El-Vâlî/Enbiyâ Sûresi
Bugün üç ayların 79.ncu, Ramazanın 20.nci günündeyiz.
İşte Ramazan ayının ilk on günlük "rahmet" günlerinden
sonra ikinci on günlük "Bağışlanma" günleri de
bitti. Önümüzde son bir fırsat daha var.
Kalan on gün hem "cehennem azabından kurtuluş" fırsatı
hem de içinde "bin aydan hayırlı Kadir gecesi"ni saklıyor.
Bu arada Corona günlerinin 416.ncısını da geride
bıraktık. Rabbim bu aydan rahmetle, bağışlanmayla, arınmayla çıkan kullardan
eylesin. Başımızdaki bu musibet salgın hastalıktan da kurtarsın.
Biz yine Allah'ın izniyle üç ayların başlangıcından bu
yana devam ettirdiğimiz her gün bir "esma"yı anma
geleneğini ve Kur'an kaynaklı "dua ve zikir"leri öğrenme
gayretimize devam edelim.
Bugün sırada Esma ül Hüsna'nın
yetmişdokuzuncusui "El-Vâlî" var. Ayrıca içinde
Eyyüp (as), Yunus (as) ZEKERİYYÂ (as) ve Peygamberimiz (sav)in duaları bulunan
Kur'an ı Kerimin "Enbiyâ sûresi" ile ilerliyoruz.
EL-VÂLİ: الوالي Vâlî yardım eden, destek veren, işleri
düzenleyen, yöneten anlamlarını taşır. (bk. VELÎ) [1]
Sözlükte “bir şeye çok yakın olmak, bir kimseyle yan yana bulunmak”
anlamındaki vely ile
“birinin
işini üstlenmek;
bir ülkeyi
yönetmek;
yardım etmek, sevmek” mânalarındaki velâyet (vilâyet) kökünden türeyen velî “yardımcı, dost” demektir (Lisânü’l-ʿArab, “vly” md.; Kāmus Tercümesi, IV, 1223-1226). Kur’ân-ı
Kerîm’de
yirmiyi aşkın âyette
(bir yerde “vâlî”)
Allah’a
nisbet edilerek O’nun
müminlerin
dostu, koruyucusu olduğu bildirilmekte, bunların bir kısmında peygamberlerin ve
müminlerin
Allah’ı
velî
edindikleri belirtilmektedir. Bir kısmında ise velî kelimesinin yanında “nasîr”
(yardımcı), ayrıca “şefî‘, vâkī” (koruyan) sıfatları yer almaktadır. Dokuz âyette
velînin
çoğul
şekli evliyâ da
bu mahiyette geçmektedir.
Kur’an’da
aynı kökten
türeyen
“mevlâ”
da zât-ı
ilâhiyyeye
nisbet edilmiştir. Bundan başka kelimenin köklerinden birini teşkil eden velâyet,
ayrıca evlâ
ile tevellî
(dost edinmek) kökünden
türemiş
iki muzâri
sîgası
Allah’ın ve müminlerin
fiili olarak zikredilmektedir [2].
Velî ile vâlî isimleri Tirmizî ve İbn Mâce’nin esmâ-i hüsnâ listelerinde yer [3]. [4]
'O' kâinatın tek
sahibi, hakimi, yöneticisi olan, bu
muazzam kainatı ve an olup biten her şeyi tek başına
tedbir ve idare eden, mutlak güç, irade, kudret ve hikmet sahibi, nimetler ihsan ve ikram eden" demek.
ENBİYÂ SÛRESI: سُورَةُ الْاَنْبِيَاءِ 112 âyet ve Mekke'de nâzil olmuş. Mushaftaki sıralamada 21.inci, iniş sırasına göre 73.ncü sûredir. Bilhassa bazı peygamberler ve onların kavimleriyle olan münasebetlerinden bahsettiği için Enbiyâ (Peygamberler) sûresi adını almış.
Sûrede Allah’ın birliğinin yanı sıra O’nun eş, ortak ve çocuk edinmekten
münezzeh olduğu; vahiy, peygamberlik ve insanların vahiy karşısındaki tutumu,
kıyamet alâmetleri, kıyamet halleri, öldükten sonra dirilme ve hesap verme gibi
İslâm’ın temel inançları ele alınmakta; insanlarda ve kâinatta Allah’ın
kudretini gösteren delillere, Allah’ın büyüklüğüne, kâinatın bütünlüğü ve
düzeni ile Allah’ın birliği arasında bir irtibat bulunduğuna dikkat
çekilmektedir. Bu arada hayat ve ölüm konularına yer verilmekte, hiçbir insanın
ebedî olarak yaşayamayacağı hatırlatılarak insanların bu gerçek ışığında davranmaları
istenmektedir. Peygamberleri yalanlayan önceki kavimlerin helâk oldukları,
sonrakilerin onların yurtlarını ve kalıntılarını gördükleri halde ibret
almadıkları için cezaya çarptırıldıkları bildirilmekte; Hz. İbrâhim’in
putperest kavmiyle olan mücadelesine, bazı peygamberlerin kıssalarından
kesitlere yer verilmekte, son olarak da Hz. Muhammed aleyhisselâmın âlemlere
rahmet olarak gönderilmiş bir peygamber olduğu ifade edilmekte ve davetinin
esasları açıklanmaktadır. [5]
HZ. EYYÛB (as)IN DUASI
Kur’an-ı Kerim’de Hz. Eyyûb’a nispet edilen dua cümleleri ayrı bir üslûp taşır.
Bu âyetlerde Hz. Eyyûb’un, son derece ağır bir hastalığa ve musibetlere mâruz
kalmasına rağmen, dualarında Allah’tan istekte bulunmadığı, sadece durumunu arz
etmekle yetindiği görülür (Enbiyâ, 21/83-84; Sâd, 38/41). İslam âlimleri onun
bu tutumunu, sabır erdeminde yükselişin ve kulluk terbiyesinin en güzel örneği
olarak değerlendirirler.
Meselâ; 83. ayette "Eyyub’u da an!" deniyor.
Hani Rabbine: “Bana bir dert gelip çattı. Sen rahmet eden merhametlilerin en merhametlisisin” diye nida ve
niyaz etmişti.
Enbiyâ Sûresi, 83. Âyet:
“Eyyûb da: "Başıma bir bela geldi, (sana
sığındım), sen merhametlilerin en merhametlisisin" diye Rabbine nida etti.”
"Eyyûb'u da hatırla. Hani o Rabbine, "Şüphesiz
ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin" diye
niyaz etmişti." ﴾83﴿ [6]
"Eyyûb’u
da an! Hani rabbine, “Başıma bu
dert geldi. Ama sen
merhametlilerin en üstünüsün” diye niyaz etmişti." [7]
“Artık canıma tak etti, oysa "Sen merhametlilerin en
merhametlisisin!" diyerek Rabb'ine niyaz eden Eyyûb'ü da
hatırla.” [8]
Devamında "Biz
de onun bu niyazını kabul etmiş, uğradığı sıkıntıyı kaldırmış, tarafımızdan bir
rahmet ve kulluk edenler için bir hatıra olmak üzere ona
hem âilesini hem de kaybettikleriyle beraber bir mislini daha vermiştik" ifadesi var. (84)
HZ. YUNUS (as)IN DUASI
87. ayette "Zünnun’u (Yunus’u) da an!"
deniyor.
Enbiyâ sûresi, 87. ayet:
“Hani o bir vakit öfkeli bir hâlde çıkıp gitmişti. Böylece ona muktedir olamayacağımızı,
kendisini hiç sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Nihayet karanlıklar içinde şöyle nida etti: “Allah’ım! Senden başka ilâh yoktur, sen Sübhan’sın, bütün noksanlıklardan münezzehsin. Gerçekten ben
zâlimlerden oldum.”
"Zünnûn'u da hatırla. Hani öfkelenerek (halkından
ayrılıp) gitmişti de kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken
karanlıklar içinde, "Senden başka hiçbir ilah
yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine)
zulmedenlerden oldum" diye dua etti." ﴾87﴿ [9]
"Zünnûn’u
da (Yûnus)
zikret! Hani öfkeli
bir halde geçip
gitmiş, bizim kudretimizin kendisine yetmeyeceğini zannetmişti. Sonunda
karanlıklar içinde,
“Senden
başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten
ben kötü
işler yapmışım!” diyerek yalvardı. [10]
"Zünnûn lâkaplı Yunus'u da hatırla. O öfkelenerek
kaçıp giderken galiba kendisine gücümüzün yetmeyeceğini sanmıştı! Karanlıklar
içerisinden: "Senden başka ilah yoktur; seni tenzih ederim. Ben
kesinlikle zalimlerden oldum!" diye bize
yalvarmış;…." [11]
Devamında yine "Biz
de onun duâsını kabul ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte biz
müminleri böyle kurtarırız" (88) ifadesi geliyor.
Ardından gelen 89. ayette "Zekeriyâ’yı da an !"
deniyor.
ZEKERİYYÂ (as)'IN DUASI
Enbiyâ
sûresi, 89. Âyet:
“Zekeriya da hani Rabbine: "Rabbim! Beni tek
başıma bırakma, sen varislerin en hayırlısısın" diye nida etmişti.”
"Zekeriya'yı da hatırla. Hani o, Rabbine, "Rabbim!
Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın" diye dua
etmişti." ﴾89﴿ [12]
"Zekeriyyâ’yı da an!
Hani o, rabbine şöyle niyaz etmişti: “Rabbim!
Geride kalanların en hayırlısı sensin, yine de sen beni yalnız (çocuksuz)
bırakma!” [13]
"Zekeriya'yı da hatırla. O: "Rabb'im!
Gerçi sen varislerin en hayırlısısın, fakat yine de beni tek başıma
bırakma!" diyerek, sessizce Rabb'ine dua edince,…" ﴾89﴿ [14]
Devamı olan 90. ayette yine: "Biz de onun duâsını kabul ederek, kendisine
Yahyâ’yı bağışladık. Eşini de doğum yapacak hâle getirdik. Bütün bu
peygamberler hayır işlerinde yarışırlar, umarak ve korkarak bize duâ ederlerdi.
Onlar bize karşı çok itaatkârlardı, bizim için derin saygı gösterenlerdi." ifadesi geliyor.
PEYGAMBERİMİZ'İN (sav) DUASI
107.nci ayetten itibaren peygamberimiz (sav) e hitap
ediliyor: (107) Ve seni ancak
âlemlere rahmet olarak gönderdik. (108) De ki: “Bana ilâhınız bir tek ilâhtır diye
vahyediliyor; siz hâlâ teslim olmayacak mısınız?” (109) Eğer yüz çevirirlerse de ki: “Ben gerçeği hepinize
aynı şekilde açıkladım. Artık size vaad olunan şey yakın mı uzak mı bilmiyorum. (110) Şüphesiz Allah
sözün açıkça söylenenini de bilir, gizli tuttuklarınızı da bilir. (111) Bilmiyorum, belki
de azabın ertelenmesi sizi denemek ve bir zamana kadar sizi dünyadan
nasiplendirmek içindir.”
Surenin son ayetinde Allah resulünün nasıl dua ettiği
aktarılıyor.
Enbiyâ Sûresi, 112. Âyet:
“Kâle rabbi-hkum bilhakki verabbunâ-rrahmânu-lmuste’ânü ‘alâ mâ tasifûn”
“Peygamber:
"Rabbim! Aramızda gerçekle hükmet, anlattıklarınıza karşı ancak Rahman
olan Rabbimizden yardım istenir" dedi.”
“(Peygamber), "Ey Rabbim! Hak ile hüküm
ver. Bizim Rabbimiz, sizin nitelemelerinize karşı yardımı istenecek olan
Rahmân'dır" dedi." ﴾112﴿ [15]
"Peygamber şöyle dedi: “Rabbim!
Adaletinle hükmünü
ver. Rabbimiz rahmândır. Asılsız iddialarınıza karşı
yardımına sığınılacak da yalnız O’dur.” [16]
"Rabb'im, hakça hüküm ver! Tavsif ede geldiğiniz şeylere karşı yardımına sığınılacak tek otorşte, ancak Rahmân'dır!" dedi." ﴾112﴿ [17]
[2] (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “vly” md.)
[3] almaktadır (“Daʿavât”, 82; “Duʿâʾ”, 10)
[6] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/enbiya-suresi-21/ayet-83/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[8] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 2.cilt sayfa 440
[9] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/enbiya-suresi-21/ayet-83/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[11] Beyânu’l-Hak,
Prof.Dr.Zeki Duman, 2.cilt sayfa 440
[12] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/enbiya-suresi-21/ayet-83/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[14] Beyânu’l-Hak,
Prof.Dr.Zeki Duman, 2.cilt sayfa 440
[15] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/enbiya-suresi-21/ayet-112/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[17] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 2.cilt sayfa 445
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder