17 Nisan 2024 Çarşamba

17 Nisan 2024 Çarşamba TORUNLARIMA MEKTUPLAR.....................ANILAR 17 Nisan


LÜTFEN PAYLAŞIN !
İddialı bir mizah “Mütevazı Bir İntikam”
Baştan uyarayım, birazdan hakkında yazacağım kitabı bir çırpıda okuyamayacaksınız. Çünkü okumanız defalarca kahkahalarla bölünecek. Bahadır Cüneyt Yalçın’ın “Mütevazı Bir İntikam” isimli kitabından söz ediyorum. (Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » İddialı bir mizah Hakan GÜNGÖR/Nisan 2014)

Yilmaz Yalcın
Yüreğimin sesi-I- albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.

17 Nisan 2016


Çocuğum,
Biliyormusun bir tohumla başlar herşey
Tıpkı bir ağaç gibi
İnsan da hayata tutunur derin kökleriyle
Ama yine de hep geleceğe uzanır yeşil tomurcuklar
Gün gelir çiçek açar, meyve verir hesapsız
Tohum atar toprağa cömert ve iddiasız
….
Bu yürüyüşte yalnız değildir elbet
Omuz omuza, heybetli, bir orman gibidir insan
Ama bir o kadar da olgun ve sessizdir, çünkü
Hem kendini bilir, hem geleceğini hem de dününü

Yilmaz Yalcın
Çocuk albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.

Destinin içinde ne varsa, dışına o sızar.
═════₰ஜ۩¥♥¥۩ஜ₰══════
Güzel bebek buram buram
İnsan, sevgi kokuyorsun
Bir küçük dünya gibi varlığın
Sırtında dünyayı taşıyorsun
Çocuk/Sezen Aksu
═══════₰ஜ۩¥♥¥۩ஜ₰═════
o


Yilmaz Yalcın
Gazete yazıları II albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.

Hayatın anlamı

Bence biz insanlara en güzel dua ‘kitabın özü’ Fatiha suresinde öğretiliyor. Daha ilk ayetinde “Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun!” diye başlıyor bu sure. Kutlu bir kapıdan girer gibi başlıyoruz Kur’ana. Günde beş vakit namazda en az kırk defa okuyoruz onu. Yine de manâsını pek az düşünüyoruz sanki. Her gün geçim sıkıntısından, darlıktan, dünyanın dertlerinden çokça şikayet ediyor, daha az şükrediyoruz. Ancak, yine bizzat yaratıcımızın İbrahim suresinin 7. Ayetinde “şükrederseniz artırırım” dediğini pek azımız biliyor. Peki, hamdetmek, şükretmek neden bu kadar önemli ? Peygamber efendimizin (sav) sözüyle "İnsanlar [insan olarak] bir tarağın dişleri gibi eşit” yaratılmış. “Rabbiniz bir, babalarınız, dininiz ve Peygamberiniz de birdir. Arabın Aceme, Acemin Araba üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızının karaya, karanın kırmızıya üstünlüğü yoktur. Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Ancak takva bakımından biri diğerinden üstün olabilir" denmiş.

Rabbimiz yüce kitabında bize takva yeteneğimiz kadar zaaflarımızı da hatırlatıyor. Meselâ İsra suresi 11. ayette “İnsan pek acelecidir” deniyor. Peygamber efendimiz (sav) ise “Acele şeytandan teenni ise Rahman’dandır” diyerek bizi uyarıyor. Önerisi ise şu: “ iyilik yapmada acele etmelisiniz ki şeytan ve nefis sizi ondan vazgeçirmesin.” Hatta “Neyi bekliyorsunuz? Güç yetiremediğiniz ihtiyarlığı mı, yoksa aniden gelecek olan ölümü mü?” o halde “İyilik ve takvada yardımlaşın” diyerek yeniden uyarılıyoruz. İşte bu yüzden insanoğlu bizatihi varolmuş olmasından, kendisiyle birlikte yaratılmış olan iyilik duygularından dolayı Rabbine hamd ve teşekkür etmelidir. Burada övünmek ya da gurur ve kibirden söz edilmiyor. Şükretmekten bahsediliyor. Neden ? Çünkü, Bediüzzaman’ın ifadesi ile “İnsan kendisine takılan göz, kulak, kalp ve akıl ile övünemez. Zira kendi malı değildir. Allah’ın takdir ettiği ve kendisine verdiği güzel duyguları ve ahlakı ile övünmeye hakkı yoktur. Zira onları da kendisine veren ve iyilik yapma kabiliyeti ile insanı yaratıp, ondan iyilikleri isteyen ve bunun sebeplerini yaratan Allah’tır. Öyle ise bunların hakiki sahibi odur ve insanın bütün bunlara karşılık ancak imanla, iyi niyetle, ihlâsla ve teşekkür ederek bunlara sahiplenmiş olur."

Demek, hayatın anlamı iyilik üzere olmak ve hamd etmekle yakından ilişkilidir. Zira "Sizin en iyiniz, kendisinden hep iyilik beklenen ve kötülük etmeyeceğinden emin olunandır" sözü Peygamber efendimize (sav) ait.  Peki, iyiliğe nasıl ulaşılır, sonrası nedir ? Onun da formülü veriliyor o kutlu insanın dilinden: “Doğruluk insanı iyiliğe, iyilik ise insanı cennete götürür. Yalan insanı kötülüğe, kötülük ise insanı cehenneme götürür.” Bu yüzden “İçinizde insanları hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte kurtulacak olanlar onlardır” deniyor. Ali-i İmran suresinde 104. Ayet olarak geçen bu davet tabi ki biz Müslümanlara. Çünkü, hemen takip eden 110. Ayette “Siz, insanlar için ortaya çıkarılan, doğruluğu emreden, fenalıktan alıkoyan, Allah'a inanan hayırlı bir ümmetsiniz” ifadesi var. Diğer ümmetlere farkımız da bu, keşke inanmış olsalardı. Bu, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu

Allah resulü bizim için rehberliğine devam ediyor. Hadisi şeriflerinde diyor ki: "İki şey var ki, ondan daha iyisi yoktur: Allahü teâlâya iman ve Onun kullarına iyilik etmek, şefkatli olmak. İki şey var ki, ondan daha kötü iki şey yoktur: Şirk ve insanlara kötülük etmek." “İyilik güzel huydur (güzel ahlaktır), kalbin rahat ettiği (insanın kalbini rahatlatan, gönlüne huzur veren) şeydir. Kötülük ise kalbin rahatsız olduğu ve halkın bilmesini istemediğin (insanların muttali olmalarından rahatsız olduğun) şeydir.” Görüyorsunuz hamd edecek ne kadar çok şey var. Sadece yol gösterilmiyor, nasıl olunacağı, nasıl yürüneceği de tarif ediliyor.

Şu sözü dikkatle okuyalım: “Bir zaman gelecek fitneler çoğalacak, insanlar dünya menfaati karşılığında dinlerini satacaklar. Bu zamanda iyilik yapmakta acele etmelisiniz.” Acaba bu günler mi kast ediliyor, muhatabı da biz miyiz acaba,  ne dersiniz ?

Peki öyle ise ne yapacağız ? Sinip, silinecek miyiz. Bu da bir bakıma o fitnelerin ateşine odun atmak değil de nedir ? Yok, hayır ! Daha ölmedik. Küçük büyük demeden yapacak çok şeyimiz var. Öncelikle “Ameller niyete göredir. Herkesin niyeti ne ise eline geçecek de ancak odur” sözünden işaret alacağız meselâ. Karamsarlık yok, ümitsizlik yok. "Ömründe hiç hayır yapmayan bir Müslümanın, başka Müslümanlara zarar vermesin diye bir dikeni, bir taşı, bir engeli yoldan kaldırması, Allah indinde makbul görülerek Cennete gitmesine sebep oldu" sözü bize fener olacak inşallah. Allah için söyleyiniz: Fitnenin çoğaldığı bir zamanda "Cehenneme girmesi haram olan ve Cehennemin de onu yakması haram olan kimseyi bildiriyorum. Dikkat ediniz! Bu kimse, insanlara kolaylık, yumuşaklık gösteren mümindir" sözü bizler için bir müjde değil midir ?

Yine içinde geçen ve ‘zaman’ anlamına gelen ‘ed-Dehr’ kelimesinden dolayı Dehrsûresi diye de bilinen ‘İnsan’ suresinde başlıca, ahiret hayatıyla ilgili meseleler ve özellikle takva sahiplerinin cennette kavuşacakları çeşitli nimetler konu edilmekte. Özellikle 5-8 ayetlerde olağanüstü bir tasvir var: “İyiler cennette kâfur katkısı bulunan kadehlerden içerler. Bu Allah’ın has kullarının içeceği bir pınardan doldurulmuştur. Allah’ın has kulları ise adaklarını ifa ederler. Kötülüğü her yönden kuşatmış olan ahiret gününden korkarlar. Onlar seve seve yoksula, yetime, fakire ve esire yemek yedirirler. Bunu yaparken de ‘Biz sadece Allah rızası için sizi yediriyoruz, sizden ne bir teşekkür ve ne de bir karşılık beklemiyoruz’ derler.” Bu kutlu mesajı aldıktan ve anladıktan sonra mümkün müdür istikametten şaşmak ?

Kutlu üç aylar yolculuğumuzda ışıklı bir durağa daha geldik. 19 Nisan Cuma gününü Cumartesiye bağlayan gece aynı zamanda beş kıymetli geceden biri olan Berat Kandili. Şaban ayının onbeşinci gecesi yani. Bu menzil aynı zamanda onbir ayın sultanı Ramazan ayının da ön habercisi. Çünkü onbeş gün sonra bir sonraki durağımız oruç ayına, yani kutlu Ramazan ayına girmiş olacağız. Kuşkusuz Berat Kandili, Yüce Mevla’mızın rahmet ve mağfiretine sığındığımız, gönüllerimizi tövbe ile arındırmaya çalıştığımız özel gecelerden biri. Geleneğimizin bize ulaştırdığı bu manevi iklimde inşallah beratımızı alanlardan oluruz. O gece, Rabbimizin rahmet ve mağfiretine sığındığımız, gönüllerimizi tövbe ile arındırdığımız çok özel bir durak. Öyle ki, bu mübarek gecenin bize sunduğu manevi iklimde inşallah beratımızı almamızın Yüce Rabbimiz’in ilahi mesajına kulak vermekle, bize öğretilen ahlaki erdemleri hayatımıza yansıtmakla mümkün olabileceğini bir kez daha anlamış oluruz.

Öyleyse, gönüllerimizin müstesna bir coşku yaşadığı bu mübarek gecede, her türlü ayrılık ve ayrımcılığı, bencillik ve düşmanlığı geride bırakarak dünyaya hikmet gözüyle bakmaya çalışalım. Günah, şirk ve isyanın her çeşidini terk ederek dünyaya Kur'an ve sünnet penceresinden yaklaşalım. Yaşadığımız hayatın geçici olduğunu, Allah katında kalıcı olanın ise imanımızın ve yararlı işlerimizin olduğunu fark edelim. İnsanı insan olduğu için sevip, yaradandan dolayı hoş görüp dünyaya biraz da rahmet penceresinden bakalım. Hiç olmazsa bundan sonra etrafımıza kin ve nefret yerine, sevgi ve barış tohumları ekelim. Bu duygu ve düşüncelerle; kandilinizi tebrik eder, bu gecede yapılan duaların birlik ve beraberliğimizin güçlenmesine, insanlık aleminin barış ve huzuruna vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ederiz.

Peygamber efendimiz (sav) şöyle dua etmiş: «Allahım, azabından affına, gazabından rızana sığınırım, Sen’den yine Sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamd etmekten âcizim. Sen Kendini senâ ettiğin gibi yücesin.» Yüce kitabımız Kur’an’ın Bakara suresi 201. Ayetinde ise şöyle güzel bir dua öğretiliyor: “Rabbimiz bize dünyada iyilik ver, âhirette iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru!” Amin..amin…amin. Berat Kandilimiz mübarek olsun

Yilmaz Yalcın
 profil resmini güncelledi.

170726_16:26 Burhaniye Artur camiinde

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder