Görsel düşünceler albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.
5 Şubat 2015
Gün batımı/Gün doğumu duyguları albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.
5 Şubat 2019
Kırılırda bir gün bütün dişliler
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim
Gökten bir el yaşlı gözleri siler
Şenlenir evimiz barkımız bizim
Yokuşlar kaybolur çıkarız düze
Kavuşuruz sonu gelmez gündüze
Sapan taşlarının yanında füze
Başka alemlerle farkımız bizim
Necip Fazıl Kısakürek
Yol çatırığı
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğüne göre ‘Çatır’ veya
‘Çatırık’ iki dere veya yolun kesiştiği bağlantı noktası demekmiş. “Çatır
çatır” ifadesiyle de toprağın don tuttuğunu, havanın çok soğuk olduğunu
anlatmış oluyoruz. Bu sözcüğün tanımladığı bir başka durum ise ‘Çizgi ve çatlak’.
Kavram her haliyle çatallaşmış yolları, buz kesmiş ortamları, derin çatlakları
ve karşı karşıya olunan sorunlu kavşakları çağrıştırıyor. Çocukluğumda asfalt yolda tek tük geçen
kamyon ve otobüslere el edip binebilmek için epey yürümek ve ‘yol çatırığı’na
çıkmak gerekiyordu. O nokta; yolculuğa çıkmak, gitmek istediğimiz yerler için
olmazsa olmaz bir başlangıçtı bizim için.
Bugün de teknolojinin sunduğu yeni imkânlarla herhangi
bir yola çıkmadan önce internet üzerinden yol tarifi alıyor, konumumuzu
belirleyip gitmek istediğimiz yere nerelerden geçerek, kaç kilometre sonra ve
ne kadar saatte varabileceğimizi öğreniyoruz. Bazen gidilecek yollar
farklılaşıp çatallaşıyor. O zaman da elbette daha kısa, daha uygun ve daha
rahat olanını tercih ediyoruz. Bu hayatımızda da aynı. Günümüzü yaşayarak, ama
bilmediğimiz yarınlarımıza yol almak için uğraşıyoruz. Bazen karşımıza yeni
yeni yol çatırıkları çıkıyor. Durumumuzu, karşımızdaki seçenekleri ve
olabilecek riskleri gözden geçirmemiz gerekiyor. Bu değerlendirme aynı zamanda
geçmişimizi muhasebe etmek, seçimlerimizi daha doğru yapmak için de bir fırsat.
Anadolu’nun bazı yörelerinde yeni çıkmış ekine de ‘çatırık’
dendiğini biliyor muydunuz? Doğrusu ben bilmiyordum. Bunu öğrendiğimde bir
karar için ‘yol ağzına’ gelmiş olmanın aynı zamanda bir yenilenme ve yeniden
doğup çoğalma vesilesi olduğunu da anlamış oldum. Böylece sorunlar aşılabilmekte,
olumsuzluklar fırsata dönüşebilmekteydi. Sonra Kur’an-ı Kerim’in Bakara suresi
261. Ayetinde sözü edilen "…her dalı yüz taneli yedi başak
bitiren bir tohumun hâli…”ni düşündüm. Kuşkusuz “Allah'ın lütuf ve ihsanı çok
geniş” ve elbette “Allah dilediği kimseye daha kat kat verir”.
Bize misal verilen ‘tek bir tohumun’ önce yedi gövde üzerinde yedi başak
vermesi, bunların her birinde de yüzer dane bulunması işte tam da böyle
durumlar için bir ilham kaynağı olabilir. Toprağa gömülen o tohum, nasıl ki çatır
çatır donmaktan, bir çıkış yolu bulamayıp çürümekten kurtulabiliyorsa insan da,
kurumlar da, şehirler de, ülkeler de karşı karşıya kalabileceği engelleri
fırsata çevirip aşabilir. Gövdesi üzerinde dikilip yeniden doğabilir. Bereketle
çoğalıp kendini yenileyebilir.
Bu, tarihteki Ergenekon destanını da açıklar. Onlar demir
dağları eritip yeni yurtlar edinmemişler miydi? Arkalarında Moğol sürüleri,
etrafta Haçlı artıkları, önlerinde Bizans surları olan bir milletin adeta
küllerinden yeniden doğup cihanşümul bir devlet kurması da böyle değil miydi?
Yedi düvel düşmanın her cepheden saldırdığı Çanakkale’yi geçilmez yapan
kahramanlar çaresiz gibi görünen o kumpası nasıl aşabildiler? Ya kurtuluş
savaşı? Atalarımız dört bir yandan işgal edilmiş bir imparatorluktan bir
Anadolu direnişi ile “Ya istiklal, ya ölüm!” diyerek bir zümrüd-ü anka misâli
genç bir cumhuriyet çıkarmadılar mı?
Susurluk bugün bir yol ayrımında. Yol çatırığına gelmiş
ne yöne gideceğini düşünüyor. Elbet geçmişte pek çok hata yapılmış olabilir. Geleceği
görememiş, elindekileri koruyup geliştirememiş ve zaman kaybetmiş olabilir.
Elbet bunların bir bir değerlendirilmesi gerekiyor. Ancak, suçlu bulmanın,
kabahati birilerine yüklemenin hiçbir yararı yok. Aksine, yapılan yanlışların
tekrar edilmemesi, nelerin doğru olmadığının anlaşılması için onları bilmek gerek.
Bilirsek, en uygununu bulmamız kolaylaşabilir.
Üç yıl sonra Cumhuriyetimizin
‘100. Yılını’ kutlayacağız. Elbette 2023’te hem ülkemizin hem de ilçemizin
etrafını saran kara bulutların dağılmasını, yolumuzun açık hale gelmesini istiyor
ve diliyoruz. Ancak, bunlar kendiliğinden olmayacak. Bugünden yarına hemen
olabilecek şeyler de değil. Bir yol çatırığındayız, hangi yöne gidersek gidelim
yolculuğun çetin ve engebeli olacağının farkında olmalıyız. Kaybedilen
fırsatlar ve zaman aleyhimize işlemiş. Mevcut olumsuzluklar ayağımıza dolanmış görünüyor. Kuşkusuz eğitimde, kültürde, sosyal ve manevi hayatımızda sorunlar var.
Özellikle ekonomik alanda gün geçtikçe büyüyen olumsuzluklar komplike başka
rahatsızlıklara da yol açıyor. Örneğin işsizlik özellikle gençlere ve aile
düzenine telafisi mümkün olmayan zararlar veriyor. Her geçen gün daha fazla
genç doğup büyüdükleri yeri terk ediyor. Esnafa çırak, işyerlerine işçi
bulunamaz oluyor. Nüfusumuz gittikçe düşüyor, işgücü başka illerden ve
ülkelerden gelenlerle karşılanabiliyor. Şayet 2023 hedeflerinin konuşulduğu bir
ortamda biz de Susurluğun bu gidişatını değiştirmek istiyorsak öncelikle durup
ta kendimize “Neredeyiz?” sorusunu yöneltmemiz gerekiyor.
Bu soruya
verilecek cevabın altı bilimsel olarak ‘Durum (SWOT) analizi’ denilen bir
yöntemle doldurulabilir. ‘Güçlü ve Zayıf yönlerin belirlenmesi’ üç kişiyle de
yapılabilir, yedi kişiyle de, yetmiş kişiyle de. Çok basit bir yöntemdir;
temsil özelliği olan ve değerlendirilip seçilmiş herkes bir kâğıda Susurluğun
en güçlü 7 yönünü ve en zayıf 7 yönünü yazacaktır. En fazla bir saatlik bu
beyin fırtınası sonuçları daha sonra birleştirilir. En fazla tekrar edilenlerden
başlayarak güçlü ve zayıf yönler aşağıya doğru sıralanır. Ortaya çıkan tablo
artık üzerinde konuşulabilecek bir panorama çizmiştir. Aynı zamanda ‘Neredeyiz?’
sorusunun cevabıdır. Misyon denilen kavram da doğal olarak bu çalışmada sık sık
gündeme gelecektir.
İkinci aşama, “Nereye
gitmek istiyoruz?” sorusunun cevabını aramaktır. Birkaç seanslık bir beyin
fırtınası bu konunun da masaya yatırılmasını mümkün kılar. Bu aşamada sahip olunan
değerler ve uyulması beklenen ilkelerin yolculuk için ne kadar anlamlı olduğu
görülecektir. ‘Nereye gitmek istiyoruz’ sorusu neticede bir gelecek öngörüsü
ile sonlanır. Böyle bir ‘Vizyonu’ olmayan hiçbir yolculuğun amaç ve hedefleri de
anlamlı olmaz. Çalışmanın devamında üzerinde mutabakat sağlanan hususlar için
ne yapılabileceğinin tartışılması gerekecektir. Soru şudur: “Güçlü yönler nasıl
daha da geliştirilebilir?”, “Zayıf yönler nasıl güçlü hale getirilebilir?”
Görevlendirilecek sekreterya önerilen çözümleri tasnif edip sıralar. İşte yol
çatırığından çıkışın stratejileri büyük ölçüde bu önerilerden doğacaktır. Böylece
“Nasıl yapacağız?” sorusu da cevap bulmuş olur. Bundan sonrası “Yolculuk
sırasında kendimizi nasıl ölçer değerlendiririz?” tekniğini uygulamakla
ilgilidir.
Burada önerilen çıkış
yolu zaten ülkemizde halen yürürlükte olan ‘5018 Sayılı Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanunu’ gereği ve ‘Stratejik Yönetim’ icabıdır. Bu konuyla ilgili öneri
ve açıklamalara önümüzdeki haftalarda da devam edeceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder