2 Mayıs 2018 Çarşamba

2 Mayıs 2018 Çarşamba 20:40 KÜÇÜK/BÜYÜK ŞEYLER..............Küçük ama büyük pişmanlıklar

Kırk yıl sonra gelen pişmanlık

Henüz çok gençtim. İnançlıydım, çok okuyordum ve iddialıydım. Etrafıma bakar, nedense hep eğrilik görür, onları sözle ya da eylemle düzeltmeye çalışırdım. Yatılı okumuştum. Sonra da Üniversite için İstanbul. İdealisttim. Tatillerde geldiğim evde pek çok şey beni rahatsız ederdi. Anlamazdım.

Sürekli evden dışarda olduğum için ev hallerini, gelenekleri ve insan davranışlarına yabancıydım. Hatta bu yüzden nişanlımın çeyiz hazırlığını bile küçümsedim. Ne gerek var havasındaydım. 

Anlamadığım ve düşünemediğim şey; çeyizin sadece erkeklerin çalıştığı zamanlardan kalan evlenecek kızın evliliğe katkısı bir gelenek olmasıydı. Çeyiz, benim gördüğüm manada kap kaçak, bez çaput değil ev hanımı olacak genç kızların dokunulmaz, kutsal dünyalarıydı adeta. 

Kız çocuğu olan ailelerin, daha onlar küçükken bu hazırlığa başlayarak evlenecek yaşa ve evleneceği zamana kadar çeyiziyle meşgul olduklarını bilmiyordum. Çeyizin ne demek olduğunu, dantel örtü, işlemeli havlu ve yastıkları, dikiş ve nakış gibi el emeği ile üretilen şeyleri görmemiştim. Kız daha beşikteyken çeyiz faaliyetinin başladığını romanlarda, filmlerde, köylerde olur zannediyordum. Kız nişanlandığında alınan malzemelerin bütün konu komşuya, eşe dosta, akrabaya dağıtılarak el birliği ile çeyiz hazırlandığından hiç haberim yoktu. 

İğne boncuk oyaları, çorap ve kanaviçe takımları, tığ oyaları, yaprak oya, horoz gözü, tel oya, kabak çiçeği, biber, gül oya, minik oya, domates oya, çeper oya, zengin oyası, mercimek oya, filkete (dezgaf) vb.hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Nişanlımın bana anlatmak ve göstermek istediklerini önemsemedim. Yaşadığı hayal kırıklığını anlayamadım. Gözyaşlarını nişanlılık heyecanına vehmettim. Farkında olmadan ona adeta hoyratça bir 'çuvaldız' batırmışım.

Şimdi düşünüyorum da evlendiğimde benim için çok kıymetli olan kütüphaneme ve kitaplarıma gösterdiği alakasızlığı da doğru anlayamamışım. Her temizlik sonrası raflara, vitrinlere yerleştirdiği dantel örtülerin kıymetini hala düşünemeyen ben onun kitaplarıma karşı gösterdiği bu duyarsızlıktan fena halde inciniyordum.

Aradan yıllar geçti. İkimiz de nene dede olduk. Eşim hala çeyiz heyecanı içinde. Çocuklarımızı evlendirirken onlardan çok oya, örgü, işlemeli yatak örtüleri ve kap kacakla ilgiliydi. Hatta torunlarımız için alışveriş yaparken bile, onlar için şimdiden böyle şeylerin tatlı telaşı içinde olduğunu görebiliyorum. Kitaplarımsa hala evin içinde bir türlü yer bulamıyor.


Bu iğne çuvaldızdan daha acı verdi inanın. Keşke çuvaldızı batırmadan önce bu küçük uyarıyı yüreğimde hissedebilseydim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder