Kırk yıl sonra gelen pişmanlık
Henüz çok gençtim. İnançlıydım, çok okuyordum ve
iddialıydım. Etrafıma bakar, nedense hep eğrilik görür, onları sözle ya da
eylemle düzeltmeye çalışırdım. Yatılı okumuştum. Sonra da Üniversite için
İstanbul. İdealisttim. Tatillerde geldiğim evde pek çok şey beni rahatsız
ederdi. Anlamazdım.
Sürekli evden dışarda olduğum için ev
hallerini, gelenekleri ve insan davranışlarına yabancıydım. Hatta bu yüzden nişanlımın çeyiz hazırlığını
bile küçümsedim. Ne gerek var havasındaydım.
Anlamadığım ve düşünemediğim şey;
çeyizin sadece erkeklerin çalıştığı zamanlardan kalan evlenecek kızın evliliğe
katkısı bir gelenek olmasıydı. Çeyiz, benim gördüğüm manada kap kaçak, bez
çaput değil ev hanımı olacak genç kızların dokunulmaz, kutsal dünyalarıydı
adeta.
Kız çocuğu olan ailelerin, daha onlar
küçükken bu hazırlığa başlayarak evlenecek yaşa ve evleneceği zamana kadar
çeyiziyle meşgul olduklarını bilmiyordum. Çeyizin ne demek olduğunu, dantel
örtü, işlemeli havlu ve yastıkları, dikiş ve nakış gibi el emeği ile üretilen
şeyleri görmemiştim. Kız daha beşikteyken çeyiz faaliyetinin başladığını
romanlarda, filmlerde, köylerde olur zannediyordum. Kız nişanlandığında alınan
malzemelerin bütün konu komşuya, eşe dosta, akrabaya dağıtılarak el birliği ile
çeyiz hazırlandığından hiç haberim yoktu.
İğne boncuk oyaları, çorap ve kanaviçe
takımları, tığ oyaları, yaprak oya, horoz gözü, tel oya, kabak çiçeği, biber,
gül oya, minik oya, domates oya, çeper oya, zengin oyası, mercimek oya, filkete
(dezgaf) vb.hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Nişanlımın bana anlatmak ve göstermek
istediklerini önemsemedim. Yaşadığı hayal kırıklığını anlayamadım. Gözyaşlarını
nişanlılık heyecanına vehmettim. Farkında olmadan ona adeta hoyratça bir
'çuvaldız' batırmışım.
Şimdi düşünüyorum da evlendiğimde benim
için çok kıymetli olan kütüphaneme ve kitaplarıma gösterdiği alakasızlığı da
doğru anlayamamışım. Her temizlik sonrası raflara, vitrinlere yerleştirdiği
dantel örtülerin kıymetini hala düşünemeyen ben onun kitaplarıma karşı
gösterdiği bu duyarsızlıktan fena halde inciniyordum.
Aradan yıllar geçti. İkimiz de nene dede
olduk. Eşim hala çeyiz heyecanı içinde. Çocuklarımızı evlendirirken onlardan
çok oya, örgü, işlemeli yatak örtüleri ve kap kacakla ilgiliydi. Hatta
torunlarımız için alışveriş yaparken bile, onlar için şimdiden böyle şeylerin
tatlı telaşı içinde olduğunu görebiliyorum. Kitaplarımsa hala evin içinde bir
türlü yer bulamıyor.
Bu iğne çuvaldızdan daha acı verdi
inanın. Keşke çuvaldızı batırmadan önce bu küçük uyarıyı yüreğimde
hissedebilseydim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder