, pırıltılı şablon ve yazılı belgeler değil, yönetim sürecinin bizzat kendisiydi.  Elbette bu tarz bir yönetim çalışmasına da en geniş katılım sağlanmalı, bu kapsamda değişik taraf ve seviyelerden insanlar sürece dahil edilmeliydi. Böylece ortak akıl bir bütün olarak kendisini tanıma, çıkış yolunu ve başarıyı paylaşma fırsatı bulacaktı. Bu sürecin bir yan ürünü olarak yaşanan birlikte olma hali, güçlü iletişim ve motivasyon ilerde yaşanabilecek birçok olumsuzluğa da geçit vermeyecekti. 

Burada önerdiğimiz şey elbette ki mevcut sorunlarla uğraşmayı, projeleri sonuçlandırmayı ve günlük hizmetlerin verilmesini durdurmayacaktı. Belediye görevi olan hizmetleri sürdürecek, siyasi partiler vaadlerini yerine getirecek ve Mülki idare de vazifesini yürütecekti. Ticaret ve sanayi odası, esnaf kuruluşları, mahalli basın, sosyal medya ve sivil toplum örgütleri varoluşlarının gereğini yapacaklardı. Farklı olan şey hep birlikte stratejik plân çalışmalarına sahip çıkmak, katılmak ve destek vermekti. Özetle bunları yazmıştık o haftaki yazımızda.

Son yazım ise ‘5n 1k formülü’ hakkındaydı. Bu formül meseleyi anlama, benimseme, İnanma, destekleme ve katkı verme anlamında bilinen en etkili yöntemlerden biriydi. Buraya kadarki yazılar ‘ne yapılabilir?’ sorusuna doğru, etkili ve gerçekçi bir cevap üretebilmenin alt yapısını oluşturmaktaydı.


Yilmaz Yalcın
 profil resmini güncelledi. 

140618_18:06 Kazdağları kızılkeçilide
o


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder